HERKESE SELAMMM2
Ama siz küstüm. Çünkü oy atan yorum yazan yok2
Ben dün okulda birine sinirlenip bağırdım. Ertesi gün hasta oldum. Ve bu ilk değil. BEN NEDEN HER BAĞIRDIĞIMDA HASTA OLUYORUM???
Neyse bu bölümü yazarken bende ağladım azıcık (şüpheli)4
Yorum: 51 (oy ve yoruma uymazsanız bölüm atmam hee)
Şarkı: Olsun3
Güneş sıcaklığını yavaş yavaş belli ediyordu, yeni doğuyordu güneş. Ekibin içinde olduğu araba, sonunda Tunceli Asayiş Şube Müdürlüğü’ne varmıştı. Barış başını cama yaslamış, dışarıyı izliyordu. Dışarıdan sakin gözüktüğünü düşünüyordu. Ama öyle gözükmüyordu. Endişesi her hâli ile belli oluyordu. Aklında sadece Sedef vardı.
Gözde, başını Soner’in omzuna yaslamıştı. Uyuyordu. Soner ise aşırı gergindi. Hem Sedef için endişeleniyor, hem de ikinci defa böyle bir deneyim yaşıyordu. Gökalp ise telefonundan Efsun’un fotoğrafına bakıyordu. Ve yine yeniden âşık oluyordu.
Araba sonunda durduğunda ekip yavaşça hareketlendi. Gözde de uyanmıştı bu sırada. Sırayla indiler arabadan. Karşılarında ise Gülistan Müdür vardı. Ve yanında iki tane çaylak polis vardı. Soner’in adımları, Gülistan’ın önünde durdu.
“Hoş geldiniz, Başkomiserim.” Dedi elini öne uzatırken Gülistan. Uzatılan ele, elini uzatıp sıktı yavaşça.
“Yolculuğunuz rahat geçmiş diye umuyorum.” Dedi, Gülistan.
“Güzel geçti.” Dedi. Lafı kısa kesmek umuduyla, “İşlere erken başlasak güzel olur.” Dedi.
“Bende aynı şekilde düşünüyorum. Buyurun, geçin. Hızla başlayalım.” Hepsi onu başıyla onaylarken ilerlemeye başladılar. Ve kısa sürede toplantı odasına daldılar. Herkes yerleşti yerlerine, dosyalar açıldı.
“Ee,” diyerek onlara döndü Gülistan. “İçecek bir şey ister misiniz?”
“Yok, sağ olun.” Dedi Gökalp. Onu hepsi başıyla onayladı.
“Arkadaşımız Sedef,” diye slaytı oynatarak konuşmaya başladı Gözde. “Dün yaptığımız bir operasyonda, büyük ihtimal rehine olarak kaçırıldı. Kaçırıldığı araba, en son tepelerdeki bir köy evinde gözüktü. Ve o evin sahibi Pera Ateşmen adlı bir adama ait.”
“Suç kaydı var mı hiç?” dedi Gülistan.
“Var, ve bayağı kabarık bir suç kaydı.” Dedi Arda. “Cinayet, taciz, darp, kara para aklama, uyuşturucu ticareti… Ve daha niceleri.” Diye devam etti Arda.
“Sebze çorbası bu kadar karışık ve dolu değil.” Dedi Gökalp. Barış hariç odadaki herkes buna güldü. O hâlâ dalgındı. Canı aşırı sıkkındı.1
“Pera adlı şahısın, şahsi evi Ovacık’ta.” Dedi Gözde.2
“Baskın yapabiliriz,” diyerek ortaya bir fikir attı Arda.
“Hayır,” dedi Soner, onu onaylamayarak. “İlk Sedef’i almamız lazım. İlk önce Pera’nın evine baskın yaparsak, Sedef’i kaybedebiliriz.” Duydukları ile irkilerek kendine geldi Barış. Kaybedemezdi. Hayır, daha hisleri bile netleşmemişken olamazdı.
“Ne duruyoruz o zaman?” dedi Barış saatler sonra konuşarak. “Gidip alalım Sedef’i,”2
“Önce etrafı incelememiz lazım.” dedi Gözde. Onu çok iyi anlıyordu. Soner komaya girmeden önce, Soner’den hoşlanıyordu. Daha açılmamıştı. O da aynı endişe ile bekliyordu Soner’in bulunmasını o zamanlar.2
Toplantı biraz daha sürdü. En sonunda bittiğinde ise karar verilmişti; Sedef’i almaya gidiyorlardı. Lakin Pera’nın onları adım adım izlediğini bilmiyorlardı.6
Kısa süre içerisinde Pülümür’e varmışlardı. Sedef’in bu evde tutulduğunu daha da netleştirmek için saklandıkları yerden dron ile etrafı inceliyorlardı. İki adam vardı kapıda. Ne dedikleri anlaşılmıyordu.
“Ses modu yok mu bunun?” dedi Soner.
“Var Başkomiserim,” dedi Gökalp, açtı ses modunu.1
“Şimdi mi açıyorsun lan?” deyip Gökalp’in ensesine sağlam bir sille geçirdi. Gökalp’in canı acısa de ses etmedi. Dron fark edilirse plan çöp olurdu.
Drondan kısık sesler işitiliyordu. Adamların sesi çok anlaşılmasa da anlamak için çabalıyordu tüm ekip.
“Önemsemiyorlar kızı ha,” dedi iki adamdan biri.
“Aynen. Umurlarında olsaydı kız, basmışlardı burayı.”1
“Ben sizi turşu bidonuna basacağım…” diye mırıldandı Barış dişlerinin arasından. Soner, onu bakışlarıyla uyardı susması için. Bu sırada kadraja biri daha girdi.3
“Patron aradı,” dedi. “‘Eğer bir saat içerisinde gelmezlerse temizleyin,’ dedi.”3
“Çok şükür be,” dedi biri. “Hayır, pestilimizi çıkartmıştı zaten. Birde zarar vermeden tutmamız lazım.”
“Zirir virmidin titmimiz lizim,” diyerek karşısındaki onu taklit etti. “Lan! Kızı kaçırırken silahla vuran eben miydi?”1
“Nasıl durdurmamızı bekliyordun kızı!” diyerek çıkıştı diğeri. “‘Ay canım cicim, gel sana şeker vereceğiz,’ mi deseydim? Kadın asayiş şubeden! Sen hâlâ neyin kafasındasın anlamış değilim.”2
“Boş yapmayın!” dedi az önce gelen adam. “Etrafı kontrol edin.” Deyip içeri geçti. Diğerleri de verilen emri anlayıp silahlarına sarıldılar.
“Ben gidiyorum.” Deyip hızla ayaklandı Barış.1
“Barış!” dedi gür sesi ile Soner. Barış, başını sağ omzuna yatırırken Soner’e doğru döndü.
“Nereye gidiyorsun?” derken sert bakışları Barış’ın üstünde geziniyordu Soner’in.
“Sedef’i almaya,” dedi rahat bir şekilde Barış.1
“Hiçbir yere gitmiyorsun! Otur oturduğun yerde.”
“Aması yok,” diyerek onu böldü Soner. “Senin kadar biz de endişeleniyoruz Sedef için. Tek başına o kadar adamı alt mı edeceğini sanıyorsun?” dedi Soner. “Bekle bizi, bizsiz nereye? Nerede ekip ruhu?” Barış duyduğu şeyler ile bocalarken dudağının sol kenarı yukarı doğru kıvrılmıştı istemsizce. Kimse görmemişti yüzündeki kamuflajlı maskeden dolayı.
Herkes hızla hazırlandıktan sonra silahlarını kavramış, toprakta ilerliyorlardı. Etrafta sadece bastıkları topraktan çıkan ses vardı. Birazdan ise silah sesleri yankılanacaktı etrafta.
Hepsi yerlerini almıştı. Soner’in emrini bekliyordu.
Soner’in keskin bakışları ise etrafta geziniyordu. Etrafın hazır olduğunu hissettiği anda ise, “Atış serbest.” Dedi kulaklığa doğru. Ve hepsi atışa başladı. Karşı taraftakiler de durmadılar, onlar da silahlarına davrandılar.
Barış hızını alamayıp gizlice içeri daldı. Bir yandan ateş ederken bir yandan da karşısına çıkanlara yumruklar sallıyordu.
En sonunda içeriye girdiğinde tanıdık bir ses, güzel bir ses işitti. Bu, onun sesiydi. “Sedef!” diye bağırdı Barış. Bir odadan geliyordu bu ses.1
“Barış, dur!” dedi Arda onun yanına varmışken. Barış onu umursamadı. Kapıyı tek tekmesi ile kırdı. Gördüğü görüntü ise onun yüreğini kırdı.
Bilinci yarı açık olan Sedef’in alnına silah dayamıştı birisi. Odanın tam ortasında olan bir sandalyeye bağlanmıştı. Karnından vurulmuştu. Ağzından kan akmış olacaktı ki ağzının kenarında kurumuş kan lekeleri vardı. Varla yok arasında, “B-barış,” diye mırıldandı Sedef. Barış onu işitti.
“Bırak lan kızı!” diyerek arkadaki camdan içeriye giriş yaptı Soner. Adamın etrafını sarmışlardı. Kaçamazdı. Tek çaresi vardı adamın. Patronunun dediği gibi; temizlemek…1
“Yaklaşmayın!” dedi adam, gür sesiyle. “Yaklaşırsanız vururum!”
Sedef, buradan sağ çıkamayacağını biliyordu. Duymuştu konuşulanları. Bakışları bu yüzden Barış’tan çekmiyordu. Ölmeden önce son gördüğü yüz onun yüzü oldun istiyordu. Ama şansına, Barış maske takmıştı. Yine ne umursamadı. Onu izledi.2
“Bak, silahı bırak. Kolay olsun. Sende zarar görmezsin, bizi de yormazsın.” Dedi Gökalp. Bu sırada adamın arkasında olan Arda bir adım attığında, adam hissetti. Hızla silahın tetiğini çekti. Yutkundu Sedef. Ve yıllar sonra gözünden, sıcak bir göz yaşı aktı.
“Arda, dur.” Dedi Soner. Sedef’i her an kaybedebilirlerdi. Ve bu olacak en kötü şeydi.
“Son deyişim,” dedi adam. “Silahlarınızı indirin. Bende kızı bırakayım.”
“Neyin pazarlığını yapıyorsun lan sen!” dedi Barış dayanamayarak. Sedef, Barış’ın sesini duyunca iyice mutlu oldu. Sevdiceğinin sesini duyarak ölecekti. Şuan ölüm eşiğindeydi, ama o dünyanın en mutlu insanıydı.
“Peki, öyle olsun.” Dedi adam. Silahını sıkıca kavradı. “3,”
Sedef’in göğsü hızla inip kalkmaya başladı. Korkudan değildi. Sevdiğinden ayrılacağı içindi.
“2,” Barış silahını sıkıca kavradı. Çaresizce bakıyordu sadece. Ve çaresizlik, insana verilebilecek en kötü histi.
“Ve 1,” dedi. Sedef’in gözünden bir damla yaş aktı tekrardan. Tenine kıyasla sımsıcak bir yaş. Ve aynı zamanda iki el ateş sesi işitildi etrafta.
İki el ateş, iki kişiyi öldürmüştü.1
Barış’ın silahından çıkan kurşun adamın alnına isabet etmişti. Ama o kurşundan önce; adamın silahından çıkan kurşun, Sedef’in kafasını delmişti. Sol taraftan girip, sağ taraftan çıkmıştı kurşun Sedef’in kafasından. Kanlar içinde kalan kurşun ise duvara sağlanmıştı.7
Barış, titreyen elleri yüzünden silahı tutamadı. Yeri boyladı silah.
“Sedef…” diye mırıldandı kısılan sesi ile. O kadar da bağırmamıştı ki? Nasıl kısılmıştı sesi?
Yavaş adımlarla Sedef’in yanına gitti Barış. Sedef’in düşen başını avuçları arasına aldı. Yutkunamadı boğazındaki yumru yüzünden. “Hayır, ölmedi,” diye geçirdi içinden. Ama neden tepki vermiyordu? Gözleri açıktı. O zaman neden konuşmuyordu? Neden o güzel sesi ile şarkı söylemiyordu?
Barış en sonunda dayanamadı. Gözünden bir damla yaş aktı. Maskenin kumaşına yayıldı tuzlu göz yaşı. Diğer yaşlar ise ilk akan yaşı takip etti.
“Aç gözlerini,” dedi, o da kendinden beklemediği şekilde sakin çıkan sesi ile. “Neden tepki vermiyorsun?” Yutkundu. Yaşlar akmaya devam etti. “Duyuyor musun beni?”1
“Barış,” diye mırıldandı Soner. Elinden hiçbir şey gelmiyordu.
Odadaki herkes sessizdi. Barış hariç. Utanmadı, yüzü kızarmadı. Hıçkıra hıçkıra ağladı.
“Neden cevap vermiyorsun? Sedef, konuş benimle. Ne olur. Tepki ver.” Burnunu çekti sertçe. “Duyuyorsun beni, biliyorum. Ölmedin sen. Konuş, lütfen konuş!” diye yakarmaya başladı. “Ölmedin, ölmedin!” Hıçkırıkları arasına boğuldu Barış. Ölemezdi. Şuan ona bakıp konuşacaktı. Ölmemişti.
Arda titrek bir nefes verip yere çöktü, alnından vurulmuş adamın boynuna attı elini. Nabız yoktu. Soner’e bakıp başını iki yana salladı. Sonrasında ise tekrar ayağı kalktı.
“Barış,” dedi Soner. Elini Barış’ın omzuna koydu.
“Ölmedi!” diyerek yükseldi Barış. Barış bu hayatta çok şeyini kaybetmişti. Özellikle de sevdiklerini. 1999 depreminde annesini kaybetmişti. Babasını ise 2005’te bir trafik kazasında. Ablasını ise 10 yıl önce sokakta olan silahlı bir kavgada ablasına isabet eden kör kurşun ile. Ve üçü de 20 Mayıs’ta can vermişti. Yani Barış’ın doğum gününde…4
“Barış,” diye mırıldandı Gökalp’te. Zor olduğunun herkes farkındaydı.
Barış’ın ağlaması daha da şiddetlendiğinde Barış’ın buradan ayrılmayacağını anladılar. Bu sırada Arda’nın çağırdığı ambulans gelmişti. Barış’ı durdurmak için ise sakinleştirici iğne yapmışlardı. Barış, sayıklaya sayıklaya en sonunda bayılmıştı.
Bugün ise 20 Mayıs’tı…7
~
“Ne oldu abi? Artık anlat. Sedef nerede? Barış nerede?” dedim sinirle. Abimler görevden gelmişlerdi. Hepsi çökmüştü. Ne olduğunu sorsam da anlatmıyorlardı. Telefondan anlatmayınca bende Efsun ile karakola gelmiştim. Abimi karakolun garajında köşeye çekmiştim. Kimse yoktu burada. Efsun ise içeride Gökalp ile Arda’yı darlıyordu.
“Sedef,” dedi abim sonunda konuşarak. Yutkundu. Jeton yeni düşerken sendeledim.
“Yoksa…” diye mırıldandığımda başıyla onayladı beni.
Sedef, ölmüştü.5
Yutkundum. Abim bakışlarını kaçırdı. Dayanamayıp abime sarıldığımda o da ban sarıldı. Kollarını belime sardı. Başını boynuma gömdü. Ağladığını hissetiğimde ses etmedim. Bende ağladım sessizce. Omuzları sarsıldı abimin. Ben ise sırtını sıvazlamaktan başka bir şey yapamadım…
~
Üçüncü paketi açıp dudaklarımın arasına sigarayı yerleştirdim. Elimle sigaranın ucunu siper ederken yaktım. Derin bir nefes çekip üfledim havaya. İzledim dumanın havada dağılmasını.
Ellerime baktım. Ellerimde kan vardı. İki gün önceden kalan kanlar. Kurumuştu. Ama benim için hâlâ yaştı. Taptaze kandı. Sedef’in kanıydı.1
Yine boğazıma sert bir yumru otururken derin bir nefes verdim. Hava kapkaranlıktı. Mezarlığın etrafında olan herkes gitmişti. Gece, soğukluğunu belli edercesine esiyordu. Sessizdi etraf. En sonunda yavaş adımlarımla mezarlığa doğru ilerledim.2
Kısa bir süre içerisinde vardığımda sigarayı yere atıp üstüne bastım. Sigara içemezdi onun yanında. Sigara kokusundan hoşlanmazdı.1
Yere çöktüm yavaşça. Ceketimin ön cebine koyduğum gülü çıkartıp mezarın üstüne yerleştirdim.2
“Bu çiçeği keşke daha erken verseydim…” diye mırıldandım. “Özür dilerim. Kurtaramadım seni. Keşke sen değilde ben ölseydim. Asıl ölmeyi hak eden benim…” Bu sırada mezarın başına bir kuş kondu. Minik bir serçeydi. Ağzında bir yaprak vardı. Yaprak mezarın üstüne düştüğünde elime aldım yaprağı. Kalp şeklinde, küçük bir yapraktı.5
Gözlerim tekrardan dolarken başımı mezar taşına yasladım. Ve kendimi Sedef ile aynı yatakta yattığımı hayal ederek uykuya daldım…4
Nasıldı?5
Ben yazarken ağladım ya ghujhbvghb2
BABAMA BL İKİ VE GÖKÇEN DÖRT HESİYE KUTULUSUNU ALDIRDIMMMM WOAAAAAAA2
Rica ederek aldım cnm (süpheli),1
Öldüreceğim kişi Sedef'ti3
aslında tüm karakterleri patlatarak öldürmeyi planlıyordum da belki en son finalde patlatırım hjhnbhjb7
Behlül kaçanzii5
Okur Yorumları | Yorum Ekle |
![]() | @__________________ 2a önce |
![]() | @canimsenhayirdir (Yazan) 2a önce |
![]() | @priwkitapaski 2a önce |
![]() | @canimsenhayirdir (Yazan) 2a önce |
![]() | @priwkitapaski 2a önce |
![]() | @priwkitapaski 2a önce |
![]() | @priwkitapaski 2a önce |
![]() | @priwkitapaski 2a önce |
![]() | @priwkitapaski 2a önce |
![]() | @bezcicafer 2a önce |
![]() | @mavikure 3a önce |
78.91k Okunma |
7.34k Oy |
0 Takip |
99 Bölümlü Kitap |