Arkadaşlar normalde bölümü perşembe günü atıcaktım fakat fazla bekletmek istemediğim için bugün yayınlıyorum .Artık bölümler 2 ya da 3 gün içerisinde paylaşacağım .Yazım yanlışları olabilir kusura bakmayın .
Araçlar sessizce sınır hattına doğru ilerlerken, Gölge Timi üyeleri kendi hazırlıklarını gözden geçiriyordu. Yüzbaşı Altay Yaman, ekibi yönetirken sessizliği ve disiplini bozmuyordu. Herkes, liderlerinin sert bakışlarının altında dikkatle çalışıyordu.Hilal Akıncı ise karşısında oturmuş, haritaya odaklanmıştı.
Hilal, Gölge Timi'ne yeni katılmış olmasına rağmen, tecrübeli biri olduğunu hemen belli etmişti. Ancak Altay ile aralarındaki gerilim, herkes tarafından fark ediliyordu
."Bu sessizlik beni öldürecek," diye mırıldandı Teğmen Emirhan , yanındaki Aylin 'e dönerek. “Birimiz şu ortamı biraz yumuşatsa iyi olurdu.”Şimdi konuşursak Yüzbaşı bizi parça pinçik eder,” diye karşılık verdi Aylin . “Altay Komutan’ı bilmezmisin? Sessizlik onun altın kuralıdır.”
Altay, ikiliye kaşlarını çatarak döndü. “Aranızda fısıldaşacak vaktiniz varsa, silahlarınızı bir kez daha kontrol edin. Operasyon başlamadan hata yapmanıza tahammülüm yok.”Emirhan ve Aylin hemen sustular.
Asteğmen Arda Güneş ise bu gerginlikten sıkılmıştı. “Komutanım,” dedi hafif bir tebessümle, “biraz sert davranmıyor musunuz? Ne de olsa biz de insanız. Biraz espri, biraz nefes alacak alan fena olmaz.”Altay, ona keskin bir bakış attı. “Sahada espri yapacak vaktiniz varsa, bir dahaki sefere sizi doğrudan düşmanın eline gönderirim. Belki orada gülecek bir şey bulursunuz.”u sert yanıt üzerine Emirhan derin bir nefes aldı ve daha fazla bir şey söylememeye karar verdi.
Ancak Hilal, bu soğuk atmosferi dağıtmak istercesine lafa girdi. “Altay , ciddi olmakta haklı. Ama unutmayın, ekip çalışması birbirimizi anlamaktan geçer. Sessizlik her şeyi çözmez.”
Altay, Hilal’in sözlerine soğuk bir ifadeyle karşılık verdi. “Gölge Timi, duygusallıkla değil, disipliniyle ayakta kalır. Eğer bu ekibe uyum sağlayacaksanız, bunu anlamanız gerekiyor.”
Hilal, Altay’ın sert sözlerini görmezden geldi. “Hepimiz aynı amaç için buradayız, Altay. Belki bunu hatırlamanız faydalı olur.”
Araçlar durduğunda, Altay konuşmayı kısa kesip emirlerini vermeye başladı. “Herkes yerini biliyor. Rehineler için iki grup oluşturduk. Hilal, sen Aylin ve Emirhan ile iletişim merkezine gideceksin. Arda ve ben rehine binasına ilerleyeceğiz. Sessiz olun. Hata yok.
"Hata yok, anlaşıldı,” dedi Hilal, Altay’ın gözlerinin içine bakarak.
---
Hilal, Aylin ve Emirhan ile iletişim merkezine doğru ilerlerken sessizlik içinde hareket ediyorlardı. Hilal her şeyin yolunda olduğundan emin olmaya çalışıyordu, ancak tecrübeli bir asker olarak içgüdüleri tehlikeyi hissediyordu.
Kapıya yaklaştıklarında Hilal, ekibe bir el sinyaliyle durmalarını söyledi. “İçeride iki nöbetçi var,” diye fısıldadı. “Emirhan ,Aylin siz sağdaki nöbetçiyi alın. Diğerini ben hallederim.”
İki asker görevlerini başarıyla tamamladı ve merkez temizlendi. Ancak tam içeriye adım atarken Hilal’in sırtına güçlü bir darbe indi. Yere düştüğünde boğazına kocaman bir el sarılmıştı. Nefesi kesiliyor, teröristin kuvvetli kollarından kurtulmaya çalışıyordu.
Aylin bir anlık şaşkınlıkla yerinde dondu. “Hilal !” diye bağırdı. Ancak ne yapacağını bilemeden geri çekildi.
Emirhan ise silahını doğrultmuştu, ancak teröristin Hilal’i siper olarak kullanması nedeniyle ateş edemiyordu. “ Bir şey yapmamız lazım!”
Hilal, boğulacak gibi hissediyordu. Son bir çabayla dirseğini teröristin koluna vurdu ama adam hâlâ onu bırakmıyordu.
Tam o sırada, Altay kapıda belirdi. Öfkesi gözlerinden okunuyordu. “Yere bırak onu, şimdi!” diye bağırdı, sesi yankılandı. Terörist, Altay’ın sert tonuyla bir anlık tereddüt yaşadı. Bu fırsatı değerlendiren Altay, tek bir hamleyle teröristi yere serdi.
Hilal’in nefesi düzelmeden önce Altay, onu kolundan çekerek ayağa kaldırdı. “Sen ne yapıyorsun, Akıncı? Gözlerin nerede? Burası eğitim alanı değil! Bu kadar dikkatsizlikle bizi mahvedeceksin!”
Hilal, Altay’ın öfkesi karşısında zor nefes alarak, “Saldırı beklemiyordum…” dedi. Ancak Altay sözünü kesti. “Beklemiyorsan burada işin yok, Akıncı! Bu timde yer almak istiyorsan sahada bir zayıflık göstermemelisin.”
Aylin araya girip, “Komutanım, Hilal Komutan çok çaba sarf etti,” dedi çekingen bir sesle. Ancak Altay, ona dönerek susturdu. “Hata hata doğurur, Aylin. Bu timin zayıf halka kaldıracak lüksü yok.”
Hilal, Altay’ın sözlerine karşılık vermemeyi tercih etti. Gururu incinse de, Altay’ın haklı olduğunu biliyordu. Ancak Aylin , Emirhan ve Arda , Altay’ın bu sert tavrından rahatsız oldukları her hallerinden belliydi.
---
Operasyon başarıyla tamamlandı, ancak Hilal ve Altay arasındaki gerilim araçlara kadar taşındı. Araçta bir süre sessizlik hakim oldu. Emirhan sonunda dayanamadı.
“Altay Komutan, biraz daha yumuşak olsanız kimse ölmezdi herhalde,” dedi hafif bir gülümsemeyle.
Altay, ona dönüp sert bir ifadeyle, “Evet, kimse ölmez. Ama gevşek davranırsak hepimiz ölürüz. Sen de dahil, Özdemir.”
Arda, bu sert tavrı kırmaya çalıştı. “Komutanım, yine de operasyon mükemmel bir şekilde sonuçlandı. Belki bu kadar sinirlenmenize gerek yoktur.”
Altay bir an sessiz kaldı, sonra derin bir nefes alarak haritaya döndü. “Evet, operasyon tamamlandı. Ama bu, hepimizin sorumluluklarını yerine getirdiği anlamına gelmez. Sahada birinin dikkatinin dağılmasını asla kabul edemem.”
Hilal, Altay’a bakarak sakin bir sesle konuştu. “Hata yaptım, kabul ediyorum. Ama hepimiz birbirimizi kurtarmak için buradayız, Altay. Sadece sen değil.”
Altay, bir an için Hilal’in gözlerine baktı ve başını çevirip pencereye döndü. “Göreceğiz, zamanla göreceğiz.”
Sormak istediğiniz şeyler ya da önerileriniz varsa yorumlarda buluşalım görüşürüz canlarımm.
Okur Yorumları | Yorum Ekle |
538 Okunma |
101 Oy |
0 Takip |
14 Bölümlü Kitap |