HAKKINDA
Ben sadece mutlu olmak ve hayallerini gerçekleştirmek isteyen biriyim. Sadece bu kadar, tek istediklerim bunlar. Ama bilin bakalım işler yolunda gidiyor mu?

Ben; eğlenceli, kafa dengi, kır yıl geçse ağzından sır kaçırmayan, söz tutan, komik, yardımsever, duygusal, çalışkan ve başarılı biriyim. Arkadaşlarıma deli derecede bağlıyım. Arkadaşlarımla asla küsmeyiz, çünkü bize göre küsmek bir çözüm değil. Her şeyi konuşarak halledebiliriz... Bu arada ne kadar sinirli olsam bile yanlış şeyler yapmam, yine de temkinli olurum. Ağzımdan çıkmaz bir şeyler. İlkokul arkadaşlarımın sırlarını hâlâ sadece ben biliyorum...


Aynı zamanda 6 yıldır Blink`im, biasım Jisoo. Fantastik okuruyum, burcum ikizler. Üç dil biliyorum: İngilizce, Rusça ve Korece (Türkçe dahil değil, anadilim zaten:). Öğrenmek istediğim başka dillerde var. Hayalim ünlü bir senarist olmak, yurt dışında gezip, Güney Kore`de yaşamak. En sevdiğim ders: İngilizce, En sevdiğim renk: açık mavi ve tonları. Sadece BlackPink değil (BP favori grubum), K-Pop fanıyım. Zaten müzik zevkimin K-pop olduğunu anlamışsınızdır... Film olaraksa: K-Drama, korku-gerilim yada nadiren bazı Türk dizilerinden hoşlanırım.

İlgilendiğim sanat ve spor dalları var.

Spor olarak; Jimnastik`e, bale`ye ilgim var. Taekwondo`da yapabiliyorum ama fazla ilgim yok (sarı kuşaktayken bıraktım). Jimnastik ve balede ise ileri seviyedeyim. Yüzme de biliyorum ve Voleybol`um da iyi.

Sanat olarak; dans ve çizim var. Dans kursuna gitmiştim (Hem K-Pop, hem de HipHop. İkisinide seviyorum ve çok iyi yapıyorum, ama K-pop`u daha çok seviyorum.) Çok iyi dans ettiğimi söyliyim sizlere, ezberim çok iyi, uzun bir kaegrofiyi 1-2 kere izlesem öğreniyorum. Dansım arkadaşlarım tarafından destek ve ilgi görüyor. Çizim olarak ise; çizim yeteneğim var. Bakarak ya da bakmayarak güzel şeyler çizebiliyorum; 3D, portre, manzara, piksel, karakalem...

Derslerim iyi aslında. Sınavlarda genelde: 85 üstü alıyorum. Denemelerde: 365 üstü. İngilizcem çok iyi. (Kısaca sözelim). Sayısal olarak da, fazla olmasa da iyiyim.

Hayvanlara bayılırım, en sevdiğim hayvan: kedi. Ve ben böcekler hariç tüm hayvanları çookk seviyorum. Tam 5 hayvana ev sahipliği yaptık (ailemle): Kuş, köpek, balık, civciv ve kedi. Şuan da ise 2 kedim var. (Evet çok fazla olduğunu biliyorum ama onları çok seviyorumm🎀💖💝💞)

Tabiki de her zaman; neşeli, cıvıl cıvıl olmuyorum. Her insanın kendisiyle, ailesiyle yada hayatıyla ilgili bir sıkıntısı olur. Bende o kişilerden biriyim. Yaşadığım onca şeyler var benimde. Bazen öyle bir depresyona giriyorum ki, tanıyamıyorlar beni. Bazen öyle bir burnumdan soluyorum ki, tanıyamıyorlar beni. Üzgünsem bambaşka biri oluyorum: asla sırıtmıyorum bile, uykusuzluk, stres, 2 saat boyunca ağlamak, müzik dinlemek, göz altı morluğu ve hiç bir şey yememek... Mesela bazenleri olanlar öyle bir zihnime kazınıyor ki... kendimi sınıfta bile, kaç yıllık arkadaşlarımın yanında bile çok yabancı hissediyorum, oluyor bunlar. Simsiyah hırkanı giy, şapkasını ört, en arkadaki sıranda otur, kimseyle göz teması kurma, kimseyle konuşma (en yakın arkadaşın olsa bile), derdini asla söyleme, bacak titret ve parmaklarınla yada boynunla oyna. Tuvalete vs. gideceksen ruh gibi, kafanı eğerek git. Asla yemek yeme, su içme ve her zaman "iyiyim" de, bunlar birer örnek. Her üzüldüğümde değil delicesine şeyler olunca gibi, zihnime işleyen şeylerde böyle oluyorum.

Sinirli olunca ise... Hemen her şeye sinirlenmem aslında, ama sinirlenirsem de... Bir intikam isteği, öfke, stres, korku, gözlerimin dolması, titreme, onun saçlarını elime dolama isteği...

Yani genelde arkadaşlarımla yada evde teksem (çok yakın olduğum kişilerleyken yada teksem) mutlu, neşeli, komik olurum...

Hislerimi, dertlerimi yakınlarıma anlatmakta çok zorlanırım, istesem günlük bile zor yazarım. Sebebi başkalarının öğrenmesi değil. Güvensizlik ve yasadığım travmalar. Genelde hislerimi kağıda dökerim. Hissettiklerimi çizerim, karalarım... Bu beni çok rahatlatır. Yada yabancı dillerle kısa kısa sanki şifrelemis gibi rastgele sayfalara yazarım. Olanları yada hislerimi değil düşüncelerimi: "neden yaptın?", "yanlış kişiye mi bağlandım?", "amacın ne?" gibi...

Ayrıca benim fobilerimde.var:
Araknofobi: Örümceklerden korkma fobisidir.
Pediofobi: Oyuncak bebek ve robotlardan korkma fobisidir.

Evet böcekler dışında küçük bile olsa örümceklersen daha çok korkarım, nefret ederim. Odamda bir örümcek mi gördüm? O odada bir daha yatamam. Çok emin olmam gerekir. Aynı zamanda oyuncak bebeklerden, peluşlardan ve robotlardan çok korkarım. Eskiden odamda oyuncaklar vardı, işte bez bebekler, sesli oyuncaklar. Sonra hepsini çöpe attım. Artık bir tane bile sokmuyorum odama. O tür oyuncaklara da dokunamam bu arada. Ben aynı zamanda "Lisztomania" hastasıyım.
Lisztomania: Psikolojik bir rahatsızlıktır. Her dakika nerde, nasıl olursa olsun hep müzik/şarkı dinlemektir. Hiç bir zaman aklından şarkıların çıkmamasıdır. Ama her müzik dinleyen kendine "Lisztomania`yım" demesin. Aşırı abartılı derecede, rahatsız edeci derecede olması lâzımdır bunun. Mesela ben; kitap okurken, ders çalışırken, dizi izleken, tuvalette, misafirlikte, bir yere giderken, bir yerden gelirken, evimizin yanındaki bakkala bile giderken, evde, uyumadan önce her dakika kulaklıkla müzik dinlerim. Mutluyken, üzgünken, sinirliyken... Ve dans kısmı gelirse o şarkının sokağın ortasında bile olsam, dansını yapmadan duramam. İşte böyle abartılı olması gerekir. Hiç abartmıyorum benim her dakikam müzikle/şarkıyla geçiyor. Eğer dinleyemezsemde, kafayı yerim; modum düşer yada sinirlenirim. Sınav bile olurken aklımda hareketli şarkılar var. Genelde bu durum rahatsız edicidir. Lisztomania`lar bu durumdan şikayetçi olur ve tedavi olmak isterler. Ama ben tam tersi, hoşuma gidiyor bu.



Bu kullanıcı henüz hiç bir kitap yayımlamamış
Loading...