5. Bölüm

ACIMAYAN YARALAR

Elvin Yılık
cikolatlipastanz

Araçtan çıkarken bir ara havalandığımı hatırlıyordum ama gözlerimi açmadan sadece beni taşıyan bedene sokulduğumu biliyordum.

Galiba beni hastaneye götürmüşlerdi . Kolumdaki serumun girişinin ince acısını fark ettiğimde gözlerimi açtım. Daha doğrusu açamadım çünkü biri gözlerime ve yüzüme buz koyuyordu. Hissettiğim ağrıyla inleyince buz yüzümden çekildi. Çok ışık vardı. Elimle gözlerimi kapatmaya çalıştığımda " Işığın birini kapat sonra çık ." dedi başucumdan bir erkek sesi. Bu komutanın sesiydi. Bir dakika E burda komutan varsa ben yine nerdeydim !? Gözümü yakan aydınlığın gitmesiyle gözlerimi araladım , başımı hafif sağa doğru çevirnce maskeli ve kamuflajlı askeri gördüm. Aynı kişiydi beni taşıyan , kamyondan çıkaran . Benimkinin neredeyse aynı tonu yeşil gözlerinden anlamıştım. İsmini söylemeyeceğini biliyordum. Onların lakapları vardı sadece dedem de bizden ve çok yakın arkadaşlarından başka kimsenin bilmediğini anlatırdı bana. "Nerdeym?" diyerek ikinci defa türkçe konuştum . Türkçem fazlasıyla bozulmuştu. " Askeriyenin acil servisindesin ve güvendesin. Kendini toparlayınca seni sorguya almam gerekecek" dedi . Gözlerim irileşti.
" Ama ben bir şey yapmamak ki" sesim titremişti ve bundan nefter ederdim ancak karşımdaki bir Türk Askeri' ydi

" Zaten sen bir şey yaptığın için değil, onların kim olduğunu bulmak için" Gerçek anlamda rahatlamıştım. Büyük ihtimalle de amacı rahatlatmaktı. Biraz zaman geçince niye sorguya çekileceğimi anlamamıştım. Sanki aklımı okumuş gibi " Beyninde senin şu an bilmediğin bir psikolojik travma oluştuysa kalıcı beyin hasarına neden olacak ." Hafif tehtidvari çıkan bir ses tonu vardı. Daha fazla soru sormayacaktım zaten. Başıma tekrar buz koyunca soğukla irkilmiştim. Aklıma o soğuk kovalar gelince irkilmiştim. Bunu fark ettiği için tezgah gibi bir şeyin üzerinden peçete alıp buza sardı. Çok daha iyi hissediyordum şimdi. Serum yüzünden olsa gerek gözlerim ağırlaşıyordu. Yine uykuya daldım ama sancılıydı, iki de bir uyanıyordum kabuslar gördüğüm için. Önce annemle babam geliyordu , gülüyorlardı birbirlerine ama bir süre sonra üzerlerine kan sıçrıyordu. Sonra o adam geliyordu , yine kan sürekli kan mavi renkteki soğuk su kovası , ellerim bağlı sanki ordaydım . Bunlar sürekli tekrar etti ama asla gitmedi. O da kabusları ard arda gördüğümü fark etmiş ve yanıma gelmişti. İyi ki sorguya çekilmemiştim yoksa gerçekten kalıcı beyin hasarı oluşacaktı kendim hemşireyken bunu o an unutmam aşırı kötüydü ancak bir yerden sonra çok soğuk olmuştu. Galiba ateşim vardı emin değildim. Birde ellerim hafiften titriyordu biz tıpçıların eli titremezdi titreyemezdi bir hatamız damarı kopartırdı. Ben bunları uyurken nasıl hissediyordum? BİR DAKİKA! Travma sebepli nöbet geçiriyordum. Titreme, soğuk ter, ateş, bilincin gidip gelmesi , hepsi semptomlarıydı gelecek olanın. Belli belirsiz mırıldanarak "Birazdan nöbet geçircem, beni tut sen. Geçmezse çağır hemşire" derken bile sesim çatallydı ama yanıma daha fazla yaklaştı. O kadar kısa zamanda bile bileklerim de titremeye başladı . Üst vücudumdaki titreme daha fazlaydı çünkü hep oradan darbe almıştım ve kabuslar da cabasıydı. İstemsizce kendimi sıkıyordum ama elimde değildi. Bacaklarım da seğirmeye başlayınca derin derin nefes alıp vermeye çalıştım nefessiz kalmamak için. Artık uyuşmuştum ve daha çok titriyordum. Sesye sallanıyordu. Kollarımdan zaten tutuyordu ama yeterli gelmiyordu. Bu yüzden bir eliyle üst bedenimi gerdanımdan,diğer eliyle bacaklarımı diz kapağımdan kilitlemişti ve gerçekten kuvvet uyguluyordu. 2-3 dakika sonra sadece ellerim çok hafif titriyordu o da normaldi . En sonunda bitmişti. Yanağıma bi sıcaklık geldiğinde ağladığımı yeni fark ettim. "İyi misin?" diye ilk defa yumuşacık bir ses tonuyla sorunca "hım hım " derken bile gözümden yaşlar akıyordu. Ağlamıyordum sadece gözüm yaşarmıştı ve sessizce dökülüyordu ama bir yerde hıçkırık kaçmıştı canım yanmıştı. Cenin pozisyonuna geçip yatarken kapının açılma sesi gelmişti gözüm kapalıydı. Daha fazla hıçkırıklı bir ağlama seansına girecekken bu sefer kapının kapanma sesi geldi. Yine bakmadım , üzerime örtülen yorgandan hemen sonra " Kafanı kaldır deyince kafamı kaldırdıp ne yaptığına baktığım sırada onun olduğuna emin olduğum yastığı koydu . Kokusundan tanımıştım. Kenarda daha önce oturduğu koltuğu alıp yanıma çekti ve oray oturacak sanarken elini yüzümde gezdirdi. Gözümden yanağıma doğru eli kayarken ne kadar üşüdüğümün şimdi farkına varıyordum. Eli hem çok sıcaktı hem yumuşak. Hem nasırlı hem de sertti . Aynı anda nasıl ikisi oluyordu? Yorganı biraz daha üzerime çekince elini ateş değmiş gibi yüzümden çekti ve koltuğa yerleşti. Olsun hiç şikayetçi değildim yine de yanımdaydı. Çok kötü bir uykuya dalacak olsam bile en azından güvendeydim

                             🦋

Gözlerimi açtığımda saat 5.30 civarıydı . Sağıma baktığımda komutan vardı ve onu ilk defa uyurken görüyordum. Yakışıklı adam şimdi hakkını yemeyelim. Maskesi duruyordu ama kafasındaki kamuflajı koltuğa bırakmıştı. Elimi başımın altına yaslayıp ona doğru döndüm. Sedye azcık gıcırdamıştı ama çok azcık ben bile üstünde durmasan fark edilmeyecek şekilde o kadar duyamazdı heralde. Gözlerinin açık bırakılan yere daha dikkatli bakmak için biraz daha yaklaştığımda açık kahve tonlarındaki çilleri gözüme çarptı. Şansa bakın ki benim de aynı renk çillerim vardı ama benimkiler daha belirgindi çünkü benim tenim neredeyse beyazdı. Biraz daha dikkatli bakmak için yaklaştığımda sedye buna yetmedi. Tam aşağıya düşcekken bir kolu kafamdan diğer kolunu bacaklarımın altından kalçama yakın bir yerden tutup yan bir şekilde kaldırınca , kendimi düşmeye hazırladığım için ağzımdan küçük bir çığlık kaçtı " Sen uyanık mıydın!?" . Bana anlamayan gözlerle bakınca anın şaşkınlığıyla İtalyanca konuştuğumu anladım ve Türkçeye çevirdim . " Sen uyanık mıydı !?" diye aynı şaşkınlıkla sorunca dudağının bir köşesi yukarı kıvrıldı. " Kucağımdayken ve dudaklarıma bakıyorken ne düşünmemi istersin ?" diye sorunca ne dediğini bu sefer ben anlamamıştım. Çok hızlı konuşmuştu.

"Nasıl İtalyan olupta İzmir ağzıyla konuşuyorsun onu soruyorum".

" Anne İzmir'li."

" Sen İtalya'da değil miydin ? Annen seni merak etmiyor mu?"

İşte bu canımı çok acıtmıştı ve yüzümden ışığı solan gözlerimden de anlamadı.

"Anne yok. Ben çocukken öldü."

Nasıl dolacağını bilmediğin boşluk demekti heralde anne yok.Söylerken bile sanki boğazımı dikenli tellerle çevirmişlerdi. Sanki bir şeyi unutmuş da hatırlamış gibi bir pot kırdığını fark ederek bana kendini açıklamaya başladı

"Sen annem İzmir'li deyince şimdiki zaman ağzıyla konuştuğun için sormuştum. Gerçekten özür dilerim"

"Sorun değil."

Deyip yerimden kalkacakken kollarını etrafıma sarıp

" Var sorun. Üzülmene sebep oldum ve nasıl telafi edeceğimi bilmiyorum"

Aklıma ilk geleni söyledim. Daha öncede söylemiştim değil mi? Aklıma ne gelrise yapardım.

"Bana çiller göster misin?"

Biraz şaşırmıştı sanki

"Maskemi mi çıkartmamı istiyorsun?"

"Nasıl telafi edecek bilmiyorum diye soran sen, cevap verdi ben."

Elini koyduğunu fark etmedeğim bel boşluğumdan çekerek maskesine götürdü ve göz temasını kesmeden çıkardı. Vay be çok yakışıklıydı. Ağzımdan bir "Oha!" Kaçmasına engel olamadım. Yine sırıtıyordu ama bu sefer maskesizdi. Çok iyi bir şeydi bu . Harikulade müthis bir şeydi. Dudaklarına bakarken onunda gözleri benim dudaklarımdaydı. Karnıma ağrılar giriyordu artık. Maskeyi tutan elini tekrar bel boşluğuma koyup beni kendine doğru çekti.

" Rahatsız oluyor musun?"

" ı , ı" derken kafamı iki yana sallıyordum.(arkadaşlar bahsettiğim şey ağzınızı açmadan onaylamamak anlamında kulllanılan ı,ı harf olan ı)

Biraz daha yaklaştı. Artık yüzlerimiz arasında milimler kalmıştı

"Böyle olur musun?"

"Yok"

Biraz daha yaklaşınca dudakları dudaklarıma azcık değiyordu.

"Şimdi?"

diye sorunca derin bir nefes aldım ve verdim . Haliyle yakın olduğumuz için nefesim yüzüne çarptı ama bu kendi nefesini bana üflemesine neden oldu. Sanki meydan okuyorduk birbirimize. Kısasa kısas diyip kollarımı boynuma doladım ve gözlerimi kapattım. O da dudaklarını aralamıştı hissetmiştim ancak bir anda durdu. Yüzünü geriye çekerken 3 katlı bir binadan aşağıya düşmüş gibiydim.

"Biri geliyor"

Bunu kalkmam gerekiyor olarak anladım. Ama bir anda ayağa kalkınca başım dönmüştü (ABİİİ B12, DEMİR EKSİKLİĞİ OLANLAR BİLİR). Refleks olarak koluna tutunmuştum. Tam o sırada kapı çaldı ve "Gel" dedi asker selama durunca " Rahat asker" rahat konumunu aldıktan sonra konuşmaya başladı.

"Komutanım Albay sizi ve Sara Hanımı odasına bekliyor.

" Tamam gidebilirsin"

"Emredersiniz Komutanım!"

Diyip uzaklaşması bir oldu. Biz de çıkınca bir an arkasından bakakaldım çünkü " SELEME CENEMELER MELİHİNİZ GELDİ WEIOOOOO" diye bağırarak yatakhaneye girdi. İçerdekiler galiba küfür ediyorlardı yani öyle düşünüyordum.

" O taraftan değil diğer tarafından"

Deyince yönümü tam tersi yapıp onun yanına doğru yürümeye başladım ama o biraz öndeydi. Koşarak yanına yetiştim. Maskesini çoktan takmıştı. Albayın olduğunu düşündüğüm odanın önünde durduğumuzda kapıyı tıklattı. İçeriden gel komutu geldiğinde içeriye girdik. O selam verip albaydan rahat emri gelip oturana kadar ne yapacağımı bilmediğim için kapının önünde bekledim. Albay

"Gel kızım, otur şöyle "

kapının önünden geçip askerin yanına oturdum. Albayın masasının tam karşısında bizim şu an oturduğumuz ikili koltuk vardı yine masanın sağında ve solunda da tekli iki tane koltuk vardı.

"Şimdi gelelim konumuza. Seni kaçıranlar niye kaçırdılar ve kimdiler?Bir de sana ne söylediler?"

Gözlerimi kırpıştırarak hızla söylediği şeyleri anlamaya çalıştım.

"Bana baba yerini sordu fakat neden kaçırıldı bilmiyorum"

başı hızla bana doğru döndü ama gözlerinde rahatlatıcı bir merhamet dolaşıyordu

"Peki bana kendini tanıtabilir misin?"

" Ben Türkiye'de doğdu. 8-9 yaşlarında annem, babam, ben trafik kazası yaptık. Ben hafızasında bir yıl yok, annem öldü"

Yutkunarak devam ettim . Aslında edecektim ama yapmadım. 1-2 dakika herkes sustu. Sonrasında Albay

"Hafızamda bir yılının silindiğini söylemiştin. Hangi yıldı?"

Sorduğu soruya hiç beklemeden direkt yanıt verdim

" Trafik kazası geçirdi ya o zaman"

Albay yanımdaki askere dönüp bir süre baktı. Asker de aynı anda ona dönüp bakmıştı sanki gözleriyle anlaşıyorlardı. Albay tekrar bana dönüp

"Bunu kim sana söyledi? Hatırlamıyorum dedin çünkü?

Sorgudaymışım gibi hissediyordum. Yerimde hafifçe kıpırdanıp kaşlarımı çattım.

" Babam söyledi ne oldu?"

Babama güvenirdim . Hep güvenmiştim ama sorguluyorlardı. Neden? Hala cevap vermiyorlardı

"Neden cevap vermiyo?"

Yine herhangi bir cevap yoktu sadece birbirlerine bakıyorlardı. Gergin bir atmosfer oluşmuştu.

"Babama bir şey oldu?"

Deyince sonunda cevap almıştım

"Hayır, sadece soru soruyorduk. Sorgulamadım

" Bir şeyler yemen gerekiyor. Sana yemek verdi mi?"

" Hayır , verdi ama ben yemedi. Zaten siz vermediniz vitamin serum?"

"Evet , verdik sen bunu nerden biliyorsun?"

" E hemşire ben İtalya'da"

Adama resmen aydınlanma gelmişti . (Edison işine bak kardeşim😬🥶)

"Albay söylemişti hemşire olduğunu aklıma geldi şimdi"

Albay söze girdi

"Kızım senin deden de Türkiye'de askerlik yapmış. Bir görevde şehit olmuş . Başın sağ olsun"

Bu kelimeyi duymayalı da uzun zaman oluyordu ama vereceğim cevabı ölsem unutmazdım.

"Vatan sağ olsun"

Galiba bir Türk Askeri bir de Vatan sağ olsun diye düzgün türkçeyle konuşabiliyordum

"Ailende asker olduğu için burada hemşirelik yapabilirsin daha güvenli olur senin için"

Garipsemiştim. Çünkü benim bir işim yoktu her şey İtalya'da kalmıştı. Kalacak yerim bile yoktu

"Konaklamak için askerlerden birinin evi olur. Dışarıda oteller hem güvenli değil hem seni süründürmem. İstediğin hangi askerse onda kalabilirsin

Asker söze girdi bu sefer

"Komutanım ben askeriyeyle ev arasında gidip geliyorum, Asenalar zaten tek bir evde kalıyor onlarda yer yok. Kalanlar da askeriyede. Eğer isterseniz benim evimde boş bir misafir odası var orada kalabilirsiniz"

Ne dedi o ? Ne de- ama ya bişeu olmaz kalcak yerim de yok zaten

Albay konuştu bu sefer

" Sara kızım kabul ederse neden olmasın?"

Başka da çok bir seçenek yoktu zaten

" Tamam bir sıkıntı olmaz sizin için ben burda kalabilir , hemşire olabilir".

"Tamamdır kızım ben senin tayinini buraya isteyeceğim . Çivi kızın eve yerleşmesine yardım et sonra beni ara sakın yalnız bırakma"...

Bölüm sonu

EY EY EY BEN GELDİM NASIL BULDUNUZZZ UMARIM BEĞENMİŞSİNİZDİR BİR SONRAKİ BÖLÜMDE GÖRÜŞMEK ÜZEREEE💋🫡

Bölüm : 27.11.2024 20:01 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...