
Karakola gidip ordaki işlerimizi halletmiş hastaneye doğru gidiyorduk. Ferman Hoca arabayı sürüyordu, Demir'de önde ki yolcu koltuğunda oturuyordu. Doruk ile ben arka koltuktaydık.
Cenin pozisyonu alarak Doruk'un dizine uzanmıştım. Anında elleri saçlarımı buldu, yavaşça saçlarımla oynadı. O saçlarımla oynarken mayışmıştım. Uyudu uyuyacaktım.
Ferman Hoca arabayı park edip, "Geldik!" Deyince Doruk'un dizinden kalkıp arabadan indim, ardından onlarda indi. Doruk direkt yanıma gelip elimi sıkı sıkı tuttu.
Hastaneden içeri girmiş asistan odasına doğru gidiyorduk. Hastanenin kokusunu, ortamını bile çok özlemişim ya!
"Lizge sen şimdiden kendini hazırla. Bizimkiler seni salmaz şimdi." Demir'e gülümseyip, "Bir şey olmaz." Şu an keyfini hiç kimse bozamazdı. Yine bizimkilerle yan yanaydım.
Asistan odasının kapısını açıp içeri adımımızı atmıştık ki Can anında boynuma sarılıp ağlamaya başladı. Onun bu haline tebessüm edip bende ona sarıldım. "Geri zekalı nasıl korktum burda! Lütfen bir daha kaçırılırsan benimle birlikte kaçırıl." Benden ayrılıp yüzüme baktı. Morluğu görünce derin bir iç çekti. Oda da ki kasvetli havayı dağıtmak için Can gülüp, "Yüzüne de renk katıp gelmişsin!" Dedi. Ona gülüp, "E herhalde!" Dedim.
Can'dan sonra Nazlı'da gelip sarılmıştı. Benden ayrılıp, "İyi olduğuna çok sevindim." Diyerek kenara çekildi. Açelya'da gelip sarıldı,bana gülümseyip kenara çekildi. Ali karşıma geçip yüzümü inceledi. "Morluk çok kötü gözüküyor!" Dedi yüzümü hâlâ incelerken. "Aman be Ali bir şey olmaz." Dedim elimle boşver hareketi yaparak. Ali yanağıma bakıp kenara çekilince Tanju Hoca gelmişti. Kollarını açıp, gel işareti yaptı. Gülümseyerek ona da sarıldım. Tanju Hoca benden ayrılınca Vuslat Hanım geçmişti karşıma. Evet Vuslat Hanım!
Gözünden akan bir damla yaşı silip, "Ben sevmem öyle duygusallıklar,sarılmalar. Sevindim kurtulmana." Diyerek elimi omzuma vurup çekildi. Selvi hemşirem gözündeki yaşı silip, "Gel buraya deli!" Diyerek sarılmıştı.
Selvi benden ayrılınca Doruk öksürerek yanıma geldi. "Müsaadenizle!" Diyerek beni elimden tutup kimsenin bir şey demesine izin vermeden dışarı çıkarttı. "Doruk nereye gidiyoruz?" Diye sormuştum ama cevap vermemişti.
İlaç odasına gelmiştik. Doruk beni sandalyeye oturtup önümde diz çöktü ve elindeki kremi yanağıma canımı acımamaya özen göstererek sürmeye başlamıştı. Ben ise heyecandan Doruk'a bakamayıp etrafıma bakıyordum. Odanın köşesindeki kamerayı görünce Doruk'la Vuslat Hanım'ın konuşması gelmişti aklıma. Tabi ya ben Doruk'un ne ilacı çaldığını bulacaktım! O kadar üst üste olay olmuştu ki unutmuşum.
Doruk kremi sürünce doğrulup ilacın kapağını kapattı. O kremi yerine katarken ben onu inceliyordum. Saçı dağılmış, göz altları morarmıştı. Fazla uykusuz ve yorgun gözüküyordu.
Ayağa kalkıp Doruk'un karşısına geçtim. "Sen hiç uyumadın mı?" Diye sordum. Bana dönüp, "Senin nasıl olduğunu bilmeden nasıl uyuyayım?" Ama ben bu çocuğu yerim! "İyi olduğuma göre şimdi gidip izin alıyorsun ve dinleniyorsun." Hafif bir iç çekip, "Uyuyamam. Ya ben uyuyunca yine başına bir şey gelirse?" Kaşlarımı çatıp ona baktım. "Ne alakası var? Benim başıma bir şey gelmez. Sen şimdi doğru eve gidip uyuyorsun!" Kaşlarını kaldırıp indirerek, "Olmaz." Dedi.
'Öyle mi?' bakışı atarak kolundan tutup ilaç odasından çıkardım. Ardından zorla hastaneden çıkardım. "Lizge ne yapıyorsun!?" Diyen hayret dolu sesini duydum. "Seni eve atıyorum!" Dedim onu hâlâ kolundan tutup zorla yürütürken.
Yürümeyi bırakınca ona döndüm. "Beni eve atıyorsun," eliyle kendini gösterip tekrar, "Beni?" Diye sordu. Omuz silkip, "Evet seni!" Diyerek kolundan tutup tekrar yürüttüm.
🩺🩺🩺
Evden içeri girince Doruk'a dönüp, "Üstünü değiştir on dakikaya geliyorum yanına." Diyerek salona ilerledim. Demir'e Doruk'u hastaneden çıkardığıma dair mesaj atıp mutfağa geçtim. Bir bardak su doldurup içtim. On dakika boyunca oyalanıp Doruk'un odasına çıktım.
Kapıyı tıklatıp içeri girmiştim. Ona baktığımda eşofmanının ipini bağlıyordu. Bağlayınca bana dönüp, "Kapının önünde niye bekliyorsun kızım? Gelsene yanıma." Deyince kendime gelip yanına ilerledim.
Doruk'u kolundan tutup yatağa sürükledim ama Doruk uzanmamakta ısrarcıydı. "Doruk şimdi yapıştırcam bir tane suratına ha! Uzansana!" Küçük çocuklar gibi, "Bana ne! Uyumayacağım ben." Diye mızmızlandı.
Onun kolunu bırakıp, "İyi uyumazsan uyuma!" Diyerek ben yatağa uzandım. Kaşlarını çatıp bana baktı. "Teklif var ısrar yok artık Doruk Bey! Siz uyumazsanız uyumayın, benim uykum var ben uyuyorum!" Diyerek yatağa iyice yerleştim.
Tebessüm edip, "Aslında benimde uykum varmış ya!" Diyerek yanıma uzandı ve yatağın üstündeki yorganı üstüme örttü. Yorganın ucundan tutup Doruk'un da üstünü örttüm. Yatakta yan dönüp Doruk'u izlemeye başladım. O da yan dönüp beni izlemeye başladı. Ona gülümseyip, "Hadi bırak beni izlemeyi de uyu!" Dedim.
"Ya uyuduğumda yine seni benden alırlarsa?" Derin bir nefes alıp Doruk'un yanına biraz daha yanaştım. Kollarımı açıp, "Gel buraya!" Diyerek kollarımı işaret ettim. "Sana sarılırsam eğer kimse beni senden alamaz!" Dedim. Doruk buruk bir şekilde gülümseyip beni göğsüne çekti. Saçlarımı koklayıp üstüne öpücük kondurdu. Hazır saçımı öpmüşken Barlas şerefsizinin öptüğü yanağımı da öptürse miydim?
Başımı göğsünden kaldırıp ona baktım. "Doruk?" Gülümseyerek, "Ne oldu?" Dedi. Yanağımı uzatıp, "Hadi yanağımı öpte uyuyalım. Kaşlarını yalandan çatıp, "Yanağını niye öpüyorum?" Dedi. Barlas öptü ondan desem çıldırırdı o yüzden hiç öyle risklere girmeye gerek yoktu. Akşamda değildi ki, akşam olsaydı 'iyi geceler öpücüğü.' derdim. Ona tatlı tatlı gülümseyip, "İyi uykular öpücüğü!" Dedim.
Düşünüyormuş gibi yapıp, "O zaman benim o öpücüğe daha çok ihtiyacım var." Dedi. Ona gülümseyip yanağını öptüm. Geri çekildiğimde gülümseyip o da yanağımı öptü. Beni geri göğsüne çekip, "Hadi uyu bakalım!" Diyerek sıkı sıkı sarıldı, bende ona sıkı sıkı sarıldım ve uyuduk.
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |