17. Bölüm

17.Bölüm

Ceren
cernates

Barlas şerefsizinin sesini duyunca sinirle ayağa kalktım. “Bana bak Barlas. Lizge’nin saçının teline zarar geldiğini görürsem seni yaşatmam!” Karşı taraftan gülme sesi gelince iyice sinirlenmiştim.

 

“Lizge benimle gayet mutlu. Sizde bir an önce Lizge’yi unutsanız iyi olur!” Diyerek telefonu kapattı.

 

“Yok ben bu şerefsizi bulup öldürmezsem rahat edemem!” Delirecek gibiydim artık. “Doruk sakin ol ve sakın başına bela açacak bir şey yapma!” Diyerek Ferman Hoca zorla beni koltuğa oturttu. “B-ben polisi arayıp haber vereyim aradığını.” Dedi Demir dağılmış sesiyle.

 

Lizge’nin ağzından;

 

Gözlerimi açtığımda elim bağlı bir şekilde yatakta uzanıyordum. Etrafıma baktığımda oda gayet temiz ve düzenli duruyordu. Burda ne işim olduğunu üstelik elim bağlı bir şekilde ne olduğunu düşünmeye başladım.

 

Tabii ya! Ben bahçeye çıktığımda biri arkadan gelip beni bayıltmıştı. Kim olduğunu düşünürken aklıma Barlas geldi. Yatakta doğrulup ayağa kalktım. Kapı kilitli mi diye kontrol ettim ama maalesef kilitliydi.

 

Odaya göz attığımda pencere dikkatimi çekti. Pencerenin yanına gidip aşağıya baktım. Dördüncü katta gibi duruyorduk,burdan atlarsam eğer ölürdüm. Ayrıca dışarda korumalarda vardı. Atlasam ve bir şekilde hayatta kalsam bile korumalardan dolayı dışarıya çıkamazdım.

 

Pencerenin önünde dururken kapının kilidi açıldı ve içeriye Barlas girdi. “Uyanmışsın sevgilim.” Diyerek yanıma yaklaştı. “Ne sevgilisi be! Ne saçmalıyorsun sen!” Diyerek geriye doğru adım attım.

 

Tekrar üstüme doğru yürüyüp, “Lizge, güzelim eninde sonunda sen benim olacaksın.” Dedi gıcık bir gülümsemeyle. “Ben hiçbir zaman senin olmayacağım!” Diyerek yine geriledim.

 

Sahte bir üzüntü ile bana bakıp,”Yapma ama böyle bak sevgilinin kalbini kırıyorsun.” Dedi eliyle kalp yapıp kendi kalbinin olduğu yere kattı elini. “Senin kalbin değil, kafan kırılacak!” Kaşlarını çatıp bana baktı. “Doruk yani gerçek sevgilim, seni bulduğunda kafanı kıracak diyorum!”

 

Sinirle yanıma gelip beni kolumdan tutup yatağa fırlattı. “Bana bak, senin tek sevgilin benim saçma sapan konuşup benim canımı sıkma!” Yapma ya canını sıkmayacakmışım. “Asıl sen bana bak, ben senin hiçbir şeyin değilim. Asla olmam da!” Bana sinirle bakıp odadan çıktı.

 

İki dakika sonra elinde iplerle ve bez parçası ile geri geldi. “Senin sesin fazla çıkıyor sevgilim.” Yüzünde şeytani bir gülümseme oldu. Yanıma eğilip ayaklarımı da bağladı. Her ne kadar engel olmaya çalışsam da başaramadım. Elindeki bez parçası ile de ağzımı bağladı ve odadan çıkıp kapıyı kilitledi.

 

Yatakta kendimi geriye atıp uzandım. Burdan nasıl kurtulacağımı düşünüyordum. Tahminime göre en fazla iki veya üç saattir burdaydım. Çünkü beni kaçırdıklarında da hava karanlıktı hâlâ hava karanlık. Nasıl kurtulacağımı düşünürken uyuya kaldım.

 

Sabah Barlas elinde kahvaltı tepsisi ile yanıma gelip, “Günaydın sevgilim.” Diyerek tepsiyi yanıma bıraktı. Karşıma geçip ağzımı açtı.

 

Kaşlarımla tepsiyi işaret edip, “Bu ne?” Diye sordum. “Senin için hazırladım.” Diyerek suratıma baktı. “Yemem ben bunu çek gözümün önünden!” Sinirle elini dizime kattı ve dizimi sıktı. “Çek şu elini!” Diye bağırdım ona ama o umursamadı bile. Dizimi okşayıp, “Bana bak, artık hayatında sadece ben varım. Ne o sevgilim dediğin Doruk, ne de arkadaşların hiçbiri yok! Ben varım sadece.”

 

“Ben asla senin olmayacağım!” Bu sözlerime sinirlenmiş olacak ki bana tokat attı. “Kes sesini!” Diyerek sinirle ayağa kalktı. “Ne o gerçeği söyledim diye mi sinirlendin? Ben asla senin olmayacağım, seni sevmeyeceğim. Ben hep Doruk’u seveceğim!” Kaşlarını çatıp, “Öyle mi?” Diye sordu. “Öyle!” Dedim.

 

Bez parçasıni geri alıp ağzımı bağladı ve telefonunu çıkarıp birisini aradı. “Doruk Efendi, ne oldu? Hani Lizge’ye yaklaşamayacaktım? Sevgilim şu an benimle gayet mutlu,onu aramaya çalışıyorsan arama!” Nasıl Doruk’u mu aramıştı bu manyak.

 

Doruk ne dediyse bu manyak gülüp, ‘”Lizge benimle gayet mutlu. Sizde bir an önce Lizge’yi unutsanız iyi olur!” Diyerek telefonu kapattı. Bana bakmadan geri odadan çıkıp kapıyı kilitledi.

 

4 gün sonra (Doruk’un ağzından)

 

Koskoca dört gün oldu. Dört gündür Lizge’yi bulamıyorduk. Çıldıracak gibiydim! “Ben k-kardeşimi geri istiyorum artık!” Dedi Can ağlamaklı bir sesle. Lizge eve gitmeyince telaşlanıp hastaneye gelmişti. O da bizim gibi Lizge’den bir haber bekliyordu.

 

Vuslat Hanım evde durmamın iyi fikir olmadığını söyleyip beni zorla hastaneye getirmişti. Ama ben şu an Lizge’den başka hiçbir şey düşünemiyordum.

 

Ya Lizge’ye kötü davranıyorsa?

 

Ya kıza zorla bir şey yaptıysa?

 

Ya ona el kaldırdıysa?

 

Polislerde hâlâ bulamamıştı. Güvenlik kameraları ile bir yere kadar bulabilmişlerdi onları. Ama bir yerden sonra hiçbir kayıtta gözükmüyorlardı. Arabanın plakasından da birşey çıkmamıştı.

 

Lizge’nin yokluğunda ortada iyice ruh gibi geziyordum. “Doruk hadi birşeyler ye.” Diyerek elinde yemek ile Açelya geldi yanıma. “Lizge’nin aç mı yoksa tok mu olduğunu bilmeden ben bir şey yiyemem!”

 

Dört gün boyunca beni hiç yalnız birakmamışlardı. Gecede nöbetleşe uyuyorlardı. Evden çıkıp Lizge’yi aramama izin vermiyorlardı, neymiş başıma bela alırmışım. Yine sinirlenmeye başlıyordum.

 

Başımı ellerimin arasına alıp derin bir nefes aldım. O sırada telefonum çaldı, odada ki tüm herkesin bakışı bana döndü. Bilinmeyen numara arıyordu yine.

 

“D-doruk benim Lizge!”

Bölüm : 03.06.2025 20:13 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...