18. Bölüm

18. Bölüm

Choi Hye-jin
choihyejin

H: ne benim?

M: hoşlandığım kişi, sensin Han Jisung.

 

Hassiktir

ne olacak şimdi? Ne dedi o? Bi dakika şuan bunun normal olduğunu düşünmemem gerek. Minho beni sevdiğini söyledi. Oha. Olm şok oldum napıcam bilmiyorum. LAN CİDDEN ŞOK OLDUM AMA. BENİ Mİ SEVİYOR? Dona kaldım ve yüzüne baktım. Yüzüm direkt olarak duygularımı yansıtıyordu, şaşkınlık. Onun yüzünde ise bir beklenti, umut vardı. Ne diyeceğimi bilemedim.

H: şey- ee.. ben-

Seungmin ve Chan, çok şükür!

S: bir şey mi oldu?

H: yok, ben de tuvalete gidiyordum tam

Seungmin gelince minho kolumu bırakmıştı zaten. Hızlıca masanın ordan ayrıldım ve lavaboya gittim. Nefes almalıydım. Minho beni seviyor, ben onu… ama şu anki tek sorun bu değil. Sonuçta evlerimiz yakın, aynı sınıfta, aynı sıradayız, arkadaşız, şuan kalan saatleri birlikte geçiricez… yani endişelenmem gerek. Ama bir sorun var. Endişelenemiyorum, deniyorum ama olmuyor. Gerçi eklemlerim ağrıyor, gözüm seğiriyor ve bacaklarım tutmayacak gibi hissediyorum fakat o karın ağrısı, kalp çarpıntısı ve nefes darlığı yok. Yüzüme su çarptım ve toparlandım.

C: bişey mi oldu olm han garip davranıyor

M: olmadı dedik işte

S: ne bu gerginlik sakin aq

M: kendi işinize dönsenize siz

Minho’dan

Ne yaptım ben? Daha doğrusu, napıyorum ben? Hay minho bir kere şu ağzını kapalı tut ya ağzına sıçayım amk. Şimdi arkadaşlarımla konuşmak yerine tuvalet kapısını gözetlediğim için kendimi sapık gibi hissediyorum ama yapacak bir şey yok. Han ne diyecek acaba? Yani eninde sonunda soracağım sonuçta. Omuzlarına çok yük bindi şimdi. En yanlış zamanda söyledim sanırım. En sonunda tuvaletten çıktığında ona baktım, az öncekinden çok daha iyi duruyordu.

Han’dan

Lavabodan çıkıp masaya dönerken Minho’ya baktım. Gözlerimin içine baktı. Ben bunu en yakın arkadaşıma yapamıyorum olm. Ama itiraf etmeliyim, o an gözlerine bakınca farklı hissettim. Yani beni kendine çekti resmen. Öyle gözlerine bakınca gülümseyesim geldi. Belki yanlışlıkla dudaklarımın kenarları kıvrılmıştır hafifçe. Masaya döndüm ve yerime oturdum. Konuşmalar arasında bakışıp duruyorduk. İçeceklerimiz bittikten sonra kalktık ve biraz yürüdük. Biraz utandığım için minhonun yanında durmayı kabul etmedim ve seungmin’in yanına geçtim. Saat geç olunca da evlere dağılma kararı aldık. Seung ve Chan gittiler. Biz de Allah’ın belası evlerimiz aynı yolda olduğu için birlikte yürümek zorunda kaldık. İşte o zaman endişemi hissetmeye başladım. Kalbim çarpıyordu ve nefesim daralıyordu…

Minho’dan

ortam çok çok sessizdi. İkimiz de ne diyeceğimizi bilmiyorduk ve ortada kalmıştık. Han’a bakıyordum, normalde en ufak rüzgar gelse saçlarını düzeltip tertipli görünmeye çalışan kişi şuan düşünürken farkında olmadan saçlarını karıştırıp duruyordu. Stresli duruyordu. Neden? Beni sevmediğinden mi? Beni sadece arkadaş olarak gördüğünden mi? Yoksa kendi de beni sevdiğinden mi?… hiç beklediğim gibi olmamıştı. Aslında ona şimdi açılmayacaktım ama o halde görünce bir anda söyledim. Şimdi pişman mı olmalıyım bilmiyorum. Özür dilemem gerektiğini hissettim ve konuşmaya çalıştım fakat aynı anda konuştuk.

M/H: sana bir şey söylemem lazım

içimi bir heyecan duygusu kapladı. Hemen atıldım

M: önce sen

H: yok, sen söyle

neden bilmiyorum ama bir güç sen söyle diyerek diretmemi engelledi

M: şey ben, özür dilerim. Yani, bi anda söyledim ve kafanı karıştırdım.. şuan kafanı bir türlü toparlayamadığını biliyorum ve anlıyorum ama ben de mahçup hissettim ve-

H: Minho, ben de senden hoşlanıyorum..

M: ne

Ne dedi ney? Beni mi seviyormuş? Ya hiç istediğim gibi olmadı ikimiz de çok ani söyledik of ya hiç romantik olmadı böyle. Ama şaka bir yana öyle denince insanın bakışı çok değişiyor. Yani, deneyimlemiş oldum ki, biri seni sevdiğini söylediğinde ya da başka bir yerden duyup doğrulamak için sorduğunuzda evet derken gözünün içi parlıyor ve tam o bakış hafızanıza kazınıyor. (kendime gönderme hehe) Yani hafızanıza kazınma olayı siz de onu seviyorsanız oluyor gerçi. Ama kendimi çok garip hissettim. Şimdi ne olacaktı?

Han’dan

hayırlı uğurlu olsuun Han boku yedi. Lan oğlum fırsat ver de adam konuşsun ya. Pat diye söyledin çok normalmiş gibi. Minho’ya baktım da benim aksima afallamış durmuyordu. Sadece şaşırmıştı. YA BU ADAM NEDEN ROBOT GİBİ YETER. E şimdi ben onu seviyorum o beni seviyor. Biz ne yapcaz (fesat anlayanın sülalesi aç kalsın ne diyim). Şu anda ağzımı kontrol edemiyorum kendi kendine konuşuyor sanki. İmdat olm imdat

H: seni seviyorum işte

M: şaka mı yapıyorsun? Bugün 1 nisan mı?

H: hayır, şaka yapmıyorum

M: baya gerçeksin yani

H: baya gerçeğim

Minho'dan

parkta yeni tanışan çocuklar gibi lafı ağzımızda eveleyip geveleyip durduk ve sanki sıcmışız da annemizin gelmesini bekliyormuşuz gibi bir utanç verdı yüzümüzde. Benzetmeme tüküreyim ama öyleydi. Kendimin bu yanını sadece han değil ben de ilk defa görüyordum ama bir anda bu oldu.

M: yani, ben daha fazla uzatamicam akşama kadara kalamayız ya sonuçta. Han Jisung, benimle çıkar mısın?

 

 

Bölüm : 13.04.2025 23:10 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...