54. Bölüm
𝐸𝓁𝒶𝓇𝒾𝓃 / ATEŞ VE BARUT / -ÖZEL BÖLÜM-

-ÖZEL BÖLÜM-

𝐸𝓁𝒶𝓇𝒾𝓃
dadaaaa

Bu bölüm Beste ve Atilla'ya özel bir bölüm. Olaylar fazla hızlı gelebilir ama onları tek bölüme sığdırmak biraz zor oldu diyebilirim.

Yine de başardım.

Oy ve yorumlarınızı ihmal etmeyin.

Bu bölümün şarkıları:

Şebnem Ferah- Mayın Tarlası🎶

Sezen Aksu- Hata🎶

...

 

Özel Bölüm: "İlk Hedef, Son Kalp"

Bazen en sesiz çığlıklar kalplerde başlar. Güvendiğiniz son kapı da kapanınca, sessizlik yoldaş olur bir ömür size.

 

Belki de hep bu yüzdendi diğerlerine karşı soğuk olmam. Bir kalkan, bir sığınak bulma arayışı... Ama hiçbiri insanın içindeki çığlıkları, hayal kırıklığını ve ihaneti susturamıyordu.

 

İhanet damarlarımıza akan kanın bir ömür duruşu kadar keskin geri dönülmez bir sondu.

 

Nefesin kesilesi gibiydi.

 

Yavaş yavaş ama acı verici tonda.

...

Yazardan

Toz, duman, barut…

Suriye’de güneş bile küskündü toprağa.

Beste tetikteydi. Menzili kısaydı ama hedef basit değildi.

 

Kulağındaki telsizden bir ses geldi, kararlı ve net:

“Hedefi al. Tek kurşun. Onay beklenmiyor.”

 

Parmak tetiğe dokundu. Nefesini tuttu.

Siyah kaban, yüzü yarı maskeli.

Adam dimdik yürüyordu. Sanki ölümün kokusunu duymuyordu bile.

 

Ama…

 

Bir şey oldu.

Beste, tetiğe basamadı.

Kalbinde tuhaf bir his…

Tanımadığı biri ama yabancı da değildi.

İçgüdü müydü, sezgi mi?

Emin değildi ama tetiğe dokunan parmak geri çekildi.

 

“Hedef alınmadı. Tekrar ediyorum, hedef alınmadı!”

 

Komutanın sesi telsizde çınlarken Beste gözlerini kıstı.

 

Adam —Atilla— dönüp bir an baktı bulunduğu noktaya.

 

Göz göze gelmediler, ama bir şey orada asılı kaldı.

 

Zamanla yarışan bir an… ama sanki duruyordu.

 

O gece Beste uyuyamadı.

"Emre itaatsizlik"ti kağıt üstünde.

Ama içindeki sesi susturamıyordu.

 

“Neden vurmadım? Neden durdum?” sürekli zihninde tekrar ediyordu bu sorgu.

 

Ama cevabını veremiyordu.

 

Her şey anlık bir histi... Sanki onu vurursa kötü bir şey olur gibi.

 

Hâlbuki adamı daha hiç tanımıyordu.

 

Sadece, bir şeylerin değiştiğini hissediyordu.

...

 

Birkaç Hafta Sonra

Beste 

İlk gördüğümde bir görevdi.

Hedef…

Kararsız kaldığım tek andı belki de. Parmağım tetikteydi ama içimde bir şeyler “dur” dedi.

O an bilmiyordum, göz göze geldiğimiz saniyenin yıllar süreceğini.

Vurmadım.

Kaçtı.

Ben kalakaldım.

Sonra günler geçti.

Aylar değil, haftalar değil… sadece günler.

 

Bir kafede, kalabalığın arasında karşılaştık. Elinde kahve, gözünde aynı tanıdık gölge…

 

Bu bir tesadüf müydü, yoksa kaderin ince bir oyunu mu bilmiyorum. Ama o an içimde kıpırdayan o tanıdık hissi yine hissettim.

 

Korkmadım.

 

Yüzüne baktım, “sen misin?” diyemedim.

Ama o gülümsedi.

Sessizce yanıma oturdu.

 

Ve bir cümle kurdu:

“Beni neden vurmadın?”

Sustum.

Sonra konuşmaya başladık.

İlk gün uzun sürdü.

İkinci gün daha da uzun.

Üçüncü gün, birlikte yürüdük.

Dördüncüde dokundu eli elime.

Beşincide ben geri çekmedim.

Kalbim bu kadar hızlı attığında en son çatışma alanındaydım.

Ama bu farklıydı.

 

Bu bir savaştan değil, bir yakınlıktan doğuyordu.

İkimizin arasında, geçmişin suskunluğu kadar derin bir bağ vardı.

 

Korktum mu?

Evet.

Ama kaçmadım.

Çünkü ben onu çoktan seçmiştim.

Bir görevde tetiği çekmemekle başlamıştı her şey.

 

Ama şimdi, kalbimden gelen bir duyguyla teslim oluyordum.

Belki ilk defa… göz göre göre, gönüllü bir teslimiyetti bu.

Ve en tuhafı da şu:

O kadar kısa sürede, bu kadar çok şeyi nasıl yaşadık bilmiyorum.

 

Ama biliyorum.

 

Bu adam benim için bir tesadüf değildi.

Bir seçimdi.

Ve ben...

Onu seçtim.

...

Yazar.

Bazen aşk hiç beklemediğim yerden vururdu.

Bir asker, nasıl bir mafyaya kalbini kaptırıp giderdi?

Beste bu soruyu kendine sormaya çekinmişti. Belki de cevap veremeyeceği kadar zor bir soruydu bu.

Ama cevabını bulmaya çalıştığı zaman her şeyin değişeceğini bilmiyordu.

---

Kurşun Gibi Sevda

Atilla.

O gün, her şeyin başlangıcıydı. Atilla, mafyanın karanlık dünyasında, her zaman işin bir adım gerisindeydi. O, güvenli mesafeyi tutarak, hem emirleri yerine getiriyor hem de kendi ayak izlerini gizlemeye çalışıyordu. Ama bir anda, her şey değişti.

 

Beste, o gün hiç beklemediği bir yerdeydi. Kendi görevini yapmak üzere, uzun bir süredir izlediği hedefin peşindeydi. Askerdi, ama içinde kaybolduğu o dünya, onun için yalnızca bir arka plandı. Düşünceleri her zaman netti: görevi yerine getirmek, bir hata yapmamak… Ama o gün, tüm bunlar birbirine karıştı.

 

İlk karşılaştıkları an, birbirlerini fark etmeleri kadar aniden oldu. Atilla, yavaşça bir köşeden çıktı ve karşısında bir silüet belirdi. Hızla yaklaşan adımlar, onu daha da derin düşüncelere itti. Ama o an, hiçbir şeyin değişmeyeceğini düşünüyordu. Ne de olsa, işler her zaman yolunda gidecekti.

Ve sonra… bir kadının silueti.

 

Beste.

 

Gözleri soğuktu. Ama bir o kadar da sertti. Atilla, o gözleri gördü ve hissettiği ilk şey, tanımadığı bir kıvılcım oldu. O an, kalbinde bir boşluk hissetti. Bir şeyin kaybolacağını, bir şeyin değişeceğini anlamıştı, ama tam olarak ne olduğunu bilmiyordu.

 

Beste ona baktı. Gözlerinde keskin bir bakış vardı. Atilla, bir anlık bir huzursuzluk hissetti. Kadın, soğuk ve mesafeli bir şekilde, ama bir o kadar da dikkatle ona göz attı. Onunla göz göze geldiği an, zaman durmuş gibiydi. Bir anda, o anın ağırlığı her şeyin önündeydi.

 

Atilla, yıllardır eğitildiği o soğuk tavrını bir kenara bırakarak, sadece bir kelime söyleyebildi:

 

"Kimseyi affetmem," dedi, bir şekilde kendini savunma içgüdüsüyle.

 

Beste, gülümsedi. Ama o gülümseme, bir anlam taşımıyordu. Gözleri, hiçbir şeyin ona ya da çevresine anlam katmayacak kadar soğuktu. "O zaman, seni affetmek için bir nedenim yok," dedi ve adımlarını hızlandırarak Atilla’yı geçip gitti.

 

O an Atilla, ne olduğunu anlayamadan izledi onu. Kadın, bir askerin disiplinli, kararlı adımlarıyla hızla kayboldu. Ama arkasında bıraktığı şey, Atilla’nın ruhuna kazınmıştı. Beste’nin bakışları, ona bir şey anlatmıştı. Ne olduğunu tam bilemese de, bir şeyin, belki de en önemli şeyin kaybolduğunu anlamıştı.

 

 

Her şeyin o an başladığını hissetti. Ve o gün, her iki hayat da farklı bir yola girdi. Çünkü, isterse de istemese de, o an ikisi de birbirlerinin hayatına girmişti. Ve hiçbiri ne olacağını, nasıl bir yolculuğa çıktıklarını bilmiyordu.

 

 

Zamanla, o ilk karşılaşmanın anlamı açığa çıkacak ve Atilla, Beste’ye olan ilgisini reddetse de, içinde bir ateşin yakıldığını hissedecekti. Ama işte, o an, sadece birbirlerinin yabancısıydılar. Her şey, gelecekteki çatışmaların, anlık hayatta kalma mücadelesinin, ve ne yazık ki ihanetin ilk adımlarıydı.

 

---

Tetiğin Sınırında

Gece soğuktu. Havanın ayazı değil, ihanetin buzuydu tenine değen.

Beste, terk edilmiş limanın kıyısında, ay ışığında gölgelenen konteynerleri izliyordu. İstihbarat doğruydu. Yılan Mafyası’nın transfer gecesiydi. Ve o... oradaydı.

Atilla.

Sırtı dönüktü. Siyah montu rüzgârda dalgalanıyordu. Yanında konuştuğu adamlara direktif veriyordu. Beste, bir kayanın ardından silahını çıkarıp nişan aldı. Parmak tetikteydi.

 

Yıllardır silah tuttuğu elleri bu kez başka titriyordu. Kalbi hızlı değil, parçalanarak atıyordu.

 

Bir anda:

“Çık ortaya,” dedi Atilla, dönmeden. “Nefesini hissediyorum.”

 

Beste bir adım attı, silahı hâlâ doğrultulmuştu. Göz göze geldiler. Sessizlik bir kurşun kadar ağırdı.

 

“Atilla Arman Kılıç, Yılan Mafyası ile bağlantılı olduğun tespit edildi. Teslim ol,” dedi Beste, sesi duvar kadar sertti ama içi çöküyordu.

 

Atilla yaklaştı, gözlerini onunkilerden ayırmadı. “Demek öğrendin,” dedi.

 

“Yalancı! Bana doğruyu hiç söylemedin.”

 

“Seni korumaya çalıştım. Bu işten çıkış yoktu, Beste. Ben senin için kirlenmeyi göze aldım.”

 

Beste’nin parmakları tetiğe daha da bastı. “Ben senin için kendimden vazgeçtim! Meğer sen benden çoktan vazgeçmişsin…”

 

Atilla bir adım daha attı. “Vuracaksan, kalbim burada,” dedi, eliyle göğsünü işaret etti. “İkinci bir şans yok, değil mi?”

 

Gözünden yaş değil, nefret aktı Beste’nin. “Bana o gece: ‘Beni tanısan bile inanma’ dedin… Doğruymuş.”

 

Bir anlık sessizlik. Beste'nin tetiği çekmeye hazırlandığı o saniye… Atilla gözlerini kapattı.

 

TETİK ÇEKİLDİ.

 

Ama silah patlamadı. Beste'nin eli son anda titredi, kurşun havaya karıştı.

“Defol buradan,” dedi Beste, dişlerini sıkarak. “Seni bir daha görürsem... bu sefer tereddüt etmem.”

 

Atilla, onu son kez izledi. Sessizce uzaklaştı.

 

Beste oracıkta dizlerinin üstüne çöktü. Silah elinden kaydı. Kalbine gömülmüş bir kurşun gibi sustu gece.

Aşık olduğu adamdan vazgeçmişti...

 

--- 

Atilla, limandan uzaklaştı. Soğuk rüzgar, montunun eteklerini savuruyor, her adımında geçmişin anılarını silip atmaya çalışıyordu. Ama ne kadar hızlı giderse gitsin, bir türlü ondan kaçamıyordu.

 

Beste.

 

Ona kurşunu sıkmamıştı, ama o gece, silahını doğrulttuğunda, adeta hayatını ikiye böldü. İçindeki acıyı, ihanetin tüm yükünü taşıyamayacak kadar ağır hissetti. Gözlerinin önüne geldiğinde Beste’nin yüzü, soğuk bakışları ve sessizce tetiği çekmeye çalışırkenki kararlılığı… Bunlar, Atilla’nın ruhunda yara açmıştı.

 

Yavaşça durdu. Derin bir nefes aldı. Kalp atışları hızlanıyor, kafası karışıyordu. Düşünceleri parçalanmıştı. Onu korumaya çalışırken, en sonunda yıkmıştı.

 

“Seni seviyorum, Beste… O yüzden seni terk ettim,” diye mırıldandı, kendi sesini bile duymadan. Ama bunu söylemek o kadar zordu ki. Duyguları, kelimelere dökülmektense, yutkunarak boğazında düğümleniyordu.

 

Beste'yi terk ettiğinde, geride bıraktığı tek şey suçluluk ve suçlulukla şekillenmiş bir yalnızlık olmuştu. Mafya ile ilişkisi onu köşeye sıkıştırmıştı. Onun dünyasında, sevgiyle yaşamaya yer yoktu. Ama Beste'yi sevmişti, hala seviyordu… ve o gece her şeyin bittiğini anlamıştı.

 

Gözleri, tıpkı o limanda, boş bakışlarla geceyi tarıyordu. Hala onun silahını doğrulttuğu anı hissediyordu. Tetiği çekseydi ne olurdu? diye düşündü. Beste, onu öldürmeyi istemişti. Ama bir şey, bir bağ, onu hayatta tutmuştu. Atilla o bağın ne olduğunu anlamaya çalışıyordu. Belki de onu sevmenin bedeliydi. Onun yapabileceği tek şey, uzak durmak ve onun hayatına bir tehdit olmamaktı.

 

Atilla derin bir nefes aldı, adımlarını hızlandırdı. Geceyi ardında bırakmalıydı, ama Beste’yi de. Her adımında daha fazla acı hissediyordu. Her şeyin farkındaydı. Bunu düzeltmek için çok geç olmuştu.

 

 

Birkaç gün sonra, bir başka soğuk gece daha geçtiğinde, bir telefon sesi yankılandı. Telefonu eline alıp ekrana baktığında, Beste’nin ismi görünüyordu. Yüzü buruştuktan sonra telefonun ekranını sildi ve bir süre telefonunu izlemeden bekledi.

 

Sana ne söyleyebilirim ki, Beste?

 

Telefonu cebine koydu. Göğsündeki sıkışıklık daha da arttı. Tekrar geriye doğru yürümeye başladı, ama artık kaçacak bir yeri yoktu.

 

Beste’nin silahını doğrulttuğu anı her hatırladığında, kendi içinde boğuluyordu. En sevdiği kadını kaybetmişti. Hayatındaki tek doğruyu—onu—şimdi bir yabancı gibi uzak tutmak zorundaydı. Ve belki de, zamanla, onu affetmesi gerekirdi. Ama o an için, en büyük cezası, her gece kendi içindeki acıyı taşımaktı.

☆☆☆

Son.

Beğendiniz mii

Sizce Beste haklı mı Atilla'ya kötü davranmakta?

Sizce Atilla masum mu suçlu mu?

Ve sizce bu aşk yeniden filizlenir mi?

Kendinize iyi bakınn💗

 

 

 

 

 

 

 

 

Bölüm : 14.06.2025 23:13 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...