12. Bölüm

12.BÖLÜM

Ceren
cernyy

ÖZGÜR

Hislerimin tanımını yapamıyordum. Birkaç dakika içinde bana ne olduğunu merak ediyordum. Galiba bu sefer cidden vurulmuştum. Yanımda yürüyen kıza bu kadar yakın olmak bile heyecanlandırıyordu. Bakışlarımı Cemre'ye çevirdiğimde yan taraftan onu izlemek istemsizce gülümsememe neden oluyordu. Arada bir bana baktığını hissediyordum. Şu an yaşadığım şey gerçek değilmiş gibi hissettiriyordu.

Kafeye girerken ilk önce onun geçmesi için kapıyı tuttum. Bu hareketimi beklemiyormuş gibi bir ifade takındı. Gözlerime baktığında hoşuna gittiğini anlamıştım. Sinan ve Banu bizden önce davranıp masaya geçmişlerdi. Cemre yanımdan yürürken centilmenliğimi ön plana atıp oturması için sandalyesini çektim. Bu hareketimle yay gibi olan kaşları bir an çatıldı. Sandalyesini çektiğimi görünce ifadesi hemen gevşedi ve pembemsi dudakları iki yana gerildi. Gülümsemesi benim zaafım olacaktı. Bundan emindim. Çekingen bir tavırla kibarca teşekkür etti. Ona rica ettikten sonra masanın diğer tarafına geçip karşısına oturdum. Şu an yanında oturmak nasıl olurdu diye düşünmeden edemedim. Mekan yukarıda olduğu için neredeyse tüm kent gözüküyordu. "Akşam buranın havası başka oluyor." dediğimde beni onaylar şekilde konuşması bir an tuhaf bir heyecan yüklemişti bedenime.

Sinan her zamanki boş muhabbetlerinden birini ediyordu fakat sevgilisinin yanında kelimelerini daha bir özenle seçiyordu. Banu sanki Sinan'ın kız hali gibiydi.Çok iyi anlaşıyorlardı. Sinan bazen bana dalaşıyor ağzının payını aldıktan sonra tekrar sevgilisine dönüyordu. Karşımdaki kızsa şimdilik sessizce bizimkileri seyrediyordu. Masum ifadesiyse beni daha da kendine çekmeyi başarıyordu.

Tanımadığım birinin yanında soğuk tarafımı belli etmekten çekinmezdim. Belli bir süre geçmeden mesafeli tavrımdan da kolayca vazgeçmezdim. Cemre ise bu keskin sınırlarımı zorluyordu. Benim aksime sıcakkanlı bir yapısı vardı fakat gizemli tarafını da belli ediyordu. Arkadaşıyla, karakterleri biraz farklıydı. Banu deli dolu biriyken Cemre ise olgun birine benziyordu.Tanıştığımız andan itibaren ikimizin arasındaki bu çekimi hissedebiliyordum.Tesadüflere inanmazdım.Mutlaka bunun bir anlamı vardı.

Her fırsatta onunla konuşmak,onu daha yakından tanımak istiyordum. Acaba hayatında biri var mıydı? Okuyor veya çalışıyor muydu? Ne konuşacağımı bilemez haldeyim. Daha yarım saat bile olmamıştı onu göreli ama sanki yıllardır onu bekliyormuşum gibi hissediyordum.

Sinan, en son ki tribinden sonra sevgilisinin yanına gitmiş, laf arasında bana sitem ediyordu. Onun bu haline gülmemek elimde değildi. Kahkaham sonlanırken masadaki suyu içtiğim sıra da göz ucuyla sevgilisiyle fısıldaşan devremime baktım. Bir şeyler karıştırıyor gibi duruyorlardı. Gözlerimi onlardan ayırıp Cemre'ye çevirdim. Ortamın sessizliğinden dolayı telefonuyla ilgilenmeye başlamıştı. Birine hızlı hızlı mesaj gönderiyordu. Kiminle bu kadar önemli bir şey konuştuğunu merak ettim. Kıskançlık birden bedenimi ele geçirdi. Ne olmuştu bana böyle? İlk kez gördüğüm bir kızı kıskanacak hale nasıl gelmiştim? Telefonunu kapatmasıyla zihnimde dolaşan sorular kesildi. Telefonu masaya koyarken göz göze geldiğimiz sırada gözlerini benden kaçırdı. Bu utangaç halleri çok tatlıydı.Bu kızı kesinlikle yakından tanımam gerekiyordu. Zorundaydım. Ancak cümle kurmayı unutmuş gibiydim ve ne söyleyeceğimi bilemiyordum.Biriyle iletişime geçmek bu kadar heyecanlandırmamalıydı. Sakin ol Özgür! Alt tarafı konuşacaksın.

Aklıma açabileceğim bir konu gelmesiyle oturduğum sandalyede duruşumu dikleştirdim. Tam konuşacakken Sinan'ın lafımı bölmesiyle duraksadım. Her zamanki gibi zamanlaması müthişti. İçimden bu sefer ne saçmalayacak diye düşünüp küretmeye başlarken "Arkadaşlar, bizim bir işimiz çıktı. Fazla sürmez, siz takılın!" dedi. İlk defa araya girmesi işe yaramıştı. İçten içe meraklansam da çok üstünde durmamıştım. "Ne işi?" diye soran Cemre, arkadaşına meraklı bakışlar atıyordu. Banu, masadan kalkıp ceketini giyerken "Önemli bir şey değil. Bir yere uğrayıp geleceğiz." dedi. Cemre, bundan rahatsız olmuş gibiydi. Yüz ifadesi ciddileşmişti. Yoksa benimle yalnız kalmak istemiyor muydu? Kim tanımadığı biriyle yalnız kalmak ister ki? Özellikle bir kadın için daha tedirgin ediciydi. Banu, uzanıp Cemre'ye sarılırken kulağına bir şey fısıldadı. Cemre'nin ciddileşen tavrı birdenbire yumuşadı fakat utangaç bir hal aldı. Sinan ise benimle tokalaştığı sırada ayrılırken göz kırptı. Başta anlayamasam da şu an ne yapmaya çalıştıklarını fark etmiştim. İşimi kolaylaştırdıkları için onlara minnettar olmalı mıydım?

Yanımızdan ayrıldıklarında baş başa kalmıştık. Cemre, kahvesini yudumluyor, bense gözlerimi ondan alamıyordum. Konuşacağım sıra, masadaki yarılanmış kahve fincanı dikkatimi çekti. Sıcacık kahveyi nasıl bu kadar erken bitirebilmişti?

"Sanırım kahvecisin."

Fincanıyla oynarken sesimi duymasıyla başını kaldırıp birden büyüyen göz bebekleriyle bana baktı. Onaylarcasına başını sallarken perçemini kulağının arkasına aldı. Gözleri içten bir gülümsemeyle kısıldı. O kadar güzel görünüyordu ki şu an canımı istese verebilirdim.

"Doğru tahmin. Kahveyi çok severim. Farkında olmadan bitirmişim hemen." dediğinde karşımdaki kızdan, hayranlıkla bakan gözlerimi ayıramıyordum.

"Sende pek sevmiyor gibisin." dediğinde bakışlarım hiç dokunmadığım kahveye gitti. Onu düşünmekten aklıma içmek bile gelmemişti ki.

Başımı kaldırıp Cemre'ye baktığımda, sıcak bir ifadeyle gözlerini üzerimde sabitlemişti. "Aslında severim." dediğimde anlık bir hareketle kaşları havalandı ve muzur bir ifade takındı.

"Soğuyan kahvenden belli oluyor."

Nedense bu söylediği şeyle içimde bir yer kıpır kıpır olmuştu. Beni gözlemliyor olması hoşuma gitmişti. Önümde duran sıcak fincanın kulpundan tutarak ağzıma götürdüm ve gözlerine bakarak bir yudum aldım.

"İçtim."

Hareketlerime odaklanmışken vurgulayarak söylediğim kelimeyi duyduğunda ufak bir tebessüm yerleştirdi yüzüne. Halâ onunla ilgili merak ettiğim birçok şey vardı. "Okuyor musun?"

Başını "evet" anlamında salladı. "Sınıf öğretmenliği okuyorum. 2.yılım." Öğretmen olacaktı demek ki. Şöyle düşününce aslında tam bir öğretmen havası vardı ama daha çok psikoloji öğrencisi gibi de duruyordu.

"Sınıf öğretmenliği okuyorsan eğer çocukları seviyor olmalısın."

Başını hızlı bir hareketle salladı. Çocuk ismi geçtiğinde bile sevinirken, çocuklardan hoşlanmaması imkansızdı.

"Çocuklarla aram çok iyidir. Öğretmen olmak küçüklüğümden beri hayalimdi zaten."

Hayallerinin peşinden gitmek muhteşemdi. Bunun ne demek olduğunu çok iyi biliyordum. Hayallerimdeki mesleği gerçekleştirmeme ramak kaldığı için benden mutlusu yoktu. Cemre'nin de bu denli sevinçli olmasına şaşırmamıştım.

"Hayallerini gerçekleştirecek olman çok güzel. Şanslısın." dediğimde nazikçe gülümsedi.

CEMRE

Son zamanlarda bir beklentiye girmekten sakınıyordum. Neyin beklentisine girsem sonu hep hüsranla bitiyordu. Ağzım sütten yanmıştı bir kere. Her şeyi akışa bırakmak kaçış yolumdu. Ama şu an bulunduğum durum beni sakındığım bu duyguya sürüklüyordu.İçimdeki küçük çocuk heves kapılarını ardına kadar açmış, hayallerindeki adamı bulduğunu haykırıyordu bana.

Bedenime kal gelmiş gibiydi. Yalnızca, kalbime hiç beklemediğim bir anda giren adamı seyrediyordum. Kısa bir süre sessizlik ortamı ele geçirince telefonuma yönelmiştim. Kızlarla olan sohbet grubumuzdaki mesajları cevapladım. Ardından tekrar onlara döndüğümde Banu'lar bir hışımla kalkmışlardı. Giderken kulağıma fısıldadığı şeyle beni utandırmayı başarmıştı.

"Bundan sonrası sende. Bu çocuğu kaçırmıyorsun yoksa bozuşuruz."

İki arada bir derede sıkıştırdığı cümleleri, cevap vermemi bile beklemeden ağzıma tepmişti. Aslında anksiyete sahibi biri olduğumu bilmesine rağmen emrivaki yapması hoşuma gitmemişti. Aklım kaygılarına sığınsa da kalbim sevincini saklayamıyordu.

Masada sadece ikimiz kalmıştık.Özgür, yanımızdakilerin gitmesiyle soğuk tavrından sıyrılmış gibiydi. Sanki bu anı bekliyormuş gibi davranması içimdeki umudun büyümesine zemin hazırlıyordu. Hayalimdeki mesleği okuduğumu söylediğimde beni şanslı bulmuştu. Acaba o ne iş yapıyordu ya da arkadaşı gibi okuyor muydu?

"Peki sen okuyor veya çalışıyor musun?" diye sorduğumda duruşunu düzeltti.

"Bu yıl Kara Harp Okulu'ndan mezun olacağım hayırlısıyla."

Tahmin ettiğim gibi çıkmıştı. Tam bir asker duruşuna sahip biriydi. Ona olan ilgim bunu öğrenmemle daha da artmaya başladı. Mezun olacağına göre benden büyük olmalıydı.Bildiğim kadarıyla uzun bir eğitim alıyorlardı.

"Ne güzel! Bu arada kaç yaşındasın?"diye sorduğumda "23 yaşındayım. Tahminen sen de 20 olmalısın," dedi. Başımla onayladım.

Çocukluk arkadaşı Sinan'la aynı yola girmişlerdi demekki. Banu'nun yeltendiği bir iş ilk defa ciddi anlamda düzgün çıkmıştı. "Yoksa senin de çocukluk hayalin miydi?" diye sorduğumda başını onaylarcasına salladı.

"Kendimi bildiğimden beri istediğim tek şey."

İçimde sebepsizce bir gurur duygusu yükseldi. Vatan aşkıyla yaşaması fazlasıyla özeldi. Aslında benim mesleğimde, bir yerde vatana hizmet sayılırdı. Ne de olsa ülkemin evlatlarını yetiştirecektim.

"Asıl şanslı olan senmişsin." dediğimde yüzündeki tebessüm artmaya başladı. "Çocukluk arkadaşınla da yollarınız hiç ayrılmamış gibi gözüküyor." Türk kahvesini içtikten sonra masaya bıraktı ve ardından bana döndü.

"Birbirimizle sürekli uğraşsak da hep yan yanayızdır. Kardeşten ötedir benim için." Hayatta hakiki bir dost bulmak herkesin başına gelen bir şey değildi. Buna ulaşan insanlarsa büyük şansa sahiptiler.

"Bu çok değerli. Umarım aranızdaki bağ hiç kopmaz." İçten tebessümüyle beni büyülemeyi her defasında başarıyordu. "Siz Banu'yla ne zamandır arkadaşsınız?" diye sordu. "Biz liseden beri arkadaşız. En yakın arkadaşlarımdan biridir." Beni dinlediğini belli eden kafa hareketiyle bakarken "Anladım. Aranız gayet iyi görünüyor." dedi. "Öyledir. Artık fazla görüşemiyoruz ama samimiyetimiz hiç bozulmadı." Bu gidişle de bozulmayacak gibi duruyordu çünkü Banu'ya olan tüm kızgınlığım, onun gözlerine dalıp giderken kayboluyordu.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Bölüm : 22.01.2025 19:30 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...