14. Bölüm

14.Bölüm

Ceren
cernates

“Kış uykusuna mı yattın lan ayılar gibi kalksana!” Can aralıksız beş dakikadır tepemde dikilmiş beni uyandırmaya çalışıyordu ama yataktan hiç de kalkasım yoktu.

 

Can sürekli kolumu dürtüp duruyordu sonunda dayanamayarak yatakta doğruldum. “Ne var Can! Sabahtan beri dürtüklüyüp duruyon!” Bir gitse de biraz daha uyusam. “Yav hadi uyanda kahvaltı yapalım.” Şuan karşımda küçük çocuklar gibi mızmızlanıyordu.

 

Can’ın çenesiyle birlikte kalkıp kahvaltı hazırlamıştım. Yedikten sonra Can ile birlikte toplayıp evden çıktık. Can Bey biraz eğlenecekmiş bende her zaman ki gibi hastaneye gidecektim.

 

Hastaneden içeriye girdiğimde Barlas’ı görmüştüm. O beni görmeden gitmek için adımlarımı hızlandırmıştım ama nafile Barlas beni çoktan görüp yanıma koşmuştu.

 

“Günaydın Lizge!” Diyerek gülümsedi. Ne bu samimiyet. “Hıhı size de günaydın.” Diyerek yanından gitmek için hareketlenmiştim ama beni kolumdan tutup durdurmuştu. “Bir sorun mu var Lizge?” Kaşları çatılmıştı. “Benden kaçıyor gibisin.” Gibisi fazla direkt kaçıyordum ama başaramıyordum.

 

Derin nefes alarak,”Barlas Bey kolumu bırakın!” Sesimi sakin çıkarmaya çalışıyordum. Koluma bakıp elini çekti ama bu sefer elimi tuttu! Elimi ondan çekmeye çalıştım ama bırakmıyordu. “Barlas Bey elinizi,kolunuzu çekin bir üstümden ya!” Diye sinirle söylendim.

 

Beni kendine çekip,”Yapma ama böyle o dünkü doktorla sevgili değilsin. Beni kıskandırmak için yapıyorsun.” Sen kimsin de seni kıskandırayım be adam! Elimi güç bela ondan kurtarıp göğsünden itekledim. Onun suratına bile bakmadan yanından hemen gittim.

 

Asistan odasına girdiğimde herkes burdaydı. “Günaydınlar!” Diyerek bende yanlarına ilerledim. Hepsi ‘Günaydın.’ dedi. Doruk’a baktığımda önündeki makale ile ilgileniyordu. Az önceki olayı söylesem mi yoksa söylemesem mi diye düşünüyordum. Dün birşey olursa söyle demişti. Hem bende artık ondan birşey gizlemek istemiyordum.

 

“Doruk?” Kafasını makaleden kaldırıp bana baktı. Kafasını ‘Ne oldu?’ dercesine salladı. “Benimle bir beş dakika dışarı gelebilir misin?” Diye sordum. “Daha dün birlikteydiniz Lizge. Çok mu özledin bu suratsızı.” Diyen Demir’e döndü bakışlarım.

“Ha ha ha çok komik!” Diye Doruk gerekli cevabı vermişti. Bana dönüp,”Gel bakalım.” Dedi ve ayaklandı. Hemen yanına gitmiştim, birlikte asistan odasından çıktık.

 

“Dinliyorum.” Diyerek bana döndü. “Şey hani sen dün demiştin ya birşey olursa söyle diye.” Kaşlarını çatmış bana bakıyordu. “Ne oldu birşey mi oldu!?” Konuya nasıl gireceğimi kestiremiyordum ki. En iyisi direkt anlatmaktı.

 

“Az önce hastaneden içeri girdiğimde Barlas’ı gördüm.” Sözümü böldü. “Adı batsın onun! Bir gidemedi şurdan!” Daha adını duyduğunda böyle tepki verdi. “İşte o beni görmeden direkt sizin yanınıza gelecektim. Beni gördü yanıma geldi.” Yine lafımı böldü. “Eceline mi susamış o! Ben dün demedim mi Lizge’nin yanına bile yaklaşma diye!” Ay anlatmasa mıydım acaba? Daha bir türlü asıl konuya giremedim.

 

Doruk’u kolundan tutup arkamızdaki hasta yakınlarının dinlenmesi için olan koltuğa oturttum. Bende yanına oturdum. “Bu yanıma geldi işte. Günaydın dedi.” Göz devirdi. “Seni gördüm, ayan günüm de battı deseydin!” Benim burda stresten karnıma kramplar giriyordu. Hemen anlatayım da kurtulayım diyorum ama Doruk efendi sürekli lafımı bölüyor.

 

“Doruk bölmesen de bir dinlesen mi?” Valla stresten bayılacaktım. Kafasını sallayıp, “Tamam devam et.” Dedi “Bu günaydın deyince bende başımdan gitsin diye günaydın dedim. Yanınıza gelmek için bunun cevap vermesini beklemedim arkamı döndüm tam gelecekken, kolumu tuttu durdurdu beni.” Sinirle ayağa kalktı. “Ne yaptı!? Ne yaptı!?” Tekrar kolundan tutup zor bela geri oturttum.

 

“Doruk bir sakin ol da anlatayım.” Tekrar sinirle bana döndü. “Ha bide daha bunun devamı var! Nereden geliyor bu adama bu cesaret!” Derin nefes aldım. “Kolumu tutup beni durdurdu. Sonra ‘Bir sorun mu var? Benden kaçıyor gibisin?’ dedi. O kolumu tutunca işte, ‘Barlas Bey kolumu bırakın!’ dedim.” Kafasını hafif yukarı kaldırıp sabır diledi.

 

“Öyle deyince kolumu bıraktı ama,” Sinirle gözlerini açıp kapattı. Bana dönüp, “Ama?” Diyerek cümlemi tamamlamamı bekledi. “Elimi tuttu.” Sinirle güldü. “Elini? Tuttu?” Yine ayağa kalkıyordu ki son anda yine kolundan tutup oturttum.

 

“Elimi tutunca bende sinirlendim artık elinizi kolunuzu bir çekin üstümden dedim.” Bunu söylememle sanki rahatlamış gibiydi. “Bir de yapıştırsaydın ya şunun ağzına.” Terslediğim için keyfi gelmişti ama maalesef birazdan o keyfi yine gidecekti.

 

“Ben öyle deyince beni kendine çekti.” Birden gözünü sinirle kapattı. “Lizge güzelim, az önce söylediğin benim hayal ürünümdür umarım!” Keşke başka bir zaman güzelim deseydin be Doruk. ‘Güzelin miyim cidden?’ derdim.

 

“Sonra dedi ki ‘Yapma ama böyle. O dünkü doktorla sevgili filan değilsiniz. Beni kıskandırmak için yapıyorsun.’ dedi.” Yine sinirle ayağa kalktı. “Eceline susamış bu adam eceline!” Olduğu yerde bir iki tur dönüp bana yöneldi. “Sonra, sonra ne oldu?” Diye sordu. “Güç bela elinden kurtulup ittim onu. Sonra da arkama bile bakmadan sizin yanınıza geldim.”

 

“Yok bu adam illa Doruk gelsin beni gebertsin diyor!” Arkasını dönmüş sinirle ilerlerken hemen arkasından koşup kolundan tuttum. “Nereye gidiyorsun?” Diye sordum. “Nereye olacak? O herifi gebertmeye!”

 

“Kim,kimi gebertiyor. Noluyor burda?” Diyerek Ferman Hoca gelmişti yanımıza. Doruk tekrar olanları hatırlamış gibi yine sinirle nefes alıp verdi. Ferman Hoca’da fark edip, “Ne oldu oğlum ne bu sinir? Anlat” Dedi sakin bir sesle.

 

“Hıyarın biri Lizge’ye sarkıntılık yapıyor Hocam!” Ferman Hoca birkaç saniye Doruk’a bakakaldıktan sonra bana dönüp, “Doğru mu Lizge?” Diye sordu. “Bu konu da yalan mı söyleyeceğiz Hocam!” Diye yine sinirle araya girdi Doruk.

 

“Hocam dünkü çatışmada yaralanan adamın oğlu. Dünde sizin yanınıza gelmişti. Sürekli ‘baba,baba.’ diyen adam.” Doruk bana dönüp,”Adam kelimesi fazlalık orda. Adam mı o!” Dedi.

 

“Tamam oğlum sakin ol. Sen al Lizge’yi de asistan odasına dön. Ben ilgilenirim onunla.” Doruk Ferman Hoca’nın yanına yaklaşıp, “Hocam bende geleyim. O benim dayağımı yemedi ondan böyle. Bir yesin aklı başına gelir.” Diyerek Ferman Hoca’ya yalvardı. “Hadi Doruk hadi! Al Lizge’yi asistan odasına.” Diyerek arkasına döndü ve gitti Ferman Hoca. Doruk derin nefes alıp beni elimden tutup asistan odasına doğru yürüdü.

 

İçeri girdiğimizde, “Bana bakın Lizge’nin yanından bir dakika bile ayrılmıyorsunuz!” Diyerek bizimkilere yöneldi. Hepsi şaşkınlıkla Doruk’a bakıyordu, bende dahil. “Neden abi birşey mi oldu?” Diye araya girdi Demir. “Oldu!” Diye yine sinirle söylendi. Adam sinirlene sinirlene on yaş yaşlanacaktı.

 

“Ne oldu Doruk sakince bir anlatır mısın?” Diyerek Nazlı’da araya girdi. “Şu dünkü hastalardan birinin oğlu Lizge’ye kafayı takmış!” Ali bana şaşkınca dönüp, “Nasıl kafa takmış?” Diye sordu. “Lafın gelişi Ali.” Dedim ona.

 

“Nasıl kafayı takmış ya?” Nazlı şaşkınlıkla sordu. Demir bana dönüp, “Birşey mi yaptı Lizge?” Diye sordu. “Lizge’nin kendisine aşık olduğunu sanıyor!” Doruk sinirle güldü. “Her gördüğü yerde kızın elini,kolunu tutup çekiştiriyor!” Diyerek odada volta atmaya başladı. “Ben onu bir çekiştiricem o zaman görecek o!”

 

Demir’de sinirle ayağa kalktı. “Kimmiş be bu adam gidip boyunun ölçüsünü alalım!” İkisine dönüp, “Sakin mi olsanız bir?” Diyerek söylendim. Doruk hiç eksilmeyen siniriyle, “Nasıl sakin olayım?” Diye bağırdı. “E Doruk haklı be Lizge! Sevgilisine sarkıntılık yapıyor elin şerefsizi! Doruk sinirlenmeyecekte kim sinirlenecek!” Doruk Demir’e dönüp, “İlk defa haklısın lan!” Dedi ona. Doruk sen böyle davranırsan ben bile inanacaktım artık sevgili olduğumuza.

 

“Size iyi sinirlenmeler!” Diyerek ayağa kalktım. Kapıyı açıp çıkacakken Doruk hemen yanıma geldi. “Nereye gidiyorsun?” Diye sordu. “Kantine inicem.” Diye cevap verdim. “Bende gelicem.” Dedi ve birlikte gittik.

 

🩺🩺🩺

 

Doruk kuyruğum gibi iki saattir ben nereye gittiysem peşimden gelmişti. Çeneside durmuyordu. Sürekli söylenip duruyordu. Sinirle Doruk’a döndüm,”Doruk yeter ya! Gitsene yanımdan. Senin bakacak hastan yok mu!?” Elini ‘Boşver’ dercesine sallayıp,”Demir ilgileniyor onlarla ya.” Diyerek açıklama yaptı.

 

“Sen böyle kuyruğum gibi peşimde mi dolanacaksın!” Diye sinirle söylendim. “Şu gerizekalı gidene kadar evet.” Dedi. “Oldu olacak bizi birbirimize kelepçele Doruk! Hiç ayrılamayız.” Doruk sinsice gülümseyip, “Aslında iyi fikir. Ben yarın kelepçe ile gelim.” Diyerek güldü. Koluna vurup, “Ay yeter ben eve gidiyorum!” Diyerek çıkışa yöneldim.

 

Arkamdan o da benimle birlikte geliyordu. Hastaneden çıkacakken beni kolumdan tutup kendine çekti. Bugünde kolumu çeken çekene. Bana sırıtarak yaklaşıp yanağımı öptü. Kulağıma, “Bugün olanları gelip bana anlattığın için teşekkür ederim, sevgilim” Diyerek uzaklaştı benden. Ben ise ona şaşkın bir şekilde bakıyordum.

 

Bana bakıp geri geri adımladı. El sallayıp,”Yarın görüşürüz.” Diyerek arkasını dönüp gitti. Neydi şimdi bu?

 

Tabii ya dünün intikamı! Bende aynısını ona yapmıştım. Suratımda ki sırıtışla birlikte hastaneden çıktım.

 

🩺🩺🩺

 

Eve geldiğimde 2-3 saat sınava çalışmıştım. Sonra kendime yiyecek birşeyler hazırlayıp televizyon izlemiştim. Yediklerim bitince koltuğa uzanmıştım. Gözlerim kendiliğinden kapanmaya başladığında daha fazla direnmeden uyudum.

Bölüm : 11.12.2024 03:42 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...