12. Bölüm

12. Bölüm

caylakokuryt
caylakokuryt

12. BÖLÜM

Aslı’dan

 

Bugün 27 numara öldü. Yaptığımız yarışmanın ceza alacak kişilere ceza verilmemişti. Cesedi topladıklarından beri yatağımdan kalkmıyordum. Arada Yağmur ve Kutay yanıma geliyorlardı ama onları yanımdan uzaklaştırıyordum. Yaptığımız anlamsız yarışta en son rakibim Hamza sıcak kanlı biriydi. Onunla konuştuğumuzda kendimi onda görmüştüm. Sert görünümlü, duygusuz gibi gözüksede içindeki o küçük oğlanın hala orada olduğunu biliyordum. Hamza 48 numaraydı. Bugün biraz düşündümde kaçarken yanımızda güçlü birinin olması iyi bir fikirdi. Bunun için onunla biraz daha yakınlaşmalıydım.

 

Kapalı gözlerimi hızla açıp yerimden doğruldum. Beliz ve Araf Beliz’in yatağında yani sol tarafımdaki yatakta konuşuyorlardı. Yağmur yatıyordu. Ulaş, Kutay ve Barış’ta Ulaş’ın yatağında toplanmışlardı. Çocuklara baktıktan sonra Hamza’nın en köşede kalan yatağının yanına geldim. Hamza şinav çekiyordu. Üstündeki beyaz atletinin içindeki kasları belli oluyordu.

 

Beni görmeyen çocuğun dikkatini çekmek için ayağımı yüz kısmına uzattım. Çocuk kafası kaldırınca beni gördü. Yerden kalkıp peçeteyle alnındaki terleri sildi. Kırmızı tişörtünü giyince,

 

“Efendim, Aslı?” dedi. Yatağı işaret ettim ve oturmasını söyledim. Yatağa oturunca tek kaşını kaldırarak soru işaretli gözlerini bana dikti. Çok uzatmadan konuya girmeye çalıştım.

 

“Zamanımız kısıtlı. Buradan çıkmamız gerekiyor ve bize katılacağını düşünüyorum.”

 

Hamza’nın tepkisi ölçmek için gözlerimi yüzünden ayırmıyordum. Hamza olmulu cevap verecekmiş gibi duruyordu. Tam cevap verecekti ki kızgın bir ses geldi. İkimiz de sesin geldiği tarafa dönünce Kutay’ı görmek kalbimin ritmini değiştirdi. Çatık kaşlı Kutay’un karşısında elimi kolumu nereye koyacağımı şaşırmış vaziyetteydim.

 

“Aslı? Yanımıza gelsene!” Beni kıskandığı yine hoşuma gitmişti. Bunun için kendime kızmayacaktım. Kutay’a bakarak onun tam tersi yaparak sakince konuştum.

 

“Hamza da bize katılıcak, Kutay.” Hamza hemen atıldı.

 

“Ben katıldığımla alakalı kesin bir şey demedim!” Omuz silkerek dudağımı büktüm.

 

“Burada ölmek istiyorsun? Peki. Sen bilirsin, Hamza.” Hamza tişötünü çekiştirerek nefes aldı. Evet, burası ilk günlerle kıyasla çok daha sıcaklaşmıştı. Hamza sonunda zahmet edipte konuşmaya başladı.

 

“Tamam bende katılıyorum size. Ne zaman kaçacağız ve nasıl?” Kutay da yatağa oturunca hızlıca planımızdan bahsettim. Hamza işi de hallolunca yataktan kalmak için ayağa kalktım. Kutay da benimle beraber kalktığında metal kapılar gürültülü bir şekilde açıldı. Herkesin dikkatini çeken adamların en önünde Eren vardı. Onun arkasındaki adamların en sağında ise Yavuz vardı. Eren,

 

“Eymen! Beliz! Ravza! Barış! Zehra! Ulaş!...” diye saymaya devam etti. Saydığı kişileri adamlar tek tek kollarını tutup Yavuz’un karşısına getirdi. Ceza alacaklarınıa anladığımda Kutay’ın yanından koşarak ayrıldım. Yatakların arasından çarpa çarpa geçerek Beliz’in kollarını tutan adama yumruğumu geçirdim. Beliz’i bırakan adama tekme atarak yere düşürdüm.

 

Bana seslenen Kutay ve Eren’i dinlemeden Barış’ı tutan adama doğru hızla ilerledim. Adamın yüzüne kafa attığımda iki adam beni tutarakan uzaklaştırmaya başladı. Onlardan kurtulmak için kımıldamadım. Adamlar beni geriye çekereken başımı sağa döndürdüm ve ağlayan Barış’a baktım.

