27. Bölüm

25.BÖLÜM

Cemre
cemreyldrm_

BİRAZ GEÇ GELDİ BÖLÜM ÖZÜR DİLERİM..

İYİ OKUMALAR ❤️


3 hafta sonra

"Çok güzel bir adım daha Simay hanım" zorla bir adım attım.

Çok zor adım atıyordum.

Fizik tedavi alıyordum hafta da bir doktor geliyor iki demirlerden tutunarak zorla yürüyordum.

Az çok ilerleme kat etmiştim.

Derin bir nefes aldım. Tekrardan sağ ayağımla bir adım atmaya çalışmıştım ki,

Doktor "yeter bence bu haftalık bu kadar, fazla kendini yorma" dedi.

Çaresizlikle omuzlarımı indi.

Ümitsiz bir vaka gibi kafamı iki yana salladım.

"Başarmayacağım sanırım"

Doktor oturmama yardım ederken " Hayır lütfen böyle düşünme, bak o kat ettik, yüzdük yüzdük kuyruğuna geldik."

En azından Doktorum iyi niyetli ve moral veriyordu.

Tebessümle "Teşekkürler, motivasyonunuz için"

Doktor Tebessümle kalkarak "haftaya daha iyi görmek istiyorum seni" dedi.

Bu dediği hoşuma gitmişti.

Tebessümle "Umarım" dedim.

Ayağa kalkarak çıkmadan önce

"İyi günler" dedi.

Tebessümle başımı aşağı yukarı salladım.

Çıktığında nefes almak için bahçeye çıktım.

Tabii ki tekerlekli sandalyemle, hava güneşliydi.

Gözlerimi kapatarak derin bir nefes aldım.

Her zaman güneşli havayı sevmişimdir.

Ama haftalardır aklımdan çıkmayan biri vardı.

Akın ve, Sıla ..

İkisi de aklıma gelince gözlerim doldu..

Akın hapisteydi. Tutuklanmıştı. Araf ise Akını çıkarmak için elinden ne geliyorsa yapıyordu.

Tabii bu süreçte bana da tavırlıydı.

Haklıydı, hem abisini hem de sevdiği kızı elinden almıştım resmen.

Dudaklarımdan bir hıçkırık kaçtı..

Kendimi çok savunmasız hissediyordum..

İlk defa bu kadar savunmasızdım..

Çaresiz, güçsüz..

Yanımda olan hareketlilikle gözümü açtım.

Araftı..

Yine bizim mesai başlıyordu.

Yan masadan bir, sandalye aldı.

Ters çevirerek oturdu.

Karşımda bembeyaz çitlere bakıyorduk ikimiz de sessizdik.

"Vicdanını sızlıyor di mi, ve ya özür dilerim var mı demeliyim? " diyerek konuştu.

Ona hüzün dolu bir şekilde baktım.

"O nasıl laf?" dedim.

Yapmacık bir şekilde güldü.

İğneleyici bir şekilde konuştu.

"İki sevdiğimi de elimden alınca o yüzden sordum."

Bu dediğine sinirlediğim için "Senin sevdiğin de benim düşmanım mı?"

Bana kafa tutarak "Öyle gözüküyor" dedi.

O an içimden bir şey koptuğunu hissettim.

Kafamı iki yana salladım. "Sen sinirinden ne dediğini bilmiyorsun, salona gidiyorum ben" dedim.

Çünkü biraz daha, kalsam kalbini kıracaktım.

Tekerlekli sandalyemin tekerleğinden tutunarak arkamı dönmüş giderken

Arkamdan Arafın dedikleriyle çivi gibi çakılı kaldım.

"Kaç tabii kaç, baban da yıllar önce senden böyle kaçmıştı di mi!!?"

Bir süre dediklerini idrak ettiğim de kafamı ağır ağır Arafa doğru çevirdim.

Oturduğu sandalyeden ayağa kalkmış

Bana kinli bir şeklide bakıyordu.

Titreyen dudaklarımla konuştum.

"Haklısın.. Ama ben de biliyorum senin kırmızı çizginin Annen olduğunu, ama ben senin annenle vurmuyorum. Bak aramızda ki en büyük fark ta bu.."

Derin bir nefes aldım.

Genzim acıyarak konuştum. "Merak etme, en kısa zamanda da Abini o demir parmaklıkların arasından çıkaracağım"

Tam arkamı dönmüştüm ki Araf yine konuştu.

"Hah, bir de çıkaracağım diyor, Acaba sen bu helinle nasıl çıkaracaksın!!. Eğer bu evdeysen Abim için buradasın yoksa kendini öyle çok değerli bir şey sanma!!"

Her cümlesi kalbime ok misali saplanırken

"Görürsün" diyerek mırldanarak salona doğru ilerledim.

Evdeki çalışanlar dan rica ederek odama çıkartmalarını istemiştim.

Çıkartarak yatağa yatırdıklarında odadan çıkmışlardı.

Mine diye bir kız vardı onunla iyi anlaşıyordum.

Mine "Simay hanım iyi misiniz?" dedi.

Buğulu gözlerle baktım.

Kafamı iki yana salladım.

Zorla konuşarak "Mine, yalnız kalabilir miyim.. Lütfen"

Sona doğru sağ göz yaşımdan bir damla süzüldü.

Mine üzgün bir sesle "Peki" diyerek çıktı.

Sağ tarafıma dönerek , yanda ki yastığı aldım.


Yüzümü yastığa gömerek hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladım.

Geçmişte Sıla ile yaşadıklarımız lise de dersten kaçmamız ergen ergen hallerimiz.
Kahkakarımız, hüzün, mutluluklarımız.. Beni korumak için yoğum bakımda olması.. Yaşam savaşı veriyordu.

Akın ise ilk zamanlar beni çatışmanın ortasından kurtarması, yemeğe çıkmamız, bana yemekten sonra gül vermesi, her koşulda beni koruması.. Benim için suçu üstelemesi..


Ben burada fazlalıktan başka bir şey değildim.
Herkese çok fazla zarar veriyordum.


Sıla neredeyse 1 ay olacak yoğum bakımda,

Akın ise Üç haftadır. Hspisteydi.

O gün ki bana hüzün solu bakışı ve Seni seviyorum demesi aklımdan gitmiyordu..

Kafamı yastıktan kaldırdım, ağlamam harfiften durmuştu.

Yastık ise sırılsıklam olmuştu.

Oturur bir pozisyona geldiğim de açık camını önüne küçük bir karga konarak hızla uçmuştu.

Şaşırmıştım, çünkü bu mevsimde karga..

Her neyse bir de bunu düşünerek kafamı yoramazdım.

Şu an gerçekten çok büyük sorunlarım vardı, ve bunu çözmem lazımdı..


*****

"Simay hanım.. Simay hanım " omzumun dürtülerek uyandım.

Gözlerimi açtığım da bunun Mine olduğunu gördüm.

Uykulu uykulu "Mine?" dedim.

Bir taraftan da sağ gözümü ovuştururken,

"Simay hanım, bir çok kez telefonunuz çaldı.. İlk önemsemedim ama ısırarla çalıyor" dediğin de

İçimde dolan heyecanla üstümde ki yorganı hızla, kenara attım.

Heyecanla konuştum. "Akın.. Akın mı.?"

Mine düz bir sesle "Bilmiyorum, siz açsanız daha iyi" diyerek

elinde ki telefonu bana uzattı.

Heyecanlı bir şekilde aldım numara olmaması dikkati mi çekmişti, ama bunu umursamadım.

Açmadan önce "Teşekkür ederim mine" dedim.

Mine dostça omuzumu sıktı.

Mine yirmilerin ortasında kıvırcık saçlı esmer bir kızdı.

Sevecen bir şekilde "Ne demek her zaman" dedi.

Mine çıktığında hemen telefonu açtım.

Heyecanla "Akın.. Biliyordum arayacağını.. Nasılsın, iyi misin orada, ben çok özür dil-"

Karşıdan gelen sesle sustum.

"Özleştik ?"

Bir süre sustum..

Sesmini titremesine engel olmayarak "Se- sen numaramı nerden buldun?"


"Sen nerde olursan ol ben seni bulurum"

Kafamı iki yana salladım. "Ben bunları yaşarken neredeydin baba?"

"Yaa ben ne yaşadım sen biliyor musun? "

Otoriter bir sesle konuştu. "Simay sana tek bir şey soracağım."

Biliyordum ne soracağını derin bir nefes aldım. Cesaretimi topladım.

"Ablanı sen mi öldürdün?"

Sustum.. Sustum..

Sessizliğimden anlamış olacak ki,

aynı ses tonuyla konuştu.

"Simay, cezan ne ise çekeceksin.. Kimse kimsenin suçunu üstenemez sen ablanı ölürdün bunu bile bile yaptın!"

Kafamı sanki görecekmiş gibi hızla iki yana salladım.

Ağlayarak "Baba yemin ederim ki bilerek olmadı, beni-"

"SİMAY, CEZANI ÇEKECEKSİN UZATMA"

Ve telefon kapanma sesi karşımda ki beyaz duvara baktım bir süre, telefon kulağımdan yatağıma düşerken derin bir nefes aldım.

Herkes beni suçluyordu, kimse beni anlamıyordu dinlemeliyordu.

Dinlemeden yargılıyorlardı.. Ama ben bunu istememiştim ki,

Göz yaşlarım hızlı hızlı Akarken üstümde ki yorganı bir hışımla yere attım.

"MİNE!" diyerek bağırdım.

"MİNE, MİNE" sinir krizi geçiriyordum.

Masanın üstünde ki ince su cam
kavanozu duvar fırlattım.

Cam tuzla buz olurken Mine hızla odaya girdi.

Korku dolu gözlerle ilk odaya sonra bana baktı.

Endişeli ses tonuyla yanıma gelerek

"Simay hanım!" dedi..

Ben hıçkıra hıçkıra ağlarken mine yatağa oturarak elleriyle kafamı tuttu.

"Simay bana bak kendini gel."

Ben kafamı iki yana sallayarak ağlarken. Kafam aniden sağ doğru çevrildi sağ yanağımda bir acı hissettim.

Bir süre öyle durdumm.

Kendime geldiğim de kafamı mineye doğru çevirdim.

Mine "Üzgünüm, ben bunu yapmak zorundaydım." dedi.

Yanağımın acısı sızlarken kafamı iki yana salladım.

Kırgın sesimle "Bu acı hiçbir şey" dedim.

Mine üzgün gözlerle bana bakarken

Konuştum. " Arabayı hazırlatır mısın?"

Mine sorgulamadan "Tabii Simay hanım" dedi.

Üstümü çeki düzen verdikten sonra saçlarımı topladım.

Mine tekrardan gelerek yardım etti. Beni otutturmak için,

Zoraki bir şekilde oturduğumda arkama geçerek sandalyeyle beni dışarı çıkarttı.

Arabaya bindiğim de, "Karakola" dedim.

Şöför bana şüpheyle baktı. Sesim yükselterek "Karakola!" dediğim an arabayı çalıştırarak karakola sürmeye başladı.

Arabada Sertap erener "Farz et" çalarken

Akınla anılarım aklıma geliyordu.. Hava kararmıştı, ve yağmur çiseliyordu.. Camda ki su damlacıkları da aynı benim göz yaşlarıma benziyordu..

Gözlerimi kapatarak derin bir nefes aldım.

Bugün bu olay kökünden çözülecekti.

Şöför "Geldik" dediğin de, gözlerimi açtım.

Bir süre Karakolla bakıştık. Şöföre inmek için. "Yardım eder misin?" dediğim de hızlı inerek yardım etti binmeme

Karakola doğru beni götürürken.

Daha karakolun önüne daha gelmemiştik ki, hiçbir polis bizi görmüyordu.

Şöförün sesiyle bakışlarımı ona çevirdim

"pardon Simay hanım. Anahtarı arabanın üstünde unuttum hemen geliyorum" dediğin de

Anlayışla "Tabii tabii hiç sorun değil" dedim.

Kafamı gökyüzüne çevirdiğim de yüzüme yağmur damlaları geliyordu. Yağmuru işte bu yüzden seviyordum. Ağladığımı belli etmiyordu.

Artık karakola giderek Akının bir suçu olmadığını ve Mirayı öldüreni ben olduğum söyleyecektim. Evet o cezayı ben çekmeliydim.

"SİMAY!!" dedi.

Tanıdık bir ses, gözlerimi açtığım da

Karşımda bana Silah doğrultmuş Rüzgar vardı.

Korkuyla bir Silaha bir Rüzgara baktım. Bütün vücudumu korku kaplarken.

Titreyen dudaklarımla "Ne yaptığını sanıyorsun sen?!" dedim.

Bir Silaha bir de Rüzgara bakıyordum.

Nefret dolu bir sesle "Sen de ablam gibi olacaksın!" dedi.

"Ben böyle olsu-"

"Kes!" demesiyle sözüm yarıda kaldı.


Yardım için Arkada ki arabaya giden adama baktım.

Arabanın içinde baygındı olduğunu gördüm.

Tekrardan Rüzgara döndüm.

Bana kin dolu bir şekilde bakıyordu.


Rüzgar elinde ki silahı sıkıca kavrayarak

Yine nefret dolu bir sesle konuştu. "Sen de ablam gibi öleceksin acı çeke çeke!"

 

Selamm, nasıldı bölümümüz🦋

Oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayınız 🌸

Düşüncelerinizi yazmayı da unutmayın. 🤍

 

SEVİLİYORSUNUZZZZ 💜🕊️❄️

 

Bölüm : 17.04.2025 19:56 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...