
7. BÖLÜM: TEMİZ SAYFA
Mescid sessizdi. Akşam namazından sonra içeride birkaç kişi kalmıştı. Hafif loşluk, camlardan süzülen son gün ışığıyla birleşiyor, duvarlara huzurlu bir gölge düşüyordu. Rüzgar, halının üzerine oturmuş, önünde diz çöken Mustafa’ya bakıyordu. Yunus ise hemen sağında, elleri dizlerinde, gözleri büyümüş bir halde heyecanla dinliyordu.
Mustafa yavaşça konuştu:
"Rüzgar… Allah’ın seni bu mescide getirmesi tesadüf değil. Belli ki seni şirkten kurtarmak için bir kapı araladı. Şimdi o kapının eşiğindesin. Bu bir rastlantı değil, bu bir rahmettir. Bunu bil."
Rüzgar başını eğdi. Omuzları düşüktü ama içinden geçen fırtına gözlerinde parlıyordu.
"Mustafa abi… ben hayatımı Allah için yaşamadım. Kadınların beğenisi, takipçi sayısı, markalar, haram kazanç… nefsim ne isterse onu yaptım. Hep bir sonraya erteledim, sanki vakit elimdeymiş gibi…" Gözleri doldu.
"Dua kitaplarını muskaya, kişisel gelişimi kadere, 'ben yaparım' demeyi ilahlaştırdım… Allah’tan başka her şeye güvendim. İşte şirk işte!"
Mustafa başını yavaşça salladı.
“Güzel kardeşim… şirk bazen açık bir isyan gibi gelir, bazen de sinsi bir karanlık gibi içeri sızar. İnsan farkında bile olmaz. Kimi zaman bir inancı değil, bir alışkanlığı yaşar. Ama sen şimdi o karanlıktan çıkmak için ayağa kalktın. Bu kolay değil. Kalbinin titreyişi kabulün alametidir. Şimdi sıra... tevbede.”
Rüzgar kımıldadı. İçinden geçenleri daha fazla tutamıyormuş gibi etrafına baktı, sonra sağında oturan Yunus’a döndü:
"Yunus, buradasın değil mi?"
Yunus gülümsedi, gözlerinde çocuksu ama vakur bir parıltı vardı:
"Evet abi. Biz hep senin yanındayız. Korkma, biz artık kardeşiz."
Rüzgar gözlerini kapattı. Derin bir nefes aldı. İçinden bir şeyler boşanır gibi oldu. Aylar, belki de yıllardır içini kemiren ne varsa şimdi bir bir dile dökülüyordu. Yavaş ve titreyen bir sesle konuşmaya başladı:
"Ey Rabbim…
Sana rağmen kazandım, dedim…
Her kazancı kendimden bildim...
Senin hükümlerine rağmen sistemleri yücelttim…
Senden başkasından medet umdum, fal baktırdım, uğur aradım…
Harama helal dedim, haramla süslendim…
Bilmeyerek de olsa, öğretilen şirkleri savundum…
Beni affet.
Bilerek ve bilmeyerek işlediğim tüm şirklerden tevbe ediyorum.
Bilerek yada bilmeyerek işlediğim tüm küfürlerden tevbe ediyorum.
Artık yalnızca Senin hükümlerini esas alıyorum.
Tağutu reddediyorum.
Kalbim, dilim ve amelimle şahitlik ederim:
Lâ ilâhe illallah."
Mescitteki hava bir anda ağırlaştı. Gözle görülmeyen ama hissedilen bir değişim yaşanmıştı. Sanki taş duvarlar bile o anın ağırlığını taşıyordu. Gözyaşı, secdeye dökülen bir itiraf gibi süzülüyordu Rüzgar’ın yanaklarından. Boğazındaki düğüm çözülmüştü ama içindeki boşluk değil; çünkü o boşluk artık doluyordu.
Mustafa'nın gözleri doldu. Yavaşça başını eğdi ve sessizce söyledi:
“Allahu Ekber…” Sonra gür sesiyle ekledi: “Sen bugün iman ettin Rüzgar. Yeniden doğdun. Bu, sadece bir dönüş değil, bir başlangıç.”
Yunus heyecanla sarıldı ona.
"Abi, şimdi biz gerçek kardeş olduk. Artık sana dua ederken adını söyleyebilirim."
Rüzgar gülümsedi, belki ilk defa bu kadar içten. Başını eğdi, Yunus’un alnına bir öpücük kondurdu.
"Evet Yunus… artık aynı kelimeye iman eden kardeşleriz. Aynı hakikate gönül verdik. Aynı Rabbe secde ediyoruz."
Mescidin dışından ezan sesi duyuldu. Minarenin şerefesinden semaya yayılan çağrı, rüzgârla birlikte içeri doldu. Rüzgar başını semaya kaldırdı. Gözleri nemli, kalbi titrekti. Bugüne kadar çok ezan duyduğunu sanıyordu ama bu... Bu başka bir şeydi.
İlk kez gerçekten çağrıldığını hissetti.
Bedenine değil, ruhuna sesleniliyordu. Bu ezan, bir mescide değil, kalbine okunan bir ezan gibiydi. Secdeye çağrılıyordu. Kulluğa, temiz bir sayfaya, Rabbinin rahmetine…
Ve o an anladı:
Kimi yolculuklar bavulla değil, tevbe ile başlardı.
~~~
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 918 Okunma |
360 Oy |
0 Takip |
16 Bölümlü Kitap |