15. Bölüm

14.BÖLÜM

Ceyss
ceyss.nur

 

 

Yeni bölümmmmm.

 

 

Bu arada 233 olmuşuz çok sevindimm🫶

 

 

Teşekkürler destekleriniz için🤍

 

 

İyi okumalarrr.

 

 

 

                              *****

 

 

"Gittiğin günden beri kalbimin acısına

 

 

Dağlar derman olmadı yüreğimin yasına

 

 

Beklediğim yer bura çarpıyor kalbim sana

 

 

Ha bu Karadeniz'in rüzgarı deysin sana."

 

 

 

Sabahtan beri, hatta günlerdir dinlediğimiz şarkıdan artık bıkma derecesine gelmiştim. Yengem Giresun'lu olduğu için genelde evde Karadeniz şarkıları dinler, hem kendini hem de bizi coştururdu. Ancak günlerdir biz ayrılık şarkıları dinliyorduk. Yengem de benim gibi bu görevin uzun süreceğinin, hatta belki de geri dönüşünün olmayacağının farkındaydı. Aslında bize ruh halini yansıtmamaya çalışıyordu fakat dinlediği şarkılardan bile bu anlaşılıyordu. Ben oturduğum yerden telefona bakarken, yengem de bu şarkıyı söyleyerek sıradaki toplantısı için hazırlık yapıyordu.

 

 

 

"Yengem vallahi içim kıyıldı, günlerdir aynı şeyi dinleyip duruyoruz. Bilirsin, normalde bayılırım böyle şarkılara ama gerçekten bunaldım." dedim daha fazla dayanamayarak. Bana ters bir bakış atmasına rağmen kapatmıştı müziği. "Bana baksana bi' sen, şu makyajım nasıl duruyor? Bugün çok önemli bir toplantı var. Güzel olmam gerek." dediğinde kendimi tutamadım ve "Niye? Seni istemeye mi gelecekler beğenirlerse? Bak şimdiden söyleyeyim, seni başkasına vermem." dedim. Ayağındaki terliği çıkarıp bana fırlatınca kaçmama rağmen sırtıma gelmişti. "Bir kere de ıskala be kadın! Bir kere ya!" diyerek yanına gidip makyajına baktım. Ufak detaylar eksikti. Onun haricinde, yengem diye demiyorum ama maşallahı var yani. Kaşlarını tarayıp biraz da göz pınarlarını aydınlattığımda "Şimdi oldu." diyerek ona hayranlıkla baktım.

 

 

 

O gerçekten hayran olunması gereken bir kadındı. Masmavi gözleriyle bir insanı kolayca etkisi altına alabilirdi. Kahve saçlarını her seferinde omzunun biraz aşağısında kestirir, her gün üşenmeden geceleri bakım yapardı. Konuşmalarıyla kolayca insanları manipüle edip belki de kontrol edebilirdi. Bazen tek bir bakışıyla abime istediği her şeyi yaptırıyordu. Ama ne abim, ne de ben bu durumdan şikayetçiyiz. O, bizim evimizin ışığıydı, hatta evimizin direğiydi. Girdiği toplantılarda evinden konuştuğu hâlde her seferinde şirketine işi kazandırmayı başarıyordu. Onun ilk çocuğu biyolojik olarak Ece olabilirdi fakat bana yaptığı annelik inkar edilemezdi.

 

 

 

"Ne var kız? Aşık aşık bakıyorsun? Yoksa Metehan'dan vaz mı geçtin?" dediğinde ikimiz de güldük. Yengem hep benimle böyle cilveleşirdi. "Yenge biliyor musun? Metehan Antepliymiş." dediğimde biraz düşündü. "Sizin düğün çok büyük bir kültür karması olacak. Bir kere ben kendi düğünümde oynayamadığım her şeyi oynayacağım. Gerçi, benim düğünüm bile olmadı ama neyse. Siz abinle Ankara havası oynarken bir yandan çiftetelli, bir yandan halay bir yandan da horon sesi yükselecek. Mükemmel olmaz mı? Aa, sen çok iyi mezdeke de oynarsın! Çok güzel olacak!" deyip kıkırdadı. "Daha bismillah yenge. Nişanlanmadan evlendirdin bizi."

 

 

 

"Aman be, sana da bir şey söylenilmiyor." dediğinde göz devirdi ve bilgisayarının karşısına oturup kamerayı ayarladı. Ben de bizimkilere kek yapmak için mutfağa girdim. Ece dışarıda arkadaşlarıyla oynuyordu, Arda da yanındaydı. Kek yaparken düşündüğüm şeylerden dolayı iyice bunaldım. Abimin bu görevin de üstesinden geliyor olmasını tüm kalbimle istedim. Abimin bizim için güçlü kalmasını istedim.

 

 

 

Ben keki yaparken yengem de toplantısına devam etti. Kafamı dağıtmak için kulaklığımı takıp keki yapmaya devam ederken şarkı açtım. Son ses yaptığım için dışarıdan ses duymuyordum. Kendi kendime dans ederek etrafımda dönerken iyice kendimi ritme kaptırdım. En sonunda da dayanamayıp bağırarak söylemeye başladım.

 

 

 

"Bundan sonra seyret sen, gör'ce'n şimdi beni de

 

 

Gez'ce'm toz'ca'm, eğlen'ce'm, vuruca'm dibine dibine

 

 

Yat'can kalk'ca'n, merak et'ce'n, sor'ca'n "Nereye?"

 

 

Gidiyorum cehennemin ta dibine (gelice'n mi?)"

 

 

 

Son sözleri söylerken kendimi iyice kaptırarak daha çok bağırdım. Keki kaba alırken omzumda bir el hissettim. Panikle arkamı döndüğümde deli görmüş gibi bakan yengemi gördüm. Ee, müziğin sesini duymayanlar deli zanneder tabii. Kulaklığı çıkardığımda "Ne oldu?" dedim. Yengem de kendini gülmemek için zor tutarak "Eğer toplantı tam zamanında bitmeseydi, büyük ihtimalle bu rezilliğini herkes duyacaktı." diye söylendi. Ben "Ne var be bunda?! İnsan kendi evinde eğlenemez mi?" deyince garip garip baktı bana. "Sen bugün gerçekten tersinden kalkmışsın. Sevgilini mi özledin?" diyerek saçma sapan bir sebep sundu.

 

 

 

"Ne alaka canım? Neden özleyeyim ki? Hem bana yazmıyorsa kendi ayıbı. Banane be!" dediğim anda gerçekten asıl sorunun Metehan'ın bana iki gündür yazmaması olduğunu anladım. İki gündür tek kelime yazmamıştı. Bu durum ise beni fazlasıyla üzüyordu. Mezuniyet töreni yaklaştığı için yoğun olduğunu anlayabiliyorum ama en azından "Günaydın" veya "İyi geceler." yazabilirdi. İlişkimizin en başından beri bunları söylemeden asla uyumaz veya uyanmazdı. Umarım geçerli bir açıklaması vardır, eğer yoksa ciddi ciddi trip yiyecek. Yengem gülümsedi ve bana sarılıp yanağımdan öptü. "Olur öyle şeyler. Sen kafana çok takma. Metehan öyle seni boş bırakacak biri değil. Geçerli bir açıklaması olduğuna eminim. Abin sana belli etmemeye çalışıyor ama o bile 'Düzgün çocuk' demişti. Bir kere ağzından kaçırdı da öyle duydum ben de. Eminim güzelce özrünü de diler."

 

 

"Umarım öyle olur yengem." dediğimde kollarımı belinden çektim. "Bak, size kek yaptım." diyerek fırını gösterdim. Gülümsedi ve "Eline sağlık Tomris'im. Bu arada, senin tercih sonuçları ne zaman açıklanacak?" dedi. Biraz düşündükten sonra cevap verdim. "Tam emin değilim ama Ağustos'ta galiba." Beraber içeri geçtiğimizde kapı çaldı. Kapıyı açtığımda Ece üstü başı toz bir şekilde bana bakıyordu. "Bu hâlin ne kız?" dediğimde mahcup bir şekilde güldü ve "Biraz oyun oynadık. Arda beni toprağa yatırdı." dedi. Yengem Ece'yi bu halde görürse kriz geçirme ihtimali yüksek. O yüzden onu kucağıma aldım ve doğru banyoya götürdüm. Önce suyu ayarladım, sonra da kyafetlerini çıkardım. Ece daha 6 yaşında olduğu için kendi kendine yapamıyor. Ben banyosunu yaptırdıktan sonra da o kıyafetlerini giydi ve beraber saçını tarayıp kuruttuk. İçeri geldiğimizde yengem bize baktı ve "Annem, banyonu halanla mı yaptın?" dedi. Ece, başınu aşağı yukarı sallayarak onayladı ve koşup annesini öptü. "Oh, mis kokulum! Annesinin balı."

 

                           *****

 

Akşam yemeğinden sonra çay içmek için Selma ablalara geldik. Arda ile Ece sanki gündüz hiç oynamamış gibi oyun oynuyor, yengem ben ve Selma abla da koltuklara dağılmış, çay içiyoruz. Geldiğimizden beri bütün lojmanın dedikodusunu yaptılar, yapmaya da devam ediyorlar.

 

 

"Beyza, geçen Zeynep'e gittim. Zeynep konuşmaya başladı. Neymiş efendim, Beyza ilgi çekmek için hamile kalmış, Beyza kendisini çok kıskanıyormuş, Beyza sürekli onun dedikodusunu yapıyormuş falan. Ben de bunları duyunca katlanamadım 'Sen Beyza'ya kurban ol.' dedim çıktım vallahi." diyerek çayından bir yudum daha aldı Selma abla. Yengem bunları duyunca çok da şaşırmadı. Zaten en başından beri birbirlerinden çok haz etmiyorlardı. Hatta bir keresinde yengem ile saç baş gireceklerdi, ben tuttum. Yengem ise hâlâ bunun için bana kızar, neden tuttun diye. Yengem "Aman be Selma! Sen o Zeynep'i bilmiyor musun sanki? Neden gittin onun evine? Onun yaptığı tek şey beni kıskanmak. Ben anlamıyorum, Sedat Yüzbaşı onda ne bulmuş ki?" dedi. "Neyse, herkesin kendi hayatı. Ee, sen ne yaptın şu çocukla Tomris?"

 

 

Selma ablanın bana yönelttiği soruyla, konunun bana nasıl ulaştığını anlayamadım. En son dedikodu yapıyorlardı, devam etseydiler ya oradan! Derin bir nefes aldım ve konuşmaya başladım. "İyi gibi abla. Birbirimizi seviyoruz, çok şükür bir kötülüğünü de görmedim." deyince 2 gündür yazmamasını görmezden geldim. İnsanlara kötü veya güçsüz yanlarımı göstermekten hoşlanmam. Nedense ileride bana silah olarak döneceğini düşünüyorum. Yengem de bunu bildiği için ses çıkarmadı. Selma abla "İyi iyi, Allah ayırmasın. Bu arada yakışıklı çocuktu. Sana da çok yakıştı kız! Nereden buldun?" dediğinde çayımdan son yudumumu aldım. "Kara Harp Okulu'ndan bu yıl mezun olacak. Abim sayesinde tanıştık." dedim özetle.

 

 

Selma abla benden daha fazla bilgi alamayacağını anlayınca konuyu değiştirdi. Çocuklara baktığımda çok tatlı bir görüntüyle karşılaştım. Arda annesinin telefonundan açtığı araba oyununu oynuyor, Ece de telefona bakmak yerine Arda'yı izliyordu. Telefonumu çıkardım ve bu anın fotoğrafını çektim.

 

 

Akşam böyle konuşmalarla bitti. Biz de evimize döndük ve her yeri kilitleyip uyuduk.

 

 

                             *****

 

Dik duruşunu daha da dikleştirdi Emre. Gözlerinde kararlılık, kalbinde vatan vardı. Tabii, görev gereği bunu asla belli edemiyordu. Etrafı soysuz teröristlerle doluyken bunu asla belli edemezdi. Bahsedilen örgütü bitirmek için inlerine girmek gerekiyordu. Komutanı ise Emre'nin bu görev için en uygun kişi olduğuna karar vermişti. Bu örgüte sızmak Emre'nin günlerini almıştı fakat isteğini de en sonunda yapmıştı.

 

Şerefsiz Şeref, yanındaki Selman'a baktıkça baktı. Onun buradaki varlığını sorgular gibiydi. Selman ise aksine çok rahat görünüyordu. Ellerini oturduğu koltuğun kenarlarına koymuş, bacak bacak üstüne atıp Şeref'e pişkin bir şekilde gülümsüyordu. "Neden geldin?" diye sordu Şeref. Emre kafasında dönenleri susturdu ve tüm dikkatini bu konuşmaya verdi. Selman "Sen sor diye, birtanem." dedikten sonra iğrenç bir kahkaha attı. Emre yüzünü buruşturmamak için zor durdu. "Gevezeliği bırak, Selman. Bana doğruları söyle." diye çıkıştı Şeref. "Duyduğuma göre buraları iyi idare edemiyormuşsun Şeref. Ben de buraya bir el atayım dedim. Kötü mü yapmışım? Beni özlemişsindir." Selman bunları söyledikten sonra gözlerini Emre'ye dikti. "Seni buralarda yeni görüyorum."

 

Emre derin bir nefes aldıktan sonra "Yeni katılmış sayılmam. Aslında daha önce Türklere bir çok bela açtım. Sadece örgüte yeni geçiş yaptım diyelim." dedi. Selman gülümsedi ve "Seni seveceğim gibi. Hoşgeldin, birtanem." dedi.

 

Emre içinden birçok şey saydırdı ama dışarıdan sadece gülümsemekle yetindi. Anlaşılan bunlardan çekeceği vardı. Bu belki de kısa sürerdi fakat Emre'nin onlara çektireceği şeyler asla kısa sürmeyecekti.

 

 

 

                            *****

Bölüm sonuuu. Biraz kısa olmuş olabilir.

Sizce nasıl ilerliyor?

Oy vermeyi unutmayınn🫶

 

 

 

 

 

Bölüm : 23.01.2025 22:44 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...