 

 

 

Barış’ın arkasındaki adam aynı yerini almıştı. Ulaş adamdan kurtulmak için ellerini kurtarmaya çalışıyor Beliz ise sadece ağlıyordu. Adamlar beni daha fazla uzaklaştırmadan dizlerine vurmaya başladım ama iki kişi oldukları için onlardan kurtulmayı başaramadım. Tek kolumu kurtarınca diğer koluymu tutan adamın gözüne parmağımı soktum. Adam beni bırakarak eliyle gözünü tuttu. Yanımda Araf’ta Beliz için harakete geçmişti.

 

Öbür adamla uğraşmadan Barış’ı tutan adama doğru yürümeye başladım. Yumruk olan ellerimi o kadar çok sıkıyordum ki tırnaklarım avuç içime batıyordu. Eren’nin kalın sesini işittim.

 

“Bir adım daha atma! Yoksa hepsi ölür!” Yerimde aniden durarak başımı yavaşça kaldırdım.Gözlerimi Eren’e diktiğimde sert bir şekilde yüzüme bakıyordu ama gözlerindeki o ricayı da görmüştüm. Yumruk olan ellerimi açtım ve bize bakan herkesin duyacağı bir sesle konuştum.

 

“Onlara ne yapacaksınız?” Eren cevap vermeden Yavuz’a işaret etti ve Beliz’leri metal kapılardan dışarı çıkarmaya başladılar. Tam yanlarını gitmek için haraketlenmiştimki kolumu tutan el buna engel oldu. Kutay’ı görünce yanlarına gitmek yerine Eren’e seslendim.

 

“Bende geleceğim! Aksi takdirde rahat duracağımı sanmıyorum!” Eren onaylamayarak başını sallayacakken elini kulağına götürdü ve bir şeyler dedi. Ardından sert bir şekilde bana baktı.

 

“Gel!” Kutay’dan hızlıca ayrılıp Yavuz’un arkasından hızlıca yürümeye başladım. Arkamdan tutan adam yüzünden artık rahat yürüyemiyordum. Metal kapılar arkamızdan kapanınca arkamı dönüp baktım. Kapının yanında Mavi yazıyordu. Demekki kaldığımız odanın adı Mavi’ydi. Karanlık koridordan sonra merdiven çıkmaya başladık.

 

Geniş bir odaya girdiğimzde siyah adamlar bizi karşıladı. Beni Yavuz’a doğru götürdüklerinde Yavuz kollarımı tutarak yanına yaklaştırdı. Ellerimi ondan kurtarmaya çalıştım ama bırakmadı.

 

“Bırak!” Yavuz sadece benim duyacağım bir sesle,

 

“Kıpırdama. Bileklerini sıkmıyacağım.” Başımı salladım ve Barış’lara döndüm. Gördüklerimin karşısında gözlerim yerinden çıkacakmış kadar açıldı. Ağızlarına bez tıkılmış ve kollarını zincirlerle tavana asılmıştı. Ayakları yere değimiyordu. Sadece şaşkınlıkla izliyordum.

 

Barış ıslak kısık gözlerele bana bakıyordu. Ağlamaları beni kahrederken Ulaş ağzındaki bezi çıkarmaya çalışıyor gibi gözüküyordu. Ardından odaya Tunç girdi. Elleri bağlı herkese tek tek gülerek baktıktan sonra bana döndü. Elindeki bıçağı bana uzattığında bir bıçağa bir Tunç’a bakıyordum.

 

“Al!” Ben hala bakarken gülerek elini omuzuma koydu.

 

“Alsana, Aslı’cığım.” Yavuz ellerimi bırakınca titreyen ellerime engel olmaya çalışarak elindeki bıçağı aldım. Tunç’un boynuna saplamak için elimde iyice sıktım. Tunç’a doğru salayacakken Yavuz elimi tutarak beni durdurdu. Tunç ne olduğunu anlayınca yüzündeki gülümseyi silerek beni karşımda duran Ulaş’a doğru itti. Yavuz beni durdurmasaydı bu iş bitecekti. Yavuz niye böyle bir şey yaptığını bilmiyordum ama artık elimdeki son şansımı boşuna kullanmıştım. Bu kadar adam arasında hiç şansım yoktu.

 

Ulaş’ın tam karşısına gelince yüzüne baktım. Başını salladı. Karının açık olan kısmını dikkatlice biraz daha açtım. Bıçağı tenine değdirdiğimde gergin deri hızlıca açıldı. Hemen bıçağı çektim. Ulaş gözlerini sıkı sıkı kapamış beni bekliyordu. Etraftan gelen hıçkırık seslerini fırsat bilerek sanki bıçağa bakıyormuş gibi yapıp Ulaş’ın duyacağı bir sesle konuştum.

 

“Kendini sıkma.” Ulaş hızlıca başını sallayınca kanayan yeri bir yara sayarak başka bir yere küçük bir çüzük attım. Ellerimin titremesine dayanamadım ve bıçak elimden düştü. Hızlıca eğilip bıçağı aldım ve üçüncü yarayı da açtım. Tunç yanıma gelip yaraları gösterdi.

 

“Bu ne? Acı çekmelerini istiyoruz. Bunlar çok az kalır.” Elimdeki bıçağı alıp Ulaş’ın arkasına geçti. Bende onunla beraber Ulaş’ın arkasına geçtim. Ulaş’ın sırtına hızla bıçağı yaklaştırınca kendimi tutamadım ve bıçağın kesin tarafını Ulaş’ın sırtına gelmeden avcumun içine aldım. Avcuma batan bıçağı diğer elimle beraber Tunç’tan kurtardım. Bıçağı avcumdan çıkardım ve Tunç’a doğrulttum.

 

“Seni öldüreceğim!” diye içimde geçirdim. Bıçağı boynuna fırlattığımda onun cesedini yerde beklerken Yavuz’u görünce geri adım attım. Sırtım Ulaş’ın sırtına çarptı. Yavuz’un boynundaki bıçağım Yavuz’la beraber yere düştü. Ben ise hala Tunç için kendi canına kıyan Yavuz’a baktım. Yavuz ölmüştü. Ben… Ben Yavuz’u öldürmüştüm. Ben masum birini öldürmüştüm.

 

Bacaklarım hissizleşti ve dizlerimin üstüne düştüm. Göz yaşlarım dökülmek için birikmişti. Akmıyıcak sanıyordum ama yanağımdan süzülen ıslaklık beni yanılttı. Yavuz’un kanları yere yayılırken etraftaki sesler bana boğuk geiliyordu.

 

Ayağa kalkacak gücüm kalmamıştı. Yavuz’un gözlerini kapatmak için uzanacakken destek aldığım kolum işlevini yitirdi…

 

 

***

 

Beliz’in sırtındaki yarayı temizledikten sonra sarmaya başladım. Bir yandan da Yağmur konuşuyordu.

 

“Yani Beliz bilmiyorum. Araf biraz garip biri. Tipi de kötü...” Beliz omuz silkince Beliz’in önünde duran Yağmur’a bakıp kaşlarımı çattım. Kaç saattir Araf’ı eleştiriyordu. Beliz ve bende bundan bıkmıştık.

 

28 numaralı kişi ölmüştü. Ve Ulaş’ın numarası 31’di. Bir an önce buradan çıkmalıydık. Yuvaz’a gelirsek… Onu kendi ellerimle öldürmüştüm. Kutay’lara daha anlatmamıştım. İlk kendim sindirmek istiyordum. Şuanlık hiç bir şey olmamış gibi davranmak bana biraz olsun iyi geliyordu.

 

Beliz’in yarasını sardıktan sonra kızların yanına oturdum. Kutay ve diğerleri de yatağımın yanındaki yataklara oturduklarında hepsinin bakışları beni buldu. Ne olduğunu anlamamış gibi yaparak meraklı gözlerimi onlarda gezdirdim. Kutay konuştu.

 

“Eren’den hala ses yok ve sadece iki günümüz kaldı.”

 

“Biliyorum.” Bu sefer Araf konuştu.

 

“Ulaş’ın günü çok yaklaştı.”

 

“Bunu da biliyorum.” Ulaş aklına bir şey gelmiş gibi sesini yükselterek,

 

“Neden sadece sekiz kişi kaçıyoruz?” Eliyle etrafı gösterek devam etti. “Buradaki herkeste bizimle kaçsın. Ne kadar çok kişi olursak bizi engellemeleri o kadar zor olur.” Haklıydı. Buradaki herkes bunu kabul ederdi. Tek sorun bunun için Eren’nin daha fazla bize eşya bulması gerekecekti.

 

 

Yüzüme bakan Ulaş düşündüklerimi anlamış olacakki herkesi çağırmak için ayağa kalktı. Metal kapılar gürültülü bir şekilde açılınca herkesin dikkati kapıya yöneldi. İçeri giren Eren ve adamlarıydı. Eren ve arkasında iki adam bizim olduğumuz yere doğru yürürken Eren’nin yüzüne baktım. Endişlei ve heyecanlı gözüküyordu. Eren yanımıza ulaştığında herkesin bize baktığını fark etti. Daha sonra sadece bizim duyacağımız bir sesle konuştu.

 

“Herkes uyuyunca geleceğim.”

 

Bize konuşma fırsatı vermeden hızla yanımızdan ayrıldı. Kutay’la aynı anda birbirimize bakınca gözlerimi kaçırdım. Bize yardım mı edecekti? Silahlar hazır mıydı?

 

“Herkes gelebilir mi?” Ulaş’ın seslenmesiyle bir kaç kişi ayağa kalkıp yanımıza yaklaştı. Ardından herkes teker teker gelmeye devam etti. Ben de dahil tam yirmi iki kişiydik. Kutay ve Ulaş sessiz bir şekilde herkese kaçmak istediğimizi anlattı. Burada dinleme cihazı olduğunu biliyorduk ve tedbir amaçlı yeterince sessiz konuşuyorduk. Eren akşam gelecekti ve buradan bir an önce çıkmanın planını yapacaktık.

 

 

***

 

Herkes yatmıştı ve 29 numaralı kişi öldürülmüştü. Biz ise hala benim yatağımıda toplanmış bir şekilde Eren’i bekliyorduk. Artık hepimiz gerilmeye başlamıştık. Çünkü Ulaş’ın gününün gelmesine sadece iki kişi kalmıştı. Cesedi bırakıp çıkan adamların aralarından Eren bize doğru gelmeye başlamıştı. Kameralardan çok dikkat çekecektik. Umarın Eren buna bir çözüm bulmuştur. Eren yanımıza gelirken hepimiz ayağa kalktık. Eren yanımıza ulaştığında o konuşmadan aklımdaki soruyu hemen Eren’e yönelttim.

 

“Kameralardan gözüküyoruz?” Eren hızlıca konuya girmek istediğini belli ederek cevap verdi.

 

“Kapattım ama açmaları çok uzun sürmez.” Biz konuşmasına devam etmesini bekliyorduk ama Eren bir kaç kez ağzını açıp kapatamaktan başka bir şey yapmadı. Araf Eren’e,

 

“DNA sonuçları ne çıktı ve bizim buradan çıkmamaıza yardım edecek misin?” Eren sesli bir şekilde nefes aldı ve Araf’a bakarak konuştu.

 

“Sonuçlar pozitif ve size yardım etmek için hazırlıklara başladım. Lakin uzun sürebilir. Tek bir şansımız var. Her şeyin tam olması gerekiyor. Adamlarımdan güvendiklerimde bize yardım etmesi için konuşacağım.” Kardeş olmamızdansa uzun süreceği kısmına takılmıştım. Ulaş’ı burada bırakamazdık.

 

Üstümdeki bakışları hissedince düşüncelerimden sıyrılıp kafamı kaldırdım. Hepsi benden bir şey bekliyor gibi bakıyordu. Eren’e baktım.

 

“Buradan beraber çıkıcaz. Sende evine geri döneceksin.” Eren gözlerini benden çekmeyerek konuştu.

 

“Annenler ya beni kabul etmezlerse?”

 

“Annenler değil annemler. Seni kabul etmeme gibi bir ihtimalleri yok. Zaten evde durdukları da söylenemez. Abla kardeş yaşarız.” Ailesiyle alakalı çok sorusu olduğunu biliyordum ama şuan sırası değildi.

 

 

 

Eren aniden bana sarılınca bende ona karşılık verdim. Şuan duygulu bir an yaşıyorduk ama benim aklım Ulaş’taydı. Aynı şekilde herkes benim gibi düşünceli gözüküyordu. Eren’den ayrılınca gözü dolmuş çocuğa baktım.

 

“Hazırlıklar ne kadar sürer?” Eren eliyle gözünü silerken konuştu.

 

“Bilmiyorum. Yirmi iki kişi için silah bulmak ve gizlice buraya getirmek zor olacak. ” Ulaş yanımızdan ayrılınca hepimiz ona döndük. Diğerleride onun arkasından gidince sadece Eren ve ben kaldık. Eren dayanamayarak beni soru yağmuruna tuttu. Ona kısa cevaplarla geçiştirdim. Kardeşimin bu kadar geveze olması iyi mi kötü mü oldu anlayamamıştım. Eren de daha fazla yanımda durmadan gitti ve yatağımda tek başıma kaldım.

 

Ulaş’ın yatağına son kez baktığımda hepsi onun etrafında toplandığını gördüm. Başımı sert yatağa bırakıp gözlerimi kapattım. Ulaş’ı kurtarabilecek miydik?

Bölüm : 28.12.2024 17:57 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...