14.02.2024
Mis gibi bir Cumartesi sabahına burnuma gelen müthiş kokularla başladım. Annem içeriden ''Yeşimciğim ! Hadi uyan börek yaptım, patates kızarttım.'' diye seslendi. Sağıma dönüp telefonumu aldım, ben uyurken gelen mesajlara ve maillere baktım. Bugün staj yoktu ama maç vardı ve bilin bakalım kim personel kontenjanından yararlanıyor? Ben. Yataktan zor bela kalktım, saçımı topladım ve aynaya baktım ''Esteizü billah bu kim kız? Bu ben değilim ki.'' diye bir serzenişte bulundum. Makyajla uyumuşum... Makyaj uyumak nedir ya? Yıl 2024 kızım akıllan artık of ! Odadan çıkıp önce salona uğrayıp ''Güno güno canım ailem. Siz yiyin ben önce bir duş alayım.'' dedim ve salondan çıktım. Hızlı bir duş, derinlemesine bir cilt bakımı ve ben... Oh be ! Gençleştim resmen bu kadar mı fark eder? Şimdi keyifli bir kahvaltı yapabilirdim. Annem döktürmüş ama nasıl döktürmüş Allahım muazzam ! Güzelce karnımı doyurup, bir güzel de hazırlanıp evden çıktım. Şimdi öncelikli en yakın GStore'a uğrayıp kendime forma almak. Çünkü neden? Çünkü formam eski. En yakınımdaki alışveriş merkezine gidip kendime bir forma ve bir atkı aldım. Babam ay sonu ekstreyi görünce beni evlatlıktan reddetmez umarım. Maç saatine yakın eve geçer, hazırlanıp çıkarım diye düşündüğümden en yakın arkadaşım Dilek ile birer kahve içmeyi düşündüm. Direkt telefonu elime alıp Dilek'i aradım. Tabii ki lafımı bile bitirmeme izin vermeden ''Geliyorum.'' diyerek telefonu kapattı. Dilek benim çocukluk arkadaşım hatta bebeklik arkadaşım. Annemin en yakın arkadaşı aynı zamanda karşı komşusuymuş; Gülüş Abla. Gülüş Abla ve annemin aynı anda sancıları gelmiş. İkisi de aynı anda doğurmuş. Yani Dilek ve ben ahiretliğiz.
Dilek'in gelme süresini hesaplayıp 2 Türk Kahvesi siparişi verdim. Kahveler geldi, hemen ardından da Dilek geldi. Oturup sohbet ettik. Ona olanları ve Galatasaray'da staja başladığımı anlattım. Bir de baktım ki geç kalıyorum. ''Dilo benim kalkmam lazım daha eve gidip hazırlanacağım da stada gideceğim.'' dedim. ''Tamam, kalkalım.'' dedi. Beraber kalktık ve caddede ayrıldık. Koştur koştur eve geldim. Önce sabah evden çıkarken yaptığım makyajımı tazeledim. Sonra saçlarımı fönledim. Sonra formamı giydim -Bu arada formamın arkasına 7 Numara Yeşim yazdıracağım RAMS'ın önündeki GStore'da. Koydum aklıma. - ve atkımı taktım. Altıma siyah bir jean, siyah çizmeler giydim. Üzerime de deri ceketimi de aldıktan sonra tamamdım. 3 aktarmalı Seyrantepe yolculuğum başlamıştı. Yaklaşık 1 saat 15 dakika sonra stadın altındaki metroya ulaşmayı başardım. Metrodan indiğimde Aylin Hanımın ''Yeşimciğim GStore önünde buluşacağız ekiple.'' mesajını gördüm. Metrodan çıkıp RAMS Park önüne geldiğimde sadece izledim... Bu ihtişam beni benden almıştı. Kendime gelip GStore önüne geçtim, ekip çoktan toplanmıştı. Neşe, Aylin Hanım, Serhat, kameraman Yiğit ve diğerleri buradaydı. ''Ya siz buradasınız, iki dakika şu formaya baskı yaptırıp geliyorum.'' diyerek GStore'a daldım ve baskımı yaptırdım. Çıktığımda Aylin Hanım yanıma gelip üzerinde 'PERSONEL' yazan bir kart uzattı ve takmamı istedi. Daha sonra ise Serhat'ın görevi başladı. Serhat mikrofonunu aldı, kulaklığını düzeltti ve tam stadın önünde durdu. Kameraman Yiğit geldi ve ''Bağlantı hazır.'' dedi. Hepimiz onu izlemeye başladık.
Stüdyoda Deniz konuşuyordu ama ses direkt Serhat'ın kulağında olduğu için biz sadece Serhat'ı duyuyorduk.
''Evet, sevgili Deniz. Şu an RAMS Park önündeyiz. Seyrantepe'de hava kendini Şubat'ın soğuğuna bırakmış durumda ancak bu soğuk taraftarımızı yıldırmamış anlaşılan. Akın akın taraftarlar geliyor, her maç olduğu gibi bu maçta da takımımızı yalnız bırakmıyorlar. Benim size aktaracaklarım bu kadar. Maç sonu röportajlarımızda görüşmek üzere. Sözü tekrar stüdyoya bırakıyorum.'' dedi.
Maç başlıyordu. Seremoniden son düdüğe kadar tek odaklandığım şey Keremdi. Maçtan önce, maçta, devre arasında... Adeta maçı değil, onu izlemiştim. Velhasıl maç 5-1 bitti. Maç sonu röportajlarını yapmak için Serhat aşağı inerken ''Ben de gelebilir miyim?'' dedim. ''Gel bakalım.'' dedi ve beni kolunun altına aldı. Ben aşağı inerken Neşe ''Takım otobüsünün olduğu yerde arabadayım bul beni, eve bırakırım seni.'' diye bağırdı. Kafa sallayarak koşmaya başladım.
Futbolcular tek tek gelmeye başladıklarında yanımda duran Serhat'a bir liste verildi. Listede sadece ''Kerem Aktürkoğlu, Carlos Vinicius, Fernando Muslera ve Okan Buruk'' isimleri vardı. Serhat bana dönüp ''Yiğit'in yanında dur kaybolma tamam mı?'' dedi. 5 yaşında mıyım ben?
Kafa sallayıp Yiğit'in yanına geçtim. Okan Buruk'un gelmesini beklerken birinin ''Hey komik kız ! Buradasın demek.'' dediğini duyduğumda kafamı yerden kaldırıp karşıdan gelen kişiye baktım. ''Merhaba. Yine ben.'' dedi Barış. ''Merhaba. Evet, yine siz ve yine ben.'' dedim. ''Siz mi? Muhtemelen benden büyüksün ya bu kadar resmiyet gerekli mi ki?'' dedi. ''Aslında 21 yaşındayım.'' dedim. Kaşlarını kaldırdı. ''Yaşlı gözüktüğümü biliyorum.'' dedim. ''Öyle bir şey demedim.'' dedi. ''Demenize gerek yok, ben gördüğümü söylüyorum.'' dedim. O sırada '' Okan Buruk geliyor.'' anonsunu duyunca ''Gitmeliyim.'' dedi Barış ve gitti.
Serhat Okan Buruk röportajından sonra kaptan Fernando Muslera ile daha sonra ise Carlos Vinicius ile röportaj yaptı ve işte benim için ölüme ramak kaldığı o an...
Serhat ''Evet, sevgili izleyenler. Şimdi yanımızda bugün hat-trick yapmış takımın ikinci kaptanı Kerem Aktürkoğlu var. Hislerini öğrenmek istiyoruz Kerem. Bu maçı nasıl değerlendirirsin?'' dedi ve ben o an hayran hayran onu dinlemeye başladım. Umarım gözlerimden kalpler çıktığını kimse görmüyordur.
''Öncelikle uzun zamandır düşüşteydim, farkındayım. Kendimden bugün böyle bir performans beklemiyordum ama şükürler olsun bu benim toparlanma maçımdı. Artık çok daha güçlü bir Keremim. Maça gelecek olursak; Karşı takımın pressleri çok iyiydi, uzun bir süre nefes aldırmadılar ama futbol bu çok press yapan her zaman çabuk yorulur. Onlar yorulunca biz de ipleri elimize aldık. Hat-trick yaptığım çok mutluyum, nice hat-tricklere diyeyim ve bitireyim.'' dedi.
''Umarız ki bu hat-tricklerin devamı gelir.'' dedi ve devam etti ''Kerem Aktürkoğlu'na çok teşekkür ediyoruz ve sözü stüdyoya bırakıyoruz.''
Kamera kapandı. Kerem ise ''İyi akşamlar'' diyerek yanımdan geçip gitti. Ne var şimdi tutup ''Hadi gel bir kahve içelim'' diyebilsem ? Ay delirmek üzereyim. Serhat bana kafasıyla 'Yürü' işareti yaptı. Usul usul Kerem ve diğer takımın gittiği yöne gittiğimde önüme bakmadan yürüdüğüm için fark etmeden birine çarptım. ''Çok çok özür dilerim. Ben.. şey.. aracıma-'' derken kafamı kaldırdığımda önümde Kerem'in Icardi'yle muhabbet ettiğini gördüm. Ehe. Şimdi de dünya yıldızına rezil olduk iyi mi? Kerem gülümseyerek ''Önemli değil.'' dedi. Gülümseyerek uzaklaşırken arkamdan şu sesi duydum. ''Komik kız bekle !'' arkamı döndüğümde Barış'ın bana doğru koşarak geldiğini gördüm. Bak evren kardeş. Evet, Barış'ın da maşallahı var ama manifestlerimi yanlış algılıyor olabilir misin? Yanlış anlama sadece soruyorum. Yanlış Karadenizli bu alo ! ''Bir sorun mu var?'' diye sordum. ''Bak. Ben böyle şeyleri sevmem ama yine de anlatmam lazım. Dün sanırım Kerem seni tribünde görmüş. Tesiste yemek yerken Berkan'ı ve beni esir alıp senin çok güzel olduğunu, değişik bir auraya sahip olduğunu söyledi. Bugün seni aşağıda izledim, gözlerin parlıyor. Ben diyorum ki bana Instagram hesabını ver, ben de ona ileteyim. Sevaptır ya.'' dedi. Cümlenin sonuna kadar ağzım açık dinledim. ''Bir dakika. Pardon. Ne?'' diye tepki verdim. ''İnanmıyorsan Berkan'a sor.'' diyerek arkasına dönüp Berkan Kutlu'yu çağırdı. Ya hayır hayır ! Durun bana bu kadar yüklenmeyin. Öleceğim ha şimdi ! Berkan gelip ''Merhaba kardeşim.'' dedi. Yok, deden! ''Merhaba. Nasılsınız?'' dedim. ''İyiyim, bizi Kerem'den kurtarırsan daha iyi olacağım.'' dedi. ''Anlamadım?'' dedim. ''Bugün görmüş seni. Yok gözlerin gülüyormuş, neşen herkese yetermiş, çok güzel gülüyormuşsun, çok güzelmişsin falan. 2 saat yemek molasında sadece bunları dinledik. Biz yerli futbolcuları esir aldığı yetmezmiş gibi İngilizce olarak Icardi'ye de anlattı. Kurtar bizi.'' dedi. Kendimi tutamadım ve güldüm. ''Umarım, pişman olmam. Tamam sevap sizin olsun. Yazın yesimunsalan.'' dedim. Gülümsediler. ''Hadi kendine iyi bak.'' dediler ve gittiler. Takım otobüsü hareket ederken Neşe'nin sesini duydum ''Yeşim hadi ama ! Dondum !'' dedi. Arabaya bindim ve kemerimi taktım. Neşe'ye nerede oturduğumu anlattım ve navigasyona adresi girdi. ''Biraz sürecek istersen gözlerini dinlendir.'' dedi. Haklıydı. O kadar yorulmuştum ki.. Gözlerimi kapatıp kafamı cama yasladım. Birkaç dakika sonra telefonuma gelen bildirimle irkildim. Telefonun ekranında şu yazıyordu.1
''keremakturkoglu seni takip etmeye başladı.''
Okur Yorumları | Yorum Ekle |