24. Bölüm

24. Deliler Gibi Aşıksınız...

Sinem Sipahi
cagtucu_sinem

Nasıl uzun soluklu bir bölümdü öyle yaa... Anlayamadım neyse yine ve yine sınır geçmeden atıyorum bölümü ama olsun. Ben severek ve isteyerek yazıyorum bu bölümleri, sadece beni üzen tek nokta emeğimin karşılığını alamamak. Tamam belki öyle herkes gibi güzel bir kitap yazamıyorum ama sonuçta emek veriyorum, en azından o bazılarınızın yaptığı o güzel yorumlar bile beni o kadar mutlu ediyor ki, bende daha çok yazı yazma şevki uyandırıyor. Neyse daha çok uzatmak istemiyorum ve sizi bölümle baş başa bırakıyorum. 🙏

Lütfen koyacağım şarkıyla beraber dinleyiniz

​​​​​​

~İzel-Işıklı Yol~

TUANA NAZ AK'tan

 

Çağan'ın dediği şeyle başımdan aşağı kaynar sular dökülmüştü sanki.

 

"Boşanmak İstiyorum..."

 

İki kelime, 17 harf...

 

Sadece bunlardan ibaretti bunca yaşadığımız şeyler, bu kadar mıydı bizim hayatımız?

 

Gözlerim dolmuştu, kalbim acıyordu çünkü nefes alamıyordum ve O, sadece gözlerimin içine bakıyordu derince bir yutkunmuştu.

 

ÇAĞAN: Bir şey söylemeyecek misin?

 

Derin bir nefes alıp cevap verdim.

 

TUANA: Benim bu saatten sonra diyecek hiçbir şeyim yok, sen zaten son noktayı koymuşsun. Yolun açık olsun o zaman.1

 

Bunları belki de bir sinirle söylemiştim ama farkında değildim, çünkü tek nefeste söyleyip elime havluyu alıp Çağan'ın bir şey demesine müsaade etmeden direkt banyoya gidip kapıyı kilitlemiştim.

 

Oradan direkt suyu açtım ağlama sesim dışarı çıkmasın diye ve kapının ardında olduğum yere çöktüm.

 

ÇAĞAN EFE AK'tan

 

Bu kelimeleri söylemek o kadar zor olmuştu ki benim için, ama söylemek zorundaydım. Çünkü ne onun hayatını zehir edebilirdim, ne de onu bu evliliğe zorladığım için artık vicdan azabı çekebilirdim.

 

Öylece havluyu alıp banyoya gitmişti, o sırada dolan göz yaşlarım bir bir akmıştı. Yatağın üzerinde çok sevdiği yeşil renkli fuları vardı çünkü sürekli bu fuları takardı boynuna, sessizce o fuları alıp cebime koydum ve odadan dışarıya çıktım.

 

Aşağıya indiğimde Leya, Yağız, Melike Hanım ve Yağız'ın kucağında ki Aras beraber oturuyorlardı. Yağız beni görünce direkt ayağa kalktı ve Aras'ı Leya'nın kucağına verip benim yanıma geldi. Yağız fark etmişti gözlerimden bir şey olduğunu ama bozuntuya vermedi.

 

YAĞIZ: Kardeşim nereye? Ben de geleyim seninle istersen?

 

ÇAĞAN: Yok Kardeşim sen burada kal, göz kulak olursun en azından burdakilere.

 

YAĞIZ: Tamam Kardeşim sen nasıl istersen. Bir şey olduğunda direkt ara beni ama olur mu?

 

ÇAĞAN: Tamam Kardeşim ararım.

 

Deyip evden çıktım ve arabama binip son gaz yola sürdüm.

 

TUANA NAZ AK'tan

 

Çağan gitmişti çıkarken sesini duymuştum suyu kapatıp banyodan çıktım, ellerim titriyordu, gözlerimin içi yanıyordu ve en önemlisi kalbim deli gibi çarpıyordu. Gözlerim makyaj masasına değdi.

 

Bir sinirle hepsini bir anda masadan devirdim, yatağı dağıttım öyle bir ağlıyordum ki bağıra çağıra, bir bibloyu alıp makyaj masasında ki aynaya attım, ayna kırılmıştı. En sonunda biri ellerimden tutup bana sımsıkı sarılmıştı, yere çökmüştük ikimizde.

 

YAĞIZ: Şştt, sakin ol Yenge, lütfen kendine gel yapma bunu kendine.

 

Bende ellerimi Yağız'ın sırtına koydum ve şiddetlice ağlamaya başladım. Bir el kafamı okşuyordu.

 

LEYA: Yapma bunu kendine Yenge, bak dikişlerin açılacak senin canın acımasın.

 

YAĞIZ: Yenge az biraz sakinleş lütfen. Leya bir bardak su versene şuradan.

 

Leya suyu doldurmuştu ve yanımıza gelip bana içirdiler, yavaş yavaş sakinleşiyordum. Yağız bir elimden Leya da bir elimden tutmuştu.

 

YAĞIZ: Yenge şimdi sakince ve tane tane bana neler olduğunu anlat.

 

Derin nefes aldım ve olan biteni anlatmaya başladım.

 

TUANA: Şimdi sabah biz Çağan ile atışmıştık zaten kahvaltı da halimiz belliydi, anladınız diye düşünüyorum hepiniz, neyse zaten akşam oldu siz geldiniz ve Çağan yukarıya çıktı.

 

Ağlamaklı bir ses çıkardım ve gözlerimi yumarak konuşmaya başladım.

 

TUANA: Ben... Ben ondan özür dileyecektim, çünkü sabah fazla gitmiştim üzerine. Ben "Çağan" diye söze girdiğimde benim lafımı kesti ardından...

 

Gözlerimi açtım muhtemelen içi kıpkırmızıydı, sesim titriyordu.

 

YAĞIZ: Evet Yenge, ardından?

 

TUANA: Benden b-boşanmak istediğini söyledi.

 

Yağız kaskatı kesilmişti, zorla yutkundu ve Leya ile göz göze geldiler.

 

YAĞIZ: Ben şimdi ona yapacağımı biliyorum! Leya sen kal burada Yengem'le beraber-

 

Leya sinirle söze girmişti.

 

LEYA: Yağız sen otur, onunla ben ne konuşacağımı biliyorum ve gittiği yeri de biliyorum, sen Yengem'in yanında dur, bende Aras'ı anneme bırakıp gideceğim!

 

YAĞIZ: Leya-

 

LEYA: Yağız! Sana ne diyorsam onu yap!

 

Leya gitmişti, Yağız beni kolumdan tutup kaldırdı, banyoya götürdü ve ellerimle yüzüme soğuk su çarptım. Yağız odaya girmiş ve aşağıya odayı toplamaları için seslenmişti. Suyu kapattım ve öylece aynada ki hâlime baktım.

 

Yedi ay on gün... Çağan hayatıma gireli tam yedi ay on gün olmuştu...

 

LEYA AK'tan

 

Aras'ı anneme bırakmıştım ve şuan arabaya binmiş, küçükken Abi'min kimseye yerini söylemediği, ama benim onu gizlice takip ettiğim herkesten uzak, sakin ve sessiz bir şömineli evi vardı ve büyük ihtimalle şuan da oradaydı. Çünkü Abim bir şeye ne zaman üzülürse kimseye belli etmemek ve kendini toparlamak için o eve giderdi.

 

Şuan arabamla beraber Abi'min yanına gidiyordum ve arkamdan da bazı adamlarımız geliyordu, bu büyük ihtimalle Yağız'ın işiydi.

 

Ah gönlümün ve kalbimin sahibi, Kıvırcığım. Onu o kadar çok seviyordum ki ve o da beni çok seviyordu ama bizimki çocukluk aşkıydı işte. Daha onu ilk gördüğüm an ona aşık olmuştum, çocuğumu daha doğrusu çocuğumuzu sahiplenmesi. O, her şeyiyle mükemmel bir detaydı...

 

Neredeyse varmak üzereydim yolda Yağız'ı aradım ve Tuana'nın durumunu sordum, Yağız'da "Yavaş yavaş toparlıyor Boncuğum sen hiç merak etme, ha bu arada arkanda adamlarımız var ona göre için rahat olsun tamam mı? Sen son durumdan beni haberdar et olur mu?" Demişti, ve ben de güzelce konuşup telefonu kapatmıştım.

 

Evin bahçesine girmiştim, ışıklar yanmıyordu sadece hafif bir ışık vardı ve büyük ihtimalle şöminenin ışığıydı. Arabayı durdurdum ve direkt aşağıya inip kapıyı sertçe kapattım, ardından adamlarda indiler.

 

SELİM: Leya Hanım eğer bir isteğiniz varsa?

 

LEYA: Gerek yok Selim, zaten çok durmayacağız burada, ben Abi'me iki çift laf edip gideceğim.

 

SELİM:Leya Hanım, karışmak gibi olmasın ama, Çağan Abi çok kötü durumda lütfen üzerine çok gitmeyin olur mu?

 

LEYA: Eğer bunları yapmasaydı, üzgün olmazdı Selim her şey kendi ellerinde. Biz de daha sonra pişman olmaması için bunu yapıyoruz.

 

SELİM: Siz nasıl derseniz öyle olsun.

 

Eve doğru yürüdüm ve kapıya sertçe üst üste vurdum, en sonunda Abi'm kapıyı açmıştı ve gözlerinin içi kıpkırmızı saçları darmadağınıktı. Sinirle gözlerinin için bakıyordum, en sonunda gözlerini çekip yere bakmıştı.

 

Kenara çekildi içeriye girdim her yer mahvolmuştu ve dağınıktı, cam parçaları tek tek yerdeydi. Büyük ihtimalle Abi'm de her yeri dağıtmıştı, aynı Tuana gibi. Gözlerim kanepenin üzerindeki telefona kaydı, ekranda Tuana'nın resmi vardı, büyük ihtimalle ona bakıyor ve ağlıyordu. Arkamdan Abi'min geldiğini işittim ve direkt ona döndüm, ardından konuşmaya başladım.

 

LEYA: Önce kıza boşanmak istediğini söyledin, şimdi de geçmiş fotoğrafına mı bakıyorsun Abi?!

 

Sesini çıkarmıyordu sadece gözlerime bakıyordu, önceden olsa bir şekilde beni sustururdu ama şimdi gram sesi çıkmıyordu.

 

LEYA: Ne o, susuyor musun?! Cevap versene Abi! Önceden olsa bağırıp çağırarak bir şekilde sustururdun, ŞİMDİ NE OLDU?!

 

Sertçe yutkunmuştu gözlerini kapattı ve yaşlar bir bir gözlerinden akmıştı.

 

LEYA: Sen istedende istemesende değiştin Abi! Ama bunun farkında değilsin, seni Naz değiştirdi! Ama sen hâlâ kabul etmiyorsun bunu.

 

Benim de gözlerim dolmuştu ellerimle yüzümü sıvazladım ve sabır diledim.

 

LEYA: O kız evde şuanda çok kötü durumda Abi! O kızın hayatını sen mahvettin, şimdide hiç bir şey olmamış gibi vaz geçemezsin! Çünkü bu Tuana'ya haksızlık! Onun bu evliliğe, özellikle de sana verdiği emeklere haksızlık! Ve sana bir şey söyleyim mi abi?!

 

Kafasını kaldırıp gözlerimin içine baktı, "Söyle" demek ister gibi. Durdum ve derin bir nefes alıp tekrar konuşmaya başladım.

 

LEYA: Siz ikiniz, kabul etseniz de, etmezseniz de birbirinize deliler gibi aşıksınız!

 

Böyle dememle bir şey söyleyecek gibi ağzını açtı, çünkü şaşırmıştı ve sözlerim tokat gibi yüzüne çarpmıştı.

 

Elime çantamı alıp kapıya doğru gidiyordumki söylediği sözle durdum, inkar etmemişti ama kabul de etmemişti.

 

ÇAĞAN: Ben... O'na daha fazla zarar gelmemesi için, O'nun canını daha fazla yakmamak için, O'ndan boşanıyorum Leya. Çünkü böylesi daha fazla zarar veriyor, ya dört gün önce Kız ölümden dönüyordu. Kimin yüzünden?! Benim yüzümden benim. O, daha fazla acı çekmesin benim yüzümden!

 

LEYA:Bizim bu yaşadıklarımız senin yüzünden değil Abi, zamanında babamın yaptığı o hataların bedelini şimdi biz çekiyoruz. Yani senin değil, babamın suçu. Şimdi sakın karşıma geçip de "Babama laf söyleme!" Ayağına yatma, yemezler! Ha seninde suçun kendini bizden geri çekmen ve soyutlamandı, ama bu da Tuana sayesinde düzeliyordu.

 

Yine bir şey dememiş ve susmuştu, en sonunda ben tekrar gitmeye yeltendim.

 

ÇAĞAN: Leya, babam ortada yok. Ben kendimi toparlayana kadar gelemem eve, siz Yağız'la bir şekilde halletmeye çalışın olur mu?

 

Bir şey demedim ve kapıya doğru yürüyüp kapıyı açtım ardından arkasından Abim'e seslendim.

 

LEYA: Sende kendini çabuk toparlasan iyi edersin ben şimdi içeriye adamları gönderiyorum etrafı toparlasınlar.

 

Dedim ve kapıyı kapatıp çıktım, adamlardan biri kapıyı açtı, çantamı yan koltuğa koydum ardından Selim'e seslendim ve yanıma geldiğinde konuşmaya başladım.

 

LEYA: Selim, içerisi çok dağınık durumda ve Abi'm de iyi durumda değil. İçeriye bir kaç adam gönder toplasınlar, sen de Abi'min başından ayrılma olası herhangi bir durumda direkt beni ara, bana haber et. Yağız şuan Abi'me çok sinirli eğer gelirse iyice bir döver biliyorum o yüzden Onu arama.

 

SELİM: Tamamdır Leya Hanım.

 

Başımı salladım ve arabaya binip yola koyuldum.

 

YAĞIZ KILINÇ'tan

 

Tuana birazda olsa kendini toparlamış ve yatağına geçmişti, Melike Teyze'm bir yanında elini tutuyordu ve Tuana şuan da uyku ilacı sayesinde uykuya dalmıştı. Bende odanın penceresinden iki elim cebimde aşağıya bakıyordum, bir yandan da kendimi dizginliyordum, çünkü Çağan'a çok ama çok öfkeliydim. Bahçenin kapısına Leya'nın arabası girdi, bende sessizce odadan çıkıp aşağıya indim ve kapıyı Leya'ya açtım.

 

YAĞIZ: Boncuğum, iyi misin?

 

LEYA: Ne kadar iyi okunabilirse işte. Sen ney yaptın? Tuana nasıl iyi ki biraz daha?

 

YAĞIZ: Biraz sakinleştikten sonra uyku ilacı verdik, kendisi bilmiyor ama uyuyor şimdi Teyzem de yanında. Çağan Efendi nasıl?!

 

LEYA: Abi'mi ilk defa böyle görüyorum desem yeridir galiba.

 

Leya bana olan biten her şeyi anlatmıştı, kimi zaman sinirlensem de, kimi zaman da üzülüyordum.

 

Ah benim uslanmaz Çağan'ım ne zaman adam olacaktı acaba?!

 

İki gün sonra TUANA NAZ AK'tan

 

Birazda olsa kendimi toparlamıştım, Çağan'dan iki gündür haber yoktu daha doğrusu eve gelmeye yüzü de yoktu denebilir. Şuan da oturmuş valizimi topluyordum, artık burada kalmamın bir mânâsı yoktu. Valizimi toplamış ve aşağıya inmiştim, Yağız yoktu büyük ihtimalle Çağan'ın yokluğunda depoya o bakıyordu.

 

Melike Hanım aşağıda salonda oturuyordu ve ağlamıştı önce Selim'e yukarıda ki valizleri toplaması için adam göndermesini söyleyecektim sonra da Melike Hanım'ın yanına geçecektim. Kapıyı açtığımda ayaklarımın dibine İsmail Bey düşmüştü ve durumu hiç iyi görünmüyordu.

 

TUANA: İSMAİL BEY!

 

BÖLÜM SONU...3

Bölüm : 05.03.2025 22:19 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Bu arada kendi kitabımada bekliyorum ben her turden yazı yazarım senaryo diliyle,roman diliyle,şiir aklına ne gelirse bu senaryo diliyle yazdığım bir kutap dizi gibi o yüzden konusu gittikce açılıyor konusunu anlaman için ilk 2 bolumunu okuman lazım sonra açığa çıkıyor herşey☺️

1 kez düzenlendi

Bölüm çok güzeldi emeğine sağlık can>m👏🙂
Ya hayır ya burada bitmesim biraz daha devam etseydi keşke Sinem ablasının birtanesi lütfen bu sefer çok bekletme nasıl bekleyicem bilmiyorum🙂
Hikayeyi Paylaş