25. Bölüm

23.BÖLÜM

Cemre
cemreyldrm_

İYİ OKUMALAR.🤍

Başım giren sızı bir ağrıyla yüzümü buruşturdum. O kadar çok ağrıyordu ki sanki balyozla vuruyorlar. Üzerimde bir ağırlık vardı. Bir şey gözümü açmama engel oluyordu. Zoraki bir şekilde yavaş yavaş gözümü açtığım da, beyaz tavanla karşılaştım. Ağır bir erkek parfüm kokusu vardı. Doğrulamayı çalıştığım da ensene giren hafif acıyla dudaklarımdan acı dolu bir çığlık kaçtı. Bayıltılmıştım dimi. Gözlerimi bir kaç saniye kapattım, yaşanılanlar gözümün önünde kesik kesik canlandı.

Sıla..

Hızla gözümü açtım.

İyi miydi?.

Hızla doğruldum.

Etrafa baktığım da simsiyah bir odaydım. Karşımda kahve rengi deri koltuk vardı. Simsiyah perdelerle kapatılmıştı.

Ne zamandır beri buradaydım ben, ve ne zamandan beri uyutuluyordum?.

Gözlerimin yanımda ki tekerlekli sandalye'ye kaydı. Ben nasıl oturacaktım?.

Etrafa destek alacağım bir şey aradı gözlerim.

Kapımın tıklatılmasıyla bakışlarımı kapıya çevirdim.

Ürkek bir sesle"Gel" dedim.

Odaya Melih denen oğlan girdiğin de, konuştu "Merhaba Simay hanım nasılsınız?"

Sitemle "Oradan bakınca nasıl duruyorum? Yaaa benim arkadaşım nasıl durumu bilmiyorum!"

Melih mahçup bir ifadeyle ilk söyleyip söylememek arasında gidip gelse de söyledi.

" En son yoğum bakımda yatıyordu"

Sinirli bakışlarım. Çaresiz bir hâl aldı.

"Ne?" dedim. "Çok mu kötü Sıla?"

Melih susunca daha da sinirlendim.

İçimde ki sinir patlaması vardı. " BİR ŞEY DESENE ÇOK MU KÖTÜ ARKADAŞIMIN DURUMU!?"

Melih önüne bakarak susarken..

Arkadan bir ses geldi. "Beyin kanaması geçirdi."

Melih önümden çekildiğin de kapı'nın pervazına yaslanmış, ellerini göğüsünün altında birleştirmiş, Rüzgarı gördüm.

Sinirle bağırdım. "Seen.. Senn nasıl bu kadar rahat olabilirsin yaaa?!"

Büyük adımlarla yanıma geldi.

Sert bir sesle konuştu " Çünkü seni benden alacaktı."

Dediklerini umursamayarak

Kendimden emin bir sesle konuştum.

"Beni Sılaya götür"

Bana Alay dolu bir bakış attı. Ardından kahkaha attı.

Kahkahaların arasından "Akını da getireyim mi haa?"

Ardından ciddileşerek "Hiçbir yere gitmiyorsun! Buradasın?"

"Gideceğim!"

"Gidebilirsen git. Ama gidersen arkadaşının sonunu hazırlarsın"

Beni resmen sevdiklerimle tehdit ediyordu.

Nefretle ona baktım "Allah belanı versin senin"

Sinirden alınında ki damarlar belli olmaya başlarken.

Bana bakarak

En soğuk sesiyle konuştu "Melih, Simaya yardım et, aşağa yemeğe gelsin üç gündür uyuyor zaten"

Üç gün mü? Bu olaylar üç gün önce mi olmuştu.

Arkasını dönerek tam gidecekken

Çenemi hafif yukarı kaldırdım.

Kendimden emin bir sesle "Ben hiçbir yere gelmiyorum!. " dedim.

Ağır ağır Kafasını çevirerek bana ters bir bakış attı.

Dediklerimi duymamış gibi,

Otoriter bir sesle "Aşağıda bekliyorum" diyerek kapıdan çıktı.

Sinirden çığlık attım.

Melih çekingen adımlarla gelerek "Yardım edeyim Simay hanım" dedi.

Her ne kadar gerek yok demek istesem de el mecbur kafamı olumlu anlamda salladım.

Melih'in yardımıyla sandalyeme oturduğum da, arkama geçerek sürmeye başladı.

Koridorları uzundu gerçekten burası saray gibi bir yerdi.

Ama benim şuan aklımda tek bir kişi vardı..

Sıla..

Acaba Melih'ten yardım isteseydim. Eder miydi ki? Ya da etmez miydi? Sonuçta sağ koluydu.

İç sesim "Aynen kanka aynen" dedi.

Kafamı arkaya çevirerek konuştum. "Melih senden bir şey rica edebilir miyim?"

Saygılı bir şekilde "Buyrun Simay hanım" dedi.

Çekingen bir şekilde "Şey, acaba telefonunu kullanabilir miyim?."

Bana üzgün bir şekilde baktı." Maalesef Simay hanım, Rüzgar beyin kesin talimatı var"

Yalvaran bir sesle "Gerçekten çok ihtiyacım var, arkadaşımın durumunu öğrenmeliyim lütfen"

Bu dediğimle yüzü daha da üzgün bir hâl aldı.

Ve sessiz kalarak sürmeye devam etti.

Hırsla arkamı döndüm..Ben de hataydı zaten. Ümit etmiştim boşu boşuna.

İleriden gelen sesle dikkatimi oraya verdim.

Rüzgar ve ablasının konuşmasıydı bu ki, biraz hararetli bir konuşma oluyordu.

"Bizi nasıl bir tehlikeye attığının farkında mısın sen haaa, kız kaçırmak neee?! "

" Ablaaa sevdim, kaybedemezdim. "

Miray yapmacık bir kahkaha attı.

"Seviyorsun haa? Seven insan böyle yapmaz! Kız yaşadıklarını unutsun diye kaç gündür kızı ilaç vererek uyutuyorsun."

Ardından Miray "Sen ne ara böyle bir hale geldi haa?. Kaçırdın kişi yer altı mayası'nın sevgilisi"

Rüzgar "UMRUMDA DEĞİL ABLA" diyerek kükredi.

Görüş alınma girdiklerini de Miray koltuktan hızla kalktı. Sağ elini alnına götürdü alnını ovalarak.

"O kıza bir şey olmayacak.. O yoğum bakımdaki kıza bir şey olmayacak. Yoksa kardeş mardeş dinlemem. Seni ben kendi ellerimle şikayet ederim Rüzgar."

Tekrardan koltuğa oturdu derin bir nefes verdi.

" Yaa sen ve mafya.. Küçükken de zaten babama heves ederdin.. Seni korumaya çalıştıkça daha dibe batıyorsun"

Rüzgar yanına oturdu. Sıkıntılı bir ses tonuyla konuştu "Zaten yurt dışı giriş çıkışları kapatımış"

Miray sinirle baktı " Cidden kızı yurt dışına mı kaçıracaktın!?."

Rüzgar Sitemle "Bravo abla beni çok güzel koruyorsun"

"Ben adaletli davranıyorum. Hemcinsim böyle bir durumdayken ben sessiz kalmam!"

ayağa kalkarak bir iki adım ilerlediğin de beni gördü.

Bakışları sinirli bir hâl'den hüzünlü bir hâl aldı.

Tebessümle "Simay" dedi.

Hiçbir şey deneyerek boş bir bakış attım.

Ardından beni süzdü.

Şefkatli bir sesle "Nasılsın?" dedi.

Boş bakışlarımla "Sizce?" dedim.

En mahçup sesiyle "Ben Rüzgar adına özür dilerim." dedi.

İmalı bir sesle Rüzgara bakarak "Aileniz de, aklı başında olan biri varmış."

Miraya baktım en net sesimle

"Arkadaşım nasıl? şuan onu öğrenmek istiyorum! "

Rüzgar otoriter bir sesle "Yeter bu kadar "

Miray bir Rüzgara baktı, bir Melihe baktı.

Melihe bakarak gözünü kapatıp açtı.

Buda tamam mı demekti..

Allah'ım çok şükür bismillah. Sonunda güzel şeyler de oluyordu.

Rüzgar " Hadi abla, yemeğe geçelim artık"

diyen Rüzgara ağzının üstüne vurmamak için zor tutuyordum kendimi.

Bahçeye doğru ilerlediğim de, upuzun bir masa olduğunu gördüm.

Ramazan reklamında ki Coca-Cola sofralar var ya hah işte o.

Bir kuş sütü eksikti.

Melih beni tam rüzgarın yanına doğru götürüyordu ki, Miray lafa girdi.

En keskin sesiyle "Simay, benim yanımda oturacak"

Rüzgar huysuzca "abla" dedi.

Miray Rüzgara kafa tutarak "Ben bugün kardeşimle oturacağım" dedi.

Şaşkınlıkla kaşlarım havaya kalkmıştı. Demek ki o da öğrenmişti..

Sıkıntılı bir nefes aldı Rüzgar yerine oturdu.

Ben de Miraya yanına oturmuştum..

Ve şu lanet dolu günün, bir an önce bitmesini istiyordum.



*****
"Sen ne içersin simay?" diyen Miraya gözlerimi önümde ki, masmavi havuzdan çekerek


"Ben mi? Ben soğuk su alayım" dedim. Tebessümle

Çalışan gittiğin de geniş bahçe salıncağında Mirayla oturmuştuk. Rüzgara ani'den telefon geldiği için, hızla kalkıp gitmişti..

Ben ise bahçe de durarak önümde ki masmavi havuzu izliyordum.

Mirayı sesiyle dikkatim dağıldı. "Simay, biliyorum, ilk tanışmamız bir az gerilimli olmuştu. Ama şimdi işler, çok farklı yerlere geldi."

Kafamı olumlu anlamda salladım.

Doğru kardeşi olduğunu öğrenmişti.


Şefkatle elimi omzuma koydu. "Simay, ben senin öz kardeşin olmasam da, yanında bir abla kardeş olurum. Rüzgarın yaptığı"

Derin bir nefes aldı. "Rüzgar yaptığı gerçekten hiç iyi bir şey değil."

Kaşlarım alayla havaya kalktı.

"Savunmayacak mısın kardeşini?"

"Elbette, savundum zamanlar oldu. Ama sana yaptığı emin ol. Bunun savunulacak bir tarafı yok "

"Senden tek bir ricam olacak "

"Tabii"

"Sılanın durumu nasıl öğrenmek istiyorum. "

Elimi güven verecek bir şekilde sıktı.

"Tamam yardım edeceğim sana"

Heyecanla "Gerçekten mi?" dedim.

Gözlerimi içinin patladığına yemin edebilirdim.

Vücüdumu heyecan kaparken

"Çok teşekkür ederim" diyerek boynuna sarıldım.

Saçımı okşayarak " Rica ederim. Ama, Rüzgar gelmeden Arkadaşının durumunu öğrenelim" dedi.

Geri çekildiğinde cebinden küçük bir telefon çıkardı.

"Biliyorsun di mi numarasını" dedi. Emin olmak için..

Kafamı aşağı yukarı salladım.

Heyecandan numarayı bile yazamıyordum.

Sıla açmasa bile Araf açardı.

Aradığım da telefonu kulağıma götürerek açmasını bekledim.. Bekledim.. Bekledim.

Bir süre çaldıktan sonra açılmamıştı. Omuzlarım düşmüştü. Pes etmiştim. Açmayacaktı.

Tam kapatacağım Sıra bir boğuk erkek sesi. "Alo" dedi.

Vücüdumda heyecan ve korku karışımı bir duygu vardı.

"Alo.. Araf sen misin? "

Araf "Simay" dedi. Tebessüm ettim.

"Araf, Sıla nasıl, iyi mi?"

"Simay şuan içimde sana karşı hem sinir hem de üzüntü var.. Ve sana karşı ne diyeceğimi bilemiyorum."

Haklıydı.. Sevdiği kız benim yüzümden yoğum bakımdaydı.

Üzgün bir şekilde "Araf ben böyle olm-"

Telefondan bir kaç hışırtı sesi geldikten sonra telefondan "Simay?" sesi geldi.

Akının sesiydi bu..

Heyecanlı bir şekilde "Akın" dedim.

Telefonun ani'den elimden alınmasıyla, havuza fırlatılması bir oldu.

Ben ne olduğunu anlamaya çalışırken,

Rüzgar "NE YAPTIĞINI SANIYORSUN SEN!?" dedi.

Korkuyla miraya baktım.. Sakin olmam için gözünü kapatıp açtı.


Ardından elinde ki silahla mirayı gösterdi "Seeen" dedi. "Sen yardım ettim di mi?"

Miray "Rüzgar, ilk o elinde ki silahı bırak bir kaza çıkacak"


Rüzgar dediklerini duymamış gibi

Elinde ki silahla ikimizi gösterdi. "İknizi tek bırakamam büyük bir hataydı!!"




Miray kararlılıkla ayağa kalktı. "Evet ben ettim. Bu kızı bu hal de çaresiz bir şekilde bırakmazdım."

Rüzgar kükreyerek "ABLA NİYE HERŞEYİ ÇIKMAZA SÜRÜKLÜYORSUN! BEN TOPLAMAYA ÇALIŞIRKEN SEN UÇURUMA SÜRÜKLÜYORSUN?! SEN NASIL BİR ABLASIN!?"

Rüzgarın son sözlerinden sonra bir süre sessizlik oldu..

Mirayı yüzünde hayal kırıklığı vardı.

Titreyen sesiyle "Nasıl bir ablayım öyle mi?"

Ağlamamak için zor tutuyordu kendini.

Benim bile buradan kalbim kırılmıştı.

Miray zorla yutkunurak titreyen sesiyle konuşmaya devam etti.

"Küçüklükten beri, babam her sinirli geldiğin de, sinirini senden çıkarmasın diye, suçunu üstlenerek azarı ben yedim. Senden hiç bir şey olmaz, diye dershaneye bile göndermeyen babama rağmen, sabah akşam çalışarak seni, dershaneye ben gönderdim..
Şimdi Sadece kardeşimi savundum diye nasıl bir abla oldum öyle mi?!"

Dudaklarnı ıslatarak kafasını aşağı yukarı salladı.

" Nasıl bir ablayım ben doğru haklısın "

Sona doğru sağ göz yaşı firar etmişti..

Rüzgara baktığım da, onun yüzünde de, hüzün vardı.

Pişmandı dediklerinden.

Göz yaşlarını elinin tersiyle sildi.

" Gel Simay biz yukarı çık-" cümlenin tamamlayan silah sesleri oldu.

Rüzgar" Simay, abla yatın" demesiyle kendimi yerde buldum.

Kurşunlar üstümüze yağarken

Rüzgar Bağırarak konuştu. "Murat, Simayı yukarı götür. Akının adamları bunlar. Büyük ihtimalle telefon sinyalinden buldular. "

Akının ismini duyunca içime bir heyecan kapladı. "AKINNN!" diye bağırmamla kurşunlar daha da çoğaldı.

Telefon sinyallerinden bulmalarına çok sevinmiştim.

Rüzgar " susturun şunu!" dedi.

bir ateş daha ederken.

Kucağında ki adamını arkasından vurulmasıyla yere düşmüştüm.

"SİMAY" diyerek Miray tam bana gelecekken.

Rüzgar net bir sesle "Abla sakın kalkma vurulursun! " dedi.

Miray bana çaresizlikle baktı, ben ise kafamı iki yana sallayarak.

Dudaklarımı oynatarak "Sorun değil" dedim.

Kafamı sağ doğru çevirmemle az önce vurulan Murat denilen adamın Silahını gördüm.

Hızla rüzgara baktım, arkası bana dönük. Silah sıkıyordu.

Miraya baktım, yüz üstü yatmış görmüyordu beni.


Sürüklenerek Silaha doğru gittim. Elimi uzattım. Serçe parmağım değmişti Silah

kendi kendime "Hadi hadi" dedim.

Biraz daha kendimi yukarı doğru çektiğim de, bu sefer yüzük parmağıma değmişti.. Yüzük parmağımla kendime doğru çekmeye başladığım da

Rüzgar'ın "Simay sakın!" dediğin duydum.

Silahı elime aldığım da, Rüzgara doğru doğrulttum.

Kafamı iki yana salladım.

Kararlılık ona baktım "Artık çok geç!" dediğim an tetiğe gitti parmağım.

Miray şaşkınlıkla "Simay dur ne yapıyorsun?!" dedi.

Hâlâ Rüzgara bakarken kendimden emin bir sesle "Önceden yapmam gerekeni" dedim..

"Simay dur sakın!"

Gözlerimi sıkıca kapattım cesaretimi toplayarak iki el ateş ettim.

Ateş sesleri kulaklarımı çınlatırken

sesler bir süre sonra aniden kesilince sessizlik hakim oldu.

Duyduğum sesle, başım aşağı kaynar su döküldü.

Elimde ki silah düştüğün de tok bir ses çıkmıştı silahtan.

Rüzgar "ABLAAAA! "

Hızla gözümü açtığım da, vurulanın Rüzgar değil de Miray olduğunu gördüm.

Miray vücüdu kanlar içindeyken yavaşça Rüzgarın kucağına düştü.

Omzundan ve göğüsünün altından vurmuştum.

Rüzgar'ın ise çaresiz çığlığı bütün şehri inletmişti.

"ABLAAAA, ABLA NE OLURSUN GÖZÜNÜ AÇ YALVARIRIM ABLAAAA"

Çünkü Miray Rüzgarı korumak için, önüne siper olmuştu..

Nasıldı bölümümüz? 💜

Düşüncelerinizi yazmayı unutmayın. 🥹

Oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayınız. ❤️

 

SEVİLİYORSUNUZZZZ 🦋🤍

Bölüm : 03.04.2025 19:32 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...