30. Bölüm

28.BÖLÜM

Cemre
cemreyldrm_

Bugün benim doğum günümmmmmmm🤍
Doğum günüm de size bölümü erken getirdim.🌸


İYİ OKUMALAR 🤍



1 ay sonra..


Kapının çalmasıyla peltek adımlarla kapıya ilerlemeye çalıştım. Ayağım sertçe valize değidiğin de önünde ki valize sert bir tekme attım. Zaten gergindim bir de bu çıkınca.. İyice sinirlenmiştim, bir de canım acımıştı. Derin bir nefes aldım, tamam bugün güzel bir gün olacaktı. Havada zaten güneşliydi güzeldi, sakindim.


Taa ki zillet üst üste basana kadar

"PATLAMA BEEE PATLAMA GELDİK!!" diyerek kapıya doğru ilerledim.

Kapıya geldiğim de sert bir şekilde kapıyı açtım.

Gördüğüm kişiyle şaşırmadım. Çünkü gelen kişi Araftı..

Otuz iki dişle sırıtarak iki kaşını kaldırırak en samimi sesiyle "Günaydın yenge" dedi.

Göz devirerek yanıt verdim.

"Günaydın Araf" dedim..

Araf heyecanla iki elini birbirine vurarak "Heyecanlı mıyız? " dedi.

Doğru, Akın'ın teklifini kabul etmiştim yaa, kimsesiz çocuklara eğitim verecektim.

Vee bugün de ilk günümdü.

Her ne kadar, Akın biraz daha bekle dese de, artık sıkıntıdan patladığım için bu dediğini reddetmiştim.

Ama artık daha iyiydim, yürüyebiliyordum.
Sıla yavaştan yavaştan artik çalışıyordu. Ama o kadar tempolu değildi.

Akın ise bana kendi evini vermişti. Yani adamın bin beşyüz tane evi vardı.

O günden sonra.. Ne Rüzgar'dan haber alabildik ne de babamdan..

Pilot ölü bulunmuştu.. Ama babam ve Rüzgar kayıptı..

Veee Akın bunu yapan kişiyi bulmuştu.

Uçağı düşüren kişi..

Murat kara'idi.

Fotoğraftan gördüğüm kadarıyla. Baya uzun boylu, otuzlu yaşlarının ortasında, yüz hatları sert, çekik gözlü, pis sakallarıyla esmer biriydi.

Adam bir nevi ben tehlikeyim diye bağırıyordu.

Arafa yandan bir bakış attım. Askılıktan çantamı alırken kafa mı iki yana salladım.

Umursamaz bir ton da "İlk defa bu işi yapmıyorum ki?" dedim.

Dış kapıya çıkarak kapıyı kitlerken

Arafın sitemli sesini duydum. "Yemin ederim hayat enerjimi sömürdün haaa" dedi.

Sıkıntılı bir nefes aldım.

"Gerginim çünkü" diyerek üste çıktım.

" Sanki ne yapacaksın gidip eğitim vereceksin"

Derin bir nefes aldım. "Araf.. Bak sabah sabah sinirliyim ki, hiç uğraşma derim."

Ağzına hayali bir şekilde fermuar çekerek sustu..

Asansörün düğmesine binmişyüz kez üst üste bastım. Sanki hemen gelecek gibi. Gelmedikçe daha da sinir oluyordum..

Arkama dönerek Arafa baktım da telefonuyla uğraşıyordu.

Asansörün sesiyle önüme döndüm.

Asansör geldiğin de hızlıca asansöre bindik.

Zemin kata bastığımda asansör beşinci kattan aşağı inerken Araf konuştu.

Yine aynı şekilde otuziki diş gülerek konuştu. " Simay bir de asansörün düşüyormuş?"

Bu dediğine gülerek tam cevap verecektim ki,

Asansörün ani bir şekilde çökmesiyle ve ışıkların gitmesiyle, ters bakışlarımı Arafa gönderim.

İç sesim " Bu şey değil mi ya benim bedduaların tutma hızı"

Araf ise yüzü aynı ifadeyle donuk bir şekilde kapıya bakıyordu.


*****

"AKIN BİZİ BURADAN KURTAR " diye bağırarak asansör kapısına vuran Arafa

Son bir Kez 'Adam olmaz bu' bakışımı attıktan sonra, bakışlarımı telefona çevirdim. Telefon çekiyor mu diye

Ama hiçbir şekilde çekmiyordu.

Bina'dan biri sesimizi duymuş ve yardım getiriyordu.

Ben en sol tarafa bacaklarımı kendimi çekmiş oturarak bir şekilde yardım beklerken,

Araf ise kapıya vurarak bağırıyordu..

Yine tam kapıya vurarak bir şey diyecekken

"Ayy yeter!" diyerek yükseldim..

Araf hızla kafasını bana çevirdi. "Mahsur kaldık burada farkında mısın?" dedi.

Elimle kapıyı göstererek "Yardım geliyor yaa, hem asıl senin beni sakinleştitmen lazım değil mi?"

Abartarak " Yardım iki saattir gelmiyor!!" dedi.

Gözümü kapatarak sabır çekerek gözümü açarak sakince konuştum. "Daha iki dakika oldu?"

"Olabilir ama bu geç gelecekleri anla-"

Kapının açılma sesiyle yanımda ki çantayı alarak ayaklanırken, Araf ta bir iki adım geriye gitmişti.

Kapı açıldığında kısa boylu kilolu kel bir adam bizi karşıladı.

Koluma çantayı taktığım da, "Teşekkürler" dedim.

Adam sadece kafa sallamıştı.

Araf yanıma gelerek konuştu. " Bak sana demiştim di mi yardım gelecek sakin ol diye boşuna endişe yaptın"

Arafa ciddi misin? Bakışı attım.

arabaya bindiğimiz de gergin bir şekilde saçlarımı geriye attım..

Heyecan ve gerginlik hepsini yaşıyordum.

Çantamda ki suyu alarak bir iki yudum su içtim.

Aklıma gelen soruyla Arafa döndüm.

"Akın nerede?"

Araf yüz ciddi bir hâl alırken, söyleyip söylememek arasındaydı.

Gergin bir şekilde "Artık söyleyecek misin?" dedim.

Araf "Yaa şu son olan olayları araştırıyor"

Tek kaşımı kaldırıp indirdim.

"Araştırsın bakalım " dedim huysuz huysuz

Bu olayı araştıracağım diye artık fazla da konuşamıyorduk ki, bu benim oldukça moralimi bozuyordu..

Araf "Düşürme yüzünü yaa" dedi.

Çantamın kopçasıyla oynarken huysuz bir ses tonuyla konuştum.

"Tamam yaa sıkıntı yok?"

Sol melek " dur bunu da, yazıyorum" dedi.

Yalandı..

Çünkü gerçekten Sıkıntı vardı.

En şefkatli sesiyle Araf "Simaay" dedi.

Klasik bana moral vermeye çalışacaktı..

Arabanın durmasıyla kafamı çantamdan kaldırdım.

Kapı yavaş yavaş açılırken çantamı omzuma alıp "Görüşürüz" dedim.

Araf üzgün bir yüz ifadeyle başını aşağı yukarı salladı..

Arkamı dönerek okula doğru ilerlediğim de bir yandan da düşünüyordum.

O günden sonra aramız baya iyiydi.. Şu bir kaç hafta hariç..

Derin bir nefes aldım.

Acaba Ben de miydi ki sorun?

Ben mi çok abartıyordum?

Soğmuş muydu ki benden.?

Kafam alak bulak olmuş bir şekilde yürürken ani bir araba freniyle irkildim..

Kafamı hızla çevirdiğim de gördüğüm kişiyle şok oldum..

Yok bu olmazdı.. Bu konu hakkında düşünmekten hayal görüyordum. Sanırım en sonunda Şizofren olmuştum.

Hızlıca arabadan indi. "Önüne baksana!!"

Dedikleriyle irkilerek kendime geldim.

Affalamış bir şekilde " şey.. Ben çok özür dilerim."

Bir süre yüzümü inceledi.

"Ben seni tanıyor muyum?" dedi.

Korku dolu bakışlarımla kafamı iki yana salladım.

Zoraki bir şekilde konuştum "Ha-hayır"

Aynı şekilde bir kaç kez daha yüzümü inceledikten sonra arabsına binerek ilerledi..

Ben yolun ortasında hâlâ beklerken, olayın şokundaydım.

Ben daha yeni MURAT KARA İle konuştum.

Hızla büyük adımlarla kaldırama çıktım.

Hayretler içerisindeydim. Ben Rüzgar ve babamın katiliyle konuşmuştum.

Ve en büyük Mafyasıyla

Elimi ayağım korkudan titrerken sakin kalarak derin nefes aldım..

Çantamda ki sudan büuül yudum daha aldıktan sonra kapağını kapatarak çantama koydum.

Bir de diyor ki ; seni bir yerde tanıyor muyum.

En büyük düşmanın kızıyım desem ne yapacaktı acaba..

Tekrardan derin bir nefes alarak okula doğru ilerledim.

Merdivenden çıkarken buranın gerçekten büyük bir okul olduğunu gördüm. Dışı görünüşü bile bu kadar büyükse içini düşünemiyordum.

İçeri girdiğim de, gerçekten büyük bir yerdi ki, tahminlerim doğru çıkmıştı.

Müdür falan onu Akın halletmişti. O yüzden onlara gerek yoktu.

Hemen sınıfa girerek derse başlamak istiyordum artık.

Kolumdan ki saatime baktım. On dakika vardı.

Arkası dönük temizlik yapan hademeye seslendim.

"Bakar mısınız?"

Arkasını döndüğü an gördüm kişiyle ikinci şokumu yaşadım.

Hasan abiyi..

Mutlulukla "Hasan abi" dedim.

Hasan abi en samimi sesiyle "Simay kızım?" dedi.

Giderek sıkıca sarıldım. Ayrıldığımda hasan abi konuştu.

"İyisin di mi?"

Kafamı aşağı yukarı salladım." Evet iyiyim " dedim.

Hasan abi " Vallaha çok mutlu oldum iyi olmana "

Saçımı kulağımın arkasına atarak " Senin burada ne işin var abi"

Hasan abi samimi bir şekilde "Hee benim yaav geçen Akın bey oğlum geldi, biraz buradan bahsetti. Benim kafama yattı, burada başladım çalışmaya"

Bu sefer sevinen taraf bendim

Sevinçle "Gerçekten mi?" dedim.

Kafasını aşağı yukarı salladı..

"Abiii ben sana bir sınıf soracağım da, 1/A sınıfı nerede?"

"İlk koridorun hemen ilk sınıfı kızım "

Tebessümle "Çok teşekkür ederim" dedim.

benim derse girmem lazım" dedim.

"Tamam kızım tamam" dedi.

Tam bir adım atacakken "Abiii sana bir şey soracağım."

En güler yüzlü haliyle "Sor kızım" dedi.

"Abiii sen neden bu yumuş kolisine takıntılısın ne var bu koli de"

Güle yüzü yavaş yavaş solarken sıkıntılı bir nefes alarak hüzünlü bir şekilde konuştu. "Benim kızım kaçırılmadan önce, onun kokusu vardı üstün de yumoşun kokusu.. O yüzden"

İçim burkulurken kendi kendime 'keşke sormasaydım' dedim.

Gerçekten üzülmüştüm.

"Abiii ben özür dilerim"

Hasan abi'nin gözleri git gide kıpkırmızı olurken "Yok kızım yok sonuçta bilmiyordun"

Burnunu çekerek göz yaşının sildi. "Hadi sen dersine git kızım geç kalma" dedi.
Kafamı aşağı yukarı sallayarak fazla üsütüne de gitmek istemedim için sınıfa doğru ilerledim.

Hasan abiye gerçekten çok üzülmüştüm.

Meğerse bu yüzdenmiş...

Boş koridorda hüzünlü bir şekilde yürürken sınıfa gelmiştim.

Kendime hızla çeki düzen verdim

Bu bana ilk atandığım günü hatırlatırken içimi hüzün kaplamıştı.

Herşeyi unutmaya çalışarak kapıyı açtım.

Sınıfa girdiğim de bütün öğrenciler ayağa kalkarken içime bir heyecan doldu.

Aylarca bu görüntüden mahrum kalmıştım.

Tebessümle "Oturabilirsiniz" dememle hepsi oturmuş.

Ben de kendi masama geçerek oturduğum da çantamı masanın bir köşesine koydum.

Tam cümleye başkayacakken kapının tıklatılmasıyla "Gir" dedim.

Kapı açıldığında ilk müdür belirlendi kapıda

Müdür ayağa kalktım. "Buyrun müdür bey" dedim.

Müdür mahçup bir ifadeyle konuştu.

"Kusura bakmayın Simay hanım. Dersinizi böldüm"

Bütün ciddiyetimle "Estağfurullah Buyrun" dedim.

"Yeni öğrencimiz var"

Tebessümle "Öyle mi?" dedim.

Müdür arkasına saklanan kız çekiniyor gibiydi.

Müdür de bunu fark etmiş olacak ki,

"Kızım, çekinmesene hadi sırana geç" dedi.

Bana dönerek "İçine kapanık biri ailesi yok"

Bu duruma içim burkulsa da bir şey diyemedim.

Çocuk yavaş yavaş adımlarla müdürün arkasına çıktığında kocaman koyu kahverengi gözleriyle koyu kahve saçlarıyla bana bakan defne vardı..

yüzümde ki tebessüm dondu.

Küçüklük fotoğraflarından bildiğim kadarıyla,

bu yıllarca kaybolan Sılan'ın kardeşiydi..

Ben ürkek bakışlarla bana bakan kıza şoklar içerisin de bakarken, o ise küçük adımlarla her hangi bir sıraya geçmişti bile

Müdür "İyi dersler hocam" dediğin de kafamı aşağı yukarı salladım.

Tebessümle "Teşekkürler Müdür bey" dedim.

Müdür dışarı çıktığın da iki elimi belime koyarak derin bir nefes verdim.

Zor bir gün olacaktı. Belli olmuştu.

*****
"Ödevlerinizi yapmayı unutmayın!" uyarısını yaptıktan hemen sonra zilin çalmasıyla bütün çocuklar hepsi bir an da koşmaya başlamıştı.

Ben de eşyalarımı toplarken gözüm sırada oturan defneye takıldı.

Yavaş yavaş topluyordu eşyalarını..

Yanına gitmeli miydim?

Eee hadi benziyorsa sonuçta insan insana benzerdi. Di mi?

Ürkek bakışlarıyla bana bakarak minik adımlarla gitti.

Ellerim masada birleştirdim.

Sıla'ya söylemeli miydim ki?.

Sağ tarafta ki melek "Eee hadi değilse boşuna ümit vereceksin kıza" dedi.

Sol melek "Haydi o ise" dedi.

Ben bu düşüncelerle boğuşurken derin bir nefes. "Offf" dedim.

Gözlerimi kapatarak şakaklarımı ovalamaya başladım.

Gerçekten artık düşünmekten başım ağrıyordu.

Uzaktan gelen sesle bakışlarımı sese çevirdim.

"Güzelim"

Akın endişeli gözlerle bana bakıyordu.

Hızla büyük adımlarla yanıma geldi. "İyi misin?" dedi.

Oturduğum yerden kalkarak Akına sarıldım.

Şuan bana gelecek en iyi şey idi.

"Zor bir gün geçiriyorum" dedim.

Ayrılarak bana baktı.

"Hasta mısın?" dedi. Yüzümü incelerken,

Demeli miydim Akına, bence demeliydim.

Araf söylerdi ama Akın söylemezdi..

Akın "Sana birinin Adını ve soyadını versem araştırır mısın?"

Akının kaşları çatıldı. "Kim?"

"Defne, defne Yıldız"

Bir kaç saniye düşündü.

Şüpheyle "Kim bu?" dedi.

Bıkkınlıkla "Araştırır mısın lütfen" dedim.

O da anlamış olacak ki üstüme gelmeyerek

"Tamamdır." dedi sadece

Çantamı masadan alırken

"Teşekkürler" dedim.

Tam gidecekken kolumdan tuttu.

Şüpheyle "Sen bana mı kızgınsın?"

Valaha hiç trip atacak durum da olmadığım için direkt "Evet" dedim.

Ardından devam. "Bir insanın hiç mi zamanı olmaz Akın yaa, gerçekten ne kadar sinirleniyorum bu duruma farkındasın di mi!?"

Akın "Biliyorum, farkındayım." dedi.

"O zaman? " diyerek üste çıktım.

Şuan boş sınıfın içerisinde kavga ediyorduk.

"Simay bu adam sağlam ayakkabı mı değil mi bilmem lazım. Her an birinize bir şey olabilir"

En net sesimle konuştum. "Emin ol kimse Rüzgar kadar olmaz Akın"

Akın "Bu kadar emin olma"

Ona şüpheyle baktım gerçekten daha beteri mi vardı?.

Omzundan düşen çantamı tekrar koluma takarak "Gitmek istiyorum ben" diyerek cevap vermesini umursamayarak, ondan önce büyük adımlarla ilerledim.

Arkamdan da Akın geliyordu. Bir an önce eve giderek rahat kafayla uyumak istiyordum. Ama bu pek mümkün değil gibiydi.

Bahçeye çıktığım da güneş gözümü aldığı için gözlerimi kısmak zorunda kaldım..

Akın "Araba burada" demesiyle arabaya doğru ilerledim.

Vallaha hiç trip atarak yürüyemezdim, zaten yorgundum.

Arabaya bindiğim de o yumuşak koltuğa oturduğum da öyle bir rahatlamıştım ki.

Her an burada uyuyabilirdim.

Akına baktım, ona hâlâ sinirliydim.

Bir insan hal hatır sormak için yazardı ve ya arardı beee

Neyse sakin ol Simay

Bir şey yok bir şey yok bir şey yok.
Telefonumun çalmasıyla bakışlarımı telefona çevirdim.

Görüntülü arama

Annem🤍

Yazısını görmemle sıkıntılı bir nefes verdim.

Şimdi olmazdı anne, telefonu meşgule atarak mesaj yazdım.

Annecim. Şuan müsait değilim, eve geçince arayayım seni olur mu?

Annem anlayışlı biri olduğu için anlayışla karşılayacaktı biliyordum.

Ve mesaj gecikmedi.

Gelen mesajla gözlerimi devirdim.

Tm

Acaba tek benim mi annem mi böyleydi? kısa kısa yazardı herşeyi.

Arabanın durnasıyla kafamı telefondan kaldırdım. Akın bana pür dikkat bakıyordu.

Hiç umursamayarak

Kapı yavaş yavaş açılırken hiçbir şey demeden hemen indim.

Bir an önce evime giderek derin bir uyku çekmek istiyorum.

Fakat iç sesimin "Anneni arayacaksın" demesiyle

Bu fikirden vazgeçtim.

Binaya girdiğim de Akın ise hâlâ aynı yerde duruyordu.

Asansör binmedim. Sabah ki durumdan dolayı merdiven kullanmayı seçtim..

Her ne kadar ayaklarım ağrısa da en sonunda eve gelmiştim.

Ayakkabılarımı çıkararak evin kapısını açtığım da çantamı kenara attım kapıyı kapattım da

Derin bir nefes aldım.

Ne gündü, bu kadar olaydan sonra başıma ne gelebilirdi ki?. diye düşünerek odama doğru ilerledim

Üstümü değiştirmek için odama girdim de,

Tam dolaptan giysilerimi alacakken telefonum çaldı annemdi.

Artık gerçekten açmalıydım telefonu.

Yatağımın üstüne bağdaş kurarak görüntülü armayı açtım.

Annem heyecanlı bir şekilde "Ne yaptın kızım?" dedi.

En yorgun sesimle "Anne vallaha yeni geldim."

Annem hafiften yüzü ekşiterek "Fark ettim onu" dedi.

"Sen ne yaptın?" dedim.

Annem "Ben de yeni Cem'in annesinin yanından geldim de, ne diyeceğim sana"

Kaşlarımı çatarak "Ne?" dedim. Dedikodu mooduna geçerek

İlgimi çekmişti.

"Hani bu cemin babası yıllar önce ölmüştü yaa, bunu annesi geçen gün evlenmiş"

Odanın içinde "NE!!ŞAKA MI! " dedim.

Sanırım sesimi bütün bina duymuştu.

Merakla "Ayy kimmiş?" dedim.

Masamın üzerinde ki sürahiden su alırken

Sudan bir yudum alırken bir yandan da annemi dinliyordum.

Anne kız dedikodusu başkaydı.

Annem "İsmi neydi yaaa söylemişti" Bir kaç saniye düşündü.

Aklına gelmiş olacak ki "Hah" dedi.

Ben annemi pür dikkat dinlerken

Duyduklarından çıkan kişiyle su genzim de kaldı. Defalarca öksürmeye başladım.

"İsmi Murat kara "




Selam bölümümüz nasıldı? 🦋

Beğendiniz mi? 🌼

Oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayınız.🧚

SEVİLİYORSUNUZZZZ ❤️

Bölüm : 08.05.2025 17:41 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...