
Odama gitmiştim. Başımı iki elimin arasına almış öylece düşünüyordum.
Ben ne yapacaktım şimdi?
Kim yapmıştı bunu? Neden yapmıştı? Ben şimdi evlimiyim? Bir canavarlamı evliydim? Kim dayanabilirdi buna. Yağmurdan kaçarken doluya yakalandım.
Hayatım hiç düzelmiyor. Hadi onuda geçtim bunu nasıl yaptılar imzaları bile biz atmadık ki. Öke bunu halledebilirdi bence nasıl olsa dünyanın en zengin adamlarından birisi bir iki para koklatsa yapamayacağı şey olmaz.
Ökeyle nasıl evli olabilirdim. Bir canavarla yaşanılmaz ki. Öke beni öldürür. Bana hayatı zehir edeceğini söyledi sanki yeterince kötü değilmiş gibi.
Kapının çalınmasıyla düşüncelerimden sıyrıldım.
Hacer kapıyı açtı.
"Akay bey seni çalışma odasında bekliyor" dedi ve gitti
kesin öldürücek beni. Ama bende az lokma değilim ki bana dokunsun.
Ayağa kalkıp kapıyı açtım ve hemen karşımda duran kapıya doğru yürüdüm.
kapıyı çalıp içeri girdim.
boydan cam pencerenin önünde dikilmiş öylece dışarıyı izliyordu.
"Anlat!" dedi tok ve kendinden emin bir ses tonuyla.
"Neyi anlatayım?"
"Kim için çalıştığını? Neden evime geldiğini? Planının ne olduğunu? Neden benimle evli olduğunu? Anlat"
Dik dur Farah. Korkmana gerek yok çünkü hiç bir suçun yok. Aynı onun gibi seninde bir şeyden haberin yok.
başımı kaldırdım ve kendimden emin bir şekilde cevap verdim.
"Daha öncede söylediğim gibi kimse için çalıştığım falan yok, benim hiç bir şeyden haberim yok."
Cebinde olan elini çıkarıp yavaşça bana döndü. Burun kemerini sıkıp derin ve sabır dileyen bir nefes aldı.
"Bak kızım, bana her şeyi anlat söz canını yakmayacağım. Aksi taktirde sonun hiç iyi olmaz"
Bunun anlama kıtlığımı var? Yoksa benmi kendimi açıklayamıyorum?
"bak Öke... Neler olup bittiğinden zerre haberim yok. Kim neden böyle bir şey yaptı onuda bilmiyorum. Ben bu eve sadece işimi yapmak için geldim, ki nasıl geldiğimi sende biliyorsun.. Bu işi hallet. Ben evli falan kalmak istemiyorum, ayrıca bende senin kadar bu konuda masumsam beni suçlama hakkın yok"
Öke başını sallayıp arkasına tekrar döndü.
"Anlıyorum..." dedi sessizce.
"Çok şükür"
"Kaç kişisiniz?"
"Anlamadım?"
"Kaç kişisiniz? Çetemi, Örgütmü? Kaç kişiyi dolandırdınız. Ayrıca arkanda her kim varsa çok temiz çalışmış."
Bana döndü.
Beni para avcısı bir kadın olmaklamı suçluyordu? Bu kadar alçak düşünemez. Beni o kefeye koyamaz!
"Ne kadar istiyorsanız veririm ne gerek var böyle ucuz saçmalıklara Farah. Utanmalıs-"
"KES SAÇMALAMAYI! Sen kim oluyorsun da beni bu iğrençlikle suçluyorsun? Hangi cürretle!"
Öke kahkaha attı.
"Ne o zorunamı gitti?.. Kim olduğumumu soruyorsun?"
Bana doğru adım atmaya başladı.
"Bu günden sonra"
Bana iyice yaklaşmıştı.
"...Görüp görebileceğin en kötü insanım"
Ondan bir adım uzaklaştım. Boğazımı temizleyip söze girdim.
"Yeterince gücün var. Yarın şu işi bitir, senin gibi biri eşim olmayı hak etmiyor"
Alaylı gözlerle beni süzdü.
"Nedenmiş o?"
Ona yaklaştım ve gözlerinin derinliklerine baktım.
"Çünkü sen bir canavarsın!" dedim sessizce.
Yüzündeki o alaylı ifade yok oldu. Çene kasları kasılmaya başladı.
"Senin gibi ucuz iğrenç para avcısı bir kadında benim karım olamaz. Kendinden utanmalısın."
"Kes sesini!"
"Avukatını tut bir an önce bitmeli bu iş"
"Aynı fikirde olduğumuza sevindim"
Arkamı dönüp odaya gittim. Hemen Atalayı aramak zorundaydım.
Telefonumu elime alıp banyoya gittim ve suyu açtım.
ATALAY Aranıyor...
çalıyor ama açmıyor. Hiç böyle yapmazdı.
Tekrar aradım ama açmadı.
Bu işte bir parmağı varsa kendi ellerimle öldürürdüm onu.
Elim ayağım titremeye başlamıştı. Makyaj masasının çekmecelerini karıştırıp ilaçlarımı aldım ve hepsini ağzıma attım. Dinlenmeliydim yoksa kötü olacaktı.
Yatağa uzanıp gözlerimi kapadım.
...
Gözlerimi açtığımda hava kararmaya başlamıştı. Telefonumu alıp saate baktım.
Saat sabahın beşimiydi? Bunca saat uyumuştum. İlaçlar fazla sakinleştirmiş olmalıydı.
Duşa girip üstüme rahat bir şeyler giydim.
Çantamı karıştırdım. Uzun zamandır elime almadığım çakmak ve paket sigaramı alıp dışarı çıktım.
Çardakta oturup sigaramı yaktım.
Buraya geldiğimden beri herşey çok tuhaflaştı, normalde olsa yaşadığım günün ertesi günü herşeyi unuturdum. Ama buraya geldiğimden beri hiç bir şeyi unutamıyorum. Öke bir türlü aklımdan çıkmıyor. Olanlar, yaşadıklarım bir türlü zihnimi rahat bırakmıyor.
Aynı eski günlerdeki gibi..
Mesleğim hakkında bile çoğu şeyi unutmuşken şuan yaşadıklarımı unutamamak tuhaf hissettiriyor.
Şu unutkanlığım yüzünden mesleğimi bırakmak zorunda kalmıştım.
Biten sigaramın izmaritini söndürüp yeni bir dal aldım dudaklarımın arasına.
"Avukat tuttum bu gün iş biter" geldiğini fark etmemiştim.
İçime çektiğim dumanı havaya saldım.
"İyi olur"
"Peşini bırakmayacağımı biliyorsun öyle değilmi?"
Kafamı ona çevirdim, saçları dağınıktı ve kokuyordu. Tüm gece uyumamış gibiydi. İçmiş gibiydi ama dinç bir şekilde karşımda dikiliyordu.
"Bi şu boşanma işini hallet. Sen yoluna ben yoluma"
"O kadar kolay değil benden kurtulmak. Evime giriyorsun ve benimle evleniyorsun. Haberinin olmadığını söylüyorsun. Nasıl bir saçmalığın içinde olduğumuzdan haberin varmı Ilgım?"
Ilgım demişti yine... Sadece sinirlendiği zaman Farah diyordu. Aslına bakarsan çok ortak yanımız vardı. Sinirlendiğinde karşındakiyle samimiyeti kesmek gibi.
"Öke... Karşıma otur"
"Emir mi veriyorsun bana?"
"Hayır oturmanı istiyorum"
Cevap vermeden karşıma geçti ve oturdu.
"Bak, kimseyle bir alıp veremediğim yok benim. Biri iğrenç bir oyun oynuyor bizimle ve sen gelmiş beni suçluyorsun. Bu işi halletmelisin bir iki para koklatmanla yapamayacağın şey yok bunu sende biliyorsun"
"Sende bir şey var Ilgım. Ve bunu çözemiyorum... Ama inan bana seni çözmeden de rahat bırakmicam"
Beni neden bu kadar merak ediyordu ki? Ulan adamın karısı oldun daha neyini merak etmesin!
Ayağa kalktım.
"İyi şanslar Öke bey"
Arkamı döndüm ve eve doğru yürümeye başladım.
"Kimden kaçıyorsun sen?"
Arkamdan gelen sesle yerimde çakılıp kaldım.
Doğru soru kimden kaçmıyorsun olacaktı? Aslına bakarsan benim hakkımda şimdiye kadar hiç bir şey öğrenmemesine şaşırmıştım. Adamın eli kolu dünyanın her köşesine yetişecek kadar uzundu.
Sorduğu soru yüzünden sol kolum titremeye başlamıştı.
Kolumu tutup başımı ona çevirdim.
"Kendimden.."
...
Bu gün pazardı ve Öke evdeydi. Şu adamın varlığı beni rahatsız etmeye başlamıştı çünkü bakışları çok eziciydi.
Odamda yatağa yaylanmışken kapım çaldı.
"Gelebilirsin"
"Öke bey sizi çağırıyor"
Sizi?
"Tamam geliyorum"
Bu adam beni hep ayağına çağıracaksa işimiz yaş.
Ayağa kalkıp onun çalışma odasına doğru gittim.
Kapıyı çalıp içeri girdim.
Oturmak için koltuklara doğru gidiyordum ki tok bir ses beni durdurdu.
"Oturman için izin vermedim"
"Senden izin almadım"
Sinirle burnundan soludu.
"Söyleyeceklerim kısa. Benimle resmi olarak evlisin diye ne bu rahatlık. Resmi olarak evli görünebilirsin ama sen hala hiçkimsesin"
Söylediği şeyler ağırıma gitmişti. Bu adamın bu yanından nefret ediyordum, bir saniye önce yaptığı ve bir saniye sonra yapacağı şeyi kestiremiyorsun.
"Saçmalamayı bırakırmısın karına karşı saygılı ol lütfen" dedim dalga geçerek.
"Bakıyorumda karım olmaya çabuk alışmışsın. O kadar çabuk alışma derim çünkü yarına kadar bu iş bitmiş olucak"
"İyi o zaman. Sevindim, şimdi sadete gel"
"Bir benimle böyle konuşamazsın yoksa başına geleceklerden ben sorumlu değilim, iki hala bu evde kalabiliyorsan büyük babam sayesindedir. Adamı nasıl kandırdıysan senin gitmeni asla istemiyor. Ayrıca bu evdeysen karım olarak değil hala büyükbabamın bakıcısı olarak kalıyorsun. Ayrıca 2 gün sonra da pılını pırtını toplayıp gidiyorsun"
Bildiğin beni kovuyordu. Bu beni kırmıştı. Neden kader beni hep böyle kırıcı insanlarla bir araya getiriyor?
O kadar sinirlenmiştim ki gözlerim buğulandı.
"Neden 2 gün sonra?"
"Daha fazla kal-"
"Neden yarın değil?"
Kırıldığımı belli etmemeye çalışıyordum. Gözlerime baktı.
Arkasına yaslanıp ellerini çenesinin altında birleştirdi.
"Çünkü ben öyle istiyorum"
Sadece başımı sallamakla yetindim. Arkamı dönüp kapıya doğru yürüdüm.
"Büyükbabamı dışarı çıkartmanı istiyorum"
NE! bunu yapamam ben. Çok tehlikeli. Büyükbabamın adamları Türkiye'nin her yerinde.
Hemen onda döndüm.
"B-ben şey yapamam"
Gözlerini kısıp bana baktı.
"Nedenmiş o?"
"Çünkü... Çünkü çok hastayım, ölüyorum anlasana" dedim elimin tersiyle alnıma dokunarak.
"Neyin var?"
"B-başım ağrıyor.. Karnımda ağrıyor, burnumda akıyor, hem sonra dışarı çıkarım eve gelirim daha çok hastalanırım sizede bulaştırırım vicdan azabından ölürüm Öke!.."
Dudağının sağ köşesi yukarı kıvrıldı.
"Gerçekten güzel rol yapıyorsun, büyükbabamı dışarı çıkart gezin biraz, korumalar da gelicek, korkma"
"Off tamam" dedim ve kapıyı çarpıp çıktım.
...
Arabaya bindik.
"Nereye gidicez nereye gidicez?"
"Tontişim İstanbul'a çok hakim değilim ben, Cemil bizi nereye götürürse oraya deriz" dedim arabayı süren Celal'e bakarak.
"Hı hı, Cemil sizi nereye götürürse oraya gidersiniz" dedi sinirle.
Yanında oturan Eren kahkaha attı.
"Celil artık alışman lazım bana"
"Farah hanım, adım Celal! Cemil'in Celilin nesine alışayım Allah aşkına"
Eren tekrar kahkaha attı.
"Farah hanım ne be?"
"Efendim, patronumuzla evlisiniz artık. Size saygımız sonsuz" dedi Eren.
Yüzümü buruşturdum. "Nefret ettiğim bir anılma türü daha çıktı"
"Ayrıca şu Canavarla evlendirilmeden önce bana saygı duymuyormuydunuz siz?"
"Tabiyki size saygımız sonsuzdu ama şimdi resmi bir saygı çerçevesi içerisindeyiz. Akay bey çalışanlar ve ev ahalisi arasında samimiyeti pek münasip görmüyor"
"Nefret ediyorum şöyle insanlardan. Benimle istediğiniz gibi samimi olabilirsiniz, Akay beyiniz bana karışamaz, ayrıca resmiyettende nefret ederim"
"Dondurmacı dondurmacı!"
"Tamam tontiş sakın ol, Celal dur bakayım şurda"
"Laaaan adımı söyleyebildi Eren adımı düzgün söyledi!" bir anda bağırınca hepimiz şaşkınlıkla ona döndük.
"Efendim Celalin piskolojisini bozdunuz galiba"
Kahkaha atarak dışarı çıktık.
...
Akay Öke Gürsoy
"Şöyle görülmeyecek bir yere koyun"
"Kamera oldukça küçük efendim, merak etmeyin göremez"
"İyi o zaman"
Bakalım yalnızken ne haltlar karıştırıyorsun? Farah Ilgım Acar!
Kusura bakmayın lütfen biraz fazla geçikti bu bölüm. Dersler sınavlar derken yetişemedim. Umarım beğenirsiniz iyi okumalar :)
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |