

(Düzenlendi.)✅
☆Geçmiş☆
Küçük kız, Jandarma komutanlığına gitti. Onlara olanları anlatacaktı. Kardeşini bulması gerekiyordu. Çok korkmuştu kardeşi daha üç yaşındaydı ona zarar vermemiş olmalarını istiyordu. Oradan geçen asker amcalarından birisi,
"Merhaba, küçük kız, bir sorun mu var? Ailen nerede?" diye peş peşe sorularını sıralayordu. Küçük kız da ailesinin neden olmadığını bilmiyordu ki bir anda ondan almışlardı toprağın altındaydılar. Evet, bunu söyleyebilirdi.
"Toprağın altındalar ama neden gelmediklerini bilmiyorum. Sizde gelin dedim ama beni duymadılar galiba. İstersen bir de sen dene belki sen çağırınca gelir." Karşındaki adamı gözlerinde yaşlar vardı. Küçük kız neden gözlerinde yaşlar var diye merak etti. Ağlanacak ne vardı ki?
"Gözlerinde neden su var?" Dedi elleriyle yüzünü işaret ederek. Adam ne diyeceğini bilemedi. Bu yüzden konuyu değiştirmeye karar verdi.
"Toz var ya burada ondan. Neyse sen niye gelmiştin?" Dedi sıcacık bir sesle.
"Bizim çadıra geldiler..." dedi, küçük kız. Burnunu çekti ve kıpkırmızı gözlerle kafasını eğdi.
"Ailemi öldürdüler. Onları bulup cezalarının verilmesini istiyorum. Asker amca, onları ne olur bulun! Benim canım çok yanıyor... Ne olur bulun, başka çocuklar da benim gibi olmasın hem benim kardeşimi de aldılar."
Asker amcası kızın gözlerindeki yaşları silmek için yanağına uzandı. Yanaklarından öptü ve babacan bir tavırla ona baktı. "Tamam, şimdi senin diğer asker abilerine bildiğin her şeyi anlatmanı istiıyorum. Ve merak etme çünkü emin ellerdesin. Bundan sonra sen Türk milletine emanetsin," dedi. Küçük kız ıslak gözlerle asker amcasına baktı.
"Senin adın ne asker amca?"
"Benim adım Mehmet Emin. Peki seninki ne?"
Diye sorduğunda kız biraz da olsun normale dönmüştü.
"Adım Kıvılcım," dedi.
"Tanıştığıma memnun oldum, Kıvılcım," dedi ve ekledi. "Karnın aç mı bir şey ister misin?"diye sordu. Elbette ki açtı.
Ama kız şuan dertlerinden başka bir şey düşünemiyordu. Nihayetinde o da bir çocuktu karnı acıkmıştı. Kaç gündür hiçbir şey yemiyordu. Çünkü yemek yapmayı bilmiyordu ve üşümüştü. Çadır fazla soğuktu.
"Evet karnım biraz aç." Çok açtı. Birlikte kantine gittiler. Kıvılcım, karnını doyurduktan sonra bildiklerini asker amcalarına anlattı. Sonra onun için bir yatak yaptılar.
Mehmet Emin, onu himayesine almaya karar verdi. Tıpkı ölen kızına benziyordu. Bundan sonra o yaşadığı sürece kimse ama kimse zarar veremezdi. Belki babası gibi olmazdı ama yinede onu koruyacaktı. O gün kendine söz vermişti dünya üzerindeki hiç kimse onu üzemezdi artık...
⋆˙.☘︎ ݁˖⋆˙.☘︎ ݁˖⋆˙.☘︎ ݁˖⋆˙.☘︎ ݁˖⋆˙.☘︎ ݁˖⋆˙.☘︎ ݁˖⋆˙.☘︎ ݁˖
☆Şimdiki Zaman☆
Karşımda gördüğüm manzara beni dehşete düşürdü. Çünkü albay ve bizim ekibi bağlanmış vaziyette duruyorlardı hepsi baygın gibiydi gözleri açılıp kapanıyordu sanırım bilinçleri pek yerinde değildi. Hemen albayın yanına gittim. Aralarında daha normal duran oydu.
"Albayım iyi misiniz? Lütfen bir şey söyleyin!"
Albayın da diğerleri gibi yüzü gözü kan içindeydi. Cevap vermesini bekledim ama vermedi. Sonra sırasıyla herkesin yanına gittim. Bilinçleri yoktu ama yaşıyorlardı. Ancak burnuma bir koku geliyordu yanık kokusu. Daha sonra Barlas'a haber vermek için odadan dışarı çıktım hızlıca ama yanık kokusu daha yakından gelmeye başladı.
Nereden geldiğini bulmaya çalıştığımda girişteki kapının yandığını gördüm. Bir dakika ne... Burayı yaktılar mı? Ben şimdi kime haber vereceğim ne yapacağım? "Barlas!" diye bağırdım ama ses yoktu. Acaba Barlas'a bir şey mi oldu?
"Barlas, sesimi duyuyor musun?" Gözlerim doldu.
"Barlas, neredesin burada mısın?" Yine ses yoktu.
Bütün gücümle bağırdım. "Yardım edin! Yaralılar var. Sesimi duyan yok mu?" Yangınlar iyice etrafı sarmaya başladı. Ancak tek başıma çıksam bu sefer buradaki herkes ölecekti bu pişmanlıkla yaşayamam hem Barlas sesimi bile duymuyor ya öldüyse?
Aşağı indim tek tek odalar bakmaktan ve bir yangın tüpü bulmaktan başka çarem yoktu.
Evet, korkuyordum ama kendim için değil buradaki her can için korkuyordum tekrar kayıp vermek istemiyorum. Tekrar yaşarken ölmek istemiyorum. Bazı odalar kilitliydi. Zaman kaybetmeden diğerlerine baktım ama Barlas yoktu. Derken bir ses duydum kilitli kapılardan birimde hemen oraya yöneldim.
"Barlas sen misin? Lütfen ses ver!" Diye bağırdım.
"Kıvılcım benim. Sen iyi misin? Buldum mu bizimkileri?" Sonunda onu buldum.
"B-ben iyiyim ama onlar yaralı bilinçleri kapalı ve yangın... Yangın var! İyi misin peki sen?" Biraz sonra ses geldi.
"Evet, ben iyiyim ama bu kapıyı açmamız lazım yangın çıkarmışlar şerefsizler ve alevler bu tarafa doğru geliyor lütfen acele et!"
Etrafa bakındım. Şansım yaver gitti ve bir tahta buldum bir de tel tokam vardı.
"Tamam, nasıl çıkaracağımı biliyorum seni merak etme!" diye bağırdım ve hemen kapıyı kırmak için tahtayı elime aldım.
Bu arada alevler her tarafımızı sarmaya başladı yukarı çıkmadan bu kapıyı kırmalıydım. Ancak biraz zorlamama rağmen kapı biraz gevşemekten başka bir şey olmadı. Saçımdaki tokayı çıkardım. Önceden bu yolla çok kapı açmıştım yine açabilirdim! Evimdeki kapı sağolsun diyelim. Titrek ellerle biraz uğraştım ama oldu. Kapıyı açmıştım!
"Barlas biraz güç uygula kapı açıldı ama biraz sıkıştı!" Bağırdım sonra ses geldi. "Ta-tamam," dedi ve kapı açıldı. Tuttuğum nefesi geri verdim ve hemen yanına koştum. Yaralıydı, gözlerini zor açıyordu. Bir eliyle omzundaki kanayan yaraya baskı uyguluyordu. Dişlerini sıkmıştı. Mavi gözleri yorgunca benim iyi olup olmadığını kontrol etti.
"Barlas sen-"
"Ben iyiyim sen devam et onları kurtarmalıyız," dedi, omuz silkip.
" Evet ama nasıl yapacağımı bilmiyorum!" "Yangını durdur. Bir şey yap ve durdur!"
Acı çekiyordu zar zor konuşmasından belliydi. O iyi değildi hem de hiç iyi değildi ve ben ilk defa ne yapacağımı bilmiyorum bunu yapanlar buradan çıktıktan sonra çok yaşamayacaklar.
Sonra itfaiye seslerini duydum itfaiye buradaydı galiba zaten ben geldiğimde de buradaydı neden müdahale etmediler şimdiye kadar?
Bunun cevabını öğrenmeliyim ama şimdi değil hemen üst kata çıktım buraya daha yangın ulaşmamıştı. Herkes yarı baygın yatıyordu. Artık bir şey yapmalıydım. Bir pencere aradım.
Bir umut aradım o günkü gibi bir umut ama yine boş duvarlar vardı... Banyo gibi bir yerde bir merdiven buldum zaten burası yıkık dökük bir yerdi yani fazla zamanımız yoktu.
Barlas'a güç bela seslendim. Yaklaşık on dakika sonra o da geldi yarasını sarmıştı. Ne ile sardığı hakkında hiçbir fikrim yok. Merdiveni bulundukları odanın penceresinden aşağı sarkıttım yere yakın olması ikinci şansımdı.
Banyodan su aldım hepsinin başından aşağı döktüm. Gözleri yavaş yavaş açıyorladı ama dediğim gibi fazla vaktimiz yoktu. "Hemen gözlerinizi açın fazla vaktimiz yok her an burası alev alabilir pencereden aşağı ineceğiz merdivenle hadi dayanın biraz daha, lütfen!"
Albay da gözlerini açtığında herkes merdivene yöneliyordu birbirlerine yardım ederek aşağı indiler tabii bu sırada Barlas ve ben de yaralılara yardım ediyorduk. Ancak Albay yine gözlerini kapatmıştı.
"Albayım iyi misiniz? Yardım edeyim biraz daha dayanmalısınız bana tutunun!" Güç bela merdivenlere geldiğimizde artık alevler bu odayı da çevreleyemeye başladı. Herkesi bir şekilde aşağı indirdik.
Ama Barlas ve ben kaldık. Barlas inmem için işaret etti ama o yaralıydı yani öncelik onun hakkıydı. "Barlas beni boşver sen yaralısın hadi hızlı ol!" O da aşağı inince ben de dikkatlice indim. Kazasız bir şekilde inmem beni de şaşırttı merdivenin düşmesini bekliyordum açıkçası.
"Herkes burada değil mi?" Albay zor bela konuşuyordu.
"Burada albayım merak etmeyin. Peki ya siz iyi misiniz? " diye tekrar sorduğum da ters bir şekilde, "bana ikide bir iyi misin diye sorma Kıvılcım zor bir durumdayım görüyorsun sus!" Diye çıkıştı.
Aslında kötü bir şey söylemedim ama neyse.
Hemen yardım çağırmak için ön bahçeye gittim bu sırada Barlas da onları güvenli bir yerde yaralarına bakıyordu. Barlas önceden tıp okuyordu ancak elinde olmayan şartlardan dolayı askerliği tercih etti. İyi ki de etti o olmasa ne yapardım. Ön bahçe de birkaç polis arabası ve ambulans gördüm ancak kimse yoktu
"Hey burada kimse varmı? Yardım edin yaralılar var!" Tekrar ettim.
"Sesimi duyan varmı? Ne olur yardım edin!" Diye sordum ama ne bir cevap ne de bir insan gördüm. Herkes neredeydi bizi kurtaracak kimse yoktu ve aşağı atlamasaydık bize ne olurdu düşünmek bile istemiyorum.
Ambulansın içine baktım burada ölüler vardı sonra polis arabalarına baktım orada da durum aynıydı ne yani sırf bize yardım etmesinler diye onları öldürdüler mi peki bunu kim yaptı?
Önce ambulanslardan ilk yardım için bir kaç gerekli şey aldım yaralılara yardım için sonra polislerden telefon buldum. Benim telefonuma ne olduğu hakkında hiçbir fikrim yoktu. Sonra bizimkilerin yanına gittim. Barlas sağolsun biraz daha iyi görünüyorlardı
" Bir şey buldun mu niye kimse gelmiyor?" Diye sordu Barlas.
"Burada bizden başka kimse yok hepsini öldürmüşler. Yani bize suikast yaptılar. Ama merak etmeyin ambulanslardan bir kaç ilk yardım çantası ve işimize yarayacağını düşündüğüm birkaç tıbbi malzeme aldım.
Barlas size bakarken bende telefonla yardım çağrısı yapacağım." Hepsine tek tek bakarak konuştum Albay fazla düşünceliydi.
Bende gerekli yerlere telefon açtım. Sağ olsunlar hemen bir ekip gönderdiler ve ambulans. Tabii bu süreç içersinde de Barlas hepsine bakmıştı o yaralı hâliyle. Biraz iyileşenler de hemen diğerlerine yardım etti.
İşte biz böyle bir ekibiz ne olursa olsun ayağa kalkıp devam ederiz. Bu Türklüğün asil kanından geliyor aslında. Türk olmak ne büyük bir gurur.
Hemen hastaneye gittik her birimiz tedavi oldu.
...
1 hafta sonra.
1 hafta olmuştu ve o yangından sonra arta kalanları toparlamaya çalışıyordum.
Albayın yanına gidiyorum. Ona bir şey olma fikri bile kötüyken bugün o yıkılmış hâlini görünce kendimi çok kötü hissettim. Belki de bu yüzden düşmek istemedim.
Çünkü o düşerse benim kalkmam ben düşersem de onun kalkması gerekiyordu. Yani bu hep böyle olmuştur. Kapıyı tıklattım ve içeri girdim. Albay öylece duvara bakıyordu. Aslında hepsinden fazla yara almıştı ama ağzını bir kere bile açmayan yine o idi. Ben ondan çok fazla şey öğrendim.
O her şeye rağmen çok güçlüydü ve ne kadar vururlarsa vursun o yine de sapasağlamdı. Eski çınardı ne de olsa.
" Albayım bugün nasılsınız?" Sesimi neşeli ve canlı çıkartmak için uğraşıyordum.
Albay hariç herkes yavaş yavaş toparlanmıştı. Barlas da iyileşmişti neyse ki.
Ancak Albay biraz toparlamasına rağmen ağzını bıçak açmıyordu. Olay hakkında hiçbir şey anlatamadığı için pek bir şey bulamadık kimin yaptığını ve neden yaptığını bilmiyorduk ama ne olursa olsun bulacaktım.
Aileme yapılanı unutmam ekipteki herkes benim ailem gibidir biz beraber büyüdük onlarla mutluluğumuzu, acımızı, kederimizi, derdimizi beraber yaşadık. Ben onlara ve bana yapılanı asla unutmam unutamam. Albay'dan halâ ses seda yoktu.
Yaklaşık bir haftadır her gün onu ziyarete gelirdim ve diğerlerini de. Hatta Barlas da gelirdi. Bugün gelemedi çünkü ailesini ziyarete gitti.
Her ay mutlaka ayın 15'inde mezarlığa gider. Ekipteki herkes ailesini kaybetmişti zaten Albay da bu ekibi kimsesizler yurdundan buldu. Ancak artık Albayın bu sessizliğinden sıkılmıştım benimle bile konuşmaması canımı acıtıyordu.
O benim babam gibiydi bu yüzdendi bu kırgınlığım. Zaten benim yüzüme bile bakmıyordu sanki bu olayda benim suçum varmış gibi.
"Mehmet baba, ne olur bir şey söyle." Çok yorulduğum zamanlarda ya da babama ihtiyacım olduğunda ona baba derdim. Benden bunu o istemişti. Yüzüme hüzünle bakıyordu. Ya da pişmanlıkla pek emin olamadım.
"Her şey için özür dilerim Kıvılcım seni oraya çağırmamalıydım" dedi. Ama ben ondan özür dilemesini istemiyordum ki bana sarılmasını, derdini anlatmasını, eskisi gibi olmasını istiyordum kendini suçlayacak bir şey yoktu.
" Mehmet baba, deme öyle sana bir şey olsaydı, kardeşlerime bir şey olsaydı ben ne yapacaktım? Bu pişmanlıkla yaşayamazdım. Hem öleceksem de sizinle ölmek büyük bir şeref olurdu benim için. Lütfen böyle düşünme bak ben de üzülüyorum.
Kendini suçlu da hissetme lütfen, bak ben iyiyim, onlar iyi, sen de iyisin ama kaç gündür bizimle neden konuşmuyorsun?" Dedim.
Bana içli gözlerle baktı. Buna benzer bir kazada kendi ailesi ölmüştü. Sanırım bu yüzden böyleydi.
Bizi de onlar gibi kaybedeceğinden korktu belki de..
☆☆☆
Bölüm sonu. Nasıl buldunuz bölümü? Yorumlarınızı oylarınızı bekliyorum. Bir sonraki bölüm görüşmek üzere hoşça kalın!
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 36.71k Okunma |
4.08k Oy |
0 Takip |
70 Bölümlü Kitap |