
Sabah uyandığım zaman saat 10’a geliyordu ağabeylerim bu gün evde değillerdi. Banyoda rutin işlerimi hallettikten sonra çay koydum. Çay demlenirken bende evi toparladım ve kahvaltı hazırladım.
Güzel bir şekilde kahvaltımı yapıp evi temizledim. İşim bittikten sonra ise salonda oturup Harun ağabeyimi aradım.
“Alo Dilde?”
“Alo ağabey nasılsın?”
“İyiyim güzelim sen nasılsın?”
“Bende iyiyim. Ağabey ben sana bir şey soracaktım.”
“Buyur güzelim dinliyorum?”
“Dün akşam Agir ağa bu gün dışarı çıkıp çıkamayacağımızı sordu?”
“İkiniz tek mi?”
“Yani evet.”
“Nereye gideceksiniz?”
“Bilmiyorum sormadım.”
“İyi öğren dön bana. Ona göre karar vereceğim.”
“Of peki ağabey.”
“Ağabeye oflanmaz.”
“Peki ağabey görüşürüz.”
“Hadi güzelim bekliyorum.”
Ağabeyimi kapattıktan sonra hemen Agir ağayı aradım. Çok uzun sürmeden de açtı zaten telefonu.
“Efendim güzelim?”
“Ağam, nasılsın?”
“İyiyim Dilde’m sen nasılsın?”
“Bende iyiyim. Ben ağabeyimle konuştum.”
“Eee sonuç gidiyoruz değil mi?”
“Yani bilmiyorum.”
“Nasıl bilmiyorsun?”
“Ağabeyim nereye gideceğimizi sordu ona göre karar verecekmiş.”
“Ne alaka?”
“Bilmiyorum ağam ‘git öğren gel’ dedi. Nereye gideceğiz?”
“İstersen alışverişe gideriz yada sinema sonra da yemek yeriz, tatlı yeriz.”
“Sinema mı?”
“Evet sevmez misin?”
“Severim sevmesine de hangi filme gideceğiz?”
“Düşünürüz onu sonra hadi sen ağabeyine söyle iznini al hazırlan çıkalım.”
“Peki hemen arıyorum.”
“Görüşürüz güzelim. Haber bekliyorum.”
“Peki ağam, görüşürüz.”
Agir ağa ile ile olan konuşmayı kapatıp ağabeyimi aradım tekrar.
“Alo ağabey?”
“Güzelim öğrendin mi?”
“Evet.”
“Ne yapacakmışsınız?”
“Alış veriş, yemek, sinema.”
“Ne bu ergen aşıklar gibi bir de hamburger yiyin tam olsun.”
“Of abi niye öyle diyorsun. Sadece gezeceğiz işte.”
“İyi iyi gezin akşam sekiz olmadan da eve gel.”
“Ağabey!”
“Tamam tamam 9 olsun. 9.30 da eve gelirsen bir daha dışarı çıkamazsın.”
“Offf ağabey tamam.”
“Bana offlama Dilde.”
“Özür dilerim.”
“Neyse güzelim kapatmam lazım şimdi sonra görüşürüz.”
“Tamam, görüşürüz.”
Harun ağabeyimi kapattıktan sonra Agir ağaya gelebileceğime dair bir mesaj attım ve telefonumu şarja taktım.
Önce kısa bir duş aldım sonra ise üzerime şık bir ikili takım giydim. Saçlarımı üstten topladım ve hafif bir makyaj yaptım. Saat 12:38’di 1’de Agir ağa gelecekti.
Zaman geçsin diye kendime bir kahve hazırladım ve televizyondan rastgele açtığım bir kanalı izlerken kahvemi içiyordum.
Kahvem bittikten sonra fincanı hemen yıkayıp kenara koydum. Kapı zilinin çalmasıyla beraber hemen gidip kapıyı açtım. Gelen Agir ağaydı.
“Hoş gelmişsin ağam.”
“Hoş bulduk Dilde’m, hazırsan çıkalım mı?”
“Hazırım ağam biraz beklersen çantamı alıp geleyim?”
“Tamam, bekliyorum seni.”
Agir ağayı kapıda bırakıp hemen çantamı ve telefonumu aldım. Ardından ayakkabılarımı giyip kapıyı kilitledim ve anahtarı çantama koydum.
Agir ağanın eliyle yol vermesiyle arabasına doğru yol aldım. Ön taraftaki yolcu koltuğuna oturdum ve kemerimi taktım. Arabanın hareket etmesiyle mahalleden çıkmıştık.
“Nasılsın güzelim?” Agir ağanın yönelttiği soruyla kısa bir süre de olsa ona çevirdim bakışlarımı.
“İyiyim saolun ağam siz?”
“Ben de iyiyim Dilde’m, nasıl geçti sabahın?”
“İyiydi ağam saol, evi temizledim ve biraz da televizyon izledim o kadar. Sen ne yaptın?”
“Sabah şirkete gittim ben de bir toplantım vardı ona girdim.” Dedi, demesine ama derin bir iç çekti canı sıkkındı belli.
“Hayırdır ağam bir sorun mu var?” Kırmızı ışıkta duran araba ile gözlerime baktı, uzun uzun. Ardından önüne dönerek gaza bastı.
“Önemli bir şey değil?” Dedi ama belliydi sesinden, her ne kadar üstelemek istemesem de merak etmiştim sonuçta.
“Peki ağam sen öyle diyorsan.”
“Şimdi bu konuları konuşmayalım delalım, günümü güzel geçirelim, zaten abinler izin vermiyorlar seni çok fazla görmeme.” Sesi sonlara doğru hafif sitem ve alayla çıkmıştı. Ben de alayla ona;
“Ne oldu ağam koskoca Antep ağası iki adama edemiyor mu?” Sesim de ki alayı fark etmişti.
“Bakıyorum da hoşunuza gitti küçük hanım.”
Hafif bir kıkırtıyla cevap verdim.
“Yok ağam ne haddim-”
“Dilde benimle ilgili olan her konu seni de ilgilendiriyor güzelim benim hakkımda ki her konuda her kelamda senin de söz hakkın vardır bunu sakın unutmayasın. Ben hakkımda da öyle ‘ne haddimize’ lafları duymayacağım. Anlaştık mı?”
“Anladım ağam ama ben sadece şaka yapıyordum.”
“Biliyorum güzelim, yaptığın şakayı anlamayacak kadar yaşlanmadık daha. Şimdi söyle bakalım ne yapalım bu gün?”
“Aslında çarşıya çıkmam gerekiyordu ama seni de yormak istemiyorum.”
“Yorulmak ne haddimize gülüm şükürler olsun her halimize. Ben seninle değil çarşı yerin yedi kat altına bile girerim.”
Agir ağanın bu söylemleri her ne kadar beni utandırsa da hoşuma gidiyordu.
“Ne alacaksın bakalım çarşıdan?”
“Bir kaç hafta sonra arkadaşımın kınası ve düğünü var ona kıyafet bakacaktım ağam.”
“Ne güzel kim kim gidiyorsunuz düğüne?”
Kim kimden kastının tek olup olmadığını teyit etmesiydi bunu anlamıştım ama ufak bir oyundan kimseye zarar gelmez heralde.
“Ben tek gidicem ağam.”
“Ağabeylerin gelmiyor mu?”
“Yok istediler ama kabul etmedim.”
“Kimdir bu arkadaşın, nedir necidir?”
“Çoçukluk arkadaşım Arda. Onun düğünü.”
“Arda? Çoçukluk arkadaşın? Kaç yaşında bu Arda?” Sesi hafiften ciddiye biniyordu. Acaba vaz mı geçsem diye düşünmeden edemedim.
“27 yaşında-”
“27 yaşında? Dilde nasıl senin arkadaşın oluyormuş bu adam? Bak adam diyorum dikkat ettiysen aranızda 10 yaş var.” Sesi biraz biraz yükselmeye başlayınca hemen yaptığım şakadan vaz geçtim.
“Ağam şaka yaptım. Arda benim abim gibidir. Harun ağabeyin ve Hamza ağabeyimin arkadaşları. Beni de kardeşi gibi gördü hep.” Sesim titremişti neden bilmiyorum ama galiba sesini yükseltmesinden korkmuştum.
“Şşş sakin ol evinamın (aşkım) özür dilerim sesimi yükseltmek istememiştim.”
“Ben özür dilerim böyle bir şey dememeliydim.”
“Tamam bak üzme kendini hadi gel sana kıyafet bakalım.” Dedi arabasını çarşının girişine park ermişti bile. Hangi ara geldik fark etmemiştim bile. Onun öyle demesiyle arabadan indim. O da zaten benden önce inmişti.
Elini belime atıp bana yön vermeye başlayınca başta tedirgin olsam da bir şey demedim.
Çarşıda ki bütün insanların gözü üzerimizdeydi. Ve bu beni strese sokuyordu.
•••••
Aradan bir kaç saat geçmişti. Kına için kendime siyah geleneksel bir elbise alırken düğün içinde uzun mavi saten bir elbise almıştım ayakkabı olarak da bir siyah topuklu ayakkabı almıştım. Bana bunlar yeterdi zaten.
Agir ağa her ne kadar elbiselerin fiyatını ödemek istese de izin vermemiştim başlarda sonra kasadaki çalışanlar benden para almayınca da el mahkum kabul etmiştim.
Şimdi ise aldıklarımızı arabaya koyup yemek yemek için bir kebapçıya gitmiştik. Galiba bu dünya da en sevdiğim yemek kebap olabilir.
Beraber yemeklerin gelmesini beklerken Agir ağayla havadan sudan sohbet ediyorduk.
“2 hafta sonra ki düğüne ben de geleyim mi seninle, rahatsız olmazsan tabi?”
“Arda’nın düğününe mi?”
“Evet Arda ağabeyinin düğününe bende gelmek istiyorum.” Bilerek ağabey kısmını bastırarak söylemişti. Gelmesi bana bir sorun teşkil etmezdi onun için kabuk ettim.
“Evet Arda ağabeyin düğününe sen de gelebilirsin ağam.” Dedim hafif bir tebessümle.
Sanki eline oyuncak araba verilmiş çoçuklar gibiydi, mutlu olmuştu.
Agir ağayla bir kaç saat daha gezdikten sonra beni eve bırakmıştı saat dokuz buçuğa geliyordu abime söz verdiğim gibi buçuk olmadan gelmiştim.
Üzerimi değiştirim kendimi yatağa attığımda fark ettim aslında ne kadar çok yorulduğumu. Zaten uzanmamla uyumam arasında çok da bir zaman farkı yoktu.
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |