
''Yeşim, benimle evlenir misin?''
Anlama yeteneğimi kaybetmiştim. Kerem'e anlamaz gözlerle baktım. Gülümsedi. ''Yeşim, sana söylemem gereken bir şey var.'' dedi. Kendimi toparladım ve ''Tamam, söyle.'' dedim. ''Ben Portekiz'e gidiyorum.'' dedi ve bu cümle beynimde yankılandı. Gözlerimdeki üzüntüyü gören Kerem ''İşte bu yüzden Yeşim Aktürkoğlu olarak seni yanımda götürmek istiyorum.'' dedi. Sadece donakaldım. ''Bu.. Bunu ailemle görüşmem gerekiyor.'' dedim. Kafasını salladı ''İstediğin zaman annemle babamı alıp gelebilirim.'' dedi. Bir anda ciddileşti. ''Lizbon'da kendi yuvamı kurmak istiyorum ama seninle.'' dedi. Anne ve babama Kerem'den bahsetmiştim çok önceden o yüzden sorun olmazdı ama daha çok yeni tanışıyorduk belki bu ailemin canını sıkabilirdi. Derin nefes aldım ''O zaman yarın gelin?'' dedim sorar bir ses tonuyla. Hemen telefonunu çıkarıp annesini aradı. Bir çocuk neşesiyle ''Annem. Yeşimler yarın gelin diyor. Tamam tamam annem öpüyorum.'' dedi ve kapattı. O annesiyle konuşurken ben de kendi anneme yazdım. ''Anne. Kerem Portekiz'e gidiyormuş. Ailesi ailemle tanışmak istemiş. Kerem beni de götürmek istiyor.'' Daha mesajı gönderir göndermez annem beni aradı.
''YEŞİM ? NE DİYORSUN KIZIM NE PORTEKİZ'İ ? NEREYE GİDİYORSUN?'' diye söylenmeye başladı ve asla konuşmama izin vermedi. ''ANNE !'' diye sesimi yükselttim. Annem susunca konuşmaya başladım. ''Anneciğim, biliyorum beklenmedik oldu ama Kerem onunla Portekiz'e gitmemi ve evlenmemi istiyor.'' dedim. Annem daha da sinirlendi ''Ben kızımı telli duvaklı gelin çıkarmak isterken ne bu acele kızım ?'' diye sitemlendi. ''Anne, yarın akşam gelecekler. Konuşuruz olur mu?'' dedim. Annem yıllardır Kerem'e olan hayranlığımı ve Şubat'tan bu yana olan ilişkimizi bildiği için kabullenmek zorunda kaldı. Ofladı. ''Tamam, peki.'' dedi. ''Öpüyorum anneciğim.'' dedim. ''Ben de annem.'' dedi ve kapattı.
-TANIŞMA GECESİ-
Heyecandan gebermek üzereydim. Beyaz bir gömlek, siyah bir kumaş pantolon giymiştim. Saçlarımı saldım ve maşa yaptım. Çok ama çok sade bir makyaj yaptım. Çünkü göze gelmek istemiyordum. Ellerimi heyecandan ovuştururken kapı çaldı. Koştur koştur gittim. Derin bir nefes aldım ve kapıyı açtım. Annem, babam ve Dilek arkamdaydı. Kapıyı açtığımda elinde çiçekle Kerem, elinde çikolata tutan küçük kız kardeşi, annesi ve babası karşımdaydı. Gülümsedim ''Hoş geldiniz. Buyrun lütfen.'' dedim ve geri çekildim. Önce babası ve annesi, sonra kız kardeşi girdi çikolatayı bana uzattı. Gülümsedim ve teşekkür ettim. Eve en son ise Kerem girdi. Kerem çiçeği bana uzattı. Gerginliğimi farkedecek olacak ki ''Sakin ol. Çok güzelsin.'' diye fısıldadı ve salona geçti. Hemen arkasından salona geçtim ve ''Tekrardan hoş geldiniz.'' diyerek önce babasının, sonra annesinin elini öptüm. Dilek'e kaş göz yaptım ve beraber mutfağa gittik. Dilekle birlikte güzel bir kahve hazırladık. Ben hala gergindim. Dilek kaşlarını çatarak ''Döveceğim ama seni ! Kerem'in annesi ne güzel bakıyordu sana görmedin mi? Ne bu gerginlik ?'' dedi. Haklıydı da. Yersiz bir gerginlikti. ''Doğru söylüyorsun.'' dedim. Derin bir nefes aldım, sakinleştim ve Dilek'e dönüp ''Tamam, iyiyim'' dedim. Ardından Dilek gitti ben de kahveleri aldım ve salona gittim. Kahveleri servis edip tekli koltuğa oturdum. Kerem'in annesi bana dönüp ''Ee Yeşim kızım. Adını çok duyduk ama maşallah bu kadar güzel olduğunu da bilmiyorduk.'' dedi. Gülümseyerek ''Çok teşekkür ederim, o sizin güzel bakışınız.'' dedim. Ben kahveleri yaparken anne babalarımız kaynaşmıştı. O yüzden bütün muhabbet benim üzerimden ilerledi. Ardından kahveler bitince Kerem'in babası boğazını temizleyip söze girdi. ''Nevzat Bey, Reyhan Hanım. Maşallah pırlanta gibi bir çocuk yetiştirmişsiniz. Çok kibar, akıllı ve Allah nazarlardan saklasın çok da güzel. Kerem ilk gelip bize anlattığında çok mutlu olmuştuk. Çünkü evladımızın kızınızdan bahsederken gözleri ışıl ışıl parlıyordu. Hala öyle. Bakın, ona bakarken bile parlıyor.'' dedi ve devam etti. ''Gençler birbirlerini görmüşler, beğenmişler, şimdi birlikte dünyanın öbür ucuna gidip yuvalarını kurmak istiyorlar. Bize düşen de Allahın emri, peygamberin kavliyle kızınız Yeşim'i, oğlumuz Kerem'e istemektir.'' dedi. Tam babam konuşacaktı ki Kerem'in annesi eliyle müsaade istedi. Babam kafa salladı. Annesi konuşmaya başladı ''Oğlum, bu zamana kadar hep dizimin dibindeydi. Portekiz işi olunca karalar bağladım. Tek başına ne yapar orada diye düşündüm. Hatta babası ve abisi onunla gidecekti ama şimdi bakıyorum kızınıza. Yuvayı yapacak olan dişi kuş olma ışığı öyle bir var ki. Evladım orada ne yapıyor? Ne yiyor? Ne içiyor? diye bir saniye bile düşünmek zorunda kalmayacağım. Aklım onda kalmayacak. Kızınız işi gücü var, eminim orada da olacaktır. Çok da başarılıymış duyduğuma göre. İzin verin iki genç başka bir ülkede kendi hayatlarını kursunlar.'' dedi. Babam derin bir nefes aldı. ''Ömer Bey, kızım için söyledikleriniz çok kıymetli. Biz de aynı şeyi Kerem oğlumuz için düşünüyoruz. O bizim milli gururumuz. Çok yetenekli, çalışkan, hırslı, disiplinli. Allahım yolunu bahtını etsin. Filiz Hanım, siz de çok güzel konuştunuz. Benim kızım da bu zamana kadar hep dizimin dibindeydi. Aniden bir gün gelip bana Kerem'i anlatınca özür dilerim ama 'Kızım futbolculara güven olmaz' demiştim. Kerem bu lafı söylediğime beni pişman ettirdi şu birkaç ayda. Öyle karakterli bir evlat yetiştirmişsiniz ki kendime kızdım bu önyargım yüzünden. Eğer kızım mutlu olacaksa ben onun için her şeyi yaparım. O benim tek çocuğum, her şeyim.'' dedi. Tekrar derin bir nefes aldı anneme döndü. Annemin gözleri dolmuştu. ''Bir şey diyecek misin Reyhan?'' dedi. Annem ''Söylenecek bir şey bırakmadın ki. İki yavrumuz da tencere yuvarlanmış, kapağını bulmuş gibi. Maşallah öyle terbiyeli, akıllılar ki ve birbirlerine çok da yakışıyorlar. Başka söyleyecek bir şeyim yok.'' dedi. Babam bana baktı. Gülümsedi ve ''Gençler birbirlerini görmüşler, beğenmişler, bize de hayırlı olsun demek düşer.'' dedi. Kerem kalktı ve anne babamın elini öptü. Ben de onun anne ve babasının elini öptüm. Sonra o kendi ailesinin, ben kendi ailemin ellerini öptük. Kerem elini ceketinin iç cebine attı ve bir yüzük kutusu çıkardı. Anne babama döndü ''Kusura bakmayın biz direkt isteme olacağını düşünemedik alyans yok bu Yeşim'in evlilik yüzüğü.'' dedi ve yüzüğü parmağıma taktı. Annesi anneme dönüp ''Reyhan Hanım. Her kız annesi kızını telli duvaklı gelin olarak görmek ister. Daha Temmuzdayız. Eylül'e kadar vaktimiz var. İzin verin küçük bir düğün yapalım. Siz kızınızı gelin görün, ben evladımı damat.'' dedi. Annem ağlıyordu ama kafasını salladı. Anneme sarıldım. ''Çok mutlu olacağım anneciğim..'' dedim. O da ''Biliyorum..'' dedi. Babam lafa girdi ve ''O zaman düğün hazırlıkları başlasın.'' dedi.
Artık Keremle bir yola girmiştim. İnanılmaz bir şeydi. Bu kadar kısa sürede böyle bir şey beklemiyordum ama kısa bir süre sonra ''Yeşim Aktürkoğlu'' olacaktım..
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |