
Bölüm 6: Sessiz Bağlar
Selamlar nasılsınızz?
Arkadaşlar bu bölümlerde Altay ve Hilal 'in arasındaki soğukluk yerine yavaş yavaş aşka geçiliyorrr.
Sizce anlaşabileceklermiii ?
🤩😍🤩😍🤩😍
Hilal, lojmandaki masasının başında, yarım kalan raporları toparlamaya çalışıyordu. Saat geç olmuş, dışarısı iyice sessizleşmişti. Çalışmaya o kadar dalmıştı ki, zamanın nasıl geçtiğini fark etmemişti. Tam o sırada telefonunun ekranı aydınlandı; Altay’dan bir mesaj gelmişti.
“Çalışmaya ara ver. Çık biraz hava al.”
Hilal, mesaja kaşlarını çatarak baktı. Altay neden bunu düşünüyor ki? diye kendi kendine söylendi. Ona cevap vermek yerine telefonunu masaya bırakıp işine devam etti. Ancak birkaç dakika sonra kapısı çaldı.
Kapıyı açtığında Altay’ı buldu. Elinde küçük bir kutu vardı.
“Ne yapıyorsun bu saatte hâlâ?” diye sordu. Sesi her zamanki gibi ciddi ama biraz yumuşaktı.
“Raporları bitirmem gerekiyordu,” diye yanıtladı Hilal, ona şaşkın bir bakış atarak. “Senin burada ne işin var?”
Altay kutuyu uzattı. “Birine kahve getirmek için mutlaka bir işim olması mı gerekiyor?”
Hilal, kutuyu alıp açtı. İçinde sıcak bir kahve ve birkaç çikolatalı kurabiye vardı. İstemeden gülümsedi. “Bu bir tür barış teklifi mi?” diye sordu alaycı bir tonla.
Altay, ona hafif bir bakış attı. “Hayır. Sadece senin yemek yemeyi unuttuğundan emin olduğum için.”
Hilal, bir süre sessiz kaldı. Altay’ın bu küçük jesti, onun sert görünüşünün altındaki düşünceli yanını ortaya koyuyordu.
“Teşekkür ederim,” dedi sonunda. “Ama içeri girip oturmayacak mısın?”
Altay, bir an tereddüt etti ama sonunda içeri girdi. Küçük lojmanda sade bir oturma düzeni vardı. Hilal, kahveyi masaya koyup karşısındaki sandalyeyi işaret etti.
“Sen genelde böyle yapmazsın. Yani… bu kadar nazik davranmazsın.”
Altay gülümseyerek, “Herkese nazik olmam,” diye karşılık verdi. “Ama sen biraz daha karmaşıksın.”
Hilal, şaşkın bir ifadeyle ona baktı. “Karmaşık mı?”
“Evet,” dedi Altay, bakışlarını ona doğrultarak. “Sürekli güçlü görünmeye çalışıyorsun, ama ben senin içindeki yorgunluğu görebiliyorum.”
Hilal, onun sözleriyle irkildi. Altay, onun zayıf yanlarını bu kadar kolay mı görebiliyordu? Ama savunmaya geçmek yerine, bu kez sadece sustu.
---
Bir süre sohbet ettikten sonra Altay ayağa kalktı. “Tamam, şimdi dışarı çıkma sırası sende. Biraz temiz hava almanın zamanı geldi.”
Hilal, onun ısrarcı bakışlarına karşı koyamadı. Beraberce lojmandan çıktılar ve sessiz bir şekilde askeri karargâhın bahçesinde yürümeye başladılar.
Hava serindi, ama rahatsız edici değildi. Gökyüzünde yıldızlar parlıyordu. Hilal, bir süre sessiz kaldıktan sonra, “Burası gerçekten huzur veriyor,” dedi.
Altay, başını salladı. “Bu yüzden seni buraya çıkardım. Bazen sadece durup nefes almak gerekir.”
Hilal, ona döndü. “Sen de yoruluyor musun? Her zaman her şeyin kontrol altında olduğunu düşünüyorsun gibi geliyor.”
Altay, gözlerini ufka çevirerek konuştu. “Herkes yorulur, Hilal. Ama bazı insanlar bunu göstermemeyi öğrenir.”
Hilal, bu sözler karşısında kendini Altay’a daha yakın hissetti. Onun da içinde fırtınalar koptuğunu görmek, kendi kırılganlığını biraz daha kabul etmesine yardım ediyordu.
---
Yürüyüş sonunda, küçük bir bankta oturdular. Altay cebinden bir termos çıkardı.
“Senin için özel bir çay yaptım,” dedi.
Hilal, gülerek başını salladı. “Çay mı yapıyorsun? Bu tamamen beklenmedikti.”
Altay, gülümseyerek, “Gölge Timi’nin komutanı olmak her şey demek değildir. İyi bir çay yapmayı da bilmelisin,” dedi.
İkisi de çaylarını içerken, aralarındaki soğukluk yerini bir tür sıcaklığa bırakmıştı. Hilal, içinden, Belki Altay’ı tanımaya başlamalıyım diye geçirdi.
---
O gece, lojmana döndüklerinde Hilal, Altay’a döndü ve hafif bir tebessümle, “Bugün için teşekkür ederim,” dedi.
Altay, başını salladı. “Bazen sessizlik en iyi ilaçtır. Ama unutma, yalnız değilsin.”
Hilal, onun bu sözleriyle bir kez daha irkildi. Altay’ın varlığı, her zamankinden daha güçlü bir şekilde hissediliyordu. Kapısını kapatırken, kendi kendine, Belki de o kadar karmaşık değildir, diye düşündü.
💝💖
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 538 Okunma |
101 Oy |
0 Takip |
14 Bölümlü Kitap |