25. Bölüm

25. O'ndan Vaz Geçiyorum

Sinem Sipahi
cagtucu_sinem

TUANA NAZ AK'tan

 

Kapıyı açtığımda ayaklarımın önüne İsmail Bey düşmüştü ve durumu hiç iyi değildi.

 

TUANA: İSMAİL BEY!

 

Hemen yere eğilip İsmail Bey'in nabzına baktım ve Melike Hanım benim sesime koşmuştu.

 

MELİKE: İSMAİL! Ne oldu Tuana?

 

Nabzı iyi atmıyordu, hemen kulağımı yüzünün hizasına getirdim nefes alıyor mu diye kontrol etmek için, ama nefes alış verişi yine çok iyi değildi.

 

TUANA: Bilmiyorum Melike Hanım, adamlara seslenecektim valizlerimi almaları için, kapıyı açtığımda İsmail Bey birden önüme düştü ve hâli bu. Acil ambulansı aramamız lazım hemde çok acil!

 

Leya'da aşağıya inmişti, O da korkmuştu ve hemen ambulansı arayıp ardından Yağız'ı aramıştı. Melike Hanım bahçeye çıktı ve bütün adamları etrafına topladı.

 

MELİKE: HERKES BURAYA TOPLANSIN BÜTÜN KORUMALAR!

 

Melike Hanım'ın bahçede bağırmasını duyuyorduk, Leya ile ikimiz beraber İsmail Bey'in vücuduna bakıyorduk başka bir yerinde bir şey var mı diye. Leya babasının gömleğini açtığında vücudunun her tarafı kesiklerle ve yaralarla doluydu, durumu hiç iyi değildi.

 

TUANA: Leya, sakin ol tamam mı? İyileşecek, korkma sen ambulansı aradın mı?

 

LEYA: A-Aradım Yenge, geliyor. Yağız'ı da aradım o direkt hastaneden karşılayacak bizi. Ama Abi'me ulaşamıyorum telefonu kapalı.

 

Bir şey dememiştim ve tekrardan İsmail Bey'in nabzına baktım, hâlâ yavaş atıyordu, o sırada ambulans geldi ve İsmail Bey'le beraber ambulansa girdim, Leya ve Melike Hanım arkadan geliyorlardı.

 

Yağız'ı aradım, O'nu sormak için, ama Yağız'da ulaşamadığını söylemişti. Hastaneye vardığımızda İsmail Bey'i direkt acil müdahale odasına almıştık, vücudunun her yerinde kan tutmuş çizikler, yer yer de morluklar vardı. Göğüs bölümünde bıçakla yapılan yanık izi vardı, bütün pansuman işini halledip dışarıya çıktım ailesine haber vermeye, Melike Hanım direkt yanıma gelmişti.

 

TUANA: Vücudunun çoğu yeri bıçak izleriyle dolu, göğüs tarafında biraz yanık var ve sağ kolunda çatlak var, biz gerekli müdahaleyi yaptık Melike Hanım. Etkisiz hâle getirmek için de büyük ihtimalle küçük bir doz bayıltıcı iğne yapmışlar ama merak etmeyin bu ona zarar vermez. Eğer bu düşman her kimse sadece gözdağı vermek istemiş belli, Emir iti olabilir mi sizce, ya da onun adamları?

 

YAĞIZ: Yok Yenge ben şuan oradan geliyorum, Emir hâlâ bizim elimizde. Bu işin içinde başka bir şey var, ama ne?.. Eminim ki bulacağız kimin olduğunu.

 

Ben konuşacakken içeriden hemşirelerden biri çıktı ve elime bir kâğıt uzattı.

 

HEMŞİRE: Hocam bu not hastanın üzerinden çıktı, direkt size getirdim.

 

Kafamı salladım ve elimde ki notu okumaya başladım.

 

"Çok yakında, sizinle görüşmek için sabırsızlanıyorum, İsmail'e yaptıklarım sizin için bir başlangıç... Hepiniz hazır olun bundan daha beter günler yaşamaya..."

M.U. 

 

TUANA :M.U." Bu kim olabilir sizce ? Biri bitmeden diğeri başlıyor, Melike Hanım var mı bir fikriniz?

 

MELİKE: M.U. Bu amblem ve yazı bana bir yerden tanıdık geliyor ama nereden?

 

YAĞIZ: Teyze, belli ki bu eski eskiden olan sizin düşmanınız, amcam ve senden almak istiyor intikamını.

 

ÇAĞAN: Tam olarak öyle, üzerine bastın Yağız!

 

Hepimiz sesin geldiği yöne, koridorun başına baktık, gelen O'ydu. Gözlerinin içi kıpkırmızı, uykusuz bir o kadar da çökmüştü bir gün içinde.

 

Peki benim neden kalbim acıyordu? Sonuçta bu evlilik kağıt üzerinde değil miydi, şimdi boşanmak isteyince benim kalbim niye acıyordu?

 

Yutkundum ve O, da bunu gördü aynı şekilde O,da benim gibi yutkundu. Sonra işim olduğunu söyleyerek odama gittim kapının arkasına yaslandım. Elim kalbime doğru gitti ağlarken sesim duyulmasın diye bir elimi de ağzıma götürdüm, biraz sakinleştikten sonra elimi çektim ve kalbime doğru baktım.

 

TUANA: Sana demiştim değil mi orada uslu dur, bu adam bize fazla gelir diye?! Ama sözümü dinleyen kim?!

 

ÇAĞAN EFE AK'tan

 

Tuana beni gördükten sonra direkt odasına gitmişti, benden sonra biraz da olsa toparlanmıştı ya da belki de bana öyle geliyordu, bilmiyorum. Olduğum yerde hareketlenip Yağız'ların yanına doğru yürüdüm, Leya ben gelince uzaklaşmıştı. Yağız tek kelime bile etmiyordu ama bana çok kızgın olduğunu biliyordum.

 

Melike Hanım'ın tam karşısında durdum tüm güçsüzlüğümle, boğazım düğüm düğüm, gözlerim dolu dolu... İlk defa bu kadar güçsüzdüm insanların karşısında. Melike Hanım gözlerimin içine baktı, ama bu bakış tam olarak şefkat değildi. Safî öfke vardı gözlerinin içinde, başım bir anda yana savruldu yüzümde hissettiğim acı; tokattı.

 

Evet Melike Hanım ilk defa bana tokat atmıştı, başka zaman olsa belki kızar, bağırır, çağırırdım ama bu sefer ağzımı açıp tek kelime edemedim. O tokatla beraber gözümde ki yaşlarda bir bir akmıştı. Leya da Yağız da bu durumda hareketlenmişlerdi, çünkü ilk defa böyle bir durumla karşılaşmışlardı.

 

İkisini de elime durdurdum ve tekrar Melike Hanım'ın yüzüne baktım, o da ağlıyordu hem babama hem de bizim durumumuza.

 

MELİKE: Sana yazıklar olsun Çağan! Artık diyecek kelime bulamıyorum sana karşı, o kadar ki kelimeleri tükettin bende! O kız, eğer İsmail bu durumda olmasaydı yukarıda valizleriyle hazır bir şekilde gitmeyi planlıyordu, ve hâlâ evde valizleri hazır bir durumda. Şuan İsmail'in iyileşmesini bekliyor sonra gidecek...

 

Valizleriyle gitmeyi planlıyordu dedikten sonra keskin bir hareketle yüzüne baktım, sonra da ağır bir şekilde yutkundum.

 

MELİKE: Bakalım bu durumu babana nasıl açıklayacaksın?! Emin ol o da bu duruma çok öfkelenecek! Ya sen nasıl bir insansın?! Ben seni böyle yetiştirmedim, hiç birinizi böyle yetiştirmedim, bir süreden sonra kendi yolunuzu kendiniz çizdiniz. Ama bunun sorumlusu da ben değilim! Şunu sokun o kalın kafanıza!

 

ÇAĞAN: Ben ne yaptıysam-

 

YAĞIZ: Tuana'nın iyiliği için, Tuana'nın daha fazla acı çekmemesi için! Gibi gibi laflar değil mi?! Bunları söyleyeceksin.

 

Ağır ağır kafa salladım.

 

YAĞIZ: Sen bana en başında bunu söylediğinde ben sana ne demiştim?! "O kızın da bir kalbi ve hisleri var! Önce onu bir düşün!" "Aklını başına devşir Çağan ilerde çok pişman olacağın şeyler yapma!" Demiştim değil mi? Ama sen söylediklerime rağmen beni dinlemedin ve boşanmak istediğini söyledin, o kıza.

 

ÇAĞAN: Peki sonradan sen bana bu soruyu tekrardan sorduğunda ben sana ne dedim Kardeşim? "Şimdi bunu söylersem kesin bana kızacaksın Yağız ama; beni anlaman gerek Kardeşim, Tuana şuan yoğun bakımda benim yüzümden yatıyor eğer ben onu evlenmeye zorlamasaydım o kızın başına bunlar gelmeyecekti ve şuanda belki de nöbeti bitmiş, evine ağabeyinin yanına gidiyor olacaktı. Ama şuan ne hâlde? İşte bunların hepsi benim yüzümden... Şuan sadece ama sadece tek isteğim gözlerini açması, başka birşey düşünemiyorum. Kararımı soruyorsan eğer vazgeçmedim, onun için, onun iyiliği için ondan boşanacağım... Benim yüzümden daha fazla acı çekmesine izin veremem." Demiştim değil mi? Şimdi beni anladınız mı, ben o kızın benim yüzümden daha fazla acı çekmesine göz yumamam. O'nun iyiliği için O'ndan vaz geçiyorum.

 

Kimse bir şey dememiş susmuştu, bende oradan ayrılıp direkt Doktor'un odasına gittim elim kapı kulpuna gitti, ama açamadım sonra yumruğumu sıkıp kapıyı tıklattım. İçeriden Gel komutunu duyunca kapıyı açıp içeriye girdim. Tuana masasında oturmuş evraklara bakıyordu beni görünce anlık afallasa da hemen kendini toparladı, ve konuşmaya başladı.

 

TUANA: Buyrun Çağan Bey ne istiyordunuz?

 

Resmi olarak konuşmaya başladı ve bende kapının oraya yaslanmıştım, gücümü kaybedip yere düşmemek için.

 

ÇAĞAN: Şey... Ben... Ben babamın durumunu öğrenmek için gelmiştim.

 

TUANA: Daha önce de annenize söyledim, vücudunun çoğu yeri bıçak izleriyle dolu, göğüs tarafında biraz yanık var ve sağ kolunda çatlak var, biz gerekli müdahaleyi yaptık gerisi İsmail Bey'de uyanmasını bekleyeceğiz. Etkisiz hâle getirmek için de büyük ihtimalle küçük bir doz bayıltıcı iğne yapmışlar ama merak etmeyin bu ona zarar vermez. Eğer bu düşman her kimse sadece gözdağı vermek istemiş belli.

 

ÇAĞAN: Anladım Doktor-

 

TUANA: Doktor değil, Doktor Hanım! Bu kadar net!

 

Ellerine baktım yüzük parmağında yoktu hemen çıkarmış mıydı yüzüğü?

 

Nereye baktığımı anlamış olacak ki elini yumruk yapıp aşağıya indirdi, bende kendi parmağımda ki yüzüğümle oynamaya başladım.

 

ÇAĞAN: Ben-

 

TUANA: Siz, Çağan Bey eğer başka sorunuz yoksa lütfen sizi dışarı alabilir miyim ?! Malum halletmem gereken işlerim var da!

 

Gözlerinin içine baktım uzunca; kırık dökük bir enkaz bırakmıştım ben o gözlerde. Ama mecburdum başka çare yoktu işte, yutkunarak ayağa kalktım, O da kalktı benimle beraber kapıya doğru yürüyüp kapıyı açtı ve eliyle dışarıyı gösterdi.

 

TUANA: Buyrun!

 

Yürüdüm ve dibinde durup gözlerinin içine baktım, biraz oyalandıktan sonra geriye çekilip dışarı çıktım, ardımdan kapı kapandı.

 

~İki Gün Sonra~

 

TUANA NAZ AK'tan

 

İki gün içinde çok değişen bir şey olmamıştı, ben hastanede kalıyordum İsmail Bey'in başında bekliyordum. Normal odaya alınmıştı durumu iyiye gidiyordu. Çağan'la ise bir arpa boyu yol gidememiştik o hâlâ boşanma kararından vaz geçmiyordu, bense adım atmıyordum.

 

Evet, evdeyken valizleri toplayıp gitme kararı almıştım ve parmağımda ki yüzüğü çıkarıp şifonyerin üzerine koymuştum.

 

TUANA: İsmail Bey, nasılsınız biraz daha iyi misiniz?

 

Acıyla yutkundu yüzünde ki yaralar yavaş yavaş iyileşiyordu.

 

İSMAİL: Biraz ağrım var güzel kızım ama iyiyim.

 

TUANA: İsmail Bey, ne oldu size? Kim sizi bu hâle getirdi? Biz ne zamandır sizi arıyoruz. Sadece bir mesaj atmışsınız Melike Hanım'a gerisi yok.

 

İSMAİL: Mesaj mı, ne mesajı? Ben mesaj atmadım Melike'ye falan.

 

TUANA: Bu işin içinde başka bir şey var o zaman. Ben Melike Hanımlara haber vereyim.

 

Dışarıya çıktım kapının önünde sadece Çağan vardı diğerleri yoktu beni görünce olduğu yerden doğruldu, gözleri kırmızıydı ve yorgundu. Günlerdir uyumuyordu böyle yorgun düşmesi normaldi, ama ona az bile oluyordu.

 

ÇAĞAN: Babam iyi mi Doktor Hanım?

 

TUANA: Melike Hanımlar nerede? İsmail Bey uyandı onun için.

 

Çağan direkt olarak içeriye girdi, bende arkasından girdim İsmail Bey bana anlattıklarını Çağan'a da anlattı. Göz göze geldik kafamı bilmiyorum dercesine salladım ve göz temasını kestim. İsmail Bey aramızda ki durumu fark etmişti ama şuan bir şey sormuyordu.

 

ÇAĞAN: Baba sen en son ne yaptın? Yani seni nasıl kaçırdılar?

 

İSMAİL: Ben en son Emir'in tutulduğu depoya gidiyordum, sonra bir yerde araba bozuldu çalışmadı ne oluyor diye inip aşağıya bir bakayım dedim tam indiğimde, ensemde şiddetli bir ağrı hissettim sonrası karanlık. Uyandığımda aynı Emir'in olduğu gibi bir depodaydım elim kolum bağlı etrafımda adamlar, belli ki birinden emir alıyorlardı beni döverlerken. Çünkü başında ki Pezevenk karşıma hiç çıkmadı öylece ne yaptıysa köpekleri yaptı.

 

Çağan sinirle elini duvara vurdu gözlerimi kapattım canı yandığı için, normalde olsa koşar hemen bakardım ama bu sefer yerimden kıpırdamadım.

 

İSMAİL: Çağan, sakin ol oğlum!

 

ÇAĞAN: NE SAKİN OLMASI BABA?! SENİ NE HÂLE GETİRMİŞLER AMA BEN HİÇ BİR ŞEY YAPAMADIM! HİÇ BİR ŞEY!

 

İçeriye Yağız, Melike Hanım ve Leya girdi, Yağız direkt Çağan'ın yanına koştu ve onu tuttu.

 

YAĞIZ:Çağan ne oluyor? Bir sakin ol!

 

MELİKE: İsmail sen iyi misin? Ne oldu?

 

İsmail Bey, Melike Hanım'ın elini tuttu ve öptü.

 

İSMAİL: İyiyim Güzel Gözlüm, sadece Oğlumuz biraz fazla sinirlendi ve sinirine hâkim olamadı.

 

LEYA: Ne oldu biriniz anlatacak mı artık? Çağan Bey niye sinirlendi?!

 

Yengesinin kuzusu işte, Leya da aynı benim gibi konuşuyordu Çağan'a karşı, İsmail Bey bu durumu fark etmiş olacak ki öylece baktı, ama bu konuşmayı sonraya saklıyordu. Çağan olan biten her şeyi bir de onlara anlatmıştı öylece susmuş dinliyordum olanları.

 

🖤

 

Ertesi günü olmuş ve İsmail Bey hastaneden çıkmıştı, şuan hepimiz eve doğru gidiyorduk. Bu 1 gün içinde bende kalacağım evi ayarlamıştım eskiden Abimle beraber kaldığımız baba evine gidecektim.

 

Yalının kapısından içeriye girdiğimizde arabanın kapılarını açtılar ve İsmail Bey'i odasına götürdük, ardından ilaçlarını ayarlamıştım nasıl kullanılması gerektiğini de söylemiştim.

 

TUANA: Eğer başka bir şey yoksa ben müsaade istesem sizden odaya gitmem gerekiyor da?

 

MELİKE: Tamam kızım git zaten yeterince yoruldun git ve dinlen.

 

Kafamı salladım ve odadan çıktım merdivenlerden yukarı doğru hızlı adımlarla çıkıp odaya geldim ardından kapıyı kapattım. Bıraktığım valiz, eşyalar her şey yerli yerinde duruyordu. Yüzük şifonyerin üzerindeydi, yanında da düğün fotoğrafımız vardı, zorla gülümsediğim düğün fotoğrafımız...

 

Kapı bir anda açıldı ve içeriye Çağan girdi tek tek valizlere baktı ardından şifonyerin üzerinde ki yüzüğe ve en son bana. Yüzünde ve gözlerinde pişmanlık ve biraz da sinir vardı, gözleri doluydu aynı şekilde benimde. Yanıma gelip tam dibimde durdu ardından konuşmaya başladı.

 

ÇAĞAN: Ne o gidiyor musun?

 

TUANA: Etrafına bak valizlerim orada, demek ki gidiyormuşum.

 

ÇAĞAN: Gidemezsin.

 

TUANA: Pardon! Ne demek gidemem?! Boşanalım diyen sen değil miydin?! Benim artık bu saatten sonra burada kalmam yakışık almaz! Şok bunu o kalın kafana!

 

Sol elini kaldırıp yüzük parmağını gösterdi ve ardından konuşmaya başladı öfkeden yüzünde ki damarlar belirginleşmişti.

 

ÇAĞAN: Evet sana boşanalım diyen bendim ama farkındaysan biz hâlâ evliyiz ve sen boşanana kadar bu evde kalacaksın!

 

Böyle demesiyle başımdan aşağı kaynar sular dökülmüştü en sonunda bende sinirlendim ve öfkeli konuşmaya başladım.

 

TUANA: Sen bana boşanalım dediğinde bu iş çoktan bitti Çağan Ak! Bu saatten sonra beni hiç bir güç bu evde tutamaz anladın mı beni?! Sana yemin ederim bu evi başına yıkarım yaparım bunu! Benim sinirlerine oynama!

 

Ben öyle dedikten sonra susmuştu ama burnundan soluyordu daha çok yaklaştı bende geriye doğru gidiyordum en sonunda duvarla arasında kalmıştım gözleri dudaklarıma kayıyordu, yutkundum ve zorla da olsa konuşmaya başladım.

 

TUANA: Çekil şurdan! Bırak be-

 

Konuşmamı tamamlayamadan iki eliyle yüzümden tuttu ve dudaklarıma yapıştı, öyle bir öpüyordu ki sanki öpemediği her günün acısını çıkarıyordu. Gözlerinde gördüğüm başka bir duygu da tutkuydu ve şuan ben durduramazsam her yer alev alıcaktı.

 

İki elimle zorla da olsa onu ittim gözlerimden yaşlar bir bir dökülüyordu.

 

TUANA: Bir daha iznim olmadan beni öpersen sana yemin ederim, seni mahvederim duydun mu beni?!

 

Bir şey demesine müsaade etmeden valizimi aldım ve odadan çıktım, artık benim hikâyem başlamadan bitiyordu.

 

Kadın gitti, adam bitti...

 

Bölüm Sonu.

 

Offf nasıl bir sondu ama ? Özlediniz mi beni? Ben sizi çok özledim evet farkındayım uzun zamandır bölüm gelmiyor ama zaten siz biliyorsunuz nedenini uzun uzun her defasında anlatmama gerek yok diye düşünüyorum.

 

Gelelim bölüm hakkında ki düşüncelerinize. Lütfen belirtin düşüncelerinizi sizlerden ricam lütfen destek olun paylaşımlar yapın ve kitabımızın daha çok okunmasını sağlayınız. Sizleri çok seviyorum yazım ve noktalama hataları varsa şimdiden affola. Ben bir bölümü tek celsede yazmıyorum aralıklarla vaktim oldukça yazıyorum. Sınava az kaldı zaten büyük ihtimalle sınavdan sonra yine güzelce bölümler gelmeye devam eder diye düşünüyorum. Dikkat edin kendinize

Bölüm : 07.05.2025 18:35 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...