3. Bölüm

3. Bölüm

Selin Yiğit
catriona

''keremakturkoglu seni takip etmeye başladı''

 

ESTEİZÜ BİLLAH BEN RÜYA MI GÖRÜYORUM ?

 

Odağımı telefondan ayırıp Neşe'ye baktım. ''Bir şey mi oldu fıstık?'' diye sordu. Söyleyemezdim bunu. Uygun bir şey değil bence. Zamanı gelince söylerim. ''Yok, yok. Uyuyamadım ya.'' dedim. ''Geldik zaten.'' dedi ve evimin önüne çekti. ''Neşe çok sağ ol. Gece gece oradan dönmek hiç kolay olmayacaktı.'' dedim. ''Ne demek. Biz mesai arkadaşıyız. Sabah görüşürüz.'' dedi ve gitti. Binanın kapısını açıp asansöre doğru yürürken bir bildirim daha geldi. Telefonun kilit ekranını açtığımda şok olacağım bir şey yaşandı. Kerem ''İyi geceler. Biraz ani oldu, biraz da geç oldu ama yazmadan duramadım. Nasılsın?'' diye mesaj atmıştı. Öleceğim ! Öleceğim ! Öleceğim ! Cevap vermek çok istedim ama şarjım %1di. Asansörle hemen eve çıkıp koşarak odaya gidip telefonumu şarja taktım ve ''Estağfurullah. Sana da iyi geceler. İyiyim sen nasılsın?'' yazdım. O cevap verene kadar da üzerimi değiştirip makyajımı temizledim. Işığı kapattım, gece lambamı yaktım ve yorganın altına girdim. Kerem hala yazmamıştı derken üstten şu bildirimi gördüm ''İyiyim, teşekkürler Yeşim. Biraz haddimi aşıyor gibi olacağım affet. Yarın müsaitsen birer kahve içebilir miyiz?''

 

NE DEDİN SEN? Şimdi bu bir anlık cazip geliyor olabilir ancak sonuç olarak o tanınmış biri. Benimle görülmesi ne kadar doğru?

 

Tam olarak böyle yazdım. ''Tanınmış birisin. Tamam, ben de takım personeli sayılıyorum ama aynı zamanda bir Galatasaray taraftarıyım. Çok doğru olacağını sanmıyorum.'' dedim.

 

''Bana güven. Seni götüreceğim yer ''Paparazi''lerin olmadığı hatta giremediği bir yer.'' yazdı.

 

Ne demeliydim bilmiyorum ama acayip heyecanlanmıştım. Ellerim titriyordu. Ellerim beynimden ve bedenimden bağımsız hareket edip Kerem'e ''Peki o zaman.'' yazdı. NE YAPTIM BEN ? RESMEN KABUL ETTİM ! KAHRETSİN YA ! *ding* Elime telefonumu alıp gelen mesaja baktım ''Seni oraya ben davet ediyorsam benim götürmem icap eder. Adresini benimle paylaşır mısın?'' yazmıştı. Tereddüt etmeden adresimi yazdım. Neden tereddüt etmedim? Çünkü Kerem Aktürkoğlu canım bu, tamamen bir safe place yani. Kusarken saçımı tutacak insanlar listesi top 3 1- Kerem Aktürkoğlu 2- Annem 3- Dilek *ding* tekrar telefonumu aldığımda Kerem bana numarasını yollamıştı ve ''Sabah 09:00 uygun mu? 15:00'da antrenmanım var yeterli bir zamanımız var bence.'' yazmıştı. ''Tabii, olur.'' yazdım. ''İyi geceler Yeşim.'' yazdı. ''İyi geceler Kerem.'' yazdım ve uyumadan önce telefonumu 06:30'a kurdum ki duş alıp hazırlanabileyim. Daha sonra telefonumun ekranını kilitleyip kendimi uykuya bıraktım.

 

-ERTESİ SABAH-

 

Okulum varken sabah 8 dersine yetişmek için 06:30'da kalkardım ama sürünerek. Bugün Kerem ile buluşacağım için alarmdan 5 dakika önce uyandım. Kıyamet kopacak aman yarabbi. Hızlıca duşa girip çıktım. Babamın doğum günümde borca girip aldığı o Dyson ile bakıştık. Asla kullanmamıştım bu zamana kadar. Çünkü kıyamıyordum. Üzerinde adımın baş harfleri kazılı olan kutuyu elime aldım. ''Şimdi senin zamanın şampiyon. Yap şovunu.'' dedim ve saçımı önce kurutup sonra şekillendirdim. Dolabımın önüne geçtim ve yüzlerce farklı şekilde kombin denedim. En son beyaz bir basic bluz, siyah skinny jean, siyah deri ceket, siyah topuklu botlar ve küçük bir omuz çantasında karar kıldıktan sonra hafif, yüzümün sadece rengini eşitleyecek ve biraz da renklendirecek şekilde makyaj yaptım. Bu kadar kısa anlattığıma bakmayın tam 2 saat 14 dakika sürdü bunların hepsi. Kafein bağımlılığımı göz önünde bulundurursak benim Kerem'le içeceğim kahveden önce bir kahve daha içmem gerekiyordu. Şanslı kupamla bir americano yaptım ve Kerem gelene kadar biraz balkonda oturup hava almaya karar verdim. İstanbul'un yüzüme vuran sabah ayazı ve ellerimi ısıtan kupamla Kerem'i düşünüyordum. Hala nasıl oluyor anlayamadım ama oluyor. Kahvemi içip kupamı bulaşık makinesine koydum. Balkon kapısını kapatırken telefonum çaldı arayan Keremdi. Açtım ''Günaydın. Aşağıdayım.'' dedi. ''Günaydın. Geliyorum.'' dedim ve kapattım. Anahtarlarımı, güneş gözlüğümü aldım. Anksiyetemi ve heyecanımı evde bıraktım ve asansöre bindim. Asansörden inip bina kapısını açtığımda önümde gri arabasıyla Kerem duruyordu. Siyah bir deri ceket, beyaz basic bir tişört, siyah bir pantolon ve beyaz spor ayakkabılar giymişti. Ah birtanem... Kış ayında beyaz ayakkabı mı giyilir? Elimi sıkması için uzattım. Elimi tuttu ve ''Tekrar günaydın. Haydi gidelim.'' dedi. Arabaya bindim. Sessizce yolculuk yapmaya başladık ''Gerçekten nereye gittiğimizi sormayacak mısın?'' diye sordu. ''Hayır. Sana güveniyorum çünkü'' dedim gülümseyerek. Güldü ve ''Peki.'' dedi. Benim parmaklarımla oynadığımı görünce muhtemelen utandığımı anladı ve üstelemedi. 15-20 dakika süren yolculuktan sonra bildiğim bir yerdeydik. Cendere Sanat Müzesi... İçeri girdik. Buranın bahçesinde camdan bir kafe bulunuyordu ve saklı bir cennet gibiydi adeta. Masaya oturduktan sonra ''İyi seçim.'' dedim gülümseyerek. Gülümsedi ''Çok severim burayı. Sessiz ve sakindir.'' dedi. Öyleydi gerçekten de. Birer americano söyledik. Kahvelerimizi yudumlarken ''Sana biraz soru sorsam?'' dedi. ''Tabii.'' dedim. ''Nerelisin mesela?'' diye sordu. ''Trabzonluyum'' dedim. Gülümsedi ''Sen de öylesin.'' dedim. ''Yani. Kocaeliliyim aslında ama evet Trabzonluyum.'' dedi. ''Kaç yaşındasın peki?'' diye sordu. ''21. Sen de 25.'' dedim, tekrar gülümsedi ve alt dudağını dişledi. ''Böyle olmaz ama ya sen benim hakkımda her şeyi biliyorsun.'' dedi. ''Ünlü olmak böyle bir şey.'' dedim. Gözlerini devirdi ve tekrar dudaklarını ısırdı ''Tamam anlaşıldı bilgilerden tanışmayı as geçiyorum.'' dedi ve devam etti ''Mesela bir günün nasıl geçiyor?''

 

''Yani stajyerliğe başlamadan önce çok bir hayatım yoktu diyelim. Sabah erkenden dersim yoksa; uyanırdım, kahvemi içerdim, spora inerdim, geri gelir kahvaltımı yapardım, duş alırdım, giyinip hazırlanıp okula giderdim. Sabah erken dersim varsa; Duşumu geceden alır, sporu sabah yerine okul dönüşü yapardım.'' dedim. ''Peki sonra? Stajyer olunca ne değişti?'' dedi. ''Stajyer olunca; Uyanıyorum, kahvemi içiyorum, üstten bir kahvaltı, hazırlanıp işe gidiyorum. Sporu da genelde çok yorgun olmazsam akşama bırakıyorum. Duşumu da yatmadan alıyorum ki sabaha zaman kaybı olmasın.'' dedim. Kahkaha attı. ''Peki sen?'' dedim. ''Ben uyanıyorum. Kahvaltımı yapıyorum. Tesise gidiyorum. Orada işte bireysel çalışmalarımız oluyor. Onları yapıyorum sonra antrenman. Akşam eve gidiyorum duş alıyorum ve uyuyorum.'' dedi ve ben konuşmadan devam etti ''Antrenman olmadığı günlerimi aileme ve arkadaşlarıma ayırmaya özen gösteriyorum.'' dedi. ''Zor mu?'' diye sordum. ''Nedir zor olan?'' diye sordu. ''Yani. Bütün hayatını milyonların önünde yaşamak. Sevgili yapınca linç edilmek, kötü oynayınca linç edilmek falan. Düşünsene şu an burada ücra bir köşede olmak yerine daha insan içinde bir yerde olabilirdik ama fotoğrafların çekilecek, yayılacak, bir sürü dedikodu çıkacak ve ikimizin de başı ağrıyacak diye buraya geldik.'' dedim. Kafasını salladı ve ''Çok zor Yeşim. Hele ki hoşlandığın kadına gidemeyince, onunla el ele sokaklarda gezemeyince daha da zor.'' dedi. Affedersiniz ama mal mal suratına baktım, anlaşılan hoşlandığı biri vardı. Yalnızca gülümsedim. Böyle böyle saatlerce muhabbet ettik. Takımı anlattı. Komikliklerden bahsetti ve yavaş yavaş antrenman saati gelince ''Kalkalım mı?'' diye sordu. ''Olur.'' dedim. ''Önce seni evine aldığım gibi bırakayım, sonra antrenmana geçerim.'' dedi. Ben ''Yok gerçekten. Ben metroyla geçerim.'' dedim. Kaşlarını çattı ve ''Duymadım varsayıyorum.'' dedi. O sırada telefonum çaldı. Arayan Aylin Hanımdı, telefonu açtım.

 

''Alo, merhabalar. Buyurun Aylin Hanım?'' dedim.

 

''Merhaba Yeşim. Bugün hafta sonu, staj gününe dahil değil ama sana ihtiyacım var. Tesise gelebilir misin?'' dedi.

 

''Tabii ki gelirim.'' dedim ve telefonu kapattım.

 

Kerem'e dönüp ''Sanırım aynı yere gidiyoruz.'' dedim. Gülümsedi ve önden benim ilerlemem için eliyle yolu gösterdi. Tekrar birlikte arabaya bindik ama bu sefer sessiz kalmadık. Çocukluğumuzdan bahsettik. En sevdiğimiz şeylerden bahsettik ve o uzun yol bir anda bitti. Arabadan indik. Kerem'e elimi uzatıp ''Her şey için teşekkür ederim çok güzel bir sabahtı.'' dedim. O da elimi sıkıp ''Ben teşekkür ederim teklifimi geri çevirmediğin için.'' dedi ve o an Barış tarafından izlendiğimizi fark ettik. ''O zaman izninle ben antrenmana geçiyorum.'' dedi. Kafamı salladım. ''Tabii ki. Kolay gelsin. Ben de ofise geçiyorum.'' dedim. El salladım ve arkamı dönüp gittim.

 

Bölüm : 12.08.2024 17:11 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
İçindekiler
Selin Yiğit / 𝐀𝐒𝐊 𝐒𝐀𝐇𝐀𝐒𝐈 || Kerem Aktürkoğlu / 3. Bölüm
Selin Yiğit
𝐀𝐒𝐊 𝐒𝐀𝐇𝐀𝐒𝐈 || Kerem Aktürkoğlu

1.55k Okunma

124 Oy

0 Takip
9
Bölümlü Kitap
Hikayeyi Paylaş
Loading...