
İYİ OKUMALAR💜
Rüzgar sinirle silahı daha da kavradı. Bir namlunun ucuna bir Rüzgar bakıyordum. İçimde öyle bir korku vardı ki.. Kalbimin sesini duyabiliyordum.. Soğuk kanlı ve Sakin olmalıydım. Evet, derin bir nefes aldım. Rüzgarla konuşmaya çalıştım.
Elimi dur dercesine kaldırırarak
Sakince konuştum.
" İlk sakin ol, ve beni bir dinle" korkudan sesim titremişti.
Yapmacık bir kahkaha attı. Alay dolu bir sesle konuştu.
"Dinleyeceğim haa, neyi dinleyeceğim ablamı nasıl öldürdüğünü mü?!"
Endişeli bir şekilde kafamı hızla iki yana salladım. " Hayır amacım o değildi."
"Neydi peki?! "
Ne diyecektim ki, evet amacım Mirayı öldürmek değildi.
Rüzgar sinirle konuştu. "Susma Simay, neydi söyle!!"
Derin bir nefes aldım ne diyeceğimi bilemedim için Susmayı tercih ettim.
Rüzgar Alay dolu bir sesle "Kim için susuyorsun Simay, Akın için mi haa söyle konuş"
Akının hakkında konuşması artık bardağı taşıran son damla olmuştu.
Artık damarıma gerçekten basmış
Bi çırpı da "Seni öldürmekti!!" dedim.
dudaklarımdan çıkan kelimelere ben bile inanmamıştım.
Korku tekrar dan vücücumu esir alırken göz bebeğinin titrediğini hissettim.
Rüzgar ise affalamışa benziyordu.
Elinde ki sıkıca tuttuğu silah gevşedi.
Mırıldanarak" Beni mi? " dedi.
Ama sesinde hayal kırıklığı vardı.
Kararlı bir şekilde" Evet! " dedim.
Kaşlarını 'öyle mi' der gibi kaldırarak
Büyük adımlarla bir iki adımla yanıma geldi.
Yanıma gelmesiyle daha da korksam da bunu belli etmedim.
Sol elimi alarak elime silahı bıraktı.
Kararlılık bir iki adım geri gitti.
" Öldür " dedi.
Korku dolu gözlerle elimde ki simsiyah Silaha baktım.
Silaha baktıkça mirayı nasıl öldürdüm aklıma geldi. Gözlerim doldu.
Elim korkudan titrerken Rüzgar'ın sesiyle irkildim.
"VURSANA SİMAY NEYİ BEKLİYORSUN"
Bakışlarım bir Rüzgara bir silah arasında gidip gidip gelirken. Sertçe yutkundum.
"HADİ İÇİN SOĞUYACAKSA VUR BENİ. ÖLDÜRMEK İSTİYORMUŞSUN YAA, AL İŞTE SANA FIRSAT SUNUYORUM. ÖLDÜR BENİ."
Buğulu gözlerle titreyen ellerimle silahı kavradım.
Genzim acırken, kendimi ağlamamak için zor tutuyordum. Çünkü gözümün önünde hep Mirayı halleri geliyordu.
Rüzgarı da net bir şekilde göremiyordum.
Bulanık bulanık görüyordum. Her an her yerinden vurabilirdim.
Ben bunları düşünürken iç sesim "gafasına vur gafasına" dedi.
İç sesimde ki vasvifiye teyzeyi susturarak.
Geri Rüzgara döndüm.
Kararlı bakışlarımla silahı kavrayarak ona doğru doğrulttum.
Kafamı aynı şekilde kararlılıkla aşağı yukarı salladım.
Keskin bir sesle konuştum. "Bu sefer öleceksin, bu sefer kaçışın yok"
Kollarını iki yana doğru açtı.
Net bir sesle "Hadi, bekliyorum!" dedi.
Gözlerimi sıkıca kapatarak cesaretimi toplamaya çalıştım.
Gözümün önünde Mirayın ölümü canlanırken, tamamen cesaretimi topladım.
Silahı daha sıkı kavrayarak emniyeti açtığım da derin bir nefes aldım.
Rüzgar " Hadi neyi bekliyorsun sık,ablamı da gözün kapalı sıkmadın mı?"
Tam sıkacakken Rüzgarın acı dolu çığlığı kulağıma geldi.
Gözlerimi açtığım da, yantarafta acılı bir şekilde yatan Rüzgarı gördüm. Ensesi tutarak kıvranıyordu.
Şaşkınlıkla ben Rüzgara bakarken
İç sesim "HAYAT ŞAŞIRTIR HEP ZATEN BEN BİTTİM AY DERKEN" şarkısını söylerken
Ben ise kendime gelmiştim.
Buğulu gözlerle kimin yaptığına bakmak için gözlerimi etrafta gezdiğrdiğim de, bunu Araf olduğunu gördüm.
Hızla gözlerimin yaşlarını elimin tersiyle silerek bir Arafa bir Rüzgara baktım.
Arafın öfkeli bakışları bana döndü.
Sinirle "NE YAPTIĞINI SANIYORSUN SEN?!" dedi.
Titreyen sesimle konuştum. "Ben sadece teslim olmaya gelmiştim."
"Neden habersiz yapıyorsun bunu, abim seni bana emanet etti!!. "
Kafamı iki yana salladım. "Bu vicdanla yaşayamam"
Hızlıca "Yaşarsın" diyerek elimde ki silahı aldı beli koydu.
arkama geçerek sandalyeyi sürmeye başladı.
Topraklı bir alan olduğu için taşlara takılıyordu tekerlekler, ve bu da sürmeyi zorlaştırıyordu.
Ama Araf arkamda sandalyeyi sürerken konuşmayı da ihmal etmiyordu.
Araf "Yapma böyle şeyler, hadi orada başka bir şey olsaydı, hadi seni öldürseydi."
Araf "Hadi ben seni takip etmeseydim ne olacaktı?"
"ARAF. YETER! "
Araf bu ani çıkışımı beklemiyor olacak ki bir kaç saniye sessiz kaldı.
Üzerime o kadar çok gelmişti ki artık canıma tak etmişti. Ben de insandım benim de, sabrım vardı.
En sonunda avazım çıkarak Sinirle bağırdım.
"YETER YAA, SUSUYORUM DİYE BENİ ÜSTÜME GELEMENE GEREK YOK.. BİLİYORUM SILADA DA BENİM HATAM VAR AKINDA DA AMA BEN RAHAT MIYIM SANIYORSUN HAA! İYİ MİYİM BEN PSİKOLOJİM NASIL BENİM. BENİ DÜŞÜNEN BİR ALLAHIN KULU YOK MU YAA. Lütfen ben de İnsanım bana da, acıyın "
Sona doğru artik kendimi tutamadığım için sesim kısılmış ve ağlamaya başladım.
" Ben de insanım lüt-fen Araf " dedim.
kesik kesik ağlarken
Araf bir süre sessiz kaldı.
Yanıma gelerek diz çöktü bana, sarıldı.
Bana sarılmasıyla ağlamam daha da, şiddetlenirken.
Araf mırıldandı." Tamam özür dilerim, benim de hatam var.. Ama beni de, anla. Biri canım dan çok sevdiğim abim bir ise canımdan çok sevdiğim kız"
Hiçbir şey diyemeden ağlamaktan. Yutkumadım bile, kendimi geri çektim.
Göz yaşlarımı sildim. Derin bir nefes verdim.
Kafamı haklısın anlamında aşağı yukarı salladım.
Bir süre sessiz kaldıktan sonra
Araf "Ama omzumu hep sümük ettin adaletli mi bu" dedi.
Arafın böyle demesi hem ağlamam hem gülmem neden oldu.
Şuan tam burcumun özelliğin taşıyordum.
Araf işaret parmağını bana doğru uzatarak
Uyarı dolu bir sesle konuştu.
"Neyse bunu sonra konuşacağız"
diyerek arabaya doğru ilerlerletti beni.
Arabaya bindiğimiz de, ilk ben oturdum ardından Araf.
Araf belinde ki Rüzgar'ın silahını çıkararak
Arabanın bir köşesine hafifçe fırlattı.
Kapı otomatikmen kapandığında
Arafa telefondan mesaj geldi.
Mesaja bakmasıyla kaşlarının çatılması bir oldu.
Şüpheci bakışlarını arabanın içinde gezdirdi.
Sanki almaması gereken bir haberi almış gibiydi.
Kaşlarımı çatarak konuştum. "Bir sorun yok di mi?"
Bir kaç saniye durdu.
Bana dönerek "Yok" dedi.
Gözlerimi kısarak "Emin misin?" dedim.
"Emin değilim Arafım" dedi.
Bu dediğine gülmeden edememiştim.
Araf "Aslında daha iyisini istersen tekerlekli sandalyeyi bırak bastona geç. Hem doktor da demişti zaten bunu "
Doğru bunu doktor bana demişti fakat ben kendimi riske atmak istememiştim.
Ama şimdi Arafın böyle demesi daha mantıklı olmuştu.
Gözlerim arabanın kapısının yanında ki destekli bastona kaydı.
Kafamı aşağı yukarı salladım.
Sadece "Olur" dedim.
Araf derin bir nefes aldı.
Sanki bir şey diyecekte emin olamıyor gibiydi.
Siyah kumaş pantolonunu cebimden küçük beyaz flaş bellek çıkardı.
Ben Anlamaz gözlerle bir flaşa bir ona bakarken.
Araf sanki düşüncemi okumuşçasına
"Mirayın vurulma anı" dedi.
Şaşkınlıkla gözlerim fal taşı gibi olmuştu.
"Ne?!" dedim.
Araf böyle bir tepki beklemiyor olacak ki,
İlk şoföre baktı. bana dönerek.
Sus der gibi işaret parmağını dudaklarına götürdü.
Mırıldanarak mahçup bir ifadeyle
"Pardon" dedim.
Oda aynı şekilde mırıldanarak "Bununla Akını çıkara biliriz" demesiyle
Heyecan basmıştı. İçim içme sığmıyordu.
Heyecanla "Gerçekten mi?!" dedim.
Mutluluktan gözlerimin içinini parladığını hissediyordum.
Kafasını olumlu anlamda salladı. " şimdi sırası değil, bunun icabına yarın bakacağız. Bir de hastaneden şu mirayın morg'dan bilgi almam lazımdı bir kaç adam soktum araya ama..."
Ama.. Aması neydi?
Araf bir şeyler gizliyordu?
Ama şuan bunu umursamadım çünkü aklım Akındaydı.
Mutlulukla "Araf, sen çok iyi bir kardeşsin" dedim.
Bunu dememle gereksiz havalara girerek saçını geriye doğru iterken "Yok canım olur mu öyle şey ne münasebet" dedi
sona doğru ciddileşerek.
Sanırım bunun da burcu İkizlerdi.
Şüpheli bir şekilde "Araf senin burcun ikizler mi?" dedim.
Araf gözlerini kısarak "Sen cadı mısın? büyücü mü, burcu mu nereden biliyorsun" dedi.
"Oooo" diyerek tepki verdim.
Şaşkın sesiyle "Niye çok mu kötü?" dedi.
Daha çok abartarak "Ooooo" dedim.
Araf sitem ederek "Ne ooo... bir şey soruyoruz bin kez Ooo dedin"
Bu hali çok hoşuma gittiği için gülmüştüm.
Bu trajikomik anı silah sesi bozmuştu.
İkimizde aynı anda ciddileşirken, Araf belinde ki Silaha davrandı.
Araba'nın acı dolu lastik sesi geldiğin de, lastiğe ateş ettiklerini anlamıştım.
Araf "N'oluyor" dediğin de
Şoför "Efendim, az önce ki beyefendi peşimizde onun arabası"
Dediğin an bunu Rüzgar olduğunu. Anlamamız zor olmamıştı.
Araf camı açarak bize silah sıkan kişilere karşılık verdi.
Araf"Kafanı eğ Simay " dedi.
"Araf, dikkat et" dedim.
Sesim yalvarır gibi çıkmıştı.
Araf ise "Merak etme" demekle yetinmişti.
Rüzgarın arabası ormanlık alana doğru silah sıkarken kapkaranlık gece de ikimizde ağaçlarla dolu göz gözü görmeyen ağaçlık alana doğru ilerledik.
İki araçta aynı yere durduğunda herkes bir birine silah sıkıyordu.
Kurşun sesleri metal kapıya isabet ederek sekiyordu.
Araf yandan bir bakış attı bana
Arabadan çıkarken "Sen araba da kal" dedi.
İçimi korku kaparken Endişeyle "Sen?" dedim.
Araf"Ben bir şekilde ağaçlık alana doğru ilerleyeceğim. Sen çıkma sakın!!"
Ben ne diyeceğimi bilmez hâl de Arafa bakarken, o ise silah sıkarak ormanlık alana ilerliyordu korumalarıyla
Ben ise korku dolu gözlerle Arafa bakıyordum.
Onuda kaybedemezdim. Kurşunlar kulaklarımı çınlatırken arabanın en kuytu köşesine geçecektim ki, gözüme ilşen şeyle durdum.
Arafın bana gösterdiği flaş bellek cebinden düşmüştü..
Düşüğünü gördüğüm de içimi endişe kapladı. O kaybolmamalıydı.
Endişeli bir ses "Araf!!" dedim.
Araf büyük adımlarla bir ağacın arkasına saklanarak ateş ettiği için beni duymamıştı.
Daha, yüksek sesle bağırdım.
"ARAF!!"
Öyle bir bağırmıştım ki boğazım acımıştı.
Araf bir ateş daha ederek, bakışları bana döndü.
Korku dolu gözler ona bakarken o ise bana endişeli bir şekilde bakıyordu.
"Ne oldu!?" dedi.
Gözüm flaş belleğe kaydığın da, büyük ihtimalle o da baktığım yere bakmış olacak ki,
Sesli bir şekilde küfür etti.
"Simay sakın arabadan çıkma ben halledeceğim" dedi.
Bir el daha, ateş ederken, arabanın köşesin de duran destekli bastona doğru gittim.
Arabadan çıkarak O flaşı oradan alamam lazımdı.
Destekli bastonun olduğu yere ulaştığım da, biraz da olsa fizik tedavinin sayesin de bir kaç saniye ayakta durarak aldım.
Düşmekten son anda kurtulmuştum.
Zar zor peltek adımlarla arabadan inmeye çalışırken, gözüm flaş belleğe doğru koşan Rüzgara takıldı.
Büyük ihtimalle az önce Arafla flaşa baktığımız da görmüştü.
Araba'nın köşesinde duran silahı alarak hiç düşünmeden rastgele bir ateş ettim.
Rüzgar acı dolu bir çığlık attığın da kurşun kolunu sıyırdığını gördüm.
Zorla toparlanarak flaş belleğin olduğu yere gitmeye çalışırken,
Rüzgar ise yaralı omzunun tutarak, acıyla koşuyordu.
Araf"Simay ne yapıyorsun!! " sesini duymamla hiç umursamadım.
Flaşı bakış açımdan kaybettiğim de ne yapacağımı bilemedim.
Hangi, çalının içindeydi. Bütün çalılar dip dibeydi.
Araf bağırdı korumalarına" Simayı koruyun!"
Korumalar beni korurken bir sürü dip dibe olan çalılıklara bakıyordum.
Gördüğüm an gözlerim parlamıştı. Tam almak için ilerlemiştim ki,
Bir el benden önce davranarak aldı.
Kafamı kaldırarak baktığım da bunun iri yapalı biri olduğunu gördüm.
Hiç tanımadığım biri, zar zor ayağa kalktığım da görüş alanım netleşmişti.
Arkadan rahatça yürüyene Rüzgarı görmemle bunun Rüzgar'ın adamları olduğunu öğrenmem geç olmamıştı.
Sinirle gözlerimi kapattım.
Bir kaç saniye gözlerim kapalı kaldıktan sonra açtığım da
Rüzgar sağ elini kaldırarak korumalarına işaret verdi. Ateşi durdurmaları için
Ani bir şekilde silah sesleri durduğunda
Rüzgar korumanın elinden flaşı aldı.
Dikleşti, kendinden emin bir şekilde konuştu.
"Yine olmadı ha, bu sefer sıyırdın" dedi.
Gözleriyle kolunu göstererek,
Derin bir nefes aldım sabır çektim içimden.
İç sesim " Allah senin belanı versin, Allah senin belanı versin, ölmüyor ki ölmüyor!!"
Bu sefer iç sesima katılmıştım.
Sakin kalmaya çalışarak sağ elimi uzattım.
"Verir misin flaşı" dedim.
Sinirlenmeyecektim, sakin kalacaktım.
Kaşlarını kaldırıp indirdi.
Elimde ki beyaz flaşa kısa bir bakış attı. Geri bana döndü bakışları.
"Vermem.. Cidden ne var bunun için de"
"Elinin körü var" diyen Arafa yandan bir bakış attım.
Hem rüzgarın korumaları hem de Arafın korumaları birbirine Silah çekmiştiler.
Rüzgar alaycı bir yüz ifadesiyle "Bu diğerinden daha asabiymiş, ben böyle beklemiyordum."
Rüzgara dönerek
Sinirle konuştum. "Rüzgar!! Ver.. Şunu!! "
Rüzgar bu çıkışımı beklemiyor olacak ki
İlk şaşırdı.
Gözlerini bana dikti.
Bana bakarak konuştu"Emre al bakayım şunu neymiş hepimiz öğrenelim."
Bakışlarımı Arafa çevirdim. İkimizden birbirimize endişeli bir şekilde bakıyorduk.
Ne yapacağımızı bilemediğimiz, bir hâlde.
Rüzgar'ın sesiyle ona döndüm. "Bu bakışma uzun sürdü, gerçekten bakılması gereken bir şey var bunda."
"Emre? "
Tam flaşı korumaya verecekken
hızla konuştum.
"Dur!"
Eli havada kaldı vermedi flaşı.
Dudaklarımı ıslatarak konuştum. "ne istiyorsun!"
Ciddi bir yüz ifadeye takındı. "Sence?" dedi.
Sesi buzullardan daha soğuktu.
Yutkunarak boğazımı temizledim. "Ablanın acısı var, ama ben gerçekten bunu istemedim"
"İstedin! " diyerek kafa tuttu.
Rüzgar "Sen beni de ablamı da öldürmek istedin!!"
Kafamı 'Hayır' dercesine iki yana salladım.
O ise kafasını aşağı yukarı salladı.
En keskin sesiyle konuştu. "Senin de acı çekmeni istiyorum. Ablam gibi!"
Rüzgar "Ablamı nasıl öldürdüysen, sen de öleceksin ama yaşayarak"
Boş gözlerle Rüzgara bakarken, "Ben ablana bir şey yapmak istmedim." dedim.
Rüzgar "İSTEDİN ONU ÖLDÜRDÜN. AMACIN BUYDU!!"
Rüzgar. sinirden kıpkırmızı olmuş alnında ki ve boyununda ki damarlar belirmişti.
Bastonumu hızla yere vurdum. " ODA BENİM ABLAMDI BEN BUNU YAPMAK İSTEME-"
"ABLAN ÖLMEDİ!!" diyen Arafa hızla bir bakış attım.
Bütün şaşkın bakışlar Arafa çevrilmişti.
Nasıl yani o üç hafta önce ki cenaze kimindi peki?.
Oda Rüzgar gibiydi hiç bir fark yoktu.
Kıpkırmızı olmuş sadece alnında ki damarlar belliydi.
Bir süre sessizlik oldu. Kimse konuşmadı.
Sessizliği Araf bozdu.
Araf "ÖLMEDİ MİRAY YAŞIYOR!"
SELAMMMMM. 😍😍
BÖLÜMÜMÜZ NASILDI? ❄️
OY VERMEYİ VE YORUM YAPMAYI UNUTMAYINIZ 🌙
DÜŞÜNCELERİNİZİ YAZMAYI DA UNUTMAYIN 🌸
SEVİLİYORSUNUZZZZ 🤍🧚
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 6.73k Okunma |
1.46k Oy |
0 Takip |
42 Bölümlü Kitap |