11. Bölüm

11. Bölüm

caylakokuryt
caylakokuryt

11. BÖLÜM

Eren’den

 

Tunç’un odasına gitmek için adımlarımı hızlandırdım. Kapıyı hafifçe vurarak içeri girdim. Tunç sandalyesinde bana arkası dönük oturuyordu. Konuşmamı beklediğini belli edecek şekilde elini kaldırdı. Elimi saçlarımın arasından geçirip derin bir nefes aldım.

 

“Efendim. Bugün 25. kişi öldü ve cesedini topladık. Özel yemek için hazırlıklara da başlandı.” Tunç bana dönmeye tenezzül etmeden konuştu.

 

“Tamam.” Tunç’un görmediğini bildiğim halde saygıyla başımı eğdim ve odadan çıkmak içi kapıya yöneldim. Bir adım atmıştım ki Tunç’un sesi kulaklarımı doldurdu.

 

“Bugün hastaneye gitmişsin.” Sertçe yutkunarak Tunç’a döndüm. Göz göze geldiğimiz normal davranmaya çalıştım.

 

“Biraz üşütmüşüm, efendim.” Tunç başını sallayarak kapıyı gösterdi.

 

“Çıkabilirsin, Eren.” Siyah gömleğimin yakasını düzletip odadan çıktım. Kapıyı kapatınca tuttuğum nefesimi verdim. Hastaneye DNA testi için gitmiştim ve… Ve bizim kardeş olduğumuzu öğrendim. Şuan bunu sindiremiyordum. Onun için Aslı’ya bugün söylemeyecektim. Gözüme gelen kahverengi tutamlarımı kulağımın arkasına sıkıştırıp hazırlanan yemeğe bakmak için merdivenlerden aşağıya inmeye başladım.

 

25 kişi öldüğünde farklı yemekler verilirdi. Herşeyin eksiksiz olmasını isteyen Tunç her zamanki gibi beni görevlendirmişti. Merdivenler bitince mutafağa aşçıların yanına girdim…

 

***

 

Yemekler dağıltılmaya başlıyınca başlarında durdum. Özellikle Aslı ve onun arkadaşlarının tepkisine bakıyordum. Hepsi şaşkınca ellerine tutuşturulan yemeklere bakıyordu. Aslı’nın yüzünde hiç bir mimik oynamıyordu. Onunla kardeş olduğuma inanamıyorum… Onu buradan çıkartıp anne ve babamla tanışmak için sabırsızlanıyordum.

 

Aslı’yı izlemeye devam ederken yanıma gelen Talha’ya bile fark etmemiştim.

 

 

“Eren Bey... Tunç Bey sizi çağırıyor.” Talha’ya dönüp başımı salladım.

 

“Tamam ben gelene kadar sen idare et.” Talha başıyla selam verdiğinde odama yöneldim. Odama girdiğimde stresten ter kokan gömleğimi çıkarttım. Aynı gömleğin temizini giyerek yüzüme çeki düzen verdim. Şimdi Tunç ile yapacağım konuşmadan dolayı elim ayağım titriyordu. Hastaneyi araştırıp her şeyi öğrenmiş olabilirdi. Ve benim Aslı’yı buradan çıkarma fikirlerim çöp olurdu.

 

Tunç’un odasının kapısını çalarak içeri girdim. Tunç bir tane sandalyeyi işaret edince titreyen ayaklarıma mani olmaya çalışarak gösterdiği sandalyeye oturdum. Tunç gülerek konuşmaya başladı.

 

“Eren ya! Benim canım sıkıldı. Biraz aksiyon istiyorum.” Hastane konusu olmadığı için mutluydum ama aksiyon istemesi kötüydü. Ara sıra Tunç benimle sanki yakın arkadaşmışız gibi konuşurdu ve bu o anlardan biriydi. Tunç konuşmaya devam etti.

 

“Zaten bu seferki esirler dövüş konusunda baya iyi. Böyle aralarında bir duello mu yapsak? Siz aşağıda izlersiniz ben buradaki televizyondan. Kaybedene de ceza veririz. Ne ceza olabilir sence Eren?” Gülümseyerek cevap verdim.

 

“Efendim bana sorarsanız bir kaç gün yemek verilmesin.” Aklıma gelen en küçük ceza buydu. Aslı’nın kaybedeceğini düşünmüyordum aslında… Tunç onaylamayan sesler çıkartarak,

 

“Bu pek iyi bir seçenek değil. Hmm...” Aklına bir şey gelmiş gibi elini çırptı. “İşkence!” Gülümsemi sabit tutmaya çalışarak,

 

“İşkence derken efendim?” Tunç sandalyesinde iyice yayıldı.

 

“Fazla değil. Zaten ölecek hepsi. Sadece bir kaç kalıcı iz.” Daha sonrasında aklındakileri anlatmaya başladı. “Bak şimdi ikişer ikişer ayrılacaklar. İlk elenenlere ceza veririz. Sonradan elenenlere bir şey yapmayız. Kızlar ve erkekler kendi cinsleriyle dövüşecek ki çok haksızlık olmasın. Ama Aslı’yı erkeklerle yaparız. Kız da zaten hulk gücü var mübarek.” Kahkahası odayı doldurunca bende güldüm. Devam etti.

 

“Herneyse… İkişerli duellolarda kazananlar bir kişi kalana kadar devam edecek. Zaten iki kişinin kazanma ihtimali var. Ya Aslı ya da Hamza.” Hamza iri yarı bir adamdı. Her oraya gittiğimde Hamza’yı spor yaparken görüyordum. Fazla güçlü gözükyordu. Buraya geldiğinden beri hiç sorun çıkarmamıştı. Aslı’nın bile tanıdığını sanmıyordum.

 

“Efendim, peki ne zaman yapalım bu duelloyu?” Ayağa kalkınca bende hızla kalktım.

 

“Şimdi. Oğuz’a söyle bana mısır ve bir kaç kadeh getirsin.”

 

“Tamam Efendim.” Tunç kapıyı işaret ettiği an odadan çıktım. Oğuz’a haber yolladıktan sonra yanıma bir kaç adam alıp Aslı’lının tutulduğu Mavi adlı odaya girdim. Girdiğimde gözlerim Aslı’yı buldu. Yüz üstü yatağa yatmış ayaklarını havaya kaldırmış sallıyordu. Gür bir sesle Tunç’un aklından geçen şeyleri kısa ve olabildiğince sert bir şekilde anlattım.

 

Konuşmam bittiğinde yine Aslı’ya baktım. Umursmaz bir tavırla yatağına uzanıp kollarını başının altında birleştirdi. Ardından eşleşme için büyük şefaf kutudaki kız kısmından bir tane kura çektim. Katlı kağıdı açtığımda ilk çıkan isim beni şaşırtmıştı.

 

“Aslı.” Ardından Aslı’ya baktım. Tek gözünü açmış bana bakıyordu. Tunç’un bizi izlediğini hatırlayıp ikinciyi erkekler bölümünden çektim.

 

“Ve Aslı’ya rakip olacak kişi… Eymen. Karşıma geçin.” Aslı ayağa kalktığında gerilerdeki bir yataktan sarışın çocukta ayağa kalktı. Çocuğun çelimsiz vicudu vardı. Aslı ile karşı karşıya gelince konuştum. “Karşı taraf pes ederse biter. Başlayın.”

 

Aslı saçlarını topladı ve Eymen’e doğru yaklaştı. Çocuk ise Aslı’nın her haraketinde yerinden sıçrıyordu. Kazanacak olan belliydi. Aslı çocuğun karşısına geçince yumruğunu hızla ona yaklaştırdı ama aniden yüzünün önünde durdu. Eymen sımsıkı gözlerini kapamış, olacakları bekliyordu. Aslı çocuğa bakarak dudağını büktü ve bana döndü.

 

 

 

 

“Hey! Ben buna nasıl vurabilirim?” Başka bir şey demek istesemde Tunç izlediği içi sadece “Başla!” diye bağırdım. Aslı göz devirip çocuğun boğazına sarıldı. Onu diz çöktürüp kulağına bir şeyler fısıldadı. Ardından Eymen bağırarak,

 

“Pes ediyorum!” dedi. Yanımda duran Sinan ıslık çalınca Aslı Eymen’i bıraktı. Bilerek ona zarar vermemişti. Aslı kenara çekildi. Yanımdaki Sinan da Eymen’nin adını not aldı. Ardından erkekler tarafından kura çektim. Bir kaç kişiden sonra Beliz ve Tuğba çıktı. Beliz’in kaybetmesiyle Sinan adını kağıda yazdı. Ardından Ulaş ve Kutay çıktı. İki yakın arkadaşın ne yapacağını herkes çok merak ediyordu. Ulaş daha başlamadan pes ettiğini söyledi ama Kutay kabul etmedi. İlk pes eden Ulaş olduğu için Sinan onun isminide kağıda yazdı.

 

Barış da kaybettikten sonra geriye son bir kağıt kalmıştı. Kağıdı açtığımda Araf çıkmıştı. Onunla karşılaşacak kişi olmadığı için geçmişti. Her el biri böyle zahmetsiz bir şekilde geçecekti. Şimdi kalan on beş kişinin kuralarını çekmeye başlamıştım. İlk önce kız tarafından Yağmur ve Tuğba çıktı. Yağmur bu sefer kaybetmişti. Kutay ile Enis çıktığında Aslı’nın yüzündeki o korkuyu görmüştüm. Aslı Kutay’a bir şeyler dediğinde Kutay başıyla onayladı. Ve Kutay pes ederek elendi. Aslı ceza alınmayacağını bildiği için Kutay’dan pes etmesini istemişti.

 

Sıra Araf’a gelince çok uzamadan karşısındaki rakibi yendi. Aslı fazladan kaldığı için geçmişti ve artık geriye sekiz kişi kalmıştı. Aslı, Araf, Hamza, Enis, Baran, Dilara, Tuğba ve Furkan. İlk başta Azra ve Dilara çıktı. Kazanan kişi Dilara’ydı.

 

Enis ve Araf’ın arasındaki kazanan Araf olmuştu. Hamza Baran’ı yenmişti. Aslı da Furkan’ı yenince yeni guruplanmayı kura ile değilde kendim seçtim.

 

“Dilara, Aslı ve Hamza, Araf.” Uzun bir süre sonra kazananlar Hamza ve Aslı olmuştu. Şimdiki karşılaşmayı kimin kazanacağını kimse bilmiyordu. Aslı; Ufak tefekti. Hızlı haraketleri vardı. Hamza ise iriydi. Haraketleri yavaş ama büyük ve kalıcıydı. İkisi karşı karşıya geldiğinde Aslı kazanacağından emin bir tavırla duruyordu. İlk başta Hamza Aslı’ya saldırdı. Aslı ustaca ondan kurtulup çok şaşıracağım bir haraket yaptı. Etrafında dönerek adamın saçına asıldı. Adam çekilen saçlarını kurtarmaya çalışırken Aslı yüzüne attı yumrukla onun dengesini daha fazla bozdu.

 

Aslı bir kaç darbe almasına rağmen Hamza’yı yere sermişti ama Hamza pes etmiyor kalkmaya çalışıyordu. Aslı hiç bir ifadesi olmaması da daha fazla dikkat çekiciydi. Ne canın yanmasıya bir ses veya yüzünü buruşturuyordu ne de geri çekiliyordu. Hamza’nın yüzü kana bunalınca pes etmeyi akıl etti ve Aslı kazanmıştı.

 

Aslı Hamza’nın yanından ayrılıp karşımda durdu. Burnundaki kanı eliyle silerek,

 

“Ödülüm ne?”

 

“Ödül yok.” Oflayarak bana bakmaya devam etti.

 

“Ne kazandım o zaman ben?” Karşımdakinin ablam olduğunu hatırladıkça yüzümde anlamsız bir gülümseme oluşuyordu. Beni kendine getiren kişi Sinan oldu.

 

“Gitmeliyiz, Eren Bey.” dediğinde Aslı’nın sorusunu cevapsız bırakarak Mavi odadan çıktım. Ne kadar da güzel bir ablam var...

Bölüm : 22.12.2024 13:33 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...