21. Bölüm

20.BÖLÜM: SARIL BANA

Canan Kocabey
cananyaxar

FİNAL

20.BÖLÜM: SARIL BANA

 

Berzan üşüyorum, sanırım içimdeki kurşun canımı yakıyor.

 

Hatalarımız yüzünden mi bu haldeydik yoksa bizi terk edip giden geçmişe mi öfkeliydik. Sancısı geçmeyecek bir acı çekecektim. Bağıracaktım, çığlık atacaktım, sesim yankı yapacak ama kimse tarafından duyulmayacaktı. Benim yankım gökyüzünde bulutlara, güneşe, aya kadar gidecekti. Nefes olduğum her yerde karanlığımla savaşacaktım. Işık, sevdam olsa da ecelim düşmanın elinden olacaktı. Ölecek miydim? İşte onu zaman gösterecekti...

3 GÜN SONRA

“Güzelim! Hadi ama! Geç kalacağız!” diye bağırıyordu Berzan aşağıdan. Son kez aynadan kendime baktım ve kendime göz kırparak odamdan çıktım. Kırmızı, kayık yaka, kuyruklu uzun abiye elbisemle yavaş adımlarla merdivenin ilk basamağında durdum.

“Eğer güzel olmadıysam söyle değiştireyim,” dedim aşağıya doğru bağırarak.

Gülme sesi geldi aşağıdan ve “Senin güzel olmama ihtimalin var mı güzelim?” diye sordu Berzan.

“Kırmızı rujumla geliyorum,” dedim cilveli konuşarak.

“Gel, ben dudaklarımla silerim,” dedi şımarık bir erkek çocuğu gibi.

Elbisemin kuyruğunu tutarak basamaklardan aşağıya doğru indim. Berzan beni baştan aşağı süzdü ve elini cebinden çıkarıp, elini uzattı. Elini tuttum ve son basamağı da indim.

Etkilenmişti. “Bu kadar güzel olmak zorunda mısın?”

Eliyle belimi sardı ve dudağıma bir buse bıraktı. Sağ elimle kırmızı elbisemin kuyruğunu tutuyordum ki Berzan elbisemin yırtmacından çıkan bacağıma baktı. “Olaysın be kadın,” dedi etkileyici çıkan ses tonuyla. Sol elimle göğsüne dokundum.“Gecenin starı sensin biliyorsun değil mi?”

“Biliyorum,” dedim ve Berzan sağ elimi yanağına koydu. Sol eliyle belimi sıkıca tutuyor, diğer eliyle ise elbisemin kuyruğunu tuttu.

“Aklımı başımdan alıyorsun,” dedi etkileyici bakışlarıyla beni utandırarak.

“Sende,” dedim. Saçlarımı yukardan sıkı bir at kuyruğu yapmıştım. Saçlarıma kadar terlediğimi hissediyordum.

“Kürtçe anlamazsın biliyorum ama…” dedi Berzan yüzüme yaklaşarak. “Ez hejtedikem bihtir ji hemû tiştî.”

“He?” dedim gözlerine bakarak.

“He değil efendim,” dedi gülerek. İçimde kelebekler uçuşuyordu.

“Anlamı ne Doğulu,”

“Anlamı,” dedi ve başını boynuma gömdü. Kokumu içine çekti. “Ben seni her şeyden çok seviyorum, demek Egeli.”

“Hım,” dedim düşünerek. “Ez jî,” Başını boynumdan kaldırıp yüzüme baktı. “Bende az çok bir şeyler öğrendim,” dedim parlayan gözlerine bakarak.

“Benim karım olduğunu belli ediyorsun,” dedi ve gözlerini kıstı.

“Hayır,” dedim ve şaşırdı. “Sen kocam olduğunu belli ediyorsun.”

Berzan kahkaha atmaya başladı. “İnatçısın,”

“İnatçınım,” dedim ve göz kırptım. Kıstığı gözleri dudaklarıma kaydı ve kibarca dudakları dudaklarımı kapattı.

 

***

Davetin olduğu yere yani salona geldik ve masamızda tam sahnenin karşısına oturmuştuk. Dedem bu masayı bizim için ayırtmıştı. Ünlü iş adamları ve doğudaki tüm mimarlar buradaydı. Buray bana uzaktan gülümseyerek el salladı. Bende gülümseyerek başımla selam verdim. Azat, Helin, Dilan ve Dicle ile aynı masadaydık. Berzan elimi tutuyordu. Hiç bırakmak niyetinde değildi.

“Bu kadar zengin bir deden olduğunu bilmiyordum,” dedi Dicle salonu inceleyerek. Dicle iyi görünüyordu. Öğrendiğim kadarıyla artık Civan ona şiddet uygulamıyor, hatta konuşmuyorlardı bile. Dicle güçlenmişti ve yakında Civan’ı terk edip gidecekti.

Gülümsedim ve başımı salladım. “Bende bilmiyordum,”

“Evet pimi çekilmiş bombada geldi,” dedi Azat salonun büyük kapısına bakarak. Hepimiz başımızı oraya çevirdik. Kaderi de yanında görmemle göz devirdim. İyi ki de gelmiş. O yüz ifadesini görmek için sabırsızlanıyorum. Bizim aramızda iki masa olan yere oturdular. Şervan yüzüme hiç bakamamıştı. İnanamıyorum. Kader ve babası ise salonu inceleyerek yerlerine oturdular.

“Şimdi Mehir ablanın en büyük düşmanı kim?” diye sordu Helin. “Şervan Bey değil mi? Peki Mehir yengenin dedesi neden Şervan Beyi de bu davete çağırdı. Sana yapılanları bilmiyor mu?”

“Bende merak ediyorum aslında?” dedi Dicle merakla.

Berzan’a baktım ve gözümle işaret ettim. Başını salladı ve konuşmaya başladı. “Bugün aklınızda kalan tüm soruların cevabını öğreneceksiniz. Şimdi söylemeyelim heyecanı kaçamasın. Siz Şervan’ın bozulan yüzünü keyifle izleyin yeterli.”

Berzan elimi öptü ve bende gözlerimi kapatıp, açtım. Benim eksik kalan parçamın bütünüydü. Çok iyi anlıyordu.

“Keyifle ve heyecanla izleyeceğim,” dedi Dicle.

Sessizce bizi izleyen, yanımda oturan Dilan’a baktım. Kulağına doğru yaklaşarak, “İyi misin Dilan? Geldiğinizden beri hiç konuşmuyorsun,”

Dilan yutkundu ve ellerini sıkıp, yumruk yaptı. “Sonra konuşalım olur mu?” diye sordu. Bir şey olmuştu. Dilan gerçekten de iyi değildi. Dudaklarını ısırıp duruyordu.

“Olur tabi, ne zaman istersen,”

Başımı dik tuttum ve derin bir nefes aldım. Dilan dalgalı saçlarını arkaya atıp, parmaklarıyla oynamaya başladı. Berzan ise telefonla konuşmak için ayağa kalktı ve yanımızdan uzaklaştı. Azat’ta Helin ile sohbet ediyor, Dicle ise düşünceli bir şekilde sahneyi izliyordu. Bende dedemin yapacağı konuşmayı düşünüyordum.

Berzan yanıma oturdu ve kulağıma doğru eğildi. “Annemin evini geri aldım,” dedi heyecanla.

Bende gülümsedim. “Senin adına sevindim sevgilim,” dedim sevinçle parlayan gözlerine bakarak.

“Yarın akşam oraya gidelim mi? Oranın manzarası çok güzel. Yıldızlar sanki çok yakın,”

“Gidelim,” dedim heyecanına ortak olarak. Gülümsedi ve elimi tutup, öptü.

Bir süre sonra sahneye takım elbise giyinmiş bir adam geldi. Mikrofonun ayarlarını yaptı ardından mikrofona eğilerek, “Şimdi sayın davetliler, konuşmasını yapmak için Enver Maver’i sahneye davet ediyorum.”

Salondaki herkes alkışlamaya başladı. Dedem sahneye geldi ve gülümseyerek adamın uzattığı mikrofonu eline aldı. Teşekkür etti ve onu alkışlayan insanlara selam verdi.

“Öncelikle hepiniz hoş geldiniz,” dedi ve herkes alkışlamaya başladı. “Ben uzun bir konuşma yapmayacağım ama aklınızdaki soru işaretlerini özetle cevaplayacağım. Ben hayatımın en büyük pişmanlığını yaptım,” dedi ve mavileri mavilerimi buldu. “Ben tek evladımın bana bıraktığı emanete ihanet ettim. Onu yarım bıraktım,” dedi ve bakışlarını Berzan’a çevirdi. “Ama sonra yarım kalmadığını fark ettim. Bir adam geldi ve onun elinden tuttu. Şimdi ise çok mutlu bir evlikleri var. Benim günahım büyük ama bana bu günahı unutturan güzel torunuma çok teşekkür ediyorum.” Bütün gözler bendeydi. Şervan bakışlarını benden alıp, tekrardan dedeme çevirdi. “Önemli bir şey açıklamak istiyorum,” dedi ve elini gazetecilere uzattı. “Dikkatle yazın, dikkatle çekin beni,” dedi ve bakışlarını Şervan’a çevirdi. Ben dahil herkesin şok olacağı bir şey söyledi. “Şervan Arjen hatırlıyor musun, torunumun emek verdiği çizimleri başka bir şirkete satmıştın. Senin şirketlerinden sonra en büyük şirkete sattığın o tasarımları hatırladın mı?” Bir süre sessiz kaldı ve Şervan’ı izledi. Dikkat ve ciddiyetle dedemi izliyordu. “O şirket senin sattığın tasarımlar sayesinden en büyük oldu. Ülkenin en iyi şirketi haline geldi. Sana teşekkür etmek isterim. Ama bilmediğin bir şey var, o şirket benim,” dedi ve Şervan’ın ağzı yarım açıldı. Herkesin ağzından anlamadığım şeyler çıkıyordu. Berzan ise kaşlarını kaldırdı.

Tasarımlarım dedem mi satın almıştı?

“Evet şimdi gelelim sizi buraya toplamamın sebebine,” dedi dedem ve bakışlarını ben ve Berzan’a çevirdi. “Güzel torunum Mehir Maver’i ve damadım Berzan Arjen’i yanıma çağırmak istiyorum.”

Dicle, Dilan şaşkınlıkla izliyordu. Azat ise gururla bize bakıyordu. Helin’de söylenenleri anlamaya çalışıyordu. Berzan ayağa kalktı ve elimi uzattı. Sanki olacaklardan haberi var gibiydi. Elini tuttum ve ayağa kalktım. Berzan elbisemin kuyruğunu tuttu. Salondakiler alkışlamaya başladı. Şervan ve masasındakiler hariç.

Gülümseyerek Berzan’la sahneye doğru yürümeye başladık. Gazeteciler bizi çekebilmek için birbirlerinin önüne geçiyordu. İlk ben ardından, Berzan ellerimizi bırakmadan sahneye çıktık. Dedem ikimizin arasına girdi ve mikrofona doğru konuşmaya başladı.

“Yetenekli torunum olan iç mimar Mehir Maver’e ünlü şirketimi devrediyorum. Artık şirketimin yeni sahibisin güzel torunum,” dedi ve bana doğru döndü. Berzan ellerini önünde birleştirmiş gururla beni izliyordu. Herkes şaşkınlıkla birbirine bakıyor, aralarında fısıldaşıyordu. Şervan öfkeyle beni izliyor, Kader ise kıskançlığını gizleyemiyordu. Dedem mikrofonu bana uzattı ve kulağıma doğru, “İçinden gelen her şeyi söyle. Unutma senin tasarımların sayesinde en iyisiyiz.”

Geriye çekildi ve heyecanla uzattığı mikrofonu elime aldım. Herkes pür dikkat beni izliyordu. “İşte benim yengem be!” diye bağırdı heyecanla Azat. Bende gülümsedim ve dudağımı yaladım. Berzan’a bakarak aklıma gelen her şeyi sözcüklere döktüm.

“Ben başarmanın bu kadar güzel bir şey olduğunu ilk birincilikle bitirdiğin okulum da anlamıştım. Şimdi hepiniz şunu düşünüyorsunuz, çizim yeteneğim olduğu için bu mesleği seçti. Hayır. Ben zoru seviyordum. Yani,” dedim Berzan gözlerini kapatıp açarak güven verdi ve bakışlarımı beni izleyen insanlara çevirdim. “Hayallerimi kağıda dökmek benim için bir yetenekten çok hobiydi. Evet yirmi dört sene tek başımaydım. Ama asla hep yalnız öleceğimi düşünmedim. Berzan’la tanıştım bana umut oldu ve şimdi de öz dedemle tanıştım. Hayallerim kaybolup gitti sandım ama,” dedim ve başımı beni sevinçle izleyen dedeme çevirdim. “Bana tekrardan hayal kurmasını öğretti.”

Derin bir nefes aldım ve ciddiyetle beni izleyen adama çevirdim bakışlarımı. “Sen Şervan Arjen işte bu sefer yine kaybettin,” dedim ve salonda fısıldaşmalar ve şaşırmalar ayağa kalktı. “Sen kötüsün Şervan ve kötüler kaybeder. Şunu da sakın unutma sen yalnızsın. Etrafın kalabalık olabilir ama senin gölgenden başka kimsen yok.”

Şervan yutkundu ve onu çeken gazeteciye baktı. Gazeteci korkuyla kamerayı tekrar bana çevirdi. Öfkeyle ayağa kalktı ve peşinden gelen üç adamıyla salonu terk etti.

“Evet şimdi yeniden ayağa kalktım. Kocam Berzan’a vermek istiyorum mikrofonu. Onun düşünceleri de benim için çok değerli.” Berzan mikrofonu elimden aldı. İlk dedeme ardından bana baktı. Göz kırptı ve bakışlarını sahneye çevirdi. “Karımın bir şirketi en iyi şekilde yöneteceğini biliyorum. Benim en büyük destekçim karım ve onun en büyük destekçisi benim. Güveniyorum ve başaracağına inanıyorum. Yeteneğini konuşturacak ve bu doğunun en iyisi olacak. Benim gözümde en iyisi olduğu gibi,”

Gülümsedim ve dedem elini Berzan’ın omzuna koydu. “Biz yeni işlerle gündem olmaya devam edeceğiz ama artık gündemlerin başında eşim Mehir Maver Arjen olacak. Karıma güveniyorum ve büyük işler başaracağına eminim. Sahne sıra onda, herkese şimdiden iyi seyirler.”

Salondakiler Berzan’ı alkışlamaya başladı. Azat, Dilan ve Buray ayağa kalkarak alkışladı. Azat ıslık çalarak ortalığı inletti.

Beni gururla izleyen adamın elini tuttum ve başımı omzuna koydum. Berzan benim duyacağım ses tonuyla, “Evet Mehir Hanım iş kadınıydınız şimdi ise patronsunuz.”

“Seninle ilk tanıştığımda patron sendin yanlış hatırlamıyorsam,” dedim gözlerimi kısarak.

“Evet bendim. Şimdi siz patronun patroniçesisiniz. Yeni işin hayırlı olsun patron.” Kahkaha attım ve parlayan gözlerine aşkla baktım. “Seni burada öpsem ne olur?”

Şaşkınlık ve utançla, “Dedem var,”

“O zaman eve gitmeyi sabırsızlıkla bekliyorum ama önce dedenin sana en büyük sürprizine hazır mısın?”

İçimizdeki kelebekler bizi uyarıyordu aslında. Ya üzülürsen dikkat et diye. Bitecek her gün ve geride kalacak her saat. Uçurumun başında kalan son adımız. Bilmediğimiz nedenler ve duymak istemediğimiz doğrular. Sarılmak ve göğsünde ağlamak istediğimiz adamlar. Gideceğiz bir gün bu dünyadan. Geçtiğimiz yollardan başkaları geçecek.

İçimizden gelmiyor bitmek, tükenmek, acıyı hissedip inlemek. Vakitsiz gelen, veda etmeden sessizce ölmeler. Can çekişerek tükenmek ve her gün ondayken bir gün onda olamamak. Başkası dolduramayacak yerimizi, o kalp başkalarını istemeyecek, o gözler başkasına bakamayacak, o eller başkalarını tutamayacak, o göğüs aynı başı isteyecek, o burun hep aynı kokuyu arayacak. Ümitler son bulup, kalp ve mantık birbirini kandıracak. Korku bütün vücudunu içine çekecek ama asala seni yalnız bırakmayacak. Yanlışların seni terk etmeyecek, doğrular yüzüne vuracak. Hayat seni alışana kadar yokluğuna inandıracak.

***

 

Karanlığı izliyorduk. Berzan’la bir restoranda yemek yedikten sonra kahve içiyorduk. Ama Berzan yine bir yudum kahve içtikten sonra garsonu çağırıp demli bir çay istememişti. Başımı camdan alıp, kapıya çevirdim ve gelen dedeme baktım.

“Geldi Enver dede,” dedi Berzan ve ayağa kalktı. Bende kalktım ve dedem gülümseyerek adamlarından birine ceketini ve bastonunu verip sandalyeye oturdu. O oturunca bizde oturduk.

“Bugün için teşekkür ederim,” dedim dedemin mavi gözlerine bakarak.

“Senden başka kimim var ki, asıl ben teşekkür ederim. Beni affettiğin için. Annene olan görevimi azda olsa yerine getirmişimdir umarım.”

Berzan elimi sıkıca tuttu ve dedeme baktı. “Ben söyleyebilir miyim?” diye sordu. Dedem gülümseyerek başını salladı.

Berzan bana doğru döndü ve heyecanla dudaklarını yaladı. “Mehir,” dedi ve iyice merak etmiştim. “Annen ve babanın mezarlığını bulduk. Yani anneninkini, Enver dede biliyordu ama babanın mezarı kimsesizler mezarlığında bulduk. Dün bir sürü işlemden sonra babanın mezarını annenin yanına aldık. Zor oldu ama hal ettik. Baban ve annenin mezarları Egede”

Dolan gözlerimle boşluğa çevirdim bakışlarımı. Ellerim titremeye başlamıştı. “G-gerçekten mi?”

“Evet güzelim, aradığın, merak ettiğin annen ve babanın mezarlığını buldum,” dedi Berzan. Akan göz yaşlarımı Berzan parmaklarıyla sildi ve yanağımda ki göz yaşımı öptü.

“Berzan b-ben ne diyeceğimi bilmiyorum.”

“Annen ve babanın yanına yarın sabah uçakla gideceğiz.”

Gülmeye başladım. “Ben onlarla ilk defa konuşacağım biliyor musunuz?”

Berzan çaresizlikle gözlerime bakıyordu. Dedemin ise gözleri dolmuş beni izliyordu. “Ben ilk defa onlarla konuşacağım. A-ama keşke babamın da bir fotoğrafı olsaydı,” dedim ve yaşlarımı elimin tersiyle sildim. Berzan ceketinin iç cebinden bir fotoğraf çıkardı ve bana uzattı. Dolu gözlerle, titreyen elimle fotoğrafı elime aldım.

“B-bu gerçek mi?” diye sordum fotoğrafa şaşkınlıkla bakarak. Babam ve annemin fotoğrafıydı. Babam, gözleri kahve ve kumral bir adamdı. Çok yakışıklıydı. Elini annemin omzuna atmıştı. Annem ise parlayan mavi gözleriyle başını babamın omzuna koymuş, beyaz dişleri görünür bir şekilde gülümseyerek bakmıştı kameraya. Çok yakışıyorlardı. Umut dolulardı. Hayat dolu ve mutlulardı. Hıçkırıklarıma engel olamayarak, Berzan’a sıkıca sarılarak ağladım. Dakikalarca öylece sarıldım. Hıçkırıklarımın arasında annemin ve babamın isimlerini sayıklıyordum.

“Onlar seni izliyor güzelim,” dedi Berzan duygusal çıkan ses tonuyla.

Bağırarak, “Anne, baba kızınız sizi çok seviyor! Mehir sizi çok seviyor!” dedim restoranın tavanına bakarak. Deli gibi gülüyordum.

Eve gelmiştik. Başımı sevdiğim adamın göğsüne koymuş, düşünüyordum. Elimde katlı duran annem ve babamın fotoğrafı vardı. Sıkıca tutuyordum fotoğrafı. Berzan ise saçlarımla oynuyor, okşuyordu.

“Yarını sabırsızlıkla bekliyorum,” dedim ve esnedim.

Berzan gülerek “Bende, senin heyecanına ortak olamak için sabırsızlanıyorum. Yarın kayınvalidem ve kayınbabamla tanışacağım.”

Güldüm ve yine esnedim. “Uykun gelmedi mi sence de?” diye sordu Berzan anlımdan öperek.

“Senin de var uykun, sende esniyorsun,” dedim ve Berzan’ın karnına yumruk yaptım elimle dokunarak, sırıttım. Berzan esnedi ve gülmeye başladı. “Şev baş ve teşekkürler sevgilim, her şey için teşekkürler,” dedim ve kapanmak için ısrar eden gözlerimi kapattım ve kendimi uykuya bıraktım.

YAZARIN ANLATIMIYLA

Uyuya kalan karısının saçlarını gülümseyerek öptü. “Şev baş güzelim…” konuşmaya devam edecekti ama sevdiği kadının uyuya kaldığını fark etti. Yavaşça ve nazikçe karısını yatağın kenarına doğru itti ve yüzünü izlemeye başladı. Karısının yüzüne gelen saçlarını kulağının arkasına aldı ve saçlarını okşadı. Elinde sıkıca tuttuğu fotoğrafa baktı ve hüzünlendi.

Hayran olduğu tek kadın karısıydı. Ondan başka bir kadın sevmiş miydi? Hayır. Hatta hiçbir kadının yüzüne bile bakmamıştı. Sevdiği kadını ilk gördüğü gün aklına geldi. Merhametine aşık olmuştu, annesi öldükten sonra vicdansız olan adam. İlk defa ona ağlamıştı, ilk defa aşık olmuştu, ilk defa vicdanı olduğunu fark etti. İlkleri sevdiği kadınla tatmıştı.

Karısının yüzünün her yerine buseler bırakıp, başını yastığına koydu ve uyuya kaldı.

Sabah ezanın okunmasıyla Mehir’in tasarladığı yatak odalarının kapısı açıldı. İçeri elinde siyah eldivenlerle bir adam girdi. Bu adamın elinde susturucu bir silah vardı ve uyuyan iki sevdalıya doğru yürüdü ve durdu. Şervan Arjen silahın ucunu Mehir’in karnına doğru tuttu. Bakışlarını gözleri kapalı oğluna çevirdi.

“Oğul, sen yapmadan ben yapayım dedim. Beni karımın koynunda öldüreceğini söylemiştin ya. Şimdi senin yapamadığını ben yapacağım,” dedi mırıldanarak. “Karını senin koynunda öldüreceğim,”

Bakışlarını gelinine çevirdi ve yüzünde sinsi bir gülüş oluştu. “Benim gözümde hâlâ bir p*çsin. Sen sadece güçsün ama ben cesaretin ta kendisiyim.”

Şervan hiç düşünmeden tetiğe bastı ve Mehir acıyla yerinden sıçrayarak, inlemeye başladı. “Şimdi yine gözlerimin içine bakıp, konuşsana. A doğru artık konuşamazsın. Sen öldün öyle değil mi?” dedi ve arkasına bakmadan dönüp, gitti.

Mehir acıyla fotoğrafı daha çok sıktı. Gözlerini açmaya çalışsa da açamadı. Acıyla inliyordu. “B-Berzan ü-üşüyorum, s-sanırım içim-d-deki ku-kurşun ca-nımı ya-yakıyor.” Yumruk yaptığı eli boşluğa düştü ve sıkıca tuttuğu fotoğraf yere düştü.

Berzan çalan telefon sesiyle doğruldu, uykulu gözlerle kalktı ve telefonuna baktı. Yabancı numaraydı. Cevaplamadan geri yatağa uzandı ve elini karısın karnına koydu ve eli ıpıslak oldu. Gözlerini geri açtı ve korkuyla karısının bembeyaz olmuş yüzüne ardından kanlar içinde kalan beyaz geceline baktı.

“Me-Mehir,” dedi ve yataktan doğrulup ayağa kalktı hızla. Karsının üzerinde ki yorganı yere fırlattı ve acıyla çığlık attı. “Mehir... Hayır, hayır hayır.”

Karısının kollarından tuttu ve gözlerinden akan yaşlar yanağını yaktı. Düşünmeyi bırakmış kanlar içinde kalan ellerine bakıyordu. Ağzı açık bir şekilde ağlıyor ve bağırıyordu. Karısının kollarını tekrar tuttu.

“Güzelim uyan,”

Uyanmadı.

“Mehir aç gözlerini güzelim,” dedi ve kucağına alıp sarılmaya başladı. Kokusunu içine çekti. Ama sevdiği kadın açamadı gözlerini.

“Mehir bırakma beni, yalvarırım güzelim, gitme benden, Mehir!”

Konuşamadı.

Mehir diye bağırdı ama sevdiği kadın uyanamadı.

Canından çok sevdiği karısı ne gözlerini açabildi ne konuşabildi ne de uyanabildi. İşte Berzan’ın en büyük korkusu başına gelmişti…

 

 

 

İsteye göre devam edecek…

 

Bölüm : 25.07.2025 01:15 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...