
Yorum yapmayı ve vote vermeyi unutmayın iyi okumalar🩸🩺
Kendimi Rüzgar'a affettirme konusunda kararlıydım. Eninde sonunda beni affedeceğini biliyorum. Her ne kadar benden nefret ettiğini de söylese de bu nefrettin kaynağı beni sevmesiydi.
Ya da ben öyle olduğunu düşünmek istiyordum, neyse.
Acilin girişindeki danışman masanına yaslı önündeki kağıtlara bakan Rüzgar'ı görünce yanına gittim. Omzundan kafamı uzatarak "Neye bakıyorsun?" dedim. Rüzgar yerinden sıçrayıp bana döndü.
"Ne yapıyorsun Pars? Hocam. Pars hocam."
Tepkisi ile dudaklarım yukarı doğru kıvrıldı. Ben gülünce Rüzgar kaşlarını çattı.
"Komik mi?"
"Biraz."
"Bir şey mi isteyecektiniz hocam?"
"Benim isteğimi biliyorsun bence."
Derin bir nefes alarak elindeki kalemi sertçe masaya koydu.
"Yapabileceğim bir şey istediğinizde benimle konuşun lütfen. Yoksa boşuna vaktimi almayın."
Benim bir şey dememi beklemeden yanımdan geçerken az da olsa gelen kokusunu içime çektim.
Onu o kadar özlemiştim ki kafayı yiyecektim özlemden.
Nevra gömleğinin cebine ellerini sokmuş bir şekilde bana doğru yaklaşırken gözleri Rüzgar'daydı.
"Pars hoca olarak Rüzgar'ı nasıl sinirlendirdin?"
"Eh, Pars hoca olarak değilde Pars olarak konuşunca sinirlenmesi zor olmuyor."
Şok içinde gözlerini büyüterek kolumdan tuttu ve beni acilden çıkardı. Sakin bir yere gelince kolumu bıraktı.
"Ne demek Pars olarak?"
"Hatırlamış. Benden nefret ediyor şu an ama halledicem."
"Nasıl yapacaksın onu?"
"Net bir planım yok. Doğaçlama takılıyorum."
"İşe yarıyormuş gibi durmuyor."
"Zamanla alakalı bir sıkıntım yok, biliyorsun. Bir şekilde beni affedecek."
"Eğer ruh eşin olmasına güveniyorsan.."
"Aşkımıza güveniyorum."
Gitmek için hareketlenmiştim ki "O yüzden unutturdun herhalde başta." dedi.
"Sevdiğini ölümün eşiğinde görünce bazen mantık dışı hareket etmen gerekir. Annemi o şekilde kaybettikten sonra Rüzgar'ı da kaybetme riskine giremezdim."
"Şimdi ne değişti?"
"Rüzgar beni affettiğinde çok şey değişecek."
Başka bir şey demeden Nevra'nın yanından ayrıldım. Acile döndüğümde gözlerim Rüzgar'ı aradı. Onu küçük bir çocukla ilgilenirken görünce gülümsedim.
Küçük kızın elinden tutarak kendi etrafında döndürdü. Kız kahkahalara boğulunca Rüzgar'da gülmeye başladı. Rüzgar'ın ve küçük kızın kahkaha sesleri acili doldururken birkaç kişi daha onlara bakmıştı. Rüzgar bakışların ona döndüğünü fark edince gülmeyi kesmişti. Hafif kızaran yanaklarıyla elini tuttuğu küçük kızdan daha tatlı gözüküyordu.
Daha fazla uzaktan izlemeye dayanamayarak yanlarına gittim. Küçük kız beni fark edince el sallamıştı.
"Uzaktan çok eğleniyora benziyordunuz. Gelip size katılmak istedim."
Rüzgar bana dönerek hafif bir tebessüm etti. Bunu sırf dikkat çekmemek için yaptığını biliyordum ama yine de bana karşı gülümsemesi bile benim için bir adımdı.
"Hocam. Biraz canı sıkılmışta o yüzden."
Dizlerimin üstünde eğilerek küçük kızla aynı boya gelmeye çalıştım ve elimi uzattım.
"Merhaba ben Pars."
Boşta olan eli uzatarak elimi sıktı.
"Bahar ben de."
"Ne kadar güzel bir ismin var."
"Annem koymuş."
Bakışlarını benden çekip Rüzgar'a döndü.
"Annem nerde? İyi mi artık? Eve gitmek istiyorum."
Ayaklanıp ben de Rüzgar'a baktım.
"Sen Pars hoca ile kal ben de annen neredeymiş öğrenip geleyim."
"Tamam."
Bahar'ın bizi duymaması için Rüzgar'a yaklaştım.
"Annesi iyi mi?"
"Evet. Önemli bir şeyi yoktu. Bahar huysuzlanınca uzaklaştırayım dedim."
"İyi yapmışsın."
"Sen onun yanında dur. Ben hemen geliyorum."
"Hay hay."
Rüzgar gözlerini devirip uzaklaştı. Ben de onun arkasından bakarken gülümsedim. O sırada yanımızdan geçen bir hemşirenin bize baktığını fark etmiştim ama pek üstünde durmadım.
Maalesef hastanenin hemşireleri çok meraklıydı.
Rüzgar gelene kadar Bahar'la acilde ne kadar oynayabilirsek oynamıştık. Zaten Rüzgar'da çok geçmeden gelmişti.
"Bahar sana güzel bir haberim var. Annen iyileşmiş. Eve gidebilirmişsiniz."
"Yuppi."
Bahar olduğu yerde zıpladı. Rüzgar o durunca elinden tuttu.
"Hocam, Bahar'ı annesinin yanına götürdükten sonra çıkabilir miyim?"
"İyi misin? Bir şey mi oldu?"
"İyim. Bir yere uğramam gerekiyor da."
"Tamam. Çıkabilirsin."
"Teşekkür ederim."
Rüzgar acilden çıkarken ben nereye gideceğini düşünmeye başlamıştım.
..
Yaptığım yanlış mıydı ? Belki. Rüzgar kızacak mıydı? Kesinlikle.
Merakıma yenik düşerek görünmez bir şekilde Rüzgar'ı takip etmiştim. Araba ile gitmediği için şanslıydım. Yavaş yavaş yürüyerek gidiyordu gideceği yere.
Bir çiçekçiye uğrayıp bir buket aldı. Pekala, nereye gidiyordu? Niye çiçek almıştı.
Çiçekçiden çıktıktan sonra yine yavaş yürümeye başlamıştı. Bir süre sonra bir mezarlığın önüne gelmiştik. O an anladım ki annesini ziyarete gelmişti.
Mezarlıktan içeriye girip bir süre asfalt yolda yürüdü. Sonra durdu. Öylece yolun ortasında durmuştu. Elindeki çiçek yere düşünce hemen görünür hale geldim.
İyi görünmüyordu. Bu yüzden ona biraz yaklaştım.
"Hastaneden beri beni takip ettiğinin farkındayım Pars."
E yuh artık.
"Nasıl diye sormayacağım."
Yanına giderek yerdeki çiçek buketi aldım.
"Neden durdun?"
"Gitmem mantıksız geldi. Birde.. cesaret edemedim."
"Buraya kadar geldiğine göre yeteri kadar cesaretin var demektir."
Uzanıp elini tuttum. Başta geri çekecek gibi oldu ama çekmedi. Onun yönlendirmesiyle annesinin mezarının başına geldik. Elimdeki çiçekleri mezara bıraktım.
"Annem, beni babamlardan hiç korumadı. Evden gittiğimde de aramadı. Bu zamana kadar buraya gelmeme sebebim belki de onu affetmemdi."
"Artık affettin mi?"
"Hayır. Ama gelmesem bir gün pişman olacaktım."
Mezarın başından uzaklatığında ben de onu takip ettim. Hiç konuşmadan o önden ben arkada hastaneye kadar yürüdük. Hastanenin kapısına geldiğimiz de durup bana döndü.
"Ben ne desem diyeyim, kendini affettirmeye çalışmaktan vazgeçmeyeceksin değil mi?"
"Geçmeyeceğim."
"Boşuna uğraşmanı izlemek keyifli olacak."
"Uğraştığım şey sen olduğun için senin kadar ben de zevk alacağım. Bundan emin olabilirsin."
Bir dahaki bölümde görüşmek üzere minik kaplumbağalarım 🤍🐢
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |