17. Bölüm
Ceyss / UMUT SİLAHLARI / 16.BÖLÜM

16.BÖLÜM

Ceyss
ceyss.nur

 

 

 

Selamlarrrr.

 

 

Yeni bölüme hoş geldiniz.

 

 

İyi okumalar.🫶❤‍🔥💕

 

 

 

                            *****

 

 

Odaları gezerken bakışları keskin, duruşu dikti Emre'nin. Bir süredir bu medeniyet dışı insanların arasındaydı. Birçok şey öğrenmesine rağmen, hâlâ bu örgütü bitirebilecek bilgileri bulamamıştı. Fakat bu kısa sürede, birçok kişinin güvenini kazanmış, onlarla yakın olmuştu. Yaşı küçük ve herhangi bir yetkisi olmayanlara emirler verebiliyordu. Emre'ye göre Şeref denilen adam, göründüğü kadar zeki değildi. Her şeyde kendini öne çıkarmaya çalışan, sıradan biriydi. Yıllardır edindiği tecrübelerinden bunu çıkarmıştı. İnsanları ilk gördüğü anda bile karakter analizi yapabilir, güvenilip güvenilmeyeceğini söyleyebilirdi.

 

 

Odalardan birinin kapısını açtığı anda, burnuna dolan zambak kokusuyla şaşırdı. Etrafı kontrol ettikten sonra yavaşça içeri süzüldü. Tam orta noktasında bir masa vardı ve masanın etrafı zambaklarla kaplıydı. Odanın görünüşünden anladığı kadarıyla burası ya Selman'a ya da Şeref'e aitti. Yavaş ve temkinli adımlarla masaya yaklaştı. Masanın üzerinde kağıtlar vardı, bu kağıtlarda da örgütteki insanların fotoğrafları, yaşları ve genel olarak bilgileri vardı. Elini kağıtlara doğru uzatmadan önce, pencereden dışarıya doğru baktı Emre. Birinin onu görmesi, büyük bir felakete yol açabilirdi. Ancak bir an önce bu görevi bitirmek için, kağıtlardan bazılarını incelemek için eline aldı.

 

 

Çoğu örgütte önemsiz kişilere aitti. Ancak eline aldığı bir başka kağıtla duraksadı Emre. Kağıtta gözlerini hızlıca gezdirirken, bir yandan da etrafa bakmaya çalışıyordu. Elinde Şeref'e ait olan kağıdı tutuyordu. Şu ana kadar Türk devletine verdiği zararlar, düzenlediği hain planlar, örgüte sunduğu katkılar yazıyordu. Hepsini birer birer aklına kazımaya çalıştı. Hafızası kuvvetli olduğu için 'Unutur muyum?' diye düşünmedi bile. Bu detayları, intikam alabilmek için çoktan aklına kazımıştı. Okuduğu şeylerden sonra oluşan sinirin de etkisiyle yaklaşan adım seslerini, kapı açılana kadar duymadı.

 

 

Elindeki kağıtla birlikte kapıya doğru baktı Emre. Streslendiğini saklamak adına yavaşça gülümsedi ve "Hoşgeldiniz." dedi. Selman kaşlarını çatıp Emre'ye odaklandı. "Niye buradasın sen? Ne yapıyorsun onlarla? Çabuk bırak onları." Emre elindeki kağıdı yavaşça masaya bıraktı ve Selman'ın karşısına geçti. Gözlerinin içine bakarak "Yanlışlıkla girdim buraya. Bağışlayın lütfen. Çiçek kokusunu alınca da meraklanıp odaya geldim. Masanın üzerindeki kağıtlarda Şeref patronu görünce tekrar merakıma yenik düştüm. Türk devletine yaptıklarıyla gurur duydum açıkçası. Ben de onun yaptığı gibi, hatta daha beterini yaşatacağım onlara." dedi. Kendisinin böyle bir soğukkanlılıkla konuşabilmesini şaşırdı.

 

 

Selman önce kaşlarını kaldırdı fakat sonra gurur gülümsemesi ile Emre'ye baktı. "Aferin. Örnek al hep böyle." dedi. Emre 'Bunlar ne kadar saf.' diye düşündü. Eğer bunu askeriyede bir asker yapmış olsaydı, şimdiye kadar kırk defa sorguya almışlardı. Selman "Ama sen Şeref'i boşver. Sen beni örnek al. Ben ondan bin kat daha iyiyim." dediğinde daha büyük bir gülümsemeyle ve garip bir yüz ifadesiyle Emre'ye baktı. Bir an o ifadeyi, Tomris'in küçümseme ve dalga geçme ifadesine benzetti Emre. Kardeşini bunun gibi birine benzettiği için kendine kızdı fakat özlemden dolayı olduğunu biliyordu.

 

 

Emre, zorla gülümsedikten sonra biraz sohbet ettiler. Selman sürekli kendisini Şeref'e karşı övdü ve kendince hayat dersleri verdi. Emre onu zoraki gülümseme ve mide bulantısı eşliğinde dinlerken, içinden ettiği hakaretlerin haddi hesabı yoktu. Selman ayağa kalktığında Emre de ayaklandı. Selman "İşte öyle. Bugünlük yeter bu kadar." dediğinde Emre bir şükür namazı kılabileceğine emindi. Selman ile beraber odadan çıktılar. Emre diğer örgüt üyelerinin bulunduğu odaya geçip oturdu. Selman'ın nereye gittiği hakkında bir fikri yoktu Emre'nin. Çok da umrunda olmadı açıkçası. Öğrendiği şeyleri aktarmak için sabırsızlanıyordu.

 

 

Etraftakilere baktıkça midesi bulanıyordu ve bir an önce evine dönmek istiyordu. Beyza'nın gülüşü ve kokusunu, Tomris'in annesini andıran mis kokan saçlarını, Ece'nin de gülümseyip yüzüne bakarak 'Babacığım.' deyişini çok özlemişti. Her gece onlara sağ salim dönebilmek için dua ediyordu.

 

 

                            *****

 

İnsanoğlu yaşamış olduğu dünya hayatı boyunca kısacık zamanlara bir sürü şey sıkıştırmaya çalışıyordu. Doğuyor, büyüyor, okuyor, evleniyor, çocuk sahibi oluyor ve en sonunda ölüyordu; bu evrelerin arasına da bir sürü iyi, kötü anı bırakıyordu. Bazı insanlar çoğu evreyi gerçekleştiremeden göçüp gidiyordu bu dünyadan. Hayat, sadece bu döngüden ibaretti belki de.

 

Hastane koridorunda sıra beklerken düşündüğüm şeylerdi bunlar. Yengem, yeğenimin kontrolü için gelmişti ve tabii ki de ben de onun peşine takılmıştım. Ece her gün yaptığı gibi Ardalara gitmek istemişti fakat kardeşinin kalp atışlarını duyma ihtimalini öğrenince bizimle gelmeye karar vermişti. Ece yerde olan kare fayanslarla seksek oynarken, biz de sandalyeye oturmuş sıkıntıyla bekliyorduk. En sonunda içeriden 'Beyza Özdemir' sesi yükselince ayağa kalktık ve içeri geçtik. Ece heyecandan yerinde zıplarken, ben de onun elinden tutarak heyecanımı bastırmaya çalışıyordum.

 

"Beyza'cığım hoşgeldin." diyerek gülümsedi doktor hanım. Galiba yengemin eski bir tanıdığıydı. Bu kadın da herkesi tanıyor. "Hoşbuldum Zehra. Çok heyecanlıyız vallahi. Kalp atışlarını duyabilecek miyiz?" deyip karnını açarak sedyeye uzandı. "Olur öyle tatlı heyecanlar. Bu küçük kız da Ece galiba. Sen de Tomris olmalısın." diyerek bizi gösterdiğinde başımı evet anlamında salladım. Zehra abla yengeme dönüp karnına bir jel sıktı. Daha sonra garip bir cihazı karnının üstünde gezdirmeye başlayınca konuşmaya başladı doktor hanım. "Evet, çok iyiyiz. Ancak kendini yormamaya dikkat etmelisin Beyza. Cinsiyetini de 1-2 ay sonra öğreniriz. Kalp atışlarını duymak ister misiniz?" deyince bakışlarını ekrandan çekip bize kilitledi. Biz de yengeme bakınca ona döndü. Yengem biraz düşünceli gibiydi, bu anı abimin de görmesini istediğine adım kadar emindim. Ancak heyecanla yerinde zıplayan Ece'yi görünce olumlu anlamda salladı kafasını.

 

Yaklaşık yarım dakika sonra odayı kalp atışı sesleri doldurdu. Yengem dolan gözlerle ekrana bakarken Ece elimi bıraktı ve annesinin yanına koştu. "Bu benim kardeşim mi? Anneciğim bu çok güzel!" dedi. "Evet Ece. O senin kardeşin. Artık her zaman yanında olan biri daha olacak. Beraber oyunlar oynayacaksınız, beraber güleceksiniz. Hatta beraber ağlayıp, beraber üzüleceksiniz. Çok güzel olmaz mı?" diyerek dakikalar sonra konuştum. Yengem konuşabilecek durumda değildi. Gözyaşları gözlerinden sessizce akarken, bir yandan abimi düşündüğüne adım gibi emindim. "Benim kardeşim..." dedi Ece ve elini ekrana doğru uzattı. Ece'nin havaya kalkan elini yengem tuttu ve avuç içini öptü. O anda bebeğin kalp atış sesleri hızlandı. Böyle bir görüntüye şahit olmak o kadar güzeldi ki... Çoğu kişinin hayallerini süslediğine eminim bu görüntünün.

 

Hastane çıkışında yengemle birlikte bebek için alışveriş yapmaya karar verdik. Beraber bebek mağazalarından birine girdiğimizde, bir ben onu sürükleyip kıyafet gösteriyordum, bir de o. Ece de aramızda kaynayıp gidiyordu. "Yenge, şuna kesinlikle bakman gerek!" diyerek kolundan tuttum ve üstünde 'Halamı çok seviyorum.' yazan yeni doğan bebek kıyafetlerine götürdüm. Yengem bana ters bir bakış attıktan sonra güldü ve eline aldı bir tanesini. Ben de ona gülümseyerek yanağından öptüm. "Birtanesin sen bir." dediğimde Ece etrafta dolaşıyor, arada kıyafetlere bakıyor, bazen de kendine arkadaş bulmaya çalışıyordu. En sonunda bir tane erkek bebeğin yanında durdu ve ona "Ya, sen çok tatlısın! Umarım benim de sana benzeyen bir kardeşim olur." dedi. Daha sonra bize koşarak geldiğinde yengemin bacağına sarıldı. Onu pür dikkat izliyor ve ne diyeceğini merak ediyordum.

 

"Anne, lütfen kardeşim erkek olsun. Anne onu erkek yap, lütfen!" diyerek dudak büzdü Ece. Yengem önce ne diyeceğini bilemedi fakat sonra gülmeye başladı. "Anneciğim, o işler öyle değil. Bu, bizim karar verebildiğimiz bir şey değil. Allah nasıl uygun görüp nasip ederse öyle olur. Önemli olan sağlıklı olması. Ama sen yine de erkek olması için dua edebilirsin." dediğinde yanına çöktü ve yanağından öptü Ece'yi. Tam o anda telefonumun çalmasıyla mağazanın çıkışına doğru yürüyüp telefonumu çıkardım. Arayan Metehan'dı. Hemen açıp telefonu kulağıma yasladım. "Alo, Metehan. İyi misin? Neden aradın?" diye sordum.

 

"Canım, sakin ol. Kimseye bir şey olmadı. Ayrıca ben seni hep aramıyor muyum? Aşk olsun yani." dediğinde derin bir nefes aldım. "Beni merak ettiğin için aradın yani?" Gülüşünü duyuyor gibi oldum. Kesin gözleri de kısılmıştır. "Yani, aslında tam da sayılmaz canım. Mezuniyetim yaklaştığı için yoğun oluyorum biliyorsun, evi pislik götürüyor benim de vaktim olmayınca. Annem bunu duyunca dayanamadı. Babamla beraber geldiler. Şimdi içeride oturuyorlar." dediğinde nedensizce heyecanlanmıştım. "Aa, ne güzel! Özlemişsindir, iyi olmuş." dedim. Ben bunları söyledikten sonra derin bir nefes alarak konuşmaya devam etti. Arkadan itişme sesleri geliyor gibiydi. "Ben, seni annemlere anlattım. Ciddi olduğumu görünce de seni tanımak istediler. Eğer vaktin varsa, bana gelebilir misin? Annem iki saattir seni arayıp davet etmem için baskı yapıyor." dediğinde itişme sesleri kesildi.

 

İlk başta ne diyeceğimi bilemedim. Beni tanımak isteyip davet ediyorlarsa gitmezsem ayıp olur. Ama birden kabul edersem de çok hevesli görünürüm. Ben düşünürken Metehan "Ee, gelecek misin?" dedi. Ben de küçüklüğümden beri başvurduğum yönteme dayandım tekrar. "Şey, ben bir şey söyleyemiyorum ama gelmeyi çok isterim. Yengeme sorup sana yazsam olur mu? Şu an evde değilim." dediğimde biraz sessizlik oldu. Galiba annesine soruyordu. "Olur, olur. İzin alamazsan, ki bence izin verir, ben veya annem ararız yengeni daha doğrusu yengemizi." dedi. Daha sonra da vedalaşıp kapattık. Ben yengemlerin yanına döndüğümde, birkaç şey almışlardı ve kasadalardı.

 

Eve geçerken yengeme Metehan'ın aradığını ve çağırdığını söyledim. O da kabul etti. Eve varır varmaz Mete'yi aradım ve haber verdim, o beni almaya geleceğini ,yarım saate hazır olmam gerektiğini söyledi. Hemen üstümü değiştirip beni daha hanım gösterecek şeyler giydim. Anne ve babasıyla ilgili hiçbir şey bilmiyordum. Bildiğim tek şey, Antepli olduklarıydı. Bu yüzden stresliyim açıkçası. Acaba beni beğenirler mi? Ya istemezlerse? Metehan da onları dinleyip benden uzaklaşırsa? Kafamda milyon tane soru dönüyordu.

 

Hafif bir makyaj yapıp parfüm sıktım. Odamın içinde sağa sola yürürken git gide heyecanlanıyordum. Acaba kardeşi var mıydı? Ben neden bunları sormamıştım ki? O benim her şeyimi bilirken hem de... Neyse, bugün öğrenirim zaten. Birden açılan kapıyla irkilerek oraya döndüm. Yengem bana sırıtarak bakıyordu. "Geldi." dediğinde hemen çantamı aldım ve yengemi öpüp kendimi dışarı attım. Lojmanın kapısına doğru yürürken Şengül ablayı gördüm. "Kız yoluk! Nereye böyle?" dediğinde "Gezmeye Şengül abla." diye cevapladım ve hızlı adımlarla yürümeye devam ettim. "İyi, iyi. Hayırlı gezmeler sana yoluk!" Gözlerini devirdim ve kapıda bekleyen arabaya bindim. "Selam." dediğinde gerginliğim yüzüme de yansımış olacak ki, "Ne oldu sana?" dedi. "Ben çok heyecanlıyım. Ne yapacağım? Ya beni sevmezlerse ve istemezlerse? Sonra sana köyden bir kız bulup seni onunla evlendirirlerse? Ben ne yaparım?" dedim ve o da yüzüme baktı. Baktı, baktı, baktı...

 

En sonunda gür bir sesle içten bir kahkaha attığında gülmesini durduramıyordu. Bu hali normal zamanda çok hoşuma giderdi fakat şu an sırası değildi. Koluna vurduğumda hâlâ gülüyordu. "Ya, gülme! Elimde kalırsın bak!" Bana gülen gözlerle baktığında önüme gelen saç tutamını kulağımın arkasına yerleştirdi. Heyecandan bayılsaydım tam şu an olurdu yani. "O zaman sen de beni kaçırırsın. Beni sana vermezlerse kaçır beni!" Daha sonra biraz düşünüyormuş gibi yaptı. Merakla ona bakıyordum. "Tabii, bu bizim 'Töre, namıs ve intiqam' anlayışımıza uymayabilir." dediğinde yüzümdeki ifadeyi görüp tekrar kahkaha attı. "Sen dalga mı geçiyorsun?" dedim ve ona can acıtmayacak şekilde vurmaya başladım. Sonunda susup bana baktı ve konuşmaya başladı.

 

"Bizimkiler öyle dizilerdeki gibi değil. Merak etme. Ayrıca kim söyledi seni beğenmeyeceklerini? Ben beğenmişim seni yetmez mi? Seni seveceklerine adım kadar eminim. Daha seni anlatırken bayılarak dinlediler, görüp de mi beğenmeyecekler? Diyelim ki beğenmediler, neyi değiştirir ki bu? Ben yine seninle evlenirim, gerekirse sen kaçırırsın beni." dediğinde suratıma saçma bir gülümseme yayıldı. "Evet, kaçırırım seni. Vermezlerse, söke söke alırız." dedim ve ikimiz de kahkahalarla güldük. Biraz da olsa rahatlamıştım.

 

 

 

                              *****

 

Bölüm sonuuuu.

Oy vermeyi unutmayınn ❤‍🔥

Kitap hakkında düşünceleriniz?

 

 

Bölüm : 12.02.2025 22:23 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...