11. Bölüm

10. BÖLÜM: BAŞLANGICIN SÜKÛNETİ

Özlem K.
by_ozi

10. BÖLÜM: BAŞLANGICIN SÜKÛNETİ

 

Ömer, ailesinin evinden ayrılalı iki hafta olmuştu. Hayatında ilk defa hiçbir yere ait olmadığını hissetmiyor, tam tersine her secdede kök salıyordu. Sabah namazından sonra mescidin avlusunda oturuyor, Kur’an meali okuyordu. Sayfaları çevirdikçe içindeki bulanıklık yerini berraklığa bırakıyordu. Her bir ayet, daha önce dışarıdan baktığı ama içine giremediği o yücelik hissini taşıyordu. Sanki her kelime, daha önce hiç duyulmayan bir sesti kalbi için.

 

Mescidin loş sessizliği onun için bir şehir gibi olmuştu. Cemaatin güleryüzü, imam efendinin her hutbeden sonra gözlerinin içine bakarak sorduğu "Nasılsın evladım?" cümlesi onu sarıp sarmalıyor, kaybettiği aile sıcağını yeniden hissettiriyordu. Kendini ilk kez bir ailenin parçası gibi hissediyordu. O aidiyet duygusu, kalbine yıllardır unuttuğu bir şifrenin tekrar hatırlanması gibiydi.

 

Kalacak yer meselesi ise Allah’ın bir lütfuydu. Mustafa ağabeyin mescidin karşısındaki müstakil evinin alt katına yerleşmişti. Kirasız, hesapsız, sadece dua ile... Duvarları nemli ama yüreği kurulu bir yerdi orası. Gece lambasının altında Kur’an’ın ayetlerini okurken, bu mütevazı odada ilimle yükseliyordu.

 

Bir sabah mescitten çıkarken, panodaki bir not dikkatini çekti:

~ "Marangoz atölyesine yardımcı aranıyor. Helal kazanca önem veren, sabırlı biri tercih edilir."

 

Kâğıdı cüzdanına koydu, içinden dua ederek:

~ "Rabbim, senden bekliyorum rızkımı..."

 

İki gün sonra işi başlamıştı. Atölyede talaş kokusu, zımpara sesi ve sessizce işleyen çarklar... Her alet sesi Ömer’e bir şey öğretiyordu: Sabır, sebat, helalinden kazancın kokusunu. Parmaklarındaki ufak kesikler, işin hakkını verdiği hissini taşıyordu. Yoruluyor ama ilk defa bir yorgunluk onu şükür ettiriyordu.

 

Recep Usta dindar değildi ama özü sıcak, sözü netti.

~ "Namaz vakti geldiyse, durdur çekici" demesi, Ömer’in kalbinde derin izler bırakıyordu. O sözdeki doğallık, onun tevhide giden yolundaki bir işaretti belki de.

 

Bir akşam yatsıdan sonra Mustafa ağabeyle çay içerken, Ömer içini döktü:

“Hayatım ilk defa rayına girdi abi. Ama eksik bir şey var gibi hissediyorum... Bilmiyorum, belki de sadece alışamadım bu sükûnete."

 

Mustafa bir süre sustu, sonra gülümsedi:

“Ömer… Şimdi sana bir şey söyleyeceğim. Bu belki senin için sürpriz olur ama kalbim rahat.”

 

Ömer dikkat kesildi. Mustafa devam etti:

“Benim büyük abim köyde yaşıyor. Dindar bir adamdır, Elhamdulillah. Kızıda el emeğiyle uğraşır, mahcup bir kızdır. Seni ona uygun gördüm. Kalbi kırık ama yüreği imanla dolu bir gençsin. Böyle bir adam bizim kızımızı üzmez, bilirim.”

 

Ömer hemen başını önüne eğdi:

“Abi… ben ne bir birikim sahibiyim, ne de dünya adına bir şeye sahibim. Yeni yürümeye başlayan bir çocuk gibiyim. Siz beni nasıl düşünürsünüz?”

 

Mustafa elini onun omzuna koydu:

“Senin azığın kalbindeki tevhid. Biz dünya istemeyiz, biz evlatlarımızı Allah’a emanet edecek bir yoldaş ararız. Gel, seni abimle tanıştırayım. Uygun görürlerse helalinden bir yol açılır. Sen de biraz dinlenirsin. Hayat sadece mücadele değil, bazen yuva kurmak da gerekir.”

 

Ömer’in kalbinde ağır ama huzurlu bir sessizlik oluştu. Bu, ne nefsi bir hevesin ne de tesadüfün eseriydi. Rabbinden gelen bir teklifti bu. Kabul edişi sadece başını sallamakla oldu.

 

O gece Ömer secdede şöyle dua etti:

“Rabbim... Bugüne kadar bildiğim her yanlış yıkıldı. Seninle tanıdım doğruyu. Eğer bu yol senin rızanaysa, kalbimi o yolda sabit kıl. Ve beni, bana imtihan etmeyeceğin bir emanetle karşılaştır.”

 

Bir yuva kurulmazdı sadece kalple. Ama kalpsiz de kurulmazdı. Ve şimdi, Allah bir kapı aralıyordu...

 

~~~

Bölüm : 16.07.2025 10:10 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...