
Yorum yapmayı ve vote vermeyi unutmayın iyi okumalar🩸🩺
Rüzgar ile geçtiğimiz günlerde olanları Arslan'a anlattığımda küçük bir şok yaşamıştı. O da benim gibi Rüzgar'ın kabul etmesini beklemiyordu.
"Ne zaman istersen Rüzgar'dan beslenebileceksin yani?"
"Evet."
"Bunu da hemen kabul etti?"
"Evet. Bende buna şaşırıyorum ya. Tamam reddetmediği için mutluyum. Ama hemen kabul etmesi.. Bilmiyorum."
"En iyisi düşünmemek. Biraz akışına bırak. Tuhaf bir şey hissedersen bitirirsin."
"Mantıklı. Öyle yaparım."
İçi dolu bardağı Arslan'a uzatırken oturduğum yerden kalktım.
"Kalanını sen iç."
Arslan gülerek "Ne o? Sıcak kanı görünce bıraktın mı bunu?" dedi.
"Ha ha çok komik. Hastaneye gideceğim. "
"Ben de geleyim mi? Rüzgar'ı merak ediyorum."
"Hayır gelemezsin."
Ona başka bir şey demeden gücümü kullanarak oradan ayrıldım ve saniyeler içinde hastanenin önüne geldim. Arabam vardı. Ama çoğunlukla konsey binasında bırakıp duruyordum. Arabadan daha hızlı hareket edebiliyorken ona neden ihtiyacım olsun ki?
"Kredi çekip bir araba alacağım artık. Bıktım otobüsten."
"Arabadan önce ehliyet alman gerekiyor sanki Tarık. "
Tanıdık ses kulaklarıma ulaştığında hemen sesin geldiği yöne döndüm.
"Ya ben arabayı alayım. Sürme işini sen halledersin."
"Oldu. Özel şoförün müyüm ben senin?"
Rüzgar beni gördüğünde kısa bir an durdu. Tabi Rüzgar'la beraber Tarık'ta beni görmüştü.
"Günaydın hocam."
"Günaydın."
Tarık hastaneden içeriye girerken Rüzgar'da arkasından gidecekken kolundan tuttum.
"Nasılsın?"
"İyiyim hocam. Herhangi bir ağrım falan yok."
"Sevindim."
Gülümseyerek "Teşekkür ederim. " dedi.
Kolumdaki elimi yavaşça aşağıya kaydırıp bileğine getirdim. Parmak uçlarımda hissettim nabzının atışıyla bedenim elektrik çarpmış gibi hissetmişti. Damarlarından akan kanın tadını biliyor olmak neden bana anlamsız bir haz veriyordu?
"Hocam.."
Rüzgar'ın tedirgin çıkan sesiyle kendime geldim.
"...insan içindeyiz de. "
Yavaşça bileğini bırakıp ondan uzaklaştım.
"Haklısın. Bir an kendimi tutamadım."
"Herkese bu tepkiyi mi veriyorsunuz?"
"Hayır. Sadece sana böyle oluyor."
Rüzgar'ın yüzünde belli belirsiz bir gülümseme oluşmuştu. Kıvırcık saçlarını tek eliyle karıştırırken kafasını eğdi.
"Ben gideyim artık hocam."
"Tamam sonra konuşuruz."
Beni kafasını sallayarak onayladıktan sonra içeriye girdi. Ardından bende girip odama geçtim. Ceketimi çıkararak beyaz önlüğümü giydim. Aynadaki yansımama beğenen bakışlar attım. Doktor Pars Kara olmayı seviyordum.
Acilden içeriye girdim ve asistanlara görevlerini dağıttım. Yoğun bir hastane günü daha başlıyordu.
..
Hastayı EMR a gönderdikten sonra arkamdaki boş sedyeye oturdum. Duvardaki saatte baktığımda aralıksız beş saattir ayaktaydım. Elimi anlıma götürüp ovuşturdum. Şu an tam bir vampir olmayı tercih ederdim.
"Hocam?"
Kafamı kaldırıp karşımda dikilen Rüzgar'a baktım. Dağılmış saçları, üstündeki renkli scrubs ı ve birkaç kan lekesi olmuş beyaz önlüğü ile karşımda mahcup bir şekilde duruyordu.
"Bir şey mi oldu?"
"Yok hayır. Biraz ara verecektim de. Nevra hoca da buradayken sizde verin isterseniz, diyecektim. Yorulmuş gibisiniz de."
"İyi olur."
Ağır hareketlerle oturduğum yerden kalktım. Hastanın dosyasına bakan Nevra'ya dönerek "Ben biraz molaya çıkıyorum. Bir şey olursa çağrı bırakırsın." dedim.
"Tamam. Git sen."
Ben önde Rüzgar arkada doktorların dinlenme odasına çıktık. Rüzgar kendisine kahve makinesinden kahve alırken arkasına geçtim.
Bay bay doktor Pars. Hoşgeldin vampir Pars.
Boynunda elimi gezdirdiğimde irkildi. Kafamı eğip burnumu boynuna yaklaştırdım. Her hareketimde kalp atışları hızlanıyordu.
"İznim var mı?"
Rüzgar yavaşça elindeki bardağı bırakıp bana doğru döndü.
"Evet."
Bileğini uzatırken kafamı hayır anlamında sallayıp işaret parmağım ile boynunu gösterdim.
"Buradan."
Sesli bir şekilde yutkundu. Gözlerinde korkuya dair bir şey aradım ama yoktu. Ne hissettiğini tam olarak anlayamıyordum.
"T-tamam."
Yavaşça boynuna doğru yaklaşıp dişlerimi çıkardım. Burnumu sürtüp kokusunu içime çektikten sonra ısırdım. Kanını çekmeye başladığım an Rüzgar kolumdan tutunmuştu sıkıca. Vücuduma yayılan kan beni sarhoş edecekmiş hissi veriyordu. Her hücrem daha fazlası için isyan ediyordu adeta. Önceden beslendiğim hiçbir insanda böyle hissetmemiştim. Çok garip hissettiriyordu.
Rüzgar diğer koluma da sıkıca tutunduğunda düşecekmiş gibi sendeledi. Kolumu belinde dolayıp kendime doğru çektim. Göğüslerimiz birbirine çarparken duyduğum inleme sesi ile durmuştum.
Etkileniyordu. Onun kanını emerken tahrik oluyordu.
Yavaşça ondan ayrıldım. Dudağımda kalan kanı dilimle temizlerken yüzüne baktım. Kıpkırmızı olmuştu. Her şeyi beklemiştim ama onun kanını emmeden etkileneceğini hiç beklemiyordum. Kafasını eğmiş ,göğsü hızla inip kalkarken sakinleşmeye çalışıyordu.
"Rüzgar?"
"Hı?"
Eğdiği kafasını yavaşça kaldırdı.
"Bu yüzden mi bileğini uzattın?"
Isırığımdan değil de boynundan dolayı olma olasılığı da vardı, değil mi?
"Ben.. Özür dilerim."
"Şşş. Neden özür diliyorsun?"
"Bilmiyorum. İlk bileğimden ısırdığınızda da olmuştu. Ben.."
"Etkileniyorsun."
"Sapık olduğumu düşüneceksiniz."
"Hayır, saçmalama. Bu gayet normal."
Dediğimden sonra derin bir nefes verdi. Rahatlamıştı.
"Sen istersen biraz daha dinlen. Ben iniyorum acile."
"Tamam hocam."
Rüzgar'dan uzaklaşmadan önce cebimden arabanın anahtarını çıkarıp avucuna bıraktım.
"Bu ne?"
"Araba anahtarı."
"Görüyorum onu hocam. Bana niye veriyorsunuz?"
"Ben kullanmıyorum. Gerek olmuyor. Sen kullan."
Yüksek sesli bir kahkaha attığında kaşlarımı çattım. Anında kendini toparlayıp "Şaka değil miydi?" dedi.
"Ben şaka yapmam."
"Ama bu pahalı bir araba. Alamam ben bunu."
"Benim için değil. Ya sen kullanacaksın ya da durduğu yerde ölüme gidecek."
Rüzgar'ın bir şey demesini beklemeden ondan uzaklaşıp odadan çıktım. Rüzgar için üçüncü defa asla yapmayacağım bir şey yapmıştım. Bu işin sonu nereye gidecekti acaba?
Bir dahaki bölümde görüşmek üzere minik kaplumbağalarım 🤍🐢
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |