Altay, gün boyunca içini kemiren duyguları bir türlü susturamıyordu. Hilal'in son operasyon sonrası uzak tavırları, Altay’ı daha fazla düşünmeye sevk etmişti. Bir şeyler yapması gerekiyordu ama nasıl yaklaşacağına dair bir fikri yoktu. Aylin’in odasına gidip konuşmak en iyisi gibi görünüyordu.
Kapıyı çaldığında Aylin şaşkın bir ifadeyle kapıyı açtı. “Komutanım bir sorun mu var?
Altay, ciddi bir ifade takınarak içeri girdi. “Seninle bir şey konuşmam lazım, Aylin.”
Aylin, Altay’ın yüzündeki kararlılığı görünce sandalyeye oturup onu dikkatle dinlemeye hazırlandı. “Buyurun, komutanım.”
“Hilal,” dedi Altay doğrudan. “Onunla konuşmam gerek, ama ne söyleyeceğimden emin değilim. Hissediyorum ki uzaklaşıyor ve bunu düzeltmek istiyorum.”
Aylin şaşkınlığını gizleyemedi. “Komutanım, bu konuda emin misiniz? Hilal kolay biri değil.”
Altay, yüzünde hafif bir tebessümle başını salladı. “Biliyorum, ama bu onu daha değerli yapıyor. Onunla dürüst bir şekilde konuşmak istiyorum, ama bunu doğru bir şekilde yapmalıyım.”
Aylin bir süre düşündü. “Hilal romantik biri değil, ama düşünceli bir şeyler yaptığınızı görürse etkilenebilir. Mesela onu tamamen hazırlıksız yakalayacak bir şey yapın.”
Altay, bu öneriyi değerlendirerek başını salladı. “İyi fikir. Ama detayları sen düşün.”
Aylin kahkaha attı. “Komutanım, bunu yapacak kişi sizsiniz. Ama bence Hilal’in en sevdiği şeylerden biri, anlamlı jestlerdir. Ona gerçekten değer verdiğinizi gösterin.”
---
Hilal, uzun bir günün ardından çalışma odasında vakit geçiriyordu. O sırada kapısı çalındı. Kapıyı açtığında karşısında Aylin vardı.
“Hilal, biraz hava almaya ne dersin?” dedi Aylin, sevimli bir sırıtışla.
Hilal kaşlarını çatarak onu inceledi. “Aylin, bir şey mi karıştırıyorsun?”
Aylin masum bir yüz ifadesi takındı. “Tabii ki hayır. Sadece bu kadar çalışmak sağlıklı değil. Hadi biraz dışarı çıkalım.”
Hilal biraz tereddüt etse de sonunda Aylin’e eşlik etmeye karar verdi. Çardağa vardıklarında, Altay onları bekliyordu. Çardağın etrafına ufak lambalar yerleştirilmişti, bir masa ve iki sandalye dikkat çekiyordu. Hilal şaşkınlıkla durdu.
Aylin gülerek omzunu silkti. “Komutanımızın işi. Ben sadece rehberim.”
Altay, masadan kalkarak Hilal’in yanına yaklaştı. “Hilal, oturur musun? Biraz konuşmamız lazım.”
Hilal, şaşkın bir şekilde başını sallayarak masaya oturdu. “Altay, bu neyin nesi?”
Altay, masanın diğer ucuna oturdu ve doğrudan konuşmaya başladı. “Hilal, seninle konuşmam gereken bir şey var. Çok uzun zamandır içimde biriktirdiğim, ama bir türlü söyleyemediğim bir şey.”
Hilal’in kaşları çatıldı. “Bu kadar ciddi olmanı gerektirecek ne olabilir?”
Altay, bir an duraksadı, sonra derin bir nefes alarak konuştu. “Hilal, seni önemsiyorum. Çok. Bu sadece bir ekip arkadaşı ya da bir meslektaş olarak değil. Seni bir kadın olarak önemsiyorum. Ve bu hislerimi daha fazla saklamak istemiyorum.”
Hilal, bir an donup kaldı. Altay’ın bu kadar açık ve net konuşmasını beklemiyordu.
“Altay...” dedi, sesi alçalmıştı. “Bu, beklemediğim bir şey.”
Altay hafifçe gülümsedi. “Beklemediğini biliyorum. Ama bunları bilmeni istedim. Ve eğer bir şansımız varsa, bunu denemek istiyorum.”
Hilal, Altay’ın gözlerine baktı. O an onun samimiyetini ve kararlılığını hissetti. Bir süre sessizlik oldu, sonra Hilal hafifçe gülümsedi.
“Altay, bu kadar cesur olduğun için teşekkür ederim. Bilmiyorum... Belki de gerçekten bir şansımız vardır. Ama bunu aceleye getirmek istemem.”
Altay, başını sallayarak cevap verdi. “Sen nasıl istersen. Ama bil ki, seni beklerim.”
Hilal’in gözleri doldu. “Teşekkür ederim, Altay. Bu... benim için çok değerli.”
O gece, ikisi de hissettiklerini açıkça ifade etmenin rahatlığıyla çardaktan ayrıldılar. Bu konuşma, onların arasındaki bağı hiç olmadığı kadar güçlendirmişti.
Okur Yorumları | Yorum Ekle |
538 Okunma |
101 Oy |
0 Takip |
14 Bölümlü Kitap |