3. Bölüm

3.Bölüm Soğuk Rüzgarlar

Cansu
cnswqlls

Bölüm 3:Soğuk Rüzgarlar

 

 

Gölge Timi, düşman hattını başarılı bir şekilde püskürtüp esirleri kurtardıktan sonra, belirlenen güvenli noktadan üsse dönüş için harekete geçti. Herkes yorgundu ama görev tamamlanmıştı. Yorgunluklarını belli etmeseler de, zihinlerindeki gerginlik ve operasyonun ağırlığı yüzlerinden okunuyordu.

Altay, araçta sessizce otururken diğerleri de kendi düşüncelerine dalmıştı. Aylin, yanındaki Arda’ya dönüp fısıldadı. “Sence Altay Komutan ve Hilal Komutan arasındaki bu gerilim ne zaman bitecek?”

Arda hafifçe güldü. “Bitecek mi? Sanmam. İkisi de inatçı. Ama birbirlerini bir şekilde dengelediklerini düşünüyorum.”

Aylin, bir şey söylemek için ağzını açacakken Altay’ın sert sesi duyuldu. “Söyleyecek önemli bir şeyiniz varsa paylaşın, yoksa sessiz olun!”

Emirhan araya girdi. “Sakin olun, komutanım. Sanırım hepimiz biraz yorgunuz.”

Altay, kaşlarını çatarak Emirhan’a döndü. “Yorgunluk bir bahane değildir, Astsubay. Sessiz kalın ve görev disiplinini koruyun.”

 

Araçtaki sessizlik, karargâha dönene kadar devam etti.

 

---

 

Karargâha vardıklarında Altay, herkese kısa bir konuşma yaptı. “Görev tamamlandı ama disiplinimizi bozmadan dinlenmeliyiz. Çarşı izni olanlar kurallara uysun. Pazartesi sabahı brifingde hepinizin burada olmasını istiyorum.”

 

Hilal, Altay’ın soğuk ve sert tavrına aldırmamış gibi görünüyor, doğrudan odasına doğru ilerliyordu. Ancak Altay’ın ona yönelttiği bakışları fark etmemesi mümkün değildi.

“Binbaşı Akıncı,” diye seslendi Altay, tüm ekibin içinde. “Bir dahaki görevde inisiyatif alırken daha dikkatli olun. Sizin yanlış kararlarınız timi riske atıyor.”

Hilal duraksadı, ancak dönüp Altay’a bakmadan cevap verdi. “Sizin liderliğiniz altında risklerin farkındayım, Yüzbaşı Yaman.”

Altay, dişlerini sıktı, ama bir şey söylemeden geri çekildi. Ekibin diğer üyeleri bu kısa tartışmayı sessizce izledi. Aylin, Emre’ye doğru eğilerek fısıldadı. “Bu ikisi bir gün birbirini gerçekten parçalayacak.” Emre gülümsedi ama bir şey söylemedi.

 

---

 

Hilal, çarşı izni için sivil kıyafetlerini giymiş, karargâhtan ayrılmak üzereyken Aylin yanına geldi.

 

“Komutanım, dışarı mı çıkıyorsunuz? Birlikte gitmek isterseniz—”

“Teşekkür ederim, Aylin,” diye kesti Hilal, gülümseyerek. “Ama bir arkadaşımı ziyaret edeceğim. Görüşürüz.”

Hilal, kendi arabasına binerek karargâhtan ayrıldı. Kasabanın çıkışında, eski bir arkadaşının evine gidiyordu. Ancak yolda ilerlerken bir anda direksiyon hakimiyetini kaybetti. Aracı sağa çekip durduğunda, lastiğin patladığını fark etti.

Sinirle derin bir nefes alıp arka bagajdan yedek lastiği çıkarmaya çalıştı, ancak kriko bir türlü doğru yerleşmiyordu. “Harika,” diye mırıldandı, yüzü sıkıntıyla buruşmuştu.

O sırada, bir far ışığı göründü. Tanıdık bir araç yanına yaklaşıp durdu. Şoför koltuğundan inen kişi, Altay Yaman’dan başkası değildi.

Hilal, onun araçtan inip kendisine doğru yürüdüğünü görünce iç çekti. “Altay, gerek yok. Kendim hallederim.”

Altay, onun sözlerini görmezden gelerek yere eğildi ve lastiği inceledi. “Belli ki halledemiyorsun. Kenara çekil.”

Hilal, omuz silkip yan tarafa geçti. Altay, hızlı ve pratik bir şekilde lastiği değiştirmeye başladı. Aralarındaki sessizlik, karanlık kasaba yolunda daha da belirgin hale gelmişti.

“Beni neden takip ediyorsun, Altay?” diye sordu Hilal, kaşlarını çatarak.

Altay, işiyle meşgul olmaya devam ederken kısa bir cevap verdi. “Kimse seni takip etmiyor. Yolda gördüm, durdum. Bu kadar.”

Hilal, Altay’ın bu kadar sakin görünmesine şaşırmıştı. “Teşekkür ederim dememi mi bekliyorsun?”

Altay, işini bitirip elindeki kirli bezi bir kenara koyduktan sonra ona baktı. “Hayır. Ama aptalca bir inat uğruna burada sabaha kadar uğraşmanı izlemeye niyetim yok.”

Hilal, Altay’ın sert ama koruyucu tavrından rahatsız oluyordu. “Beni küçümseme, Altay. Her işi kendim halledebilirim.”

Altay, hafifçe gülerek başını salladı. “Bunu zaten biliyorum, Hilal. Ama bazen yardımı kabul etmek güçsüzlük değildir. Geçmişte bunu öğrenemedin, şimdi de öğrenmiyorsun.”

Hilal, bu sözlere cevap vermedi. Sadece Altay’ın gözlerine bakarak bir an duraksadı. Ardından başını çevirip sessizce arabasına bindi.

“Teşekkür ederim,” dedi, camı kapatmadan önce.

Altay, ona kısa bir bakış attı. “Daha dikkatli ol.”

Hilal, motoru çalıştırıp oradan ayrılırken Altay, onu uzaklaşana kadar izledi. Aralarındaki gerilim hâlâ çözülmemişti. Ama bu küçük an, gelecekte bir şeylerin değişebileceğine dair bir umut bırakmıştı.

Altay, araca dönüp kontak anahtarını çevirdiğinde düşünceleri hâlâ karışıktı. Kendini sürekli Hilal’i düşünürken buluyordu. Neden bu kadar umursadığını anlayamıyordu.

Hilal ise uzaklaşırken, Altay’ın söyledikleri kafasında yankılanıyordu. Geçmişte Altay’la yaşadığı gerginliklerin, her seferinde onu nasıl motive ettiğini düşündü. Ama bu gece ilk kez, Altay’ın sert tavrının arkasında bir şefkat olduğunu hissetmişti.

Kasabanın ışıkları görünmeye başladığında Hilal’in zihni hâlâ karışıktı. Belki de aralarındaki savaş, sadece bir görevle ilgili değildi. Belki de bu, kendileriyle olan savaşlarıydı.

O gece, ikisi de farklı yerlerde olsalar da düşünceleri aynı noktada birleşmişti:

Geçmişin yüklerinden sıyrılıp birbirlerine yeni bir şans verebilecekler miydi?

 

Bu bölümde burada bitmiştir.

Sizce diğer bölümde Altay ile Hilal arasındaki buzlar eriyecekmi dir?

Bölüm : 08.12.2024 17:34 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...