9. Bölüm

7.BÖLÜM

Cemre
cemreyldrm_

7.BÖLÜM

İyi okumalar

Sertçe yutkunurak gözlerimi dikerek karşımda ki kişiye baktım. Telefonda ki sılanın endişeli sesiyle kendime geldim.

Sıla" Simay.. Simay cevap ver! "

Akının gözleri saniyelik telefonu bularak geri bana döndü bakışları. Birbirimize bakarken konuştum.

" İyi.. İyiyim bir sorun yok" korkudan sesim titremişti.

Akın'nın donuk bakışları yüzümün ayrıntılı bir şekilde izliyordu

Ardından" Ben sana döneceğim. " diyerek kapattım telefonu.



Çenemi hafif yukarı kaldırdım. Kendimden emin bir şekilde konuştum.

" Asıl sizin burada ne işiniz var Akın bey"

Kollarını gelişi güzel bir şekilde açtı. Alaycı bir tavırla "Burası benim alanım hoca" dedi sona doğru sesi ciddi çıkmıştı.

Bir, adım atarak "Ve siz alanıma girmiş oldunuz" dedi. Gözlerini gözlerimden ayrılmadan.

Küçük bir kahkaha attım. Ben de aynı onun gibi kollarımı iki yana açtım "Bu Bursa da benim o zaman Akın bey"

Aynı şekilde baktı ardından dudakları alaylı bir şekilde kıvrıldı an saniyesinde ciddileşti

Tek tek kelimelere basarak ciddi bir sesle konuştu. "Burası.. Tehlikeli.. yer.. Girmeyin!!"

Kolumdan düşen çantamı tekrar koluma takarak Alaycı bir sesle konuştum.

"Mafya mısınız siz haa, hangi kanal da, yayınlanıyor? "

Ben ne olduğunu anlamadığım an belimden çekerek beni kendinsinden tarafa çekerek yere yatırdı.

ateş sesleri yükselirken kafamı daha da eğdi. Kendisi de belinde ki silahı çıkardığın da nereye düştüğüm geç te olsa anlamıştım. Bariyerin arkasında silah sıkarken ben de ne yapacağımı bilmiyordum. O sıra da Rüzgar'ın aradığını gördüm. Reddetterek mesaj attım.

"Rüzgar ben çatışmadayım. Ölmezsem dönerim sana"

"SİMAY KOŞ!! " diyen Akın'ın gür sesini duyduğum an. Nereye gittiğimi bilmediğim yere Allaha doğru koştum..

Silah sesleri git gide azarlırken ben de artık uzaklaşmanın sevinci vardı.

Allahım şuradan bir çıkayım vallaha o 32 dini mesajlarını herkese gönderecektim. Bence başıma ne geldiyse bu dini mesajlardan o 32 kişiye yollamadım diye gelmişti.

Ne kadar koştum bilmiyordum. Artık yavaştan yavaştan durduğum da nefesimi düzene sokmak için ellerimi dizimin üstüne koydum soluklanmak için, havaya baktığım da çoktan karardığını gördüm. Dinlenecek bir yer de yoktu. Sadece yol vardı, ve biraz ileriden de orman. Tekrar derin bir nefes aldım.

Telefonuma baktığım an. Sıla'dan 20 arama Rüzgar 'tan 15 arama. Annem'den ise 3'tü. Ve sayısızca Mesaj.

Galiba Sıla anneme dememiş olacak ki, annem bu kadar az aramızdı kalkıp Bursa'ya bile gelirdi.

Telefondan saatte baktım tekrardan 19:50 olduğun gördüm. Önümde duran siyah jiple kafamı kaldırdım. Cam açıldığında Bunun Akın olduğunu gördüm.

Son olaylardan sonra pekte yanına gitmek istemiyordum. Etrafa baktığım da bir ümit taksi olabileceğini ümit ettim. Ama yoktu.

Ben bunları düşünürken Akın gür sesiyle konuştu.

"Boşuna bakma uçan kuş bile geçemez buradan"

Bunu demeseyle daha çok korkmuştum. Çünkü ben öyle bir yere düşmüştü ki çıkamıyordum.

El mahkum korkarak yutkunurak yavaş ve çekingen adımlarla Arabaya doğru ilerledim. Çekingen bir şekilde binmiştim.

Şuan sanki çok büyük bir suç işlemiş küçük çocuk gibiydim.

Akının konuşmasıyla dikkatimi Akına verdim.

Akın alaycı bir sesle "Ee Simay hoca, siz bir soru sormuştunuz cevap verememiştim. Umarım cevabınızı almışsınızdır"

Korkumu belli etmemeye çalışarak. "Aldım" dedim.

