
İyi okumalarr ✨
Ben kendimi bildim bileli zeki biriydim. Çoğu durumlarda sakin davranırdım. Tıpkı yugyeom'un beni tehdit ettiği anda yaptığım gibi. Umursamadım ve elinden geleni yapmasını söylemiştim. Ve şuan da da bunun tedbirini alıyordum.
Yine kendimi okasılıklara bırakmıştım. Taehyung'un elinden tutmuş ve onu ilk seviştiğimiz yer olan kayalıklara, yani uçurumun başına getirmiştim. Sürekli meraklı sorular soruyordu fakat beklemesini tembihlemiştim. Dur durak bilmiyordu benim sevgilim.
"Biliyor musun, biz seninle iki kere tanıştık." dediğimde kaşları çatılmış ve "ne? Nasıl?" diye yanıtlamıştı. Başımı eğmiş ve gülmüştüm. Kayalıklardan birine oturmuşken o da gelip yanıma sokulmuştu. Kolumu arkasından geçirip omzunun üstüne bırakmış ve daha yakın durmamızı sağlamıştım.
Kokusu burnumu doldururken başını kaldırıp yüzüme bakmıştı bir süre. "Sana daha önce burada seviştiğimizi söylersem bana inanmazsın, di' mi?" diye sormuştum gülerken. Yüzünde alaycı bir gülüş oluşurken, "tabi inanmam! Ben seninle daha önce sevişseydim asla unutmazdım." demişti.
Garip. Daha önce seviştik ve sen unuttun taehyung... Unuttun sevgilim... Yine de bunun için sana kızamam. Sende kendine kızamazsın. Belki de bana kızmalısın. Seni koruyamadığım için bana kızmalısın. Hafızanın silinmesine engel olmadığım için yüzüme okkalı bir tokat geçirmelisin. Hatta bana günlerce, aylarca trip atmalıısın. Kabul ediyorum, hatayı ben yaptım. Hemde büyüğünden.
"Unuttun, taehyung. Unutmak zorunda kaldın." dediğimde bu sefer inanmış gibiydi. Benden hafifçe ayrılmış ve bu sefer daha ciddi bakmaya başlamıştı. "Neden bahsediyorsun? Daha açık konuş lütfen." diye sormuştu.
"Taehyung sen hafızanı kaybettin. Yedi ay öncesinde biz seninle sevgiliydik." dediğim anda sanki birşey hatırlamış gibi gözlerini kocaman açmıştı.
"A-ama yedi ay öncesinde ben... Evet ben hafızamı kaybettim!" demişti hatırlayarak. Hafızasını kaybettiğini zaten biliyordu fakat tamamen unutmuştu. Şimdi benim söylediğime de inanacaktı, ki zaten gerçekti.
"Evet, bebeğim. Sen buraya geldikten kısa bir zaman sonra hafızanı kaybettin. Bir seninle sadece bir kaç gün birlikte kalabildik. Sonrasında beni tamamen unuttun. Başka biriyle birlikte oldun. Hatta hatırlıyor musun, sen yugyeom'la birlikteyken seni ilk gördüğüm zaman nasıl da bozulmuştum."
Hiçbir şey diyememiş ve bütün bu olanların gerçekten de böyle bir sebepten oluşuna ve anlamayışına şaşırmıştı. Belki de hayal kırıklığı yaşamıştı.
"Seni evime getirdiğim ilk gün hazırladığım o kadar şey, daha önce beraber yaptığımız şeylerden oluşuyordu."
Gözlerimin içine şaşkınlıkla bakarken bir anda gözlerini kısmış ve elini başına koymuştu. Bir refleks ile elimi yüzüne koymuş ve "ne oldu, iyi misin?" diye sormuştum.
Acı çekiyor gibiydi ve pişmanlık yaşamıyor değildim. Benim anlattığım şeylerin ağırlığından dolayı bir şok yaşıyor olabilirdi. Gözlerini yavaşça açarken yüzüme bakmıştı. Dudaklarını birbirine bastırmışken gözlerimin içinde dolanmıştı bakışları. Ardından birşeyler arar gibi bakışları etrafta gezinmişti. Başını sağa sola çevirmiş, aradığı şeyi bulmak için çırpınıyordu.
Hiçbir teselli cümlem yoktu yanımda. Bakışları bir noktada durmuştu. Tam da o tarafa baktığımda, büyük bir kayalığa baktığını fark etmiştim. Bizim kayalığımızdı bu. Öylesine boş bir kayalıktı. Değersiz sert bir taştan ibaretti. Onu özel kılan ise sadece anımıza ev sahipliği yapmasıydı. Ve işte tam o anda ne olduğunu algılayabilmiştim.
"N-ne oluyor?" demiştim kendi kendime. Hatırlıyor olabilir miydi? Yaşadığımız şaşkınlıktan dolayı ikimiz de kekeliyorduk. İkimiz de başka şeylerin şaşkınlığını yaşıyorduk. Aynı konu, farklı şaşkınlıklar.
Gözleri dolmuşken gözlerime bakmıştı. Titreyen çenesiyle, " jungkook..." diye fısıldamıştı. Sesi doğrudan yüreğime dokunurken içim titremişti. Yüreğim burkulmuştu. Tekrar "jungkook..." demişti. Aynı şekilde. Sanki bana yalvarıyor gibiydi. Neden, ne için yalvardığı hakkında hiçbir fikrim yoktu ama yalvarıyordu işte.
Elimi yüzüne koymuş ve yanağını okşamıştım. Yüzünü elime gömmüş ve göz yaşlarını serbest bırakmıştı. Elim göz yaşları ile ıslanırken onu kendime doğru çekmiştim. Elimi yüzünden çekmiş ve göğsümde ağlamasını sağlamıştım. Kollarımı ona iyice dolamış ve rahatlaması için elimden geleni yapmaya çalışıyordum.
Titrek sesi kulaklarıma ilişmişti. "Jungkook... tarçınlı kek, killing me softly, bandana, stephen'lar, eski sevgilin... ben nasıl hiçbirini hatırlayamadım!". Ağlaması şiddetlenmişken karnıma yasladığı ellerini bir anda sırtımdan geçirmiş ve üstümdeki gömleği sıkı sıkıya tutmuştu.
Yüzünü göğsümden çekerken başını kaldırıp yüzüme bakmıştı. Bir şey söyleyecek gibiydi. "Ama, ama bir daha birşey hatırlamayacağımı söylemişti bay min. Nasıl oldu da şimdi herşeyi hatırlayabiliyorum ki?". Benim de aklım karışmıştı bu durumda. Genelde bu gibi durumlarda hafızanın yerine gelmesi çok düşük bir ihtimaldi.
"Bilmiyorum... Bunları düşünme şimdi." demiştim. Ardından bakışlarını bir süre yüzümde gezdirmiş ve tekrar ağzını aralamıştı. "Peki ya bay min bunu öğrenirse ne olacak? Tekrar hafızamı silmeyecek değil mi?" demişti telaşla.
Elimi dudaklarının üstüne koymuş ve "öyle birşey olmayacak. Bir daha bunun olmasına izin vermem... Hem o, daha biz yaşamadan görmüştür." demiştim. Birşey söylemesini beklemeden onu tekrar kendime çekmiş ve saçına bir sürü öpücük bırakmıştım. Kokusunu iyice içime çekmiştim.
Kıkırdadığınız duyduğumda kaşlarımı hafifçe çatmıştım. "Ne oldu? Neye gülüyorsun?" diye sormuştum. Başını tekrar kaldırıp, "gülüyorum çünkü bunca şeye rağmen tekrar bir aradayız. İsterse hafızamı tekrar silebilir. Ben yine gelip seni bulurum. Yine sana aşık olurum. Önümde hangi engeller olursa olsun düşünmeden senin yanında olurum tekrar." demişti. Yüzünde büyükçe bir gülümseme vardı. Söyledikleri benim yüzümde de aynı gülümsemeyi oluştururken başımı ona doğru eğmiş ve dudaklarımı dudaklarına bastırmıştım. Gözlerini kapatmışken kollarını ensemde birleştirmişti.
Öpüşlerimiz arasından seslice gülerken bende kendimi tutamamıştım. Tıpkı onun gibi gülüyordum. Keyfimiz hiç olmadığı kadar yerindeydi. Gülüşüyor, birbirimizin gözlerine bakıyor, sanki yeniden hayat buluyorduk.
İçimde delicesine kaynayan öpme arzusuna engel olmam gerekiyordu. Bugün hiç olmadığım kadar insan dışı bir varlıktım. Vampirliğim kendini en üst düzeyde göstermeye hazırlanıyordu fakat bu durumda birşeylere, birilerine zarar verme olasılığım artıyordu. Hele ki bu kişi taehyung iken kendimi olabildiğince dizginliyordum. Bir gün gerçekten ona zarar vermekten korkuyordum.
Fakat her zaman olduğu gibi, ben kendimi dizginliyorken taehyung üstüme üstüme geliyordu. Şimdi de iyice bana sokulmuş, boynuma ıslak öpücükler bırakıyordu. Çok fazla tahrik oluyordum. İçim titriyordu ve nefeslerim hızlanıyordu.
Hızlanan nefeslerimi algılıyor ve beni böyle kıvrandırdığı için kendiyle gurur duyuyor, gülerken öpmeye devam ediyordu. Kıkırdayışları kulağımı dolduruyordu. Dudaklarımı birbirine bastırmış ve kendimi serbest bırakmıştım. Eğer oyun istiyorsa ona en güzel oyunu vereceğimi biliyordu.
Yan tarafımda oturuyordu fakat neredeyse kucağımda oturuyormuş gibiydi. Onu kendime doğru çekip kucağıma otururken dudaklarını birbirine bastırmış, derince yutkunmuştu. Bu davranışına sırıtırken onu iyice kendime yaklaştırmış, kasıklarımın üstüne oturtmuştum. Yüzü bir domatesten farksızdı. Kendini tekrar geriye çekmeye çalışmıştı sanki az önce beni öpen o değilmiş gibi. İnat etmiş ve onu kendime daha çok çekmiştim.
Yüzünü avuçlarımın içine almış ve yüzüme eşit hızada dursun diye hafifçe kaldırmıştım. Yanağının bir kaç yerinde hala ıslaklıklar vardı göz yaşından oluşan. Başımı yüzüne eğmiş ve o ıslaklıkları öpmüştüm incitmeden. Nefesleri yavaşlamışken gözlerini kapatmıştı tekrar. "Bir daha sakın ağlama! Bundan sonra hep senin yanında olacağım ve ben senin yanında olduğum sürece göz yaşı dökmen için hiçbir sebep olmayacak."
Ellerini kaldırmış be yanağında duran ellerimin üstüne koymuştu. Benimkilerin aksine oldukça sıcaktı elleri. Onun bu sıcaklığı olmayan kanımın kaynamasına sebebiyet veriyordu sanki. İnsanların çoğu bu vücut ısısına sahipti fakat taehyung çok daha farklı gibi geliyordu. Öyle olmadığını biliyordum fakat onunlayken bildiklerimi de unutuyordum. Bana yaptırabildiği en güzel şey buydu belki de.
Açmış olduğu gözlerini yüzümde gezdirmişti uzunca. Öyle bir bakıyordu ki, bu bir kaç güne kıyasla çok daha içtendi. Buruktu. Yaşanmışlıklar barındırıyordu.
"Bana sakın ağlama diyorsun ama kendine bir bak. Seni ilk gördüğümde bu kadar ağlak bir bebek olduğunu düşünmemiştim." derken yüzünde buruk bir gülümseme vardı.
"Taehyung ben senden önce hiç ağlamadım. Çoğu zaman ağlamanın bir kusur olduğunu düşündüm. Fakat sonrasında sen çıkageldin ve her günümü ağlayarak geçirmeye başladım. Sanki, sanki bana verdiğin sevgi acıya dönüşüyor gibiydi. Sen yokken durmadan ağladım. Buraya kaç defa gelip de kendi kendime konuştuğumu biliyor musun? Durmadan tarçınlı kek yaptım. Tıkanana kadar yedim. O üç şarkıyı durmadan başa sardım. Şuan bile beynimde yankılanıyor aslında. Beraber çektirdiğimiz fotoğrafı duvara asmıştım tıpkı senin istediğin gibi. Önünde dikildim, baktıkça baktım. Hayatımda bana yaşattığın kadar hiçbir zaman mutlu olmadığım için senin gidişin felaketin habercisiydi. Senden öncesi de vardı sonrası da. Fakat senden öncesi öylesine boş bir şekilde yaşamışım ki, senden sonrası beni tamamen yeni bir ben yaptı. Ben böyle değildim, taehyung. Hiç olmamıştım..."
Gözlerim taehyung'un yüzündeydi fakat tamamen farklı bir zamana gitmişti aklım. Onsuz yaşadığım bütün zamanı gözden geçirdim. Hiç tatlı sevmeyen bana tarçınlı keki sevdirmiştii. Bir yerlere fotoğraf aşmayı da sevmezdim. Biri için ağlamayı hiç sevmezdim. Güneş'ten nefret ederdim. Erkeklere ilgi duymazdım ve aslında hiçkimseye iletişimim olmadığı için kimseye karşı ilgi duymazdım. Bunların hepsini bana o sevdirdi. Ama bazen düşünmüyor da değildim. Tanıdığım ilk insanın o olması nedeniyle mi kapılmıştım ona? Sonra cevabı kendi kendime veriyordum. Ben insanları sevmiyorum. Ben vampirleri, cadıları, elfleri, yani hiçbir varlığı sevmezdim fakat taehyung tamamen bir istisnaydı. Ona olan düşüncelerimi anlatmak isterken bile bazen kelimeler kifayetsiz kalıyordu.
Derin düşüncelere dalmıştım. Bundan beni çekip çıkaran ise taehyung'un bugün kaçıncı olduğunu bilmediğim öpücüklerinden biriydi. Çok basit bir hareketti aslında öpüşmek. Fakat bazen öpüştüğümüz şey insanın bedeni değil de ruhu olurdu. Sarıp sarmalardı tek bir hareketi. İşte o da bunu yapıyordu. Benim karanlığımı aydınlatıyordu. Yaralarımı sarıp etraflarına güller çiziyordu.
Ben bir tür insandım, o ise beni iyileştiren meleğimdi. Doktor olamazdı. Doktorlar sadece bir hasta için değil bir sürü hasta için uğraşırlardı. Tanrı olamazdı, kullarıyla tek tek ilgilenmiyordu. Yalnız ben vardım. Tıpkı her insanın yanında onu koruyan, iyileştiren bir meleği olduğu gibi. Sadece tek bir kişiyi düşünüyordu. Sadece benimle ilgileniyordu.
Öpüşüne karşılık vermiştim usulca. Ellerimi yerleştirdiğim belini sıkmıştım kollarımın arasından. Göğsü göğsümle bitişikken, onu kendimden ayırmış ve "o gece olanları tekrarlamak ister misin?" demiştim gülerek. Gözlerini gözlerimden çekmiş ve kayalığa kısa bir bakış atmıştı. "Burada mı?"
Başımı aşağı yukarı sallarken, "evet, burada!" demiştim. Gözlerini bölertmiş ve dudaklarını birbirine bastırmıştı. İstemediğini belirten bir yüz ifadesi varken "ama burası çok soğuk." demişti şikayetçi bir tavırla. Kıkırdamıştım. Onu kendime doğru çekip sıkıca sarılmışken, "ahh! Kemiklerimi kıracaksın jungkook!" diye kızmıştı.
Tekrar gülerken onu kendimden ayırmış ve ayağa kalkmıştım. O da yerden kalkmışken elinden tutup yürütmeye başlamıştım. "Yürümek istemiyorum ya! Çok yorgunum..." diye nazlanmıştı. Gözlerimi kısarken yanağından bir makas almış ve "bakıyorum da sen fazla nazlanmaya başladın!" demiştim.
Omuzlarını silkerken, "neden nazlanmayacakmışım!" diye söylenmişti. Ukala tavırlarına karşı gülmekten başka birşey yapamıyordum. Aklıma gelen fikir ile elini bırakmış ve bana dönmesini sağlamıştım. Ardından hızlı hareketlerle onu kucağıma almış ve sonunda vampir güçlerimi kullanmıştım, hızlıca eve vararak. Evin önüne o kadar hızlı gelmiştik ki taehyung onu yere indirdiğim gibi "huh, bu da neydi böyle?!" diye bağırmıştı.
"Sevgilinin bir vampir olduğunu unuttun mu?"
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |