39. Bölüm

38. Bölüm~ Gerçekler açığa çıkıyor.

Cemre
cemre___

İyi okumalar...1

 

Yılan banyoya girdiğinde Akrep karakolu evin balkonundan izliyordu. Daha önce amirinin isminin Mehmet olduğunu öğrenmişti. Şimdi adamın yüzünü doğru düzgün görüp onunla... görüşmeye gidecekti.

Fikri değişmişti. Artık Parsın peşinde olmayacaktı. Yılanın hikayesi onun aydınlanmasına neden olmuştu. Gerçekten yıllardır insanlığa zarar veriyorlardı. Masum milyon kişinin hayatını zehir edip bundan zevk almışlardı. Insanları öldürmüşlerdi, aileleri ayırmışlardı, silah satmışlardı, uyuşturucu, kadın... Her türlü kötülüğe bulaşmışlardı.1

Bunların kafasına dank etmesi uzun sürmüştü tabi, her şey yavaş yavaş oluşmuştu aklında. Bu uzun birikimi sonunda zihni bir değişime girmişti. Parsın komutanını bulup onunla konuşmak istiyordu. Kendisine bir görev versin istiyordu. Görevi yapacaktı sonra da ne kadar ceza verilecekse hepsini yatıp çıkacaktı. Sonra da Yılanla... güzel bir hayat kuracaktı.1

O balkonda bunları düşünürken Yılanın telefonu çalmaya başladı. Akrep arkasına dönüp seslendi.

 

"Yılann! Telefon!"

 

Yılanı kim arayabilirdi ki? Teröristler olabilirdi ama Akrebin yanına gelirken tüm teröristlerle iletişimi kesmişti.

 

Merakına yenik düştü, masadaki telefona doğru ilerledi.

 

'Çiçek arıyor...'

 

"Çicek kim lan? Oğlum bilmediğim kardeşi falan mı var bu kızın?"

 

Pars, Yılan açmayınca mesajı attı.

 

'Yanındakini atlatıp atacağım konuma gel. Seninle tanışmak istiyor.'

 

Akrep mesajı yorumlayamadığı için teker teker kelimeleri okumaya başladı.

 

"Yanındaki... kim lan? Yılanın yanındaki... benim..."

 

Sonra elini gerginlikle saçından geçirdi. "Atlatmak? Beni niye atlatıyor lan Yılan?"

 

Sakin kalmaya çalıştı ama tüm vücudu titremeye başlamıştı. "Yılanla tanışmak istiyor..."

 

Telefon elinden düştü masaya. "Yo yo, düşündüğüm kişiden olmasın bu."

 

Gözleri yaşla dolarak banyoya baktı. Banyodan su sesi geliyordu.

 

"Yaptın mı lan bunu bana?"1

 

Elleri titreyerek kendi telefonuna mesajı atarken Yılanın gizli gizli telefonuyla oynadığı zamanlar aklına geldi. Ne zaman görse elinde telefonuyla bir şeyler yapardı...

 

Akrep sinirle Yılanın telefonunu geri bıraktı ve kapıyı sertçe açıp dışarı çıkıp konuma doğru yürümeye başladı. Kızgınlıktan gözleri kararıyordu, önüne gelen insana çarpıyordu. Her yere tekme atarak yürüyordu.

Bunca zaman yardım etmek bahanesiyle Parsa tüm yaptığı planları aktarıyor muydu? Bunca zaman kendisi için yanında durduğunu düşündüğü kadın, en başından beri Parsla işbirliği yapıp kendisini yakalatmak mı istemişti? Yalnız hissetmesini engellediğini düşünen kadın aslında düne kadar yakalamak istediği adama çalışan kendisini Böceğe teslim etmek isteyen biri miydi? Resmen arkasından bıçaklamıştı. Duygularını kullanmıştı...

 

 

Yılan banyodan çıkarken Akrebe seslendi. "Akrep balkon süsü gibi orada oturacağına bi çay koy yemek hazırla."

 

Akrepten ses gelmeyince bir daha seslendi. "Kime diyorum ben ya?"

 

Sinirle salona gitti ve balkona baktı.

 

"Akrep?"

 

Sonra evin diğer odalarına baktı teker teker. "Akrep nerdesin? Nereye gittin ya?"

 

Sonra oflayarak salona gelip koltuğa oturdu. Ve telefonunu eline aldı. Ekranı açtığında Parsın aradığını ve mesajını gördü. Telaşla etrafına baktı.

 

"Ben duştayken aradıysa..." ellerini titremeye başladı. "Ya gördüyse mesajı?"

 

Hızla montunu alıp çıkmak isteyince kapının yarı açık olduğunu gördü. Akrep kapıyı sertçe kapatırken kapı geri çarpmış ve kapanmamıştı.

 

"Hayır ya... Hayır Akrep böyle öğrenemezsin!"

 

 

Azra ise Parsın iltifatından uzun bir süre sırıttı kendi kendine. Sonra beynini toparlayarak Karıncaya baktı.

 

"Pars nerede?"

 

"Ohooo, bacım yani. Sen sıvı halden katı hale geçene kadar abim buhar olup gitti."

 

Azra sersemce ayağa kalktı. "Nereye gitti ya bensiz?"

 

"Bacım dedi ya tehlikeli bir yer değil geleceğim hemen diye."

Azra sinirle tek nefeste konuştu.

"Ona göre ne tehlikeli ki Karınca?"

 

Azra hızla odadan çıkıp dış kapıya yöneldiğinde Karınca önünü kesti.

 

"Bacım nereye?"

"Nereye olacak Parsı takip etmeye!"

Karınca telaş yapmaya başlamıştı.

"Bacım yapma gelecek zaten bi kaç saate otur oturduğun yerde lütfen."

 

Azra dişlerinin arasından konuştu gergin bir şekilde.

 

"Karınca çekil önümden."

 

"Bacım abim burada kalacaksınız dedi ya sen şimdi yine gitcen peşinden sonra bana kızacak."

 

"Oğlum önümden çekiliyor musun o 6 bacağını kırayım mı?"

 

 

"Abimin karınca ilacıyla beni öldürmesini tercih etmiyorum o yüzden çekilmeyeceğim!"

 

Azra Karıncanın cesur tavrı üzerine delirdi ve ona vurmaya başladı. Karınca ondan kaçmak için bir odaya girince Azra kapıdaki anahtarı aldı ve kapıyı üzerine kilitledi.

 

"Bacım napıyon ya aç şu kapıyı!"

 

Asya Karınca ile Azranın bağırışını duymuş yanlarına koşmuştu.

 

 

"Ne oluyo abla napıyorsum sevgilime?"

 

"Sevgilin benim sevgilime giden yolun önünde engel olarak çıktı ben de onu yuvasına tıktım. Şimdi çekil önümden Asya takip etmem gereken bir vahşi kedi var."1

 

 

Asya kapıyı açmaya çalışırken Azra dış kapıdan hızla çıktı ve ana yola geldi. Pars fazla uzaklaşmamıştı. Peşine takıldı gizlice.

 

...

Şimdi

...

 

"Hoşgeldin."

 

Azra bir babasına bir Parsa baktı. Sonra telaşla Parsın önüne geçti ve bağırmaya başladı.

 

"BABA LÜTFEN TUTUKLAMA PARSI YEMİN EDİYORUM O DİĞERLERİ GİBİ DEĞİL! O KADAR NAZİK O KADAR NAİFKİ... KAÇ KERE ASKER KURTARDI BİLİYOR MUSUN? O GERÇEKTEN DİĞER CANİLER GİBİ DEĞİL VALLA! LÜTFEN ONU TUTUKLAMA!"1

 

Mehmet ve Pars Azranın tepkisini şaşkınlıkla izlediler. Pars Mehmetten çekinse de Azrayı durdurmak için kolundan tutup kendine çevirdi.

 

"SAKİN OL!"

 

Azra telaşta Parsa baktı.

 

"Yok kızım tutuklama falan yok... Sakin ol."

 

Azranın kafasının karıştığı çok belliydi. Bir Parsa bir babasına baktı.

 

"Siz ne ayak o zaman? Nereden tanıyorsunuz birbirinizi? Ne alaka siz? Birbirinizi tanımanız çok mantıksız. " Nefes almadan aralıksız bir şekilde ardarda soru sormuştu.

 

Akrep silahını onlara uzatmaya devam ederek ukala bir şekilde konuştu. "Doktor doktor... Ben en başından beri neyden bahsediyorum? Beni hiç mi dinlemedin ya?"

 

Pars sözünü kesti. "KES SEN SESİNİ! SANA DA SIRA GELECEK!" Yüzünü buruşturarak silaha baktı. "İNDİR ONU DA GEÇİRİRİM KAFANA!"

 

Sonra tekrardan Azraya döndü, ortamda babası olduğu için biraz çekiniyordu ama sormadan edemeyecekti.

 

"Ben sana demedim mi evde kal diye? Niye beni dinlemiyorsun!"

 

Azra kaşlarını çatarak bir adım attı ona doğru.

"Ya asıl anlamayan sensin! Ben sana sen nereye ben oraya demedim mi? Öyle iki iltifat ettin diye beni atlatabileceğini mi sandın? Aman okyanusmuş gözlerim aman baktıkça bakıyormuş... Bu sözlerle beni atlatamazsın Pars efendi! Ayrıca gayette tehlikeli bir yere gelmişsin hale bak Akro sana silah doğrultuyo! Hani tehlikesiz yerdi gittiğin yer? NİYE YALAN SÖYLÜYORSUN!"

Akrep şeytani bir şekilde kıkırdadı.

"Doktor şimdi boş boşuna kızma Parsa ya... Onun da haberi yoktu benim geleceğimden." dedi Akrep ukalaca. "Davetsiz misafir oldum ben."

 

Azra anlamsızca Akrebe baktı. "Ne diyorsun be sen?"

 

Pars derin nefesler almaya çalışarak sakin kalmaya çalışıyordu ama çok kötü sıkışmışlardı. Mehmet amire çaresizce baktı. O da Parsa aynı şekilde baktı.

 

"Şimdi bu amir... adınız neydi beyfendi bu arada?"

 

Mehmet gözlerini devirdi.

 

"Pardon Mehmetti değil mi? Ben de sizi bulmak istiyordum tanışmak için. Sağolsun Parsın Yılana attığı mesaj yardımcı oldu."

"Akrep..."

 

"Ya senden de çok özür dilerim Yılan hanım hani arkamdan bıçakladığını çözmüş oldum."

 

 

Yılan ağlayarak Akrebe yaklaşmak istedi ama Akrep elini kaldırdı. "Dur! Gelme şuan."

 

"NE YAPTIYSAM SENİN İÇİN YAPTIM! SEN ÖLME DİYE... SENİ KORUMAK İÇİN!"

 

 

"Korumak için? Beni? Nerede görülmüş birini korunmak için arkasından bıçaklandığı? Kızım ben en başından beri benim için benim yanımdasın sanıyordum meğerse sen Parsa çalışıyormuşsun! Beraber yaptığımız tüm planları hemen haber veriyor muydun yoksa vicdanın biraz olsun sızlıyordu da sızlaması geçince mi haber veriyordun? Tabi bunların hiç bir önemi yok. Sen benim duygularımı kullandın."

Yılanın gözlerinden yaşlar hızla akarken sesi titriyordu.

 

"Akrep lütfen dinle sadece..."

 

"Seni dinleyeceğim öyle mi? Neyi mesela? Duygularımı nasıl kullandığını mı? Ben her an sana olan aşkımı haykırırken benim arkamdan nasıl iş çevirdiğini mi? Senin dinlenecek bir şeyin yok. Çekil kenara."

Akrep, dolmuş hayal kırıklığı içinde olan gözlerini Yılandan çekip Mehmetle Parsa dikti. Yılan onun arkasında hüngür hüngür ağlarken tüm vücudu titriyordu. Dengesini kaybedecek gibi olduğunda Asya kolundan tuttu.

 

 

"Ya bana artık biri ne olduğunu anlatacak mı?" dedi Azra sinirle.

 

Pars onun sorusunu dinlemeyip Akrebe sinirle bir adım attı.

 

"Oğlum sen amirin adını nerden biliyorsun?"

Akrep dolan gözlerini kolunun tersiyle silerken sırıttı.

"Tı tı tı tı... Pars ya. Beni çok hafife alıyorsun. Bizim Yılanla aşk yuvamız olan o evimiz hemen dibindeydi ya karakol. Hani ceset buldunuz. Sonra yığdınız teröristleri polisleri falan... Ben her gün dizi yerine senin amirin karakolunu izledim. Oradan öğrendim."

 

Azra şok içinde Akrebin 'senin amir' diyişini dinledi.

 

Akrebin yüzü her ne kadar sırıtsa da aslında çok karmaşık duygular içindeydi. Bir yandan verdiği yeni kararın oluşturduğu heyecan, bir yandan düne kadar yakalamak istediği adam için yanında durduğunu sanan Yılanın ona olan ihaneti... Arkasından Yılanın ağlama seslerini duydukça kendini kaybediyordu. Silahı tutan eli titriyordu.

 

 

"Akrep... bak bizi dinlersen..." diye söze girdi Mehmet, ama Akrep kesti sözünü.

 

"Biliyorum amir beni de planınızın içine almak istiyorsunuz."

 

"Ne planı ya?" diye girdi hemen lafa Azra.

 

Pars Yılana gözucuyla baktı. "Anlattın mı sen?"

 

Akrep dalga geçti.

 

"Ya Pars ne malsın be. Bana düzgünce anlatsaydı şuan neden ağlıyor olsun? Ben burada edebiyat yapıyorum beni arkamdan bıçakladın diye o korumak için falan diyo bilseydim neden böyle bir muhabbet geçsin? Bak doktor diyorum sana ayrıl bundan hastalığı beynini ele geçirmiş harbiden."

 

Yılan kısık sesiyle konuştu. "Sen aradığında duştaydım... Telefonu görmüş..."

 

Pars ellerini yüzüne koyup sinirle elini saçından geçirdi.

 

"Ne oldu Parsçım? Aaa doğru... Planını bozdum..." dedi Akrep Asyaya tutunarak ayakta duran Yılana.

 

"Yılana olan duygularımı kullanıp beni yanına çekecektin değil mi?"

 

"Akrep lütfen iki dakika dinle yalvarıyorum..."

 

Akrep gözleri yaşlarla dolan Yılanın yalvarışlarını karşısında ağlamaya başladı ama yine Mehmetle Parsa döndü.

 

"Bak Yılanın üstüne gitme." dedi Pars. "O gerçekten ne yaptıysa seni korumak için yaptı. Ölme diye."

 

Akrep bir an duraksadı. Göz ucuyla Yılana baktı.

 

"Valla amacı neydi bilmiyorum Ama biliyor musunuz? İşe yaradı..."

 

Pars ve Mehmet kaşlarını çatarak ona baktı. Dikkatlerini ona vermişlerdi.

 

"Ne öyle anlamamış gibi bakıyorsunuz lan? Planınız diyom işe yaradı. Benim fikirlerim evrim geçirdi."1

Pars ile Mehmet anlamamışlardı, önce birbirlerine baktılar sonra Akrebe.

"Ne demek şimdi bu?"

 

"Yıllardır çok kötü şeyler yapıyoruz. Can aldık, canları parçaladık pis şeyler sattık kadınlara zarar verdik aileleri böldük ne bileyim anlattırma şimdi yaptıklarımızı." Sesi titriyordu. "Az b*klar yemedik yani." Sonra Yılanı tutan Asyaya baktı. "Ha bu kadın gibi çok kişiyi kaçırdım. Çok kişiyi öldürdüm. Abi insanların acı çekmesinden zevk aldım. Ne deniyo buna mazoişt mi satanist mi ne halt deniyorsa işte... Psikopatız işte örgütün tamamı olarak."2

 

 

"Akrep... senin ateşin falan mı var?"

 

"Pars dalga geçme oğlum yırtacam şimdi ağzını. Içimden geçenleri diyorum ya." Sonra Yılana döndü. "Aşkım... beni gerçeklerle yüzleştirdi." Sonra zorla yutkundu. "Tüm gerçekleri gördüm de aşkımın yalan olduğunu göremedim."

 

 

"Yalan değil... h.. iç biri yalan değildi...Ya ne yaptıysam yalan olmayan aşkım için yaptım. Seni korumak için. Ne istiyordun ya saçma bir amacın hedefinde ya polisler ya teröristler seni öldürecekti. Seni korumanın tek yolu polislerle işbirliği yapmaktı Akrep. Senin için yaptım. Aşkımız için..." dedi Yılan hıçkırıklar arasında.

Akrep duraksayıp Yılana baktı. Bakmaya kıyamadığı gözlerinden akan yaşlar kalbini deliyordu sanki.. Gerçekten onu korumak için miydi her şey? Birini korumak için arkasından bıçaklanır mıydı?

Akrep düşüncelerinden sıyrıldı.

 

"Doğru saçma bir amaçtı. Ben de diyorum ki planınız tuttu. Yılan bana Bukalemun şerefsizini anlattı. Ona neler yaptığını. O zaman dank etmeye başladı bazı şeyler. Sonra aramızda çok Yılan gibileri olduğunu fark ettim. Kartal geldi aklıma mesela. Zorla aramıza kattığımız... Çocuktu ya o daha. Ailesini öldürmüşler sonra da zorla kampa getirmişler. Her gece ağlardı. Düşündükte yaptıklarımızı, içim sızladı. Kendimi öldürmek istedim."

 

Konuşurken elindeki silahı yere attı ve sırtını duvara yasladı.

 

"Nelere neden olduk diye." Ellerine bakarken gözlerinden yaşlar döküldü." Masum insan kanlarıyla dolu ellerimi kesip kendimi öldürmek istedim. Ama bunun bir faydası olmayacağını anladım. Sonra Parsın amirini bulmaya karar verdim."

 

Azra beyni karman çorman olmuş bir şekilde etrafta olanları öylece dinliyordu. Hiç bir şey anlamıyordu.

 

"Sağolsun Yılan yardımcı oldu." Dedi ona bakarken.

 

 

Mehmet sevinçle Akrebin yanına yaklaştı.

"Bize yardım edeceksin yani?"

 

"Edeceğim beyfendi. " dedi gözlerini silerken. Pars 32 diş sırıtarak Akrebe yaklaştı ve kollarını boynuna doladı.1

 

"Lan Pars napıyon lan?"

 

"Sonunda kıskaçlı beynin akıllı bir karar verdi la. Aferin sana."

 

Akrep de sırıttı ve o da ona sarıldı. Onları uzaktan izleyen Karınca yanlarına koştu ve ikisine de sarıldı.

 

"Oğlum böyle sarılıyoz da" dedi. "Az mı beni öldürmeye çalıştınız lan!"

 

"Yani... şimdi o şöyle..."

 

"Ulan biliyom biliyom hakettim. Senin de dediğin gibi platonik olmuştum takmıştım kafayı sana. Ama bana hain demen çok koydu be herif."1

 

"Artık hakiki bir hain oldun ama."

 

Akrep sırıttı. "Oldum dime? Kendi rızamla."

 

Karınca da kafasına hafifçe vurdu. "Oldun la."

 

Mehmet Akrebin yanına gelip elini omzuna koydu.

 

"Vatanın uğruna canımı feda etmeye bile razı mısın?"

 

"Vatanım..." Akrep gülümsedi. "Askerler hep böyle söylerlerdi, anlamazdım. Neymiş vatan derdim. Şimdi anlıyorum kutsallığını..." Dik durdu ve üzerini başını düzeltti. "Hazırım, vatanım için vatanımı tehlikeye atan ve atacak her türlü şerefsizi ortadan kaldırmak için canımı feda etmeye hazırım."1

 

Pars ile Karıncanın gözlerinden yaşlar geldi. Yılların cani acımasız duygusuz ruhsuz Akrebi vatan aşkıyla dolmuştu, bunları dile getiriyordu. Akrepten bunları duymak çölde su bulmak kadar zor bir şeydi. Çok gururlanmışlardı onunla ve duygulanmışlardı.

 

"Aslanım benim." dedi Mehmet de Akrebe sarılırken.

 

 

"Yalnız beyefendi... ben kedigillerden değilim ben sokangillerdenim."

 

Mehmet Pars Akrep ve Karınca kıkırdarken Azra sinirden gözleri kızarmış bir şekilde onlara yaklaştı.

 

"Allah muhabbetinizi artırsın."

 

"Sağol kızım."

 

"Sağol Azra."

 

"Sağol doktor."

 

"Sağol bacım."

 

 

Azra hepsinin kendisine sırayla sağol demesini dinledikten sonra sakinleşmek için derin bir nefes almaya çalıştı ama... yok işe yaramıyordu. Sinirden dördünün de kafasını birbirine çarpası vardı. Ellerini saçlarına yapıştırdı ve sinirden çığlık attı.

 

"LAN RUH HASTALARI! NE HALT DÖNÜYOR ULAN BURADA! ANLATACAK MISINIZ ARTIK! KAFAM ÇORBA OLDU BÖYLE MAL MAL KONUŞMAYA DEVAM EDECEK VE BENİM SORULARIMA CEVAP VERMEYECEKSENİZ HEPİNİZİN KAFASINI YUMURTA GİBİ BİRBİRİNİZE ÇARPIP ÇIKAN BEYİNLERİNİZDEN ÇORBA YAPACAĞIM ŞİMDİ!"1

 

Hepsi irkilerek onun izlediler ve korku dolu gözlerle önce ona sonra birbirlerine baktılar. Ellerini onlara uzatan Azranın gözlerinden çıkan ateşi görünce Akrep bir adım geri giderken Mehmet sakin bir şekilde ona yaklaştı ve elini omzuna koydu.

 

"Kızım... Anlatacağım ben sana gel oturalım bi."1

Azra onun tersine delirmiş durumdaydı.

"OTURMUYORUM BEN HİÇ BİR YERE BABA! DELİRTMEYİN BENİ! KAFAM ACIDI LAN BURADA OLAYLARI ANLAYACAĞIM DİYE! AKREP PARSIN AMİRİ DİYOR SENİN İÇİN SEN NASIL ONUN AMİRİ OLABİLİRSİN? YILAN ÖZÜR DİLİYO AKREPTEN AKREP ARKAMDAN BIÇAKLADIN BENİ DİYOR NE DÖNÜYOR BURADA!"

Azra sinir içinde bağırırken Pars onu sakinleştirmeye çalıştı.

 

"Azra bi otur anlatacağız hadi."1

 

"YA PARS OTURMAYACAĞIM DİYORUM NE TAKTINIZ OTURMAYA YA! ANLATIN HEMEN!"

 

"Kızım bak çok sinirlendin gerildin ondan diyoruz bir otur sakinleş anlatalım."

 

Azra ellerini yanaklarına koyup telaşla onlara baktı. "Ne anlatacaksınız bu kadar sakinleşmem gereken? Neler döndürdünüz benim haberim olmadan ya? Neler döndü arkamdan?"

 

"Bak doktorun bu halini en iyi ben anlarım şuanda." diye aradan girdi Akrep. Ama ondan korkutuğu için Pars ile Mehmetin arkasında duruyordu.

 

"YA ANLATIN ARTIK DELİRECEĞİM ŞİMDİ! BEYNİM DURDU! SABAHTAN BERİ BUMERANG GİBİ BİR BABAMA BİR PARSA BİR AKREBE BİR YILANA BAKIYORUM ANLAMAK İÇİN OLAYLARI. AKREP YILANA BENİ NASIL ARKAMDAN BIÇAKLARSIN DİYO BABAM İÇİN PARSIN AMİRİ DİYO NE DEMEK BUNLAR? BABA SEN NASIL PARSIN AMİRİ OLABİLİRSİN? PARS BİR TERÖRİST! TAMAM DİĞERLERİ GİBİ DEĞİL AMA TERÖRİST! SEN POLİSSİN SEN... SEN... NASIL..."

Uzun zamandır sessizce duran ama en az Azra kadar kafası karışık olan Asya da konuştu. "Ablam haklı. Biri anlatsın artık neler olduğunu."

 

Akrep Azradan ne kadar korksa da Pars ile Mehmetin önüne geçti ve konuşmaya başladı.

 

"Valla doktor senden acayip tırsıyorum ama bunlar anlatana kadar belli sen kafayı yiyeceksin ben sana doğrudan anlatayım her şeyi dümdüz."1

Pars Akrebin kolunu tutarak onu dürttü. "Oğlum napıyon kessene sesini!"

 

Akrep kolunu çekti Parstan.

 

"Valla kesemem Pars efendi. Siz şimdi aman otur aman sakin ol diye diye bu kadın kafadan gider." Akrep derin bir nefes alıp Azraya bakarak hızla konuşmaya başladı.

 

"Şimdi doktor, bu Pars örgüte sızmış gizli görevdeki bir asker. Aha şu fil Karınca da onun yardımcısı o da gizli görevde de..." Akrep Karıncaya sorgulayarak baktı. " sen nesin ben seni bilmiyom?"

 

Karınca çekinerek Asyaya baktı. "Ben... polisim." dedi kısık bir sesle.

Asya şok içinde yeşil gözlerini açarken gözünden damla damla yaşlar aktı.

Akrep ise gayet normal bir şey anlatıyormuş gibi konuşmaya devam etti.

"He işte o da polismiş. Bu Parsı ben soktum örgüte ama o gizli görevdeki askermiş işte her neyse sonra bu beyfendi baban Mehmet amir seni böcekten korumak için seni Parsa kaçırttırdı çünkü Bukalemun Böceği görevlendirdi seni öldürmesi için. Eee biliyon Böcek de polis ve sanırım Mehmet amirin karakolunda sen ona çok yakınsın seni anca Pars koruyabilir diye Parsa kaçırttırdı seni. Karakolun çevresinde dolaşsaydın seni direkt yok ederdi Böcek yani çok kolaydı seni öldürmesi bu yüzden bu plan çok akıllıcaydı mehmet beyefendi çok zekisiniz..."1

 

 

Azra olduğu yerde dona kalmış vücudu kaskatı kesilmişti. Pars Azranın yanına yaklaşıp elini yanağına koyup hafifçe vurdu. "Azra iyi misin?"

 

Azra zorla başını salladı. Öyle donakalmıştı ki gözyaşları bile akamıyordu. "D..e..vam e...t..."

 

 

"Akrep devam etme kes şu sesini bak... İyi günler göremeden keseceğim şimdi o dilini.." Dedi Pars dişlerinin arasından.

 

"Hayır, et. Devam et." Diye üsteledi Azra. Akrep Parstan tırsmıştı. "Yani ben de ki bilgiler bu kadar aslında. Devamını onlar anlatsın. "

 

Pars Azranın belinden tutup yere oturttu.

 

"Şoka girdi girecek şimdi kız ya mal gibi konuşuyorsun Akrep!"

 

Azra eliyle Parsın ceketini tuttu.

"Doğru mu... hepsi?"

 

Pars mahçup bir şekilde onun gözlerine baktı. "Doğru güzelim doğru."

"Sen asker misin..."

Pars gülümseyerek başını salladı.

"Gizli görevdeki bir askerim... Bu iğrenç örgütü yıkabilmek için... Aralarına sızdım."

Azra ağlamaya başladı. En başından beri annesinin katilleriyle bir tuttuğu adam asker çıkmıştı...

Pars onun başını kendi göğsüne yaslayıp sarıldı. Azra Parsın göğsüne yaslıyken dolu gözlerle babasına baktı. "Bukalemun... beni neden öldürmek istiyor?"

 

Mehmet de Azranın yanına yere oturdu.

 

"Hatırlıyor musun?" dedi Mehmet. "Annenin... son görevini..." dedi gözleri dolarken.

 

"Hatırlıyorum..."

 

"Bukalemun denen örgüt başındaki şerefsiz... Annene aşık olmuştu. Annen onunla evlenmek üzereyken... tabi ki yalandan... biz bastık evi. Hepsini yakaladık ama Bukalemun kaçtı. Bukalemun sonradan annenin ajan olduğunu ve bir ailesi olduğunu öğrenince delirmiş intikam almak istedi benden... seni öldürerek."

Azra kızarmış gözlerinden akan yaşları serbest bırakırken sesi titreyerek sordu.

"Öldürecek olan da... sevgilim olan Serkan mıydı?"

 

Mehmet kızının gözlerinden akan yaşları silmeye çalıştı. "Evet." Zorla konuşmaya devam etti. "Onu bizim aramıza ajan olarak koydu ve senin yanına yaklaştırıp... senin gönlünü kazanıp seni terk edecekti. Sen terk edilme acısı çekerken seni öldürecekti ve beni cezalandıracaktı..."

Azra sinirle dişlerinin arasından konuşurken elini yumruk yaptı.

"Şerefsiz pislik. Ben annemden sonra beni ayakta tutan o diye ona bağlanırken o ne şerefsizlikler peşindeymiş..."

 

Azra ağlarken Yılan yavaşça yanlarına yürüyerek geldi. Onlara tedirgince baktı.

 

"Anlattığınız kadın... adı Zehra mıydı?" Sesi titriyordu.

Mehmet, Yılanın Songülü nereden tanıdığını anlamayarak ona baktı. Sorusunu cevaplarken şüpheli görünüyordu. Nereden tanıyordu ki Songülü?

"Kod adı olarak vermiştik... evet."

 

Yılan ağlarken bacakları titrediği için yere yanlarına çöktü ve Azraya baktı. "O kadar çok benziyorsun ki annene... O da senin gibi cesur gözü kara dediğim dedik biriydi. Beni kaç kere babamın dayaklarından kurtardı biliyor musun?"

 

 

Yılan Azranın ellerini sıkıca tutarken herkesin gözlerinden ip gibi gözyaşı akıyordu. Azra şaşkınlıkla Yılana baktı. Sesi, dudakları vücudu titriyordu. Hayatının gerçeklerini öğrendiği gündü bugün...

 

 

"Sen... annemi tanıyor musun?"

Yılan gülümsedi.

"Tanımaz mıyım? Annen... annen bana da annelik yaptı. Bizimle olduğu her anında beni korudu bana destek oldu beni mutlu etti. O ölünce ben mahvoldum. Babam olacak bukalemun iki annemi de öldürdü benim."

 

Azra ile Yılan sıkıca birbirlerine sarıldı. Eskiden birbirlerinden o kadar nefret ederlerken haberleri yoktu aslında birbirlerinin kız kardeşi olduklarının...

 

"Annen... şehit olunca Parsı soktum kampa." diye mırıldandı Mehmet gözlerini silerken.

 

"Amirim..." dedi Pars fısıldayarak. "Serkanın asıl gerçek yüzünü ona anlatmalıyız."

 

Azra korkarak gözlerini dikti Parsa. "Başka ne yaptı o şerefsiz? Daha ne yaptı? Daha ne yapmış olabilir?"

 

Mehmet gözlerini yere dikti. Hıçkırıkları artmıştı. Sesi titriyordu. Hıçkırıkları arasında zorla konuştu.

"Serkan... annenin katili..."2

Bölüm sonu...

 

Bölüm : 06.02.2025 17:25 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...