
Baya hareketli müzikler dinlediğimiz yolculuğun sonunda Ortaköy'de denizin kenarında, ışıklarla öne çıkarılmış tarihi bir bina önündeydik. Kerem arabadan hızlıca inip benim de kapımı açmıştı. Arabadan indikten sonra anahtarı valeye uzatıp ''Kolay gelsin.'' dedi. O sırada ben binanın tarihi dokusuna ve muazzam ışıklandırmasına hayran hayran bakıyordum. Kerem'in bana seslenmesiyle kendime geldim. ''Tamam, mimari seviyorsun sanırım ama gidelim mi artık?'' diye sordu. Sadece kafa salladım ve arkasından ilerlemeye başladım. İçeriye girişte her yere acı kahve bir dekor ve sarı ışıklar hakimdi. Sol tarafta karşılama görevlileri vardı. Erkek olan görevli (ismi Anılmış yakasından gördüm) ''Merhabalar, rezervasyonunuz var mıydı ? Kimin adına bir rezervasyondu? '' diye sordu Kerem'e. YUH ARKADAŞ MİLLİ FUTBOLCUYA DA İSMİYLE HİTAP EDERSİN BE. Kerem gülümseyerek ve kibarlığından gram ödün vermeden ''Kerem Aktürkoğlu. Galatasaray Spor Kulübü adına yapılmış bir rezervasyonumuz bulunması gerekiyor. Arkadaşım Yeşim...'' dedi ve olaya dahil olup ''Ünsalan.'' dedim Kerem beni tekrarlayarak karşılama görevlisine ''Ünsalan'' dedi. Görevli kafasını sallayıp ''Evet, Kerem Bey. Masanız teras katımızda bulunuyor. Sizlere arkadaşım Gözde eşlik edecek. Afiyet olsun ve iyi eğlenceler efendim.'' dedi ve ekledi. ''Ben kabanlarınızı alıp vestiyere bırakabilirim.''
Kerem kafasını salladı ve bana döndü. Kabanımı çıkarıp Kerem'e uzattım. Kerem de elinde tuttuğu kabanını ve benim kabanımı karşılama görevlisine uzattı. Ardından isminin Gözde olduğunu öğrendiğimiz karşılama görevlisini takip ettik. Mekan lüks gözükmesine rağmen çalınan şarkılar bakımından aslında gayet salaş bir mekandı bi' garibime gitmedi değil ama işime geldi. Hep bildiğim safe place şarkılar çaldı. Derken teras katına gelmiştik. Bu kat teras denmesine rağmen bir kış bahçesiydi ve Galatasaray için kapatılmıştı. Herkesle tek tek el sıkıştım ve tanıştım. Gözüm Keremdeydi o da tek tek herkesle kucaklaştı, herkesin partneriyle de el sıkıştı. Daha sonra masanın köşesinde ayakta duran bana döndü. Eliyle boş kalan 2 sandalyeyi işaret etti. Sessizce onu takip ettim. Yanımda Barış Alper oturuyordu diğer yanımda Kerem. Kerem'in yanında Icardi ve eşi derken böyle upuzun bir masadaydım. Rüya gibi geliyordu. Yıllar önce bana Galatasaray takımıyla yemek yiyeceğimi, Kerem ile kahve içeceğimi ya da her antrenmanda, her maçta onlarla olacağımı söyleseler inanmazdım. Barış'ın koluma dokunmasıyla kendime geldim. ''Hoş geldin komik kız.'' dedi. ''Hoşbuldum. Nasılsın?'' dedim. ''İyi.'' dedi ve kafasını eğerek arkamdaki Kerem bakıp bana geri dönüp gülümseyerek ''Sizi sormalı'' dedi. ''B-ben iyiyim. Kerem de iyidir herhalde.'' dedim. ''Hayır ya onu sormad- Pardon, komik kız adın neydi?'' dedi. ''Yeşim. Instagram hesabımı istedin ya.' dedim. Kafasını sallayarak ''Onu sormadım Yeşim. ''Siz''i sormalı.'' dedi 'Siz' kelimesinin üzerine basarak. Yanaklarımın alev alev yandığını hissediyordum. ''Öyle bir şey y-yok k-ki.'' dedim. Dalga geçer gibi bakarak ''Hah. Hah hah hah'' dedi. ''Bir şey biliyorsan söyle Barış.'' dedim. Bu sefer az önceki gülüş yerini derin bir kahkahaya bıraktı. ''Ay çen... çen Keyem'den hoşlandın mı?'' dedi çocukça bir ses tonuyla. Gözlerimi devirerek ''24 yaşındasın be adam.'' dedim. Haklı olduğumu bildiğinden sustu. ''Cidden bir şey mi biliyorsun Barış?'' diye sordum. ''Bu sabah kahve içmişsiniz. Antrenmanda Kaan abiye anlatıyordu. Seni anlatırken heyecandan ölecek gibiydi. Sizin kahve date'inizi anlattıktan sonra yaptığımız antrenman maçında hat-trick yaptı düşün yani. Neyse sonra Kaan abi seni bu akşam buraya davet etmesi gerektiğini söyledi ve biz bütün takım onayladık. O yüzden şu an Kerem ve ben hariç herkes sana şaşkın şaşkın bakıyor.'' dedi ve o söyleyene kadar fark etmediğim o bakışları o an fark ettim. ''Ve...'' dedi Barış. Tekrar ona dönüp ''Ve?'' diye sordum. ''Antrenmandan sonra biz beraber çıktık Keremle. Sana bir hediye aldı akşam seni eve bırakırken verecek. Bak benden duymadın tamam mı?'' dedi. ''Ne hediyesi be?'' diye sordum. ''Vallahi bilmiyorum. Beni mağazanın önünde bıraktı ama sana olduğunu biliyorum.'' deyip parmağıyla sus işareti yaptı. Tamam belli ki bu ekip içinde bir tane arkadaşım oldu. Barışla böyle muhabbet ederken Okan hocanın bana seslenmesiyle ona döndüm. ''Siz... Bizim taze kanımız, stajyerimiz değil misiniz küçük hanım?'' diye sordu. ''Evet hocam, o benim.'' dedim. Keremle bana bakarak ''Peki siz...?'' diye sordu. Kerem'in gözleri büyümüştü. Çünkü muhtemelen onun benden hoşlanmasını tek taraflı sanıyordu. Hemen lafa atlayarak ''Yo- yok. Hocam yok. B-ben kardeşim k-küçük diye Yeşim'e te-teklif ettim.'' dedi. Bu kekelemeyle ve heyecanla zaten kendini ele vermişti. Bana döndü. Gülümsedim. O ise bu gülümsemeye şaşırdı. Çünkü muhtemelen o an benden bağımsız hareket eden dudaklarım benim duygularımı da ele vermişti. Daha sonra o da bana içten bir gülümsemeyle karşılık verdi. Herkesle tek tek sohbet ettiğim, bol müzikli, bol kahkahalı bir gece geçirmiştik. Kerem ile vestiyerden kabanlarımızı alıp dışarı çıktığımızda herkesle tek tek vedalaştım. Kerem ile arabaya bindik. O kadar yorulmuştum ve başım ağrımıştı ki gözlerim kapanmak üzereydi. Kerem bunu fark edip ''Uyuyabilirsin.'' dedi. Hemen toparlanıp ''Yok ya uykum yok.'' dedim. ''Yeşim gözlerin küçülmüş. Trafik var 40 dakikaya ancak gideriz. Lütfen uyur musun?'' dedi. Kafamı cama yasladım ve kendimi uykuya teslim ettim.
Bir süre sonra Kerem beni uyandırdı, çok uzun zamandır uyuyor gibiydim. Gözlerimi tamamen açıp toparlandıktan sonra Kerem'e dönüp gülümseyerek ''Çok teşekkür ederim, çok güzel bir geceydi.'' dedim. O da gülümseyerek ''Asıl ben teşekkür ederim teklifimi kabul ettiğin için.'' dedi ve benden izin isteyerek önümdeki torpido gözüne uzanıp oradan bir siyah kadife bir kutu çıkardı. Kutunun üzerinde ZEN yazılı bir kurdele bulunuyordu. YUH ÇELİK, GÜMÜŞ FALAN DA DEĞİL GİTMİŞ PIRLANTA ALMIŞ... Heyecandan kalbim ağzımda atıyordu. Vücudunu bana tamamen çevirerek konuşmaya başladı.
''Yeşim, biliyorum daha çok az bir zaman oldu. Kaç gün oldu? Belki 1 hafta anca. Ancak ben ilk defa bu duyguları hissediyorum. Çok olgunsun. Düşüncelerin, hareketlerin.. Alımlısın, çok güzelsin. Eğlencelisin. Bilmiyorum daha ne anlatacağımı ama çok çabuk bağlandım ve..ve bilmiyorum işte bu konuşmaları yapmayı hiç beceremiyorum.'' dedi. Kutuyu bana doğru çevirdi ve açmadan önce ''Bu kolyeyi sana hediye etmek istiyorum çünkü boynunda çok güzel duracağına, senin bu kolyeyi çok güzel taşıyacağına çok eminim. Ayrıca bu kolye hem bir çıkma teklifi, hem de bu akşam beni yalnız bırakmadığın için bir teşekkür hediyesi.'' dedi. Kutuyu açtığında altın renkli, pırlantalı, anahtar şeklinde bir kolye gördüm. Konuşmaya devam etti ve ''Bu mutluluğun anahtarıymış. Sen de benim mutluluğumun anahtarı ol istiyorum. Olur musun?'' dedi.Hiçbir tepki vermeden kolyeye bakarken bir ses duymaya başladım
''Yeşim? Yeşim?''
Kendime geldim ve Kerem'e baktım. Gülümsüyordu. Ay hayır ya rüya mı gördüm ! Gülümseyerek ''Geldik mi?'' dedim sadece. Güldü ve ''Geldik'' dedi. Ben toparlandım ve ona döndüm ''Teşekkür ederim bu gece beni yalnız bırakmadığın için.'' dedi. Aha ! Aynı sahne yaşanıyor. Hadi gol olsun ! Gülümseyerek ''Ben teşekkür ederim. Çok eğlendim.'' dedim. ''Gitmeden önce sana bir hediyem var.'' dedi ve rüyamdaki gibi torpido gözüne uzandı. Kutuyu aldı, bana çevirdi ve açtı. Kutunun içinden Icardi'nin meşhur ay-yıldızlı sarı-kırmızı bilekliğinden çıktı. ''Bileğine çok yakışacağını düşündüm.'' dedi. Zeki Müren misali rüyalarda buluşuruz, bu şarkıyla kavuşuruz moduna bağlamıştım kendi içimde ama belli etmedim. ''Çok naziksin, teşekkür ederim.'' dedim. Gülümsedi. Kerem önce arabadan indi, sonra benim kapımı açtı. Ben de indikten sonra ''O zaman takabilir miyim bilekliği sana?'' diye sordu. ''Tabii ki.'' dedim ve sağ koluma ona uzattım. Bilekliği taktıktan sonra ''Çok yakıştı.'' dedi gülümseyerek. ''Teşekkür ederim.'' dedim ve sarıldım. ''O zaman iyi geceler.'' dedi. ''İyi geceler.'' dedim ve ayrıldık...
DEVAM EDECEK
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |