Sabah sürekli telefonumun çalması ile uyandım. Kim arıyorsa artık üç,dört kere aradığında açmamıştım hâlâ da ısrarla arıyordu. Yatakta sinirle doğrulup telefona baktım.
“Sen niye beni sabah sabah arayıp duruyon ya!” Sinirle söylendim. “Sana da günaydın güzelim.” Ne günaydını ya daha kargalar bokunu bile yememiştir. “He he günaydın. Ne oldu sabah sabah?” Dedim esneyerek.
“E aşağıdayım seni bekliyorum!” Nasıl beni bekliyon? Birde sabah sabah, üstelik geldiğinden benim bile haberim yok. “Nasıl sen şuan burda mısın?” Diye merakla sordum. “Evet,hadi hazırlan gel de hastaneye gidelim.” Diyerek suratıma kapattı. Doruk sen tam bir öküzsün.
Esneye esneye hazırlanmıştım. Evden çıkacakken Can’da odasından çıkmıştı. “Nereye lan sabah sabah?” Dedi gözünü ovarak. “Kaçıyorum buradan Can.” Gözünü kocaman açarak benim yanıma koştu.
“Bensiz nereye kaçıyon sen!?” Diyerek kafama hafif vurdu. “Ne vuruyon be!” Diye çemkirdim. “Sus. Kaçacakmış hele bir kaç!” Ayağındaki terliği çıkarıp havaya kaldırdı. “Seni terlik manyağı yaparım!” Diyerek elindeki terliği salladı.
“Doruk gelmiş Can! Birlikte hastaneye gideceğiz!” Diye açıkladım. “Doruk niye geliyor sabah sabah seni almaya?” Tek kaşını kaldırmış cevap bekliyordu. “Aynı yere gidiyoruz ya hani Can!” Gözlerini kısıp beni süzdü. “Önceki günlerde aynı yere gidiyordunuz o zamanlar niye gelmiyordu seni almaya?” Çünkü o zamanlar peşimde manyak bir adam yoktu.
“Doruk’la sevgiliyiz biz Can!” Can kahkaha attı. “Yeme lan beni.” Dedi gülüşlerinin arasından. Kapıya doğru adımlayıp, “İster inan ister inanma Can.” Diyerek evden çıktım.
Karşımda Doruk motora yaslanmış bir şekilde duruyordu. Beni görüp,”Çok şükür gelebildin! Görende düğüne hazırlanıyon sanacak.” Diyerek abartı tepki verdi. “Gelmeseydin ben mi gel dedim!?” Diyerek yanına adımladım.
Kaskı bana uzatıp,”Hadi hadi söylenme.” Dedi. Kaskı elinden alıp kafama geçirdim. O da motora bindi, ardından bende bindim. Bineli bir dakika olmuştu ama Doruk hâlâ çalıştırmamıştı motoru.
“Hadi sürsene ne bekliyon?” Diye sinirle sordum. “E seni bekliyom!” Diye o da bağırdı. Benim neyimi bekliyordun acaba bindik ya işte! “Benim neyimi bekliyon be!” Diye çemkirdim. “Belime sarılmanı bekliyorum.” Dedi sakin bir sesle. “Senin beline niye sarılayım ben?” Diyerek sordum. “Sarılma da düş ordan!” Diyerek motoru çalıştırdı. Ama sorun şu ki hızlı sürüyordu, düşüp ölmek için çok gençtim o yüzden hemen Doruk’a sarıldım. O ise güldü.
Motordan inip sinirle Doruk’a döndüm. “Allah aşkına bir daha gelme beni almaya ya!” Kendini beğenmiş bir ifade ile bana baktı. “Ayağına servis yaptık işte daha ne istiyorsun?” Dedi. “Ya bir yürü git! Hastaneye mi gidiyoz? Ecelimize mi gidiyoz belli değil?” Diyerek söylendim.
Beni belimden tutup hastanenin içine girdik. Etrafıma bakındığımda Barlas manyağını görememiştim. Çok şükür hastaneden gitmiş demek ki. Gidişi olsun da dönüşü olmasın!
Asistan odasına girdiğimizde yine tam kadro burdaydı. Direkt kendimi koltuğa atıp arkama yaslandım. Doruk yüzünden uykum geliyordu. Benim bu saatte ne işim var burda hep öğleden sonra geliyordum ben!
“Anlaşılan birileri hâlâ uyanamamış.” Diyen Demir’in eğlenen sesini duymuştum. Gözüm kapalı bir şekilde, “Demir Allah aşkına susta azıcık daha uyuyayım.” Dedim. “Lizge,sen bu saatte gelmezdin? Bir sorun mu var?” Diyerek sordu Nazlı. Gözümü açıp Doruk’u göstererek, “Ona sorun. O beni yatağımdan kaldırıp getirdi.” Hepsinin gözü Doruk’a dönmüştü,bende geri gözlerimi kapattım.
“Oğlum sen niye kızı getiriyon sabah sabah?” Diye sordu Demir. “Özledim Demir. Olamaz mı?” Diye anında cevap verdi Doruk. “Doruk, bu yaptığın hiç hoş birşey değil!” Diyerek Ali’de araya girdi. “Lan niye adam öldürmüşüm gibi tepkiler veriyonuz!” Diyerek söylendi Doruk.
Bir süre sonra sesleri kesik kesik gelmeye başladı. Doruk uyuduğumu düşünmüş olacak ki, “Şimdi size birşey söyleyeceğim. Açın kulağınızı beni iyi dinleyin.” Dedi ciddi bir tonla. “Bir sorun mu var Doruk?” Diyen Nazlı’nın meraklı sesini işitmiştim. “Var.” Dedi Doruk sıkıntılı bir nefes vererek. “Ne oldu oğlum çatlatmasana insanı!” Demir’de meraklanmıştı.
“Dün Lizge hastaneden çıktıktan sonra sizin yanınıza geliyordum. Bu Barlas denen şerefsizi gördüm. Telefonda birine ‘O kız benim olacak! Buna o doktorlarda engel olamayacak, kızı takip etmeyi bırakmayın!’ dedi.” Nasıl yani o kız diye bahsettiği kişi ben olamazdım değil mi?
“Nasıl lan bu psikopat Lizge’yi mi takip ettiriyor!?” Diye sinirlenen Demir’in sesini duymuştum. “Eşkiya gibi kız takip ettirmek nedir!?” Diyen Nazlı’nın da sesini duymuştum. “Lizge hiç güvende değil! Hiç!” Diyen Ali’nin endişeli sesini duymuştum. “Bende o yüzden zaten sabah gidip kendim aldım. Gözümüzün önünde olursa birşey yapamazlar.” Diyen Doruk’un sesini duydum ama daha fazla uyanık kalamadım uykuya daldım.
Uyandığımda oda da kimse yoktu. Üzerime baktığımda yine Doruk ceketi ile üstümü örtmüştü. Koltukta doğrulduğumda telefonumu alıp saate bakmıştım,saat 12.00 olmuştu. Yani iki saattir uyuyordum.
Koltuktan kalkıp asistan odasından çıkmıştım. Acilin oraya gitmeye üşendiğim için Gülin’in yanına gitmiştim.
“Gülin naber?” Diyerek masaya oturmuştum. “Lizge,sen tek mi geldin?” Diyerek telaşla etrafa baktı. “Biriyle mi gelmem gerekiyordu?” Diye sordum. Gülümsemeye çalışıp, “Yok canım. Hani sen hep Doruk’un etrafında olurdun ya ondan sordum.” Dedi.
Uyumadan önce Dorukgilin konuşmasını duymuştum ama hayal mayal hatırlıyordum. “Gülin siz benden birşey saklamıyorsunuz değil mi?” Telaşla ayağa kalktı. “Yok canım ne saklayacağız biz senden!?” Diyerek abartı bir tepki verdi. “Bana öyle geldi o zaman.” Diyerek omuz silktim. “Evet evet sana öyle gelmiş.” Dedi tekrar yerine otururken.
“Eee Doruk nerde?” Diye sordum. “O mu? Onlar acildeydi.” Masadan inip, “E bende gideyim o zaman.” Dedim. Gülin acele ile oturduğu yerden kalkıp yanıma geldi. “Sen gitme! Doruk’u arayalım o gelsin.” Gülin’e anlamayan gözlerle bakıyordum.
“Doruk’u niye çağıralım Gülin? Ben kendim giderim işte.” Diyerek gidiyordum ki kolumdan tuttu. “Yok Doruk gelsin işte!” Diye yine ısrar etti. “A a noluyor burda?” Diyerek Vuslat Hanım gelmişti yanımıza. “Hiç, hiç birşey Vuslat Hanım.” Diyerek onu geçiştirmeye çalıştı Gülin.
“İyi olmasın zaten birşey. Ben acile gidiyorum bizimkileri yoklamaya. Birşey olursa önce beni arıyorsun Gülin!” Diyerek arkasını döndü. “Vuslat Hanım!” Arkasını dönüp bana baktı. Gülin’in yanından hemen uzaklaşıp Vuslat Hanım’ın yanına ilerledim. “Bende acile gidiyordum birlikte gidelim.” Diyerek açıklama yaptım. “İyi hadi gel.” Diyerek ilerlemeye başladı.
“Doruk’la sevgiliymişsin?” Dedi sorar bir şekilde. “Evet öyleyiz.” Dedim. “Siz ne zaman ve ne ara sevgili oldunuz?” Diyerek yine sordu. “Olduk işte Vuslat Hanım detaylara pek takılmayın.” Bana dönüp, “Doruk’u üzdüğünü görmeyeyim!” Diyerek işaret parmağını salladı. “Karşında beni bulursun.” Bende işaret parmağımı sallayarak, “Asıl ben sizin Doruk’u üzdüğünüzü görürsem karşınızda beni bulursunuz!” Bu cevabıma Vuslat Hanım güldü. “Aynı Doruk gibisin.” Dedi gülerek. “Üzüm üzüme baka baka.” Deyip ilerledi.
Acilden içeri girdiğimizde bizimkileri gördüm. Bu Vuslat Hanım’ın biraz daha yanında kalırsam delirirdim. O yüzden hızlıca Doruk’un yanına ilerledim. “Lizge, kiminle geldin sen?” Etrafına bakarak sormuştu bu soruyu Doruk. “Ya bugün niye gelen geçen bu soruyu soruyor!?” Diye çıkıştım. “Sinirlenme hemen güzelim.” Diyerek elini omzuma attı.
İlerde duran Vuslat Hanım’ı işaret ederek, “Vuslat Hanım ile geldik.” Kaşlarını şaşkınlıkla çatıp bana baktı. “Vuslat Hanım’la?” Diye şaşkınca sordu. “Evet uyandığımda siz yoktunuz. Bende Gülin’in yanına gittim. Sonra senin yanına gelecektim, Gülin bırakmadı. Doruk gelsin diye tutturdu. O sırada Vuslat Hanım geldi,acile gidiyorum dedi. Bende onun peşine takılıp geldim. Sonuçta denize düşen yılana sarılır.” Diyerek açıklama yaptım. “İyi yapmışsın iyi.” Diyerek yanıt verdi.
Beni belimden tutup bizimkilerin yanına doğru ilerledi. “Ooo Lizge Hanım’da uyanmış. Tünaydın!” Dedi Demir. “He he tünaydın Demir.” Diye geçiştirdim. “Aşkım uğraşmasana kızla.” Açi’nin arkasına geçip, “Konuş be Açi!” Diyerek gazladım onu. “Lizge!” Dedi Demir uyarır gibi. Kafamı ‘Ne var?’ dercesine salladım.
Demir Doruk’a dönüp, “Kardeşim sende sevgiline birşey der misin? Ne zaman Açi ile konuşsa kızın ayarlarını bozuyor!” Dedi. “Niye Açelya teknolojik eşya mı da ayarları bozulsun?” Diye sordum. “Evet Demir. Sen ne demeye çalışıyorsun!” Diyerek sesini yükseltti. “Doruk kardeşim Allah aşkına sevgilini sustur.” Doruk alay eden sesi ile, “Hıhı susturayım da sonra benim belamı sevsin değil mi?” Dedi.
Açelya’nın arkasından çıkıp Doruk’un yanına ilerledim. “Ay sevgilisini de nasıl tanıyor!” Diyerek Doruk’un yanaklarını sıktım. “Kızım bir dur!” Diyerek elimi çekmeye çalıştı. “Bir ağırlımız var şurda!” Elimi yanağından çekip, “Ay ağırlığını yesinler.” Dedim.
Nazlı bize bakıp gülüyordu. Aklına bir şey gelmiş gibi gülmesini durdurup, “Doruk?” Doruk ona dönüp ‘Ne var?’ dercesine kafasını salladı. “Bugünün alışveriş sırası sendeydi,unutma!” Diyerek ona alışveriş yapması gerektiğini hatırlattı. “Yapma be Naziko! Sen git işte,ben ne anlarım.” Diyerek isyan ediyordu.
“Ne alışverişi bu?” İkisine bakarak sormuştum. “Ev alışverişi.” Af buyur? Ne demek ev alışverişi? Demir anlamadığımı anlamış olacak ki açıklama yaptı. “Biz Açi,Doruk ve Nazlı ile aynı evde kalıyoruz. Ev arkadaşıyız,herkes sırayla haftada bir alışverişe çıkıyor.” Dedi.
Doruk’a dönüp, “Bana niye söylemedin onlarla ev arkadaşı olduğunu?” Sesim küskün çıkmıştı. “Sordun mu ki?” Öküz hep öküzdür. “Sormam mı lazım?” Dokunsalar ağlardım şu an. “Söylemem mi lazımdı?” Off önceden bilseydim hastane çıkışı peşlerine takılırdım. Hastane dışında onlarla olmak eğlenceli gelmişti gözüme.
Doruk’a en küskün bakışlarımı atıp onun yanından uzaklaştım. “İyi sen bana bir daha hiçbir şey anlatma.” Diyerek kollarımı çiçek şeklinde yapıp göğsüme katmıştım. Doruk ağzı açık şekilde bana inanamayarak bakıyordu.
Ali yanıma geçip Doruk’a döndü. “Doruk birşeyler saklaman hiç hoş değil.” Diyerek Ali’de beni savundu. “Ya kara şimşek ben kimseden bir şey saklamadım!” Demir gülüp Doruk’un omzuna iki kere vurdu. “Kolay gelsin kardeşim.” Diyerek gülmeye devam etti.
“Lizge şu an gereksiz bir şey için surat astığının farkında mısın?” Ona omuz silktim. Doruk sinirle güldü. “Ben ayrılıyorum ya senden!” Bunu dememle anıra anıra gülen Demir’in sesi kesilmişti. Doruk kaşlarını çatıp, “Ne dedin sen? Bir daha söyle.” Dedi.
“Duydun işte!” Deyip arkamı döndüm. Acilden çıktığımda Doruk beni kolumdan tutup durdurdu. “Ne demek ayrılmak istiyorum!?” Görende gerçekten sevgiliyiz sanacak. “Bu Barlas denen adam gözükmüyor ortalıkta. Sevgili rolü yapmamıza gerek yok bence!” Derin nefes alıp verdi. “Ev meselesini söylemedim diye mi?” Yoo iç sesim, ‘Gayette onun için sinirlenip böyle bir karar verdiğini biliyoruz’ Demişti. Bir kere ben haklıyım, ben Doruk’u 5-6 saat görürken neden Demir her gün ve her an görüyordu ki? Üstelik tek Demir’de değil. Açelya ve Nazlı’da. Nerede adalet!
“Yoo. Hiç de bile.” Diyerek itiraz ettim. “E o zaman niye durduk yere ayrılmak istiyon!?” Dedi sinirle. “Doruk biz seninle gerçekten sevgili değiliz. Barlas için olduk o da zaten şu an ortalıkta yok. Ayrılmamamız için bir neden de yok.” Barlas çabuk buraya ışınlan. Olur olmadık yerlerde beliriyordun yine belirde işime yara bari.
“Lizge, bu adam senin peşini hâlâ bırakmadı.” Dedi sesini sakin çıkarmaya çalışarak. “Nasıl ve sen nerden biliyorsun?” Diye sordum. “Dün telefonda konuşurken duydum. Seni takip ettiriyor.” Doğru yaa! Ben uyumadan önce bunu konuşuyorlardı.
Bir şey dememe müsade etmeden beni elimden tutup geri acile soktu. Bizi el ele gören Demir rahat bir nefes vermişti. “Ohh ayrılmamışlar.” Dedi. “Lizge’de herşeyi biliyor artık.” Dedi Doruk ciddi bir sesle. “Ne demek herşeyi biliyor?” Diyerek Nazlı Doruk’a sordu. “Takip edildiğini biliyor.” Diye açıklama yaptı.
Açelya yanıma gelip elini omzuma atıp, “Merak etme biz varken bir şey yapamazlar sana.” Nazlı’da hemen yanıma gelip, “Evet hiçbir şey yapamazlar.” Diyerek gülümsedi. Demir kollarını sıkıp, “Bu kaslı kollarımla korurum seni Lizge.” Diyerek o da güldü. Ardından, “Zaten bizden önce Sevgili Doruk’un sana bir şey olmasına izin vermez.” Diyerek sırıttı. “Vermem tabii!” Diyerek Doruk Demir’i onayladı.
“Ya Lizge’ye bir şey yaparlarsa!” Diyen Ali’nin telaşlı sesini duydum. “Tövbe de kara şimşek!” Doruk sinirle söylemişti. Demir’de gülmeyi bırakıp ciddileşerek bana döndü. “Lizge istersen sende bir süre bizde kal.” Ayy olur valla Demir! “Evet Lizge sende bir süre bizde kal. Hem biz yanındayken sana bir şey olmaz.” Dedi Nazlı. Kafamı kaldırıp Doruk’a baktım. ‘Kal.’ Der gibi bakıyordu. “Çok ısrar ettiniz kalayım bari.” Dedim.
Hastaneden çıkıp Demirgilin evine gelmiştik. Doruk bana evi gezdirmişti şimdi salondaydık. “Ayy Demir ne güzelmiş burası!” Dedim. “İstediğin zaman gelip kalabilirsin.” Dedi Demir gülümseyerek.
Yemekleri yemiş salonda oturuyorduk. Demir esneyerek, “Ben uyumaya kaçar hepinize iyi geceler!” Diyerek gitti. Ardından Nazlı ve Açelya’da ‘İyi geceler!’ Deyip gittiler.
Doruk bana dönüp, “Sen uyumayacak mısın?” Diye sordu. “Uykum yok ki.” Dedim. “Film izleyelim mi?” Diye sordu. Omuz silkip, “Olur.” Dedim. “Bu Küheylanınkiler sıkıcıdır ben benim odamdan alıp hemen geliyorum.” Diyerek yukarı çıktı.
O gidince bahçeden ses gelmişti. Gidip gitmemek arasında kalmıştım ama bu sefer yine ses gelince merakıma yenik düşüp bahçeye çıktım. Etrafıma baktığımda ortalık sakin görünüyordu. Tam geri içeri geçecekken bir adam görmüştüm. Hemen çığlık atmıştım ama hemen beni susturup elindeki bezle ağzımı burnumu kapattı ve bilincim kapandı.
Okur Yorumları | Yorum Ekle |