23. Bölüm

23.Bölüm

Ceren
cernates

Doruk'un ağzından;

 

Lizge ile basıldıktan sonra asistan odasına geçmiştik. 5 dakika sonra Ferman Hoca hepimizi bir ameliyat için çağırmıştı. Lizge asistan odasında kalırken biz Ferman Hoca'nın arkasından çıkmıştık.

 

Tanju Hoca, Beliz Hanım ve Vuslat Hanım da burdaydı. Bizde masaya geçtiğimizde Ferman Hoca hasta hakkında bilgi vermeye başlamıştı.

 

İki saatin sonunda ameliyata karar verilmişti odadan hepimiz çıktığımızda telefonumu masanın üstünde unuttuğumu hatırladım. Bizimkilere dönüp,"Siz gidin ben telefonumu unutmuşum, onu alıp hemen geliyorum." Diyerek yanlarından ayrıldım.

 

Odanın önüne geldiğimde Tanju Hoca'nın, Ferman Hoca ile konuştuğunu duydum. "Ferman, o benim yeğenim diyorum!" Diyen Tanju Hoca'nın sesini duyunca merakım artmıştı. Kapının önünde durup onları dinlemeye başladım.

 

"Tanju, önce bir sakin ol canım. Birden kızın karşısına geçip, 'Ben senin amcanım!' mı diyeceksin?" Diyen Vuslat Hanım'ın sesini duydum. O da mı buradaydı? "Evet,tam da öyle diyeceğim!" Dedi Tanju Hoca kararlı bir sesle. "Kızda kollarını açıp sana koşacaktı zaten hıh." Dedi Vuslat Hanım alay eden bir sesle.

 

"Tanju, sakin ol. Anlıyorum seni yıllar sonra yeğenini buldun ama yarın gündüz gözüyle iyice konuşuruz." Diyerek Tanju Hoca'yı sakinleştirmeye çalıştı Ferman Hoca.

 

Bir saniye ya ne yeğeni? Tanju Hoca'nın yeğeni mi vardı? "Evet Tanju, Ferman çok haklı. Yarın gündüz gözü ile konuşursunuz canım!" Dedi Vuslat Hanım.

 

Burada daha fazla durmamam gerekiyordu. Lizge beni bekliyor sonuçta. Kapıyı tıklatıp, öksürerek içeri girdim. "Doruk,sen niye geldin?" Diye sordu Ferman Hoca tek kaşını kaldırarak. Masanın üstünde duran telefonumu işaret ederek,"Telefonumu unutmuşum Hocam." Dedim. Ferman Hoca kafasını sallayarak, "Geç al." Dedi.

 

Telefonumu alıp çıkacakken Tanju Hoca beni durdurdu. Ona dönüp, "Efendim Hocam?" Dedim sorar bir şekilde. Tek kaşını kaldırarak, "Sen bu hastanede Lizge ile daha yakın olan tek kişisin?" Diyerek bir şeyleri analiz etmeye çalışıyordu. Ama şu an Lizge ne alakaydı?

 

"Evet de Lizge ne alaka Hoca'm?" Diyerek sordum. "Iı, yok bir şey Doruk'cum sen çık odadan." Diyerek Vuslat Hanım lafa atlamıştı. "Evet Doruk, sen çık odadan." Diyerek Ferman Hoca'da lafa girdi.

 

Bu hareketleri beni şüphelendirmeye başlamıştı. Tek kaşımı kaldırarak, "Hocam, siz bir şey mi saklıyorsunuz?" Diye sordum. "Yok! Yok ne saklayacaklar!" Diyerek yükseldi Vuslat Hanım.

 

Tanju Hoca ikisine dönüp, "Ya yeter! Siz bir susun!" Diyerek tekrar bana döndü. "Doruk, L-lizge benim yeğenimmiş." Dedi Tanju Hoca. Nasıl yeğenim? Ne demek yeğenim? Ne oluyordu ya burda?

 

"H-hoca'm nasıl?" Diye şokla sordum. Ferman Hoca'da yanıma gelerek omzuma vurdu. "Geç şöyle otur." Diyerek beni koltuğa oturttular. Tanju Hoca derin bir nefes verip söze girdi.

 

"Lizge hastanede kalırken, benim bir hastayı ameliyat ettirmeye ikna etmişti. Hatırlıyor musun?" Diye sordu. Hızla kafamı salladım. "Evet, hatırlıyorum." Dedim. "İşte Lizge, kadınla konuşurken, onu ameliyata ikna etmeye çalışırken konuşması, bir şeyler anlatırken ki el,kol hareketleri dikkatimi çekti." El,kol hareketiyle mi Lizge'nin yeğeni olduğuna karar verdi yani? Bu çok, çok saçma!

 

"O bir şeyler anlatırken, ben sanki onu hep tanıyormuşum gibi bir his vardı içimde. Diksiyonu olsun, el hareketleri olsun hepsi sanki tanıdık gibiydi. İçimdeki bu histen dolayı ona iş teklifini ettim." Şu an o kadar kafam karışmıştı ki?

 

"H-hoca'm?" Diye bir şey söyleyecekken Tanju Hoca dizime hafif vurup susturdu beni. "Bir süre Lizge'yi izledim. Bir yerden bana tanıdık geliyordu,düşündüm durdum nereden tanıdık geliyor diye? Ama bir türlü bulamıyordum." Tanju Hoca tekrar derin bir nefes alarak. "Yaralandığında ailesi yerine arkadaşı gelmesi de dikkatimi çekti. Arkadaşına ne zaman Lizge'nin ailesini sorsam bana kaçamak cevaplar veriyordu." Bir süre sustu sonra tekrar konuşmaya devam etti.

 

"Kantine indiğimde yine Lizge'yi, kek ve çay içerken görmüştüm. Bir süre durup izledim çünkü gerçekten haraket ve sima olarak bana çok tanıdık geliyordu." Ferman Hoca ve Vuslat Hanım'da pür dikkat Tanju Hoca'yı dinliyordu.

 

"Ben Lizge'yi izlerken kardeşim Tan aradı. Yıllardır konuşmuyorduk onunla. Bir evlilik yapmıştı ama karısı doğurunca ikisini bırakarak kaçtı. Çocuğuna biz sahip çıkalım dedik ama babam 'Benim Tan diye evladım yok! Kızı da torunum olamaz!' diyerek kıza sahip çıkmamıştı." Nasıl ya? Lizge babasız mı büyümüştü?

 

"İşte Tan arayınca her şey yerine oturmaya başladı. Lizge'de aynı babasına benziyordu. Gözleri aynı babası gibiydi. Bir şeyler anlatırken mimikleri filan Tan'a benziyordu. İlk başta ihtimal vermemiştim ama emin olmak için içtiği çay bardağını alıp dna testi yaptırdım." Gözlerimin içine bakıp, "Sonuç dün çıktı,pozitif. Lizge benim yeğenim." Resmen şu an kamera şakası gibi bir olay yaşanıyordu.

 

Üçüne de bakıp, "S-siz ciddi misiniz?" Diye sordum dağılmış bir sesle. "Evet Doruk. Son derece ciddiyim!" Diyerek cebinden bir kağıt çıkartarak elime tutuşturdu Tanju Hoca. "Al bak, dna sonucu." Kağıda baktığımda gerçektende sonuç pozitifti ama hâlâ inanamıyordum. Üçünü de orda bırakarak kendimi dışarıya attım.

 

Asistan odasına geçip Lizge'nin yanına oturdum. "Doruk, sen iyi misin?" Diye merakla soran Lizge'ye döndüm. Gülümsemeye çalışıp, "Evet, iyiyim." Diye yanıtladım onu.

 

Bir süre sonra Lizge'ye dönüp içimi kemiren soruyu sordum. "Lizge, senin hakkında biz her şeyi biliyoruz ama aileni bilmiyoruz." Ne olur Tanju'nun anlattıklarını anlatma. Ben bile bu bilgiyle bu kadar dağılmışken Lizge'yi düşünemiyordum."Sakıncası yoksa anlatır mısın?" Diye sordum.

 

Derin bir nefes alarak anlatmaya başladı. "A-annem bana hamileyken, b-babamla birlikte benim doğmamı hiç istememişler. A-annem bana hamileyken sürekli b-beni düşürmeye çalışmış." Anlatırken gözleri dolmuştu.

 

Ellerini birbirine kenetleyip anlatmaya devam etti. "Beni düşürmeyi başaramamış. Dokuz ayın sonunda beni doğurmuş. Ben doğduğum gün b-babam hastaneye gelmiş. Sonra hastaneden hiçbir şey demeden çıkıp gitmiş." Yapma be Lizge. Ağlama kızım dayanamam!

 

Tırnaklarını avucuna bastırdığını görünce ellerini ellerimin arasına alıp okşamaya başladım. "A-annem ile beni de iki gün boyunca hastanede tutmuşlar. Hastaneden çıkınca an-annem beni i-istemediği için rastgele bir sokağa girip beni oraya bırakıyor."

 

"Bıraktığı sokakta da beni Sevim Teyze yani Can'ın annesi buluyor. Polisler filan geliyor. Beni o aileden kimse istemediği için yetimhaneye veriyorlar ama Sevim Teyze ve eşi Burak Amca beni evlatlık ediniyorlar." Tanju Hoca'nın anlattığı şeyler doğruydu yani. Lizge ciddi ciddi Tanju Hoca'nın yeğeniydi.

 

Ben bile bu gerçekle bu kadar sarsılırken Lizge'yi düşünemiyordum gerçekleri öğrenince ne yapacağını kestiremiyordum. Gözümden akan yaşı hızla silip, "Peki, şimdi ailenden biri seninle görüşmek istese ne yapardın?" diye sordum.

 

Anında, "Görüşmezdim." Deyip kestirip attı. "Hiç mi görüşmek istemezdin?" En azından merakımdan görüşürdüm de be güzelim! Ellerini ellerimden çekip sinirle ayağa kalktı.

 

"Hiç istemezdim! Onlar beni istemedi,bende onları istemem. Ne a-annem istedi beni, ne de b-babam!" Anne ve baba derken bile sesi titriyordu bu kızın, şimdi nasıl çıkıpta Tanju senin amcan diyecektik!?

 

"Onları geçtim, ne a-annemin ailesi sahip çıktı bana,ne de b-babamın ailesi! O yüzden onların hiç birini istemiyorum!" Bende oturduğum yerden kalkarak Lizge'nin yanına gittim ellerini tutup, ""Ya birden hayatına girerlerse?" Diye sordum.

 

"Yıkılırım, Doruk. Hem de öyle böyle değil. Hiç kimse toparlayamaz beni. Sen bile!" Yapma işte,yapma! Bu konunun Lizge'yi bu kadar derinden sarsacağını biliyordum. Tekrardan gözlerim dolmaya başlamıştı.

 

"Ya, artık seni bulmak istiyorlarsa?" Seni çoktan buldular diyemedim. "Bunca yıldır arayıp bulamamışlar. Bu saatten sonra da bulmasınlar beni!" Yine sinirlenip ellerini çekti elimden.

 

1-2 saniye sakinleşmek adına gözlerimi kapatıp geri açtım. "Peki, arkadaşlarından biri şu an senin ailenden biriyle görüşüp, o kişinin seninle konuşmak istediğini bils-"Hızla cümlemi bölmüştü. "Eğer gerçekten arkadaşımsa ve böyle bir şey olsa onları hiç hayatıma sokmaz. Çünkü onları hayatıma sokarsa eğer onu da asla ama asla af etmeyeceğimi bilir!" Dedi sinirli bir şekilde.

 

Yani beni de hiç bir zaman af etmeyeceksin. ""Hiç mi af etmezsin?" Bir umut belki af eder diye sordum ama, "Hiç af etmem!" Diyerek keskin bir şekilde konuştu.

 

1-2 dakika daha sinirle oda da durdu sonra yine aynı sinirle çıktı. Kafamı ellerimin arasına alıp kendimi koltuğa attım. "Offf!" Diye bağırdım. Lizge çıkınca içeriye Demir, Açelya, Nazlı ve Ali girmişti.

 

🩺🩺🩺

 

Dün gece bizimkilerle de şu 'Amca' meselesini konuşmuştuk. Her ne olursa olsun bunu bilmeye Lizge'nin hakkı vardı ama üzülmeye asla hakkı yoktu. En azından artık ailesi yüzünden üzülmeye hakkı yoktu.

 

Bugün Tanju, Lizge'ye amcası olduğunu söyleyecekti onu engellemeliydik. Dünden beri düşünüp Lizge'nin öğrenmemesi için ne yapabiliriz diye düşünüyorduk.

 

Lizge'nin mutluluğu için aşkımızdan vazgeçmeye karar vermiştim. Evet üzülecekti ama geçerdi, geçmeli! Hem dün iki türlü de ayrılacağımızı belli etmişti.

 

Ben, Tanju'nun onun amcası olduğunu biliyordum. Eğer o kişi bilipte engellemezse onu da af etmem demişti.

 

Lizge'yi bu durumdan az yaralanacak şekilde çıkarmaya çalışacaktım. Tanju'yu öğrenirse cidden yıkılırdı,bizi de hiç af etmezdi. Bizden nefret etmesini sağlayacaktık, nefret ederse üzülmezdi.

 

Odanın kapısı açılınca yine enerjik sesi ile, "Günaydın!" Diyerek içeri girmişti. Bir daha bu sesi duyamayacaktım.

 

Tek tek bize bakıp, "Ne oldu size ya?" Diye merakla sordu. Oturduğum yerden kalkıp karşısına geçtim. "Lizge,sıkıldım ben." Ellerimle masada oturan bizimkileri gösterip, ""Hatta sıkıldık." Diyerek devam ettirdim cümlemi.

 

"Neyden sıkıldınız?" Diye sordu anlamayarak. "Senden."Diye yanıtladım onu. Şaşırarak, "Benden mi?" Diye sordu. "Evet,senden." Diyerek derin bir nefes verdim. Bu konuşma sandığımdan daha zor geçecekti.

 

"İyi de ben size ne yaptım ki?" Dedi afallamış bir ifade ile. Derin bir nefes alarak, "Lizge, biz artık görüşmek istemiyoruz." Dedim içim yana yana. "Neden?" Diye sordu ardından bizimkilere dönüp, "Ben size ne yaptım ki?" Diye sordu. Bizimkilere baktığımda hepsi üzgün duruyordu.

 

Onlardan cevap alamayınca tekrar bana döndü. "Neden?" Diye bir kez daha sordu. Gözlerimi kapatıp açarak, ""Bu hastanede sana yer yokmuş. Bizim hayatımızda da senin için bir yer yok." Yalan, seni sonsuza kadar saklayıp seni üzen her şeyden korumak istiyorum.

 

"Yani siz şimdi, bizimle g-görüşme mi diyorsunuz bana?" Diye sordu dolu gözlerle. "Evet,hatta bu hastaneye de bir daha gelme diyoruz." Eğer bu hastaneye bir daha gelirsen bir amcan olduğunu öğrenip yıkılacaksın.

 

Ağlarken çaresiz bir şekilde, "Hiç mi sevmediniz beni?" Diye sordu. Lizge'nin ağzından çıkan cümle ile gözlerimi sımsıkı kapattım. Seni kendimden bile çok seviyorum be kızım.

 

Büyük ihtimalle şu an diğerlerine bakıyordu. "Aldım ben cevabımı." Dedi. Ardından, "D-doruk?" Diye seslendi. Kendine gel Doruk! Senden nefret etmesini sağla ki acı çekmesin!

 

Umursamaz gözükmeye çalışıp ona baktım. "Sende mi hiç s-sevmedin b-beni?" Dedi gözyaşlarını silerek. "Hiç, hiç sevmedim." Aşkımızdan ve kendimden vazgeçecek kadar çok sevdim.

 

"D-dün 'Seni çok seviyorum.' derken y-yalan söylüyordun yani?" Ona cevap vermemiştim. Gözlerini tek tek oda da ki herkesin üstünde gezdirip, "Ama ben sizi çok s-sevmiştim." diye mırıldandı.

 

"Gerçekten beni sevdiğinizi düşünmüştüm. Ben bile inanamıyordum, a-annesi ve b-babasının bile doğduğu an terk ettiği bir kızı kim niye s-sevsin ki derdim?" Yanaklarından akan yaşları sert bir şekilde siliyordu. Canını yakmasını daha fazla izliyemedim. Gözlerimi kapatıp başımı yere eğdim.

 

""Çok güzel oynadınız çünkü g-gerçekten beni sevebileceğinize inanmıştım." Sustu oda da sadece ağlama sesleri duyuluyordu.

 

"Keşke a-annem beni d-düşürmeyi basarsaydı da, h-hiç d-doğmasaydım." Bunu demesiyle gözlerimi aniden açıp itiraz edecektim ki sustum. Onun iyiliği ve mutluluğu için bizden nefret etmesi gerekiyordu.

 

Lizge yapma be güzelim! Ağlaman değil bize bağırıp çağırıp gitmen gerekiyor. Gözünden akan her bir göz yaşında benim ömrümden ömür gidiyor.

 

Geri geri adımlayıp kapı kolunu tuttu. "Merak etmeyin hastaneye artık gelmem. İstenmediğim yere bir daha gelmem, numaralarınızıda silerim. Hayatınızdan komple çıkarım." Diyerek kapıyı açıp çekip gitti.

 

 

Bölüm : 02.09.2025 17:24 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...