Yandan bir bakış atarak konuştu. "Umarım bir daha bilemediğiniz yerlere gelmeden önce araştırın derim.. Malum"

İç sesim "Ay sen çok biliyorsun" dedi.

Beynim olaya el attı. "Zaten bilmese niye desin"

İkisini de susturarak.. Ben de sustum. Sadece sokak lambası saymaya başlamıştım.

Sessiz geçen yolculukta evimin yakınına gelince anlık bir şaşırdım.

Ev adresim? Şaşkın bakışlarımı ona gönderdiğim de,

İç sesim konuştu "Adam mafya mafya"

İç sesimi umursamayarak Derin bir nefes aldım arabadan inmek için "Sağolun" diyerek tam inecekken.

Akının soğuk ciddir sesiyle durdum.

Akın "Simay hoca.. Siz kendi işinizle ilgilenin"

Sertçe yutkundum. Kafamı olumlu anlamda salladım.

Çok güzel bir şekilde lafımı da yemiştim.

Düz bir sesle "İyi akşamlar" diyerek arabadan indim.

Ben Binaya doğru ilerleyerek, übinaya girdiğim de, araba gitmişti. Tuttuğum nefesi geri verdim.

Ben neyin içine düşmüştüm. Nerede bela orada ben vardım. Gerçekten bu asla sekmezdi. Ben merdiven çıkarken bir yandan çantamın içinde anahtar arıyordum. Tam benim kapıma yaklaştığım an sesler duymaya başladım. Ama bir konuşma sesi.. Bu sesler.. Sıla ve Rüzgara aitti.

Küçük ama çekingen bir adımla merdiveni çıktığım an, beni ilk gören sağ sola volta atan Sıla gördü. Ardından merdivenin başına oturmuş ayağıyla ritim tutan Rüzgar

Sıla beni gördüğü an gözlerinden ateş fışkırmıştı.

Şuan Sıla da pazarda çocuğunu kaybeden. Ardından bulduktan sonra, gelen sinir vardı üzerin de, Rüzgara baktığım da ayağa kalktı.

Rüzgar da Sıladan bir farkı yoktu.
Sadece gözlerin de Ne halt yedin sen bakışı vardı gözlerinde.. En tatlı hallerimle yanlarına doğru ileridim.


En neşeli sesimle "Selamm" dedim.

Sıla bir kaç saniye bana ateş eden gözler baktı. Ardından kahkaha attı.

Sanırım en sonunda kızada kafayı sıyırtmıştım.

Sıla Kahkahaların arasında konuştu.

"Selam mııı hahahah selam diyor bir de bak" Ardından ciddileşti sinirle "kızım sen dengesiz misin?" dedi.

"Ben öz - "

Sıla lafımı keserek bağırdı.
"Özür falan dileme Simay!! Kaç oldu bu yaa haaa, artık ben saymayı bıraktım.

Ardından Rüzgara bakara konuştu. "Sen, sen sayabildin mi?"

Vee o an Rüzgar ani'den sarıldı bana sıkı sıkı.

Vee o an dudaklarından şu kelime dökülmüştü. "Çok korktum sana bir şey oldu diye"

İçimde ki erkek Fatma "Ne alaka krdsm" dedi.

Rüzgar benden istemeye istemeye ayrıldığın da "Binada konuşamayız, gelin benim evde konuşalım"

Sıla bir şey demeden hırsla aşağı merdivene doğru ilerledi. Buda Sıla'nın dilin de tamam demek oluyordu.

Ben de aşağı doğru indiğim de, Rüzgar anahtarı çıkararak evin kapısını açtı. Geçmemiz için de kenara doğru çekildi.
Eve girdiğimiz de Rüzgar kapıyı kapatarak

"Kahve yapıyorum " diyerek ortamı yumuşatmak istemişti.

Ama tabii, Sıla buna izin vermemişti.

Sıla "Ben bir de yanına soğuk su alayım. Ama bayaa soğuk olsun" yandan bir bakış attı bana. "Malum bugün iyi korktuk."

İç sesim "Haah ikinci lafımızı da yedik" dedi

Derin bir nefes aldım. Sabırla konuştum.

"Sıla, o zaman senin kağıdın da niye o adres yazılıydı. Ben sanki bilerek mi gittim."

Sıla net sesiyle konuştu. " Onu bana takıntılı çocuk yazmıştı. Ben de telefondan araştırdım. Baktım iyi bir yer değil, üstünü karaladım. Dolmuşta olduğum için de, sonra çöpe atarım diye çantama atmıştım. "

Rüzgar Sılaya su verirken ortamı yumuşatmak için" Tamam sanırım kağıtlar karışmış " dedi.

Ama onunda ses tonunda sinir vardı. Sadece üstüme gelmek istemiyordu.

Sıla yandan bir bakış attı. Bıkmış bir sesle "ne yapacağız seninle" dedi.

Ben de bilmiyorum dercesine Dudağımı büzerek omuzlarımı kaldırarak indirdim.

Sıla yumuşak bir sesle "Başıma belasın bela"

En sevimli hâlimle "Tatlı belası ama" dedim.

Tebessüm ederek "şapşal yaaa" dedi. Ardından "Gel buraya diyerek sarıldı."

Rüzgar mutfağı doğru ilerlerken ben de Sılaya konuşuyordum.

Ben de Sarıldığım da konuştum. "Annemin haberi yok dimi? "

Sıla net bir sesle" Saçmalama, söylesem şimdiye bu şehiri başımıza yıkmıştı" dedi.

Doğru, cidden yıkardı bu arada..

Sıladan ayrılarak" Babam olsaydı bunlar başıma gelmesin diye herşeyi yapardı dimi?" dedim.

Sıla sessiz kaldı. Kimse konuşmadı bir süre

Gözlerimin içi yanmaya başlamıştı. Genzim de öyle bir yumruk vardı ki, ne kadar yutkunsam gitmiyordu..

Ağlmamak için yukarı baktım. Beyaz tavanla bir kaç saniye bakıştıktan sonra

İki ellerimle yüzüme yelpaze yaptım. Hayır Simay hayır burada değildi.

Sıla elimi dostça sıktığın da bir kez daha şükür ettim. Onun gibi bir dostum olduğu için. Tebessüm etti. Tebessüm ettim.

"Ben senin - " evet cümlesi yarım kalmıştı. Çünkü Rüzgar konuşarak cümlesini kesmişti ki, hiç te iyi bir cümle olmamıştı.

Hepimiz kahvelerimizi aldığımız da, stabil sohbete dalmıştık. Okul hastane v.s son olayı üçümüz de unutmak istiyorduk. O yüzden saçma sapan konular açıyorduk.

Sıla ayaklanarak konuştu. "Ben gideyim nöbetim var. Teşekkürler kahve içinde"

Rüzgar "Ne demek ne yaptım sanki" dedi.

Sıla bana sarılırken kulağıma fısıldadı "Sen de çok oyalanma, eve geç!"

Geri çekilerek yapmacık bir gülümsemeyle "Söylerim çokça Selam anneme" dedim.

Sıla kapıya doğru ilerlerken kafasını aşağıya yukarı İmalı bir şekilde salladı.

"Teşekkürler Rüzgar " diyerek çıkmıştı.

Rüzgar kapıyı kapattığın da bana bakaraı çekingen bir şekilde.

"O zaman ben yeni bir kahve yapayım bize"

"Yok, hiç zahmet etme ben de, gideyim artık"

Yapmacık bir sesle "Hayır, Simay bir kahveden bir yudum bile almadın. içmeden bir yere yollamam "

Pes ederek "Peki" diyerek tekli koltuğa doğru ilerledim.

Rüzgar mutfağa doğru ilerlerken ben de etrafı inceliyordum. Televizyonun önünde ki, küçük çerçevelere takıldı gözlerim iki taneydi. Bir sağ da, biri sol da, çerçevelere doğru ilerlerken.

Mutfaktan Rüzgar'ın sesini duydum. "Orta şekerli yapıyorum!"

"Güzel olur " diyerek cevap verdim. İlk sağda ki çerçeveye baktığım da, kendinden bir kaç yaş büyük, bir kız çocuğu olduğun bir fotoğraf vardı. Büyük ihtimalle kardeşidir diyerek. Diğer çerçeveye geçtim. baktığımda... Karede ki o kişiyi gördüm.

Birbirlerine sıkı sıkı sarılmışlar baba oğul..

Ama o gün, bana elime elma şekerini verdikten sonra bizi terk edip , metresine giden babamdı karede ki kişi..

Gözlerimin içinin yandığını hissettim. Genzimde ki acı git gide büyüyordu.

Benim babam.. Kendi öz evladını terk ederek, metresinin çocuğuna babalık yapan babam..

İçim de öyle bir öfke patlaması yaşıyordum ki...

Sinirle dişlerimi sıktım.


Arkadan Rüzgar'ın dediklerini duyduğum an, beynimden vurulmuşa döndüm.

" Çerçevede ki kişi.. Babam ve Ben"

 

 

Oy ve yorum yapmayı unutmayınız

 

Seviliyorsunuzzzz 🤍














Bölüm : 12.12.2024 19:32 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...