

Merhaba, nasılsınızz? Bu bölümde aksiyon sahnemiz var. Beğeneceğinizi umduğum bir bölüm açıkçası.
Yarım da bir bölüm atacağım bu arada.
Bir de oy ve yorumlarınızı bekliyorum sevgili okurlarım💞
...
"Fevkalade zaferlerim olmayabilir fakat içinden sağ çıkmayı başardığım yenilgilerimle sizi şaşırtabilirim."
Düşünceli bir şekilde Yaman ve Ateş Uras'a baktım.
Onlar da merakla bana bakıyordu.
"Size çok önemli haberlerim var."
"Ne oldu?" Dedi Ateş Uras.
"Birincisi, o gün işaretlenen kişilerin yerlerini söyleyen kişi sen değilmişsin. Onların aralarından bir kişi köstebekmiş," dedim bir hışımla.
Ateş Uras, bir şey hissetmemiş desem daha doğru olur sanırım ama Yaman da benim gibi şaşırmıştı. Çünkü ekipteki herkes bu konuda Ateş Uras'ı suçlu buluyordu. Ancak Albay, bu konuda Ateş Uras'ın suçsuz olduğunu iddia ettiği için elimiz kolunuz bağlıydı. Ben bu konuda onu kolay kolay affedemezdim evet ve hâlâ affetmiş de değilim ama şuan için ona ihtiyacımız vardı istesek de istemesek de.
"İyi de madem suçsuzdun neden suçsuz olduğunu söylemedin?" Diye sordu Yaman, Ateş Uras'a. Ateş Uras göz devirdi.
"Ne dersem inanmayacaksınız. Çok denedim, çok istedim bana inanmanızı ama herkes bana sırtını döndü." Haklıydı herkes ona sırtını dönmüştü. Çünkü şüpheli davranıyordu. Bir şey söylemek içi ağzımı araladığımda konuştu. "Her neyse geçmiş sonuçta, albay ne istiyor?" Gözlerini bana çevirdi.
"Diyor ki; sen, ben, Yaman, Melih ve Barlas ile beraber işaretlenen kişileri sorguya çekecekmişiz."
"Sorguya mı? Onlar şüpheli değiller ki neden sorguya çekeceğiz anlamadım," dedi Yaman çenesini kaşıyarak.
"Albay onlara pek güvenmiyormuş dediğine göre hepsinin hikayesi fazla benzermiş ve içlerinden biri köstebek olabilirmiş. Bizden de tam bu noktada yardım istiyor yani köstebeği bulmamızı istiyor ama hızlı olmalıyız çünkü iki günümüz varmış. Her neyse fazla oyalandık hadi Melih'i de arayıp işbaşı yapalım artık," dedim ve ayağa kalktım.
Benim kalkmam ile ikisi de yavaşça ayaklandı.
"Normalde sporu çok severim ama görev dediğimizde benim için akan sular durur. Bir şey daha ben bir pilotum benim bu görevde ne gibi bir yararım olabilir hâlâ anlamadım?" Dedi Ateş Uras.
Aslında haklıydı ama benim bu soruya cevap vermem imkansızdı çünkü bende bilmiyordum.
"Albay'a sormalısın bence. Mutlaka bir işe yararsın," dedim.
Sonra telefonumu çıkarıp Melih'in numarasını aradım.
Çok geçmeden açtığında ona durumu anlatıp konum attığım yere gelmesini istedim işaretlenen kişileri başka bir yere almıştık. Şimdilik orası geçici bir yerdi.
Hemen benim evime geri dönmüştük. İçeri girdiğimiz de çoktan bizimkiler uyanmış kahvaltı hazırlıyorlardı. Yaman'ı da çağırmama rağmen kendi evine gidip hazırlanmayı tercih etti. Barlas'a da durumu anlatmamız gerekiyordu.
Hemen odama çıkıp üzerimi değiştirdim. Sonra da kahvaltı yapmak için bizimkilerin yanına gittim. Aslı çoktan masayı hazırlamış kahvesini içerken benimle göz göze geldi.
"Günaydın Kıvıl, sabah uyandım hiçbiriniz yoktu merak ettim. Neredeydiniz?" Dedi Aslı.
Sandalyeye oturdum ve yüzüme gülümsememi yerleştirdim. "Sana da günaydın. Sabah spor yaptım. Aslında Yaman ile gidecektik ancak son dakika ile Ateş Uras da dahil oldu maça," dedim.
"Anladım. Neyse ya neredeler karnım acıktı benim," dedi Aslı lafı değiştirerek.
Masada Aslı ve benden başka kimse yoktu zaten. Barlas ve Duygu da yoktu. Bir dakika hiçbiriniz derken Duygu ve Barlas neredeydi o zaman?
"Hiçbiriniz yoktu mu dedin az önce?" Diye sordum.
Aslı yumurta ile uğraşırken soruma yanıt verdi. "Evet, Duygu ve Barlas da odalarında yoktu," dedi.
"Nasıl yok ya neredeler ki?" Dedim.
"Bilmem," dedi.
Tam bu sırada Ateş Uras geldi sanırım daha yeni duş almıştı, saçlarını kuruta kuruta geliyordu çünkü.
"Günaydın kızlar naber?"
Sonra sandalyeye oturdu ve kendine bir çay doldurdu. Elini zeytine uzatıp ağzına bir tane zeytin attı.
"Niye öyle bakıyorsunuz hanımefendi?" Dedi zeytinin çekirdeğini tabağına koyarken.
"Nasıl baktım?" Dedim afallayarak
"İğrenerek," dedi açık bir şekilde.
"Ben zeytinden nefret ederim de o yüzden öyle bakmışımdır. Yani istemsizce oldu neyse beni boşver de Barlas ve Duyguyu gördün mü asıl onu söyle?" Diye sordum. "Hayır niye ki?" Dedi. Çayını yudumlayarak.
"Yoklarmış. Neyse ben en iyisi onları bir arayayım" diyerek yanlarından uzaklaştım. Hemen Barlas'ı aradım cevap verdi aramama " Barlas neredesiniz?" Diye sordum.
" İki dakikaya geliyoruz anlatırım," dedi ve kapattı.
Cidden konuşmamızın üzerinden iki dakika bile geçmeden kapı çalındı ve açtığımda karşımda Barlas, Duygu ve kardeşimi gördüm. Kardeşimi buraya mı getirmişlerdi?
Ben şaşkınca onları yüzüne bakarak durdum.
"Kıvılcım?" Dedi Barlas uyarır bir şekilde. Hemen kendime geldim.
"Hoş geldiniz! Hoş geldin, Toprak pardon Tarık," dedim. Ve içeriye buyur ettim.
"Siz şöyle mutfağa doğru geçin ben geliyorum," dedim.
Barlas, Toprak'ı Aslı ve Ateş Uras'ın yanına götürdü.
Duygu da yanıma gelip "sakin ol!" Dedi. Sonra birlikte,
Diğerlerinin yanına gittik. En baş köşeye Toprağı oturtmuşlardı yanında Ateş Uras ve Barlas oturuyordu.
Aslı da Toprağın kahvaltı tabağını hazırlıyordu.
Ben gelince Barlas bana baktı diğerleri kendi hallerindeydi.
Bende gidip Toprağın karşısındaki sandalyeye oturdum.
Ama albayın beni aramasıyla masadan kalktım.
"Efendim Albayım!"
"Kıvılcım bir operasyon var sana detaylarını attık hemen sizin ekiple gelin!" Diyip kapattı.
WhatsApp'a girip inceleme yaptığımda bir çetenin masum insanları kullanarak uyuşturucu mallarını satmasından bahsediyor. Ve bunun için yine ve yine çocuk ve kadınları kullanıyorlardı. Bu nasıl bir iğrençlikti böyle?
Hemen bizimkilerin yanına gittim.
"Arkadaşlar bir operasyon var ve yine biz görevliyiz," deyip detaylarını anlattım.
"Tamam hadi gidelim o zaman da Tarık ne olacak?"
Diye sordu Barlas.
Aslı ile kalmasını düşündüm ama Aslı'nın bugün dışarıda iş görüşmeleri vardı.
"Bilmiyorum ama fazla vaktimiz de yok," dedim.
"Arkadaşlar bir sakin olun tamam ben hallettim benim bir tanıdığım var onun evine yakın oraya bırakır sonra alırız," dedi Ateş Uras.
Buna bile güvenmiyorken arkadaşlarına mı güvenecektim?
"Pardon da senin arkadaşına nasıl güvenebiliriz?"
Dediğimde bana ters ters baktı bende ona aynı şekilde bakıyordum.
" İster güven ister güvenme!" Dedi ve bizi beklemeden kapıdan çıktı.
Hem benim evimdeydi hem de bana posta mı koyuyordu bu?
"Kıvılcım merak etme pek ummasan da gerçekten iyi bir arkadaşı var ben de gördüm onu bir keresinde beraber gitmiştik oraya."
"İyi peki," demekten başka bir şey demedim.
Hemen hazırlanıp bizde çıktık ki Ateş Uras da bizi bekliyormuş arabasında ben onları beklemeden kendi arabama bindim.
Toprak, zaten Barlas'ın peşinden ayrılmıyordu bu iyiydi güvenliği açısından.
Benim arabama Duygu oturdu. Barlas, Toprak ile kendi arabasında ve Ateş Uras da kendi arabasındaydı.
Ateş Uras önden Barlas arkasından ben de onların arkasından gidiyordum çünkü yön bilgim sıfırdı.
"Hadi bir şarkı açalım," dedi Duygu ve Göksel'in 'gittiğinden' şarkısını açıp duyguyla yüksek ses ile söyledi.
'susmasan olmaz mı?'
'anlatsan bir kere'
'içimde kilitli kapılar'
'anahtarları sende'
Bende ona eşlik ediyordum. Ben bu şarkıyı çok seviyordum ya...
Bir apartmanın yanında onlar durunca bende durdum.
Daha sonra Ateş Uras ve Barlas arabadan indi ve ben de arabadan indim.
Ateş Uras bir erkek ile konuşuyordu ve yanında Toprak ve Barlas vardı.
"Oğuzcum birkaç saatliğine şu yavrucak sen de kalsa olur mu?" Dedi Ateş Uras. Benim gelmem ile hepsi birden bana döndü sonra tekrar kendi önlerine döndüler.
"Tabii ki devrem sen nasıl istersen, yine bir görev mi?"
"Sorma ya!"
"Ona dikkatli bakın lütfen!" Diyerek ortama girişimi de yapmış oldum
Ateş Uras bana ters ters bakıyordu Barlas da her zamanki ciddiyeti ile bizi izliyordu.
"Tabii hanımefendi nasıl isterseniz!" Dedi adam alayla.
Ya adamın arkadaşları bile aynı delireceğim!
" Bakın bu çocuk devlet korumasında yani ona göz kulak olurken lütfen dikkatli davranın," dedim açıkça.
"Sen onu boşver kankacığım haydi biz de artık gidelim geç kalacağız yoksa," dedi Ateş Uras bana kaş göz işareti yaparak.
"Evet," dedi Barlas ve ikisi önden gitti ben de son kez adama baktım, adam da bana. Toprak ise her şeyden uzak müzik dinliyordu.
"Tamam tamam merak etme iyi bakacağım ona," dedi ismini bilmediğim adam ama galiba adı Oğuz'du
"İsminiz neydi?" Diye sordu bana.
"Kıvılcım sizin?'
"Oğuzhan ben. Bakın gerçekten merak etmeyin ben psikoloğum ve insanlara nasıl davranılması gerektiğini biliyorum" dedi. Ve arkasını dönerek eve doğru ilerledi tabii ki Toprak ile beraber.
Bende arabama binip diğerlerinin peşinden ilerledim.
"Ne oldu Kıvılcım bir sorun mu var?" Dedi Duygu.
"Yok ya ne sorunu!"
"Emin misin? Şuan bayağı bir sinirin var galiba istersen ben kullanabilirim."
"Hayır, gerek yok iyiyim ben," dedim ve konu kapandı.
Yol boyunca şarkı sesinden başka ses yoktu.
Mekana gelmiştik inmeden önce son hazırlıklarımızı yapıp arabadan indik bizim ekip oradaydı. Yaman bu tarafa doğru geliyordu
" Kıvılcım, biz şimdi tek tek mi gireceğiz anlamadım?"
"Yok hayır şimdi söyle yapıyoruz gençler hepiniz bir toplanın!" Dediğimde hepsi yuvarlak oluşturarak beni dinledi.
"Öncelikle içeriye güvenlik ekibi giriyor daha sonra ben, Ateş Uras, Barlas ve Yaman daha sonra da siz üçerli gruplar halinde gireceksiniz" dedim.
Daha sonra güvenlik ekibi içeri girdi beş dakika sonra bize girmemizi söyleyince ilk olarak ben ve Ateş Uras daha sonra Barlas ve Yaman da arkamızdan girdiler.
İçerisi uzun bir koridordan sonra içerde patlayıcı maddelerin olduğu bir yere gelmiştik. Patlayıcı maddelerin olması bizim planımızın bir parçasıydı. Çete henüz gelmediği için rahattık. Gerekli şeyler yerleştirildikten sonra herkes köşesine sinip beklemeye başladı ben de Ateş Uras ileydim. Aslında onla olmayacaktım da neyse.
Birkaç dakika sonra adamlar geldi. Biz de köşemizde sessizce oturuyorduk ki Ateş Uras "yanıyorum!" Diye çıkıştı.
Hayır adamlar tam gelmiş aksiyon daha yeni başlıyorken havanın sıcaklığından bahsediyor, tövbe yarabbim!
"Evet çok sıcak hava ama şuan operasyondayız, Ateş Uras!"
"Ciddi anlamda!"
"Ne?!" Diyerek ona baktığımda cidden yanıyordu.
Nasıl söndüreceğimi düşünürken diye düşünürken bir yandan da etrafa bakıyordum kimse görmeden bir şey yapmam lazımdı ama ne?
Etrafta patlayıcı maddeler dışında bir şey yokken Ateş Uras daha çok yanıyor ama sesini çıkartmıyordu.
"Benim üzerimdeki hırkayı çıkart!" Dedi pantolonu yanmaya devam ediyordu ve ben hızlı bir şekilde üzerindeki hırkayı çıkardım ve ayağındaki ateşi söndürmeye çalıştım fark edilmemek için bu sürede bayağı bir çaba sarf ediyordum. Sönmemeye inat etmişti sanki bir türlü beceremiyordum. Ateş Uras sesini çıkarmamaya çalışıyordu.
"Kıvılcım silah sıkıyorlar buraya sen onları püskürt ben yaparım!" Dedi bir anda beliren Yaman. Kafamı sallayıp hızlı bir şekilde silah sıkan adamlara karşı atak yapmaya başladım. Bu sırada Yaman da Ateş Uras'ın üzerindeki ateşi söndürmüştü. Onun üzerinde kurşun geçirmez yeleği yoktu ve şuan savunmasızdı bende kendi üzerimdekini çıkarıp ona verdim. Yüzüme ters ters baktı ama şuan sırası olmadığını bildiği için alıp giydi.
"İyi misin?" Diye sordum Ateş Uras'a kafasını salladı ama önüme dönerken bir anda karnıma bir ağrı girdi. Yere eğilip karnıma baktığımda kan gördüm.
Tam karnımın orta yerinden vurulmuştum!
Şok içinde karnıma bakarken "Kıvılcım!" Diye iki tane farklı ses duydum arkamda. Sonra kendimi toparlayıp ayağa kalktım ve silahımı elime alacaktım ki
"Kıvılcım ne yapıyorsun? Hemen gidelim gel!" Dedi Yaman ama aniden telsizime gelen,
"Barlas ağır yaralı! Hemen destek ekip gelsin!" Diye bir ses duydum. İşte tam o an beynimden vurulmuşa döndüm kendi acımı unutup,
"Barlas nerede?" Diye bağırdım.
Bölüm sonuu
Ateş Uras ve Kıvılcım'ın diyaloglarını seviyor musunuz?
Hadi ben kaçtım.😉
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 36.71k Okunma |
4.08k Oy |
0 Takip |
70 Bölümlü Kitap |