
İyi okumalar...
Pars heyecanla arabaya binmeden önce Karıncaya sarılırken kulağına fısıldadı. "Azra sana emanet."
Karınca ağlamamak için dudağını ısırırken Pars arabaya bindi, siyah arabanın kapısı yavaşça kapandı. Ve uzaklaşmaya başladı.
Karınca uzaklaşan arabaya bakarken gözünden akan gözyaşları sildi.
"Allaha emanet ol abim."
"Pars, Akrebi yakalama ödülü olarak Bukalemunla tanışacaksın."
"Evet, biraz gergin hissetmiyor değilim."
"Yok gerilmene gerek yok. Bukalemun seninle tanışmak için çok sabırsızlanıyor."
Akrep sinirli gözlerle Böceğe bakıyordu. Onu bir kaşık suda boğmak istiyordu. Böcek onun ateş saçan bakışlarını fark etti.
"Ne o Akrep, sonun nasıl olacak diye mi merak ediyorsun?"
Akrep ukalaca sırıttı.
"Tam tersine senin sonun nasıl olacak diye merak ediyorum. Umarım görürüm."
Böcek kıkırdadı şeytani bir şekilde.
"Boşuna umma. Göremeyeceksin. Önünde en fazla 5 saat yaşayacak bir ömrün kaldı. Bence kalan ömrünü iyi değerlendirmeye bak."
Akrep dişlerinin arasından ona tıslayarak yaklaşmak isteyince Pars kolundan tutup koltuğa geri oturttu.
"Sahi bir şey soracağım..." dedi Böcek şüpheli bir ses tonuyla. "Seni kim soktu bizim örgüte? Mehmet mi?"
Pars Böceğin Mehmetin ismini vermesiyle zorla yutkunmaya çalıştı. Akrep ise sırıttı ama sessiz kaldı.
"Biliyorum ben cevabı merak etme. Daha önceki ajanı da sokan kişi."
Bir kaç saatlik yoldan sonra Böcek "Hazır mısın Pars? Bukalemunun evine yaklaştık." Dedi.
Pars yalandan gülümsedi.
Içten içe o kadar heyecanlıydı ki... Yıllardır hedeflediği şeye sonunda ulaşmıştı. Pis teröristlerle dolu, kokuşmuş, acı, rezalet ve işkence dolu kamptan çıkıp asıl hedefi olan Bukalemunun yanına gidiyordu. Örgütün başındaki kişinin yanına sızıp onu kıskıvrak yakalayacaktı ve adalete teslim edecekti. Azranın annesi ve onun gibi şehitlerin kanı yerde kalmayacaktı. Böcek... Böceği ise önce kendi bir güzel benzetecekti. Azraya yaptığı ihaneti ona çektirip sonra adalete teslim edecekti. Tabi Azradan ona vakit kalırsa... Pars Böceği nasıl dövdüğünü hayal ederken yüzünde pis bir sırıtış meydana geldi.
"Geldik." dediğinde Böcek, Pars düşüncelerinden sıyrıldı ve Akrebin koluna girip "in aşağıya." Dedi.
Akrep kolunu çekiştiren Parsa karşı, Böcek inansın diye, kolunu çekmek istedi ama Pars, izin vermedi.
"Rahat dur! Ölmeden önce benzetmeyeyim seni!" Diye uyardı Pars. ,tabi ki rol icabı,
"Yürü hadi seni bekleyen bir Bukalemun var."
"Dikkat etsin o Bukalemun söyle. Onu kıskaçlarımla parçalara böleceğim böyle kıtır... kıtır..." Bir yandan da dişleriyle çiğneme hareketi yapıyordu.
"Ölmek üzere olan bir adam için çok cesaretlisin Akrep. Bence kendini çok yorma. Can çekişirken güce ihtiyacın olacak."
Pars yıllardır sır gibi saklanan hiç bir karakol ve emniyetin bulamadığı eve baktı. Gerçekten şehrin dışında ve bir ormanın içinde küçük bir kulübeydi. Bu ormanlığın içinde böyle küçük bir kulübenin bulunması gerçekten zordu. Etrafta bir sürü koruma vardı.
Emniyet Parsı kolyesine yerleştirdikleri bir takip cihazından takip ediyorlardı. Bu takip cihazı sayesinde ihtiyacı olduğu an emniyete bir uyarı gönderecek ve derhal bulunduğu konuma polisler ve askerler yığılacaktı.
Mehmet Parsın durduğu konuma hemen bir kaç sivil polis yollamıştı, Akrebi almaları için.
"Akrep." diye kulağına fısıldadı Pars. "İçeride seni ben öldürmek istediğimi söyleyeceğim ve yanımda kimsenin kalmamasını sağlayacağım. Sonra nabız zayıflatıcıyı vereceğim ve seni gömmek için çıkardığımda polisler seni götürecek tamam mı?"
Akrep pufladı.
"Oğlum anladık bin kere söyledin. Tamam benim için endişeleniyorsun da bebik değiliz yani koruruz kendimizi."
"Ne endişelencem lan senin için? Yılan beni gebertir sana bir şey olursa."
Akrep onun gözlerinden akan endişeyi görünce kıkırdadı.
"He Pars he. Endişelenmiyon he."
"Böcek Bey." dedi Pars. "Dışarıya bir çukur hazırlatalım isterseniz. Leşten hemen kurtuluruz."
Böcek sırıtarak Akrebe baktı. "Iyi fikir."
Sonra etraftaki adamlara emir verdi.
Ağaçlarla çevrili uzun bir yoldan yürüdükten sonra kulübenin kapısının önüne geldiler. Korumalar kapıyı açtılar ve dışarıdan küçük görünen ama içerisi gayet büyük olan kulübenin içine girdiler. Kulübe normal ahşap küçük bir kulübe gibi görünüyordu, ta ki Böcek yerdeki bir kalası kapı olarak açana kadar...
"Yeraltı dünyasına hoşgeldiniz." Dedi Böcek sırıtarak ve kapıdan aşağı indi. Pars ile Akrep şaşkınca birbirlerine baktılar. Bu küçük kulübeden böyle bir şey beklemiyorlardı. Sonra Pars da Akrebin önce inmesine izin verdi sonra kendi indi.
Gerçekten de yer altı dünyasıydı. Buradan daha da aşağılara inen odalar ve ofisler vardı. Ve her bir katta örgütün en önemli düzeyde görevliler görevlerini yapıyorlardı. Burası her katında örgütün işlerini yapan kişilerden oluşan bir terör şirketi olmuştu resmen.
Pars etrafına şok olmuş bir şekilde bakarken 3 kat daha yerin aşağısına indiler. En sonunda büyük bir oda kapısının önüne geldiler.
Böcek kapıyı çalarken Parsı heyecan basmıştı.
Yıllardır hedeflediği, bunun için nelere katlandığı amacına ulaşmıştı. Bukalemun denen elebaşı bir kaç adım ötesindeydi.
İçeriden tok bir ses geldi. "Gelin."
Böcek kapıyı açarken eli ayağı birbirine dolanmıştı Parsın. Akrep fısıldadı. "Sakin ol."
İçeri de büyük bir çalışma masası ve koltuğunda bir adam vardı.
"Hoşgeldin Pars." dedi gözlerini Parsa dikerken.
Pars saygıyla(!) Önünde eğildi.
"Bu şerefi bana nasip ettiğiniz için teşekkür ederim."
Bukalemun ayağa kalktı ve Akrebe gözlerini dikerek konuştu.
"Asıl seninle tanışmam benim için bir şeref. İçimizdeki ajanı bulup bana getirdin. Aferin sana."
Akrep pis pis sırıtarak Bukalemuna baktı.
"Hello, Bokalemun."
Bukalemun duyduğu ile sertçe ona baktı, gözlerinden ateş saçıyordu.
"Ne dedin lan sen bana?"
"Ne dedin harbiden Akrep ağzını topla." dedi Pars onu dürterek. Kaşınıyordu.
Akrep anlamamış gibi yapıp onlara baktı.
"Ne dedim ya. Adın değil mi?"
Bukalemun dişlerinin arasından konuştu.
"O ile değil."
"Amaan seninki o ile olsun sana daha çok yakıştı."
"Bana baksana sen..." dedi Bukalemun ona yaklaşarak. "Bir kaç dakika sonra ölecek biri için çok konuşuyorsun."
"Ya biraz çenem açılıyor haklısın. Özellikle senin gibi p*ç o*opsu çocuklarının karşısında. Senin gibi vicdansız kişilerin karşısında. Harbi ya çok merak ettiğim bir soru var. Hadi canisin acımasızsın anlamıyorum da anlıyorum gibi yapayım... İnsan kızının annesini nasıl öldürür lan?"
Akrep birden sesini yükseltmeye başladı. "Kızının annesinin katili olmak nasıl bir duygu?KONUŞ!"
Akrep ayağıyla Bukalemuna tekme atmaya çalışırken Böcek Akrebin yüzüne sert bir yumruk attı.
Akrep dengesini kaybedip sendeledi.
"Pars, götür şunu gebert." dedi Böcek elindeki kanı üzerine silerken.
Pars Akrebin koluna girip sürüklemeye başladı ama Akrep bağırmaya devam ediyordu.
"Ulan! Hepinize sıra gelecek! Hepinizi o deliğe tıkacağız! O kadar insanın masum canın kanı yerde kalmayacak! Bekleyin o günü lan bekleyin! BEKLEYİN!"
Pars Akrebi sürükleyerek kulübenin en üst katına çıktılar. Pars sinirle Akrebe baktı.
"Oğlum sen napıyon?"
"Lan kendime hakim olamadım karşımda öyle görünce iki kancığı."
Pars ya sabır çekip kimsenin olmadığı normal bir kulübe gibi görünen odada cebinden nabız zayıflatıcıyı çıkardı. Ve bir kırmızı boya.
"Lan boya ne alaka?"
"Kan işte."
Akrep kıkırdadı.
"Gömleğini kurşun parçalamış gibi yırt bakayım"
Akrep gömleğinde küçük parçalar açarken Pars da iğneyi hazırladı ve Akrebin koluna vurdu.
"Evett, hazırız herhalde." dedi Pars. Akrebin ayrılık vakti geldiği için içi burkuldu.
"Bana bak, ne zaman dönebileceksin sen?"
Pars etrafına baktı, ne kadar saçma bir ortamda olduğunu ilk baştan itibaren anlamıştı. Sonra omuz silkti.
"Bilmiyorum."
"Oğlum dikkat et kendine bak." dedi Akrep sesi titrerken.
"Lan ne oldu endişelendin mi benim için?"
"He Pars endişelendim. Platoniğim oğlum sana niye anlamıyon?"
Pars gözleri dolarken sırıttı ve birbirlerine sarıldılar.
"Her şey için sağol Akrep. Sen olmasaydın hiç bir şey yapamazdım."
"Vatanımız için."
Pars, ellerini onun omuzlarına koyup sıktı.
"Vatanımız için."
Birbirlerine yaşlı gözlerle baktılar bir kaç saniye. Sonra Akrep birden hafifçe sallandı. Dengesini kaybediyor gibiydi.
"İlaç. İlaç etki ediyor herhalde..."
"Yat yere hadi yat yere."
Akrep vurulmuş gibi bir kolunu başının üzerine diğer kolunu karnına koyup bacaklarını da iki yana açıp yere uzandı.
"Oldu mu lan?"
"Oldu oldu."
Pars kırmızı, kan görüntüsünü verecek boyayı gömleğinin yırtık kısımlarınna döktü.
"Oğlum la bi fotoğrafımı mı çeksen? Hatıra kalsın."
"Akrep zevzeklik yapma şimdi."
Silahı alıp " Allaha emanet ol kardeş." dedi. Akrep de "Seni bekliyor olacağız." dedi. Sonra Pars silahı bir kere ateşledi Akrebe isabet ettirmeden.
Kapıyı açıp adamlara seslendi.
"Gelin alın şu adamı. Az önce kazdığınız mezara koyun."
Adamlar hızla geldi ve ilacın etkisiyle uykuya dalan Akrebi taşıyıp evin biraz uzağına kazdıkları çukura koydular. Üzerine biraz toprak attılar.
"Tamam yeterli." dedi Pars. "Hayvanlar yer leşten kurtuluruz."
Adamlar kazma kürekleri yere attılar.
"Pars Bey. Aramızdaki haini bulduğunuz için teşekkür ederiz. Bizi büyük bir beladan kurtardınız."
"Tamam tamam." dedi Pars konuşan görevliyi dinlememek için. "Hadi gidin işinize."
Adamlar görevlerine dönerken Pars kolyesine dokunup emniyete haber gönderdi.
Mehmet hemen bir ekibi yönlendirdi.
Pars da kulübeye girip yeraltına açılan kapıdan içeri girdi ve tekrar 3 kat inip kapıyı tıklattı.
"Gel Pars."
"Hallettin mi?"
"Evet. Artık Akrep diye biri yok."
İkisi de sırıttılar. Bukalemun yanına gelip elini omzuna koydu.
"Aferin. Büyük bir ödülü hak ettin. Ben bu ajanlardan bıktım artık. Daha önce de bir kadın... dibime kadar gelmişti. Polismiş."
Pars sinirden elini yumruk yaptı. Azranın annesinden bahsediyordu.
"Kadını öğrendiğim anda öldürttüm Böceğe. Ama canımı çok yaktı. Güvenmiştim çünkü ona... Ve sevmiştim... Meğer kadın evliymiş biliyor musun?"
'Ulan...seni o demir parmaklıkların arkasına koyduğum günü heyecanla bekliyorum acımasız pislik' diye geçirdi içinden. Sakin kalmaya çalışıyordu.
"O kadın tüm bilgileri emniyete götürmüştü. Ama sen Akrep işini halletmeden sen hallettin onun işini. Bu benim için çok önemli. O yüzden seninle tanışmak istedim."
Pars gülümseyerek başını eğidi. "Benim için bir şeref."
"Artık benim yardımcım olacaksın."
Böcek bir anda Bukalemuna baktı. Bu Parsın Böceğin yerine geçtiği anlamına geliyordu.
"Ben...?" Dedi Böcek tedirginlikle.
"Sen karakolda duracaksın. Buraya ikidebir gelip dikkat çekme artık. Hep orada kal."
Pars şeytani bir gülümseme yaptı. Artık örgütün en önemli 2. Adamı bir askerdi...
Böcek pabucu dama atıldığı için sinirlenmişti ama bir şey diyemedi. Onun sinirlendiğini gören Pars çok zevk almıştı.
"Tüm önemli görevlerimi sen yapacaksın. Beni korumak başta olmak üzere örgütün olmazsa olmaz tüm görevlerini sana vereceğim."
"Elimden geldiğince en iyisini yapacağıma emin olabilirsiniz."
"Aferin." Bukalemun Böceğe döndü. "Sen son kez kamplara git, senin yerine Parsın geçtiğini söyle." Bukalemun Parsa döndü. "Senin yerine kim geçsin?"
"Kamptaki herkes iyi, görevini hakkıyla yapabilirler. Ama sağ kolum olan Karınca işin işleyişini biliyor. Bence o olmalı."
"Iyi. Böcek, Karıncanın 3. Kişi olduğunu da söyle, sonra bir daha kamplara uğrama. Hep karakolda olup Mehmeti izleyeceksin."
Böcek resmen kovulmuştu. Sinirden yüzü kızardı. Kısa bir iyi günler dileyip odadan çıktı.
Pars bu şekilde Bukalemunla her an dip dibe olacaktı. Parsa kulübe altındaki yer altı dünyasında bir oda ayarladılar. Yeni odası kamptakine göre daha modern ve yeni eşyalarla doluydu. Odasındaki yatağa uzanırken ceketindeki resmi çıkarıp Azrailine baktı.
"Şimdiden çok özledim seni okyanus gözlüm."
Gece olmuştu. Polisler Parsın kolyesinde var olan takip cihazı sayesinde kulübeyi rahatça buldular ve mezarı bulup yeni ayılmakta olan Akrebi mezardan çıkardılar. Onu arabalarına bindirirken Akrep yarı baygın bir şekilde kulübeye bakıp mırıldandı.
"Allaha emanet ol kardeşim."
Bu sırada Azra, Asya ve Karınca kampa gelmişlerdi. Kamptaki teröristler Parstan övgüyle bahsediyorlardı.
"Parsıma bak be. Bukalemunla tanışacak."
"Bir şey diyeyim mi kesin orada kalır o."
Azra mağaraya ilerlerken o teröristin konuşmasını duyunca durup onu dinlemeye başladı.
"Kesin abi Bukalemunun zaafı bu ajan mevzusu o kadından dolayı."
"Hangi kadın?"
"Hani yıllar önce girmiş ya polis bir kadın ajan olarak..."
Azranın gözlerinden yaşlar aktı.
"Hee onu diyon. Evet ya. Bir de aşık olduğu söyleniyor. Kadına aşık olmuş ama meğerse kadın çocuklu evliymiş. Bu bunu bi öğrensin kadını bir öldürsün..."
Azra elini boynuna götürüp kesilen nefesiyle nefes almaya çalıştı.
"İşte şimdi bu Akrebi de bulunca Pars, salmaz bu adam artık onu. Yanında tutar."
Karınca Azranın fenalaştığını görünce teröristlere bağırdı.
"Ya oğlum napıyorsunuz geçsenize mağaranıza."
"Ne var be?"
"Yorgunuz uyuyacağız sizi mi dinleyeceğiz ya. Hadi geçin."
Teröristler söylenerek içeri geçerken Karınca Azranın kollarından tutup mağarasına götürdü.
Azra kendini yatağa atıp ağlamaya başlarken Asya ile Karıncanın da gözü dolmuştu.
"Onu da öğrenirse annem gibi öldürecek. Göremeyeceğim bir daha onu!"
Ertesi gün Böcek kampa Bukalemunun son defa onu görevlendirmesi dolayısıyla geldi.
"Buyrun Böcek Bey."
"Böcek Bey isterseniz gelin böyle oturun."
"İçecek bir şey yapalım mı?"
Tüm teröristler ona saygı gösterileri yaparken Böcek "gerek yok" diyordu her birine.
Azra gece boyu zaten uyuyamamıştı. Dışarıda sesleri duyunca hızla yataktan kalktı. O kalkınca Asya da korkarak uyandı ve ona baktı.
"Ne oldu abla?"
"Ne olacak? Annemin katili gelmiş... Şimdi onu öldürmez miyim ben!"
Azra Böceğin boğazına yapışma amacıyla dışarı çıkacakken Asya yataktan hemen kalkıp onu yakaladı.
"Abla hayır! Her şeyi mahvedersin yapma gözünü seveyim."
"Asya her şeyi mahveden o! Benim annemi alıp benden beni mahveden o! Çekil önümden."
"Abla yapma lütfen. Sakin olmamız gerekiyor. Haklısın ne dersen haklısın ama Böcek seni görürse her şey mahvolur. Hem senin canın tehlikeye girer hem Parsın... Yapma lütfen."
Azra, gerçekten Pars için tehlikeli olduğunu düşünüp sakinleşmeye çalıştı. Eğer Bukalemunun haldır haldır aradığı kadının aylardır Parsın yanında kaldığı öğrenilirse Parsı anlarlardı.
Azra sinirle yatağa oturdu.
"Bugün size bir haber vermek için geldim." dedi Böcek. Sonra ekledi. "Son kez."
Teröristler şaşkınca birbirlerine baktılar.
"Son kez mi?"
"Evet. Bundan sonra benim yerimi..." sinirle yutkundu. "Pars aldı."
Azra ile Asya dışarıya kulak kesildi.
"Bukalemun Bey benim artık sadece görev yaptığım yerde durmamı istediğini... örgütün...2. Adamının..." bir süre sustu. Sonra kısık bir ses tonuyla devam etti. "Pars olduğunu söyledi."
"Hahahayt! Parsım be! Biliyordum dedim size."
Teröristler Parsın bir üst mevkiye geçmelerine çok sevinirken Böcek yine sinirden kızarmıştı.
"3. Kişiyi de Pars seçti." Böcek kalabalık terörist grubunun içinde birini aradı ve görünce eliyle işaret etti.
"Karınca."
Karınca tabi ki de bu duruma şaşırmamıştı. Aynı şekilde diğer teröristlerde. Çünkü Karıncanın Parsın sağ kolu olduğunu biliyorlardı. Hepsi Karıncayı tebrik ettiler.
Böcek de onlarla vedalaşıp son görevini tamamlamak için diğer kamplara gitti.
Asya ile Azra tedirgince birbirlerine baktılar.
Gece olmuştu. Kızlar mağarada otururlarken kapı çaldı. Asya kalkıp hızla açtı.
"Aşkım..." Sıkıca sarıldı Karıncaya. Azra içi buruk halde onları izledi.
Karınca da Asyaya sarıldıktan sonra Azranın yanına oturdu.
"Bacım... Şimdi abim 2. Önemli kişi oldu ya. Hani arada Böcek gelirdi ya buraya bilgi vermeye. Normalde gelmesi yasak olmasına rağmen geldi çünkü ajan gizli kalması gerekiyor. Ama abim teröristlerden, yani onlar öyle biliyor. O yüzden gizli kalmasına gerek yok. Bukalemunun haberlerini emirlerini söylemek için kampa gelecektir illaki."
Azranın gözleri umutla açıldı. "Gerçekten mi?"
"Gerçekten bacım. O zaman görürüz onu."
Azra Pars gittiğinden beri ilk defa derin ve rahat bir nefes alabildi.
"Ama kısa süreli.... sonra geri döner..." Yutkundu zorla. "Bukalemunun yanına."
Azra hüzünlenince ikisi de sıkıca sarıldı ona.
"Allah koruyacak onu inşallah."
"İnşallah."
Kulübe görünümlü yer altı dünyasında Bukalemun, Parsı yanında tutup her şeyi ona anlatıp öğretiyordu. Tabi o eğittiği zannederken bu bilgilerin hepsi Pars için gerçekten bilgiydi. Hepsini zihnine kaydediyordu hepdi delildi...Gece olduğunda "Bugünlük bu kadar yeter." Dedi ve Bukalemunun odasına geçtiler.
"Akrebi yok ettikten sonra geriye iki işimiz kaldı."
Pars ona dikkat kesildi.
"İlki... hastalığın. Sana iyi bir doktor buldum. Bir de o seni muayene etsin istiyorum."
"Siz nasıl isterseniz."
"İkincisi ise..."
Arkasını dönüp camdan dışarı baktı. "Mehmetten alacağım intikam... Mehmetin kızını bulup bana getireceksin. Böcek beceremedi, belki sen becerirsin."
Pars gözlerini tedirginlik içinde açtı, zorla yutkundu nefes alıp verişi zorlaştı.
"T..a..mam..."
Azra ay ışığı altında zifiri karanlıkken mağarasından çıkıp hemen kendi mağarasının yanındaki Parsın mağarasına titrek ayakla gitti. Kapıyı titreyen elleriyle açtı. Sanki çalışma masasında Pars oturuyor gibiydi. Kulaklarında doktor diyişi yankılanınca gözlerinden yaşlar aktı. Odaya girip kapıyı kapattı ve onun yatağına ağlayarak oturdu. Parsın yastığını eline alıp kokusunu içine çekti yastığa sarılıp yatağa uzandı. Hıçkırarak ağlamaya devam ederken dua etti.
"Allahım koru lütfen onu... Ona bir şey olursa ben yaşayamam lütfen onu bana geri getir..."
Pars, Bukalemunu olabildiğince oyalayarak ona Azrayı getirmeyecekti. Artık oyalamak işe yaramazsa o zaman emniyete haber gönderecek ve baskın yapacaklardı.
Ama o zamana kadar tüm karakol ve emniyetler Bukalemunun kamplarına ardarda saldırılar yaparak onları güçsüzleştirecek ve Bukalemunun yine Azraya dikkatini vermesi engellenecekti.
Pars Bukalemunun odasından çıkıp kendisini odaya kapattı ve Azranın çizdiği resmi avcuna alıp kapının dibine çöktü.
"Allahım sen yardım et. Azrama ulaşamasınlar. Onu koru."
...
Bölüm sonu. Umarım beğenmişsinizdir. 💙
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 26.61k Okunma |
1.88k Oy |
0 Takip |
45 Bölümlü Kitap |