

Merhaba, nasılsınız? Umarım gününüzü iyi geçiyordur. Güzel bir bölümle geldim.
Üç emoji kuralımızı hatırlatarak oy ve yorumlarınızı bekliyorum sevgili okurlarım.💕
(Görsellerdeki kızlar Aslı ve Duygu.)
(sarışın olan Aslı)
"Gözlerine baktım beni göremedin bile..."
...
Siyah beyaz çizgili bir gömlek ve kot pantolonu ile çok hoş görünüyordu. "Yaman, hoş geldin gel içeri!" Dedim.
"Hoş buldum. Rahatsız ettim kusura bakma ama sana bir dosya getirmem gerekiyordu yani aslında Burcu getirecekti ama acil işi çıkınca ben getirmek zorunda kaldım" dedi ve içeri girdi.
"Bir şey ister misin? Su, kahve, çay, limonata?" Diye sordum o koltuğa oturdu çekingence.
"Bir bardak su alabilir miyim?" Diye sordu.
Mutfağa doğru ilerledim. "Hay hay efendim" dediğimde güldü.
Hemen gidip mutfaktan bir bardak su doldurdum daha sonra kenara bırakıp çay demledim.
Çay demlenirken de suyu gidip Yaman'ın eline verdim ve onun su içmesini bekledim. Suyunu bitirdikten sonra söze başladı.
"Teşekkür ederim" dedi. Elinden suyu aldım.
"Rica ederim. Çay da demledim bu arada" dedim.
"Gerek yoktu aslında ama demlediysen de içeriz sıkıntı yok" dedi.
Gülümseyip kafamı salladım ve gidip çayı hazırladım. Yanına da kurabiye, çekirdek falan koydum ve Yaman'ın yanına gittim. Telefona bakıyordu adım sesimden beni farketti.
"Ellerine sağlık ne zahmet ettin" dedi.
"Ne kadar kibar insansın ya. Ne olacak kuru kuru mu oturalım?" dedim. Koltuğa oturdum ve çayını eline verdim. Çaylarımızı yudumlarken bir yandan da sohbet ediyorduk.
"Yani diyorum ki lisedeyken çok konuşkan bir çocuk değildim. İlk ve orta okuldayken çok fazla konuşurdum. Ama sonra bir şeyler oldu susmak zorunda kaldım. Eskisinden daha az konuştum ilk başta herkes yadırgadı ama neden böyle sustuğumu sormadı acımı, derdimi sormadan beni yargıladılar.
Bende kimseye derdimi anlatmadım bundan sonra tek kendim için yaşamaya karar verdim. O kız benim hayatımı mahvetti..."
Dedi bir solukta. "Peki ailen, onlarla aran nasıl?"
Gözlerinde bir burukluk oluştu.
"Annem erken yaşta vefat edince babam ile ikimiz kaldık. Babam bana iyi davranır herhalde dedim ama öyle olmadı. Annemin vefatı babamı çok yıprattı. Bir anda bütün sorumluluk babamda kalınca
Hâliyle bocaladı ve acısını benden çıkarttı. Yani beni dövmeye başladı, işe gitmemeye başladı. Ve onda olan sorumluluk küçücük omuzlarıma kaldı daha yedi yaşında falandım okula iki sene sonra anca gittim. Ama malesef ki okuyamadım doğru dürüst.
Okula başladıktan beş ay sonra babam eve para gelmediği için beni okuldan zorla aldı. Tamirhanede, fırıncıda, manavda vs çalışıyordum. Yani bir günde bir sürü ek iş yapıyordum. Sabahlara kadar çalışıyordum ama babam evden çıkmıyordu. İlk ve orta okula zorla da olsa gittim açıktan da olsa normalden de olsa bitirdim liseyi kazandığım paralarla bitirdim. Yani ben kendi kendimi büyüttüm, bence ben babamı da büyüttüm.
Tabii şimdi eskisi kadar yakın olamıyoruz. Babam, amcam ile yaşıyor, arada yanlarına gidip ihtiyaçlarını falan karşılıyorum onun dışında bakıcıları var" dedi yine bir solukta.
Bu çocuk az konuşmuyormuş meğerse konuşacak insan bulamıyormuş.
" Zor bir hayatın varmış. Ama hepsi geride kaldı geçmişi düşünüp bugünü mahvetme. Aklıma takıldı peki askerlik mesleği? Onu kendin mi istedin?" Diye sordum.
"Evet, hep hayalimde vardı" dedi.
"Az önce dedin ya 'o kız hayatımı mahvetti' o kız kim?" Diye sordum.
Hazır sormuşken hepsini sorayım.
Tam cevap verecekken kapı çaldı. Hep de bu zamanlarda kapı çalıyordu.
"Ben bakayım da geleyim" dediğimde kafa salladı. Hemen koşarak kapıyı açtığımda Duygu ile Aslı gülümseyerek bana bakıyordu. Ay onların geleceği tamamen aklımdan çıkmıştı!
"Hoşgeldiniz kızlar gelin içeri!" Dedim bende gülümseyerek.
"İçeride Yaman var sürpriz olmasın" dedim. Ayakkabılarını çıkartırken Duygu,
"Yaman mı? Yaman bizimle konuşur muydu?" Diye sordu.
"Evet, yani spor yaparken bayağı kaynaştık şimdi de sohbet ediyorduk. Aslında dosyaları bırakmaya gelmişti sonra ben çay demledim falan bayağı oturduk sohbet ettik zaman nasıl geçti unutmuşum. Sizin geleceğiniz bile aklımdan çıkmış yani" dediğimde ikiside güldüler.
"İyi tamam tamam hadi geçelim artık. Kıvılcım, sen şunları mutfağa koy bizde Yaman ile konuşalım bir" dedi kafamı sallayıp.
Mutfağa getirdiklerini bıraktım sonra yanlarına gittim. Yaman'ın yanımda oturup sohbet ediyorlardı.
"Öyle işte bende şimdi kalkacaktım zaten" dedi Yaman ve ayağa kalktı.
"Otursaydın Yaman ne güzel konuşuyorduk" dedi Duygu. Duygu'nun çok eskiden Yaman'dan hoşlandığını biliyordum ama hâlâ mı seviyor bilmiyorum.
"Yok benim zaten önemli işlerim vardı geç kaldım gideyim artık. Hadi görüşürüz kızlar!" Dedi. Kapıya kadar eşlik ettim ona. "Kıvılcım çay ve sohbet için teşekkür ederim. Sonra görüşürüz" dedi.
"Ne demek. Hadi görüşürüz!" Dedim ve kapıyı kapattım tabii o gittikten sonra.
Bizimkilerin yanına doğru ilerledim. Koltukta oturmuş film arıyorlardı. "Ben abur cubur hazırlayayım o zaman" dediğimde ikiside bana döndü.
"Valla olur bak şu film çok iyi bunu izleyelim." Dedi Duygu.
"Tamam, bekleyin hazırlayayım" dedim ve içeri girip gerekli şeyleri kaselere koydum ve ışıkları kapatıp kızların yanına gittim. Film seçmişlerdi.
Filmi seyretmeye başladık filmde aynı benim gibi kızıl saçlı, mavi gözlü bir kızın, dağlarda teröristler tarafından kaçırılıp, ağır işkenceler çektirilmesi ve daha sonra onun gibi esir olan siyah saçlı kahverengi gözlü bir erkekle esir tutuldukları yerden kaçışlarını ve kaçarken ölmelerini anlatıyordu.
Benim hikayemin farklı bir boyutu desem yeridir. Ama iyi bir filmdi yani biz bayağı bir eğlendik yeri geldi ağladık. Kız kıza geçirdiğimiz bu gece çok iyiydi. Tam çayları tazelemeye giderken kapı çaldı.
"Bu saatte kim bu? Allah Allah!" Dedi Aslı. Endişeli adımlarla üçümüz birlikte kapıya gittik. Yanıma ne olur ne olmaz diye silahımı da aldım.
"Açmasak mı?" Dedi aynı bizim gibi korku içinde olan Duygu.
"Şu deliğe bir bakalım" dedim ve temkinli gözlerle kapının deliğinden baktım. Delikten baktığımda siyah spor kıyafeti olan birini gördüm ama yüzü hiç görünmüyordu demek ki uzun boylu biriydi. İyi de kimdi ki bu gecenin on ikisinde?
"Siyah spor kıyafetli biri ama yüzü pek görünmüyor" dedim.
"İyi tamam yeter bu kadar bakıyorum kimmiş bu saatte hem niye korkuyoruz ki yanımızda bir üsteğmen ve bir de teğmen var relax yani" dedi Aslı.
İkimizde göz devirirken o kapıyı açtı ben silahımı çıkartmıştım, Duygunun elinde ise bir tava vardı.
Hepimiz soluğumuzu tutmuş bekliyorduk ki Aslı'nın kapıyı açmasıyla karşımızda artık görmeye çok alıştığımız, sevgili gereksiz: Ateş Uras Cantürk'ü gördük.
"Selamün aleyküm!" Diye bir heyecanla seslendiğinde bizi bu şekilde görünce o da şaşırarak bize bakmaya başladı daha sonra arkasından da Barlas'ın.
"Selam kızlar, naber!" Diyen sesini duyduk.
Önce bize baktı sonra da Ateş Uras'a biz elimizdekilerle onlara bakınca Ateş Uras da silahımı çekmiş aynı şekilde bize bakıyordu. Barlas ise olayı sorguluyordu ama şuan kimse iyi değildi. Ruh hastaları tipi vardı bizde.
Birkaç dakika geçti ama aramızdaki bu inatlı bekleyiş bitmedi kimse elindekileri indirmedi.
On dakika sonra Aslı ve Duygu elindekileri yere attılar.
Barlas silahını Ateş'e, Ateş Uras bana, ben de Ateş Uras'a tutuyordum namluyu. Üçümüz de fazla inatçıydık ve biri indirmediğinde, kimse indirecek gibi görünmüyordu.
"E hadi yeter artık arkadaşlar içeri girin sizde. Kıvılcım o elindekini indir artık haydi ama!" Dedi Duygu.
Hâlâ hiçbirimizden bir ışık yoktu. Bu gidişle de olmayacaktı.
"Hadisenize daha ne kadar devam edecek bu inat!" Dedi Aslı.
"Onlardan biri indirmediği sürece ben de indirmeyeceğim" dedi Ateş Uras.
"Bizde!" dedik aynı anda Barlas ile. Bunları söylerken bile bakışlarımızı birbirimizden ayıramıyorduk.
Çok komikti belki ama inatçılık konusunda keçiyle yarışır birde onu geçerdik net.
"Eh yeter ama gerçekten iki saattir. Kıvılcım bugün dert yok tasa yok bu şeylerden de yok mutlu şeyler yapacaktık hani?" Dediği de haklıydı bugün bizim kız günümüzdü ve benim yüzümden mahvolmasına izin veremezdim.
Sonra hepsine, "üç dediğimde indiriyoruz" dediğimde kafa salladılar.
Onlarda uzattığımızı anladılarsa demek.
"Üç" dediğimde cidden hepimiz senkronize bir şekilde indirmiştik. "Siz niye gelmiştiniz?" Dedim
"Bunu en başta sorsaydın şimdi iki saat burada beklemezdim ve misafir karşılaman sıfır gerçekten" dedi Ateş Uras.
Göz devirdim ve "içeri geçin haydi ya" dedim. Aslı ve Duygu başta bizde sırayla arkalarından ilerliyorduk.
Salona geçtiğimizde kendilerini koltuklara bıraktılar bende karşılarına geçtim.
"Evet, niye geldiğimizi ve bizim güzelim gecemizi mahvettiğinizi sorabilir miyim?" Dedim
Ateş Uras konuşacakken Barlas işaret parmağını Ateş Uras'ın ağzına sus işareti yaparak tuttu Ateş Uras önce Barlas'ın eline baktı sonra sertçe itti sonra Barlas göz devirdi ve konuşmaya başladı.
"Den sus lütfen ne oluyorsa hep senin başının altından çıkıyor zaten ben açıklayayım"dedi.
" Neyi açıklayacaksın?" Diye çıkıştım. Bir nefes aldı ve
"Albay bizi bir süreliğine kovdu" dedi.
"Ne yaptı?" Diye sordu Aslı
"Kovdu ama bir süreliğine yani" dedi Ateş Uras araya girerek.
"Yine ne yaptınız acaba ki kovdu?"
"Şey... Çok fazla huzursuzluk çıkarıyormuşuz."
"Haklı adam!"
"Hem de çok haklı asla anlaşamıyorlar!"
"Hakettiniz, okey de niye buraya geldiniz?" diye sordum.
"Çünkü gideceğiniz başka hiçbir yer yok" dedi Ateş Uras.
"Tamam da bundan banane"
"Hazır siz de izindeyken buraya gelelim dedik" dedi Barlas.
"Barlas, sen kal ama bu arkadaşın kalmasını hiç istemiyorum" dedim Ateş Uras'ı işaret ederek, açık ve net bir şekilde.
Ateş Uras göz devirdi Barlas ise güldü.
"Niye onun canı can da benim ki patlıcan mı?" diye sordu Ateş Uras.
"Niye senin sevgilin yok mu? Onun evinde kal!" dediğimde garip bir şekilde yüzüme baktı.
"Senin sevgilin mi var?" Diye Barlas ve Duygu aynı anda sordu.
"Evet vardı aslında ama artık yok"
"Nasıl artık yok ayrıldınız mı?"dedi Aslı sesi fazla mutlu çıkınca başını eğdi ve sustu.
Aslı'ya baktım yüzünde bir umut ışığı vardı bu kadar çok mu seviyordu onu?
"Bir süreliğine Fransa'ya gitti ama ayrılmadık yani"
"Yine de burada kalmanı istemiyorum bir şartla olabilir" dedim gülerek.
"Bu kız şart icat edilmeden önce ne halt ediyordu acaba yine neymiş şartın?"
"Tamam onu sonra düşünüp söyleyeceğim şimdi aklımda pek bir şey yok."
"İyi peki"
"Bir şey ister misiniz?" Dedi Aslı.
"Hayır, sadece uyumak istiyorum" dedi Barlas
"Ben bir kahvenizi alırım" dedi Ateş Uras
"Tamam ben Barlas'ın odasını ayarlayayım Aslı sen de bize bir kahve yap" dedim.
Aslı kafasını salladı ve mutfağa gitti ben de gidip ikisinin de odalarını hazırladım. Yanlarına geldiğimde sohbet koyulaşmış gibiydi.
"Barlas odan hazır!"dediğimde dikkatler bana döndü.
Barlas ayağa kalktı ve ona odasını gösterdim. "İyi geceler!" Diyerek yanından ayrıldım. Hemen oturma odasına yöneldim Aslı kahveleri getirmemişti henüz.
Onlara görünmeden hızlıca mutfağa gittim. Üzülmüş olmalıydı bir anda bütün ümitleri bitmişti. Tam da tahmin ettiğim gibi ağlıyordu. Kahveleri bir kenara koymuş ve yere oturup elleri yüzünde ağlıyordu ses çıkartmadan ağlıyordu.
O kadar seviyor muydu yani? Off ne yapacağımı bilmiyordum ki...
Bu aşk işlerinden pek anlamazdım ki...
Aslı'nın o odun kafalı için ağlamasını istemiyordum adamın zaten sevgilisi vardı...
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 36.71k Okunma |
4.08k Oy |
0 Takip |
70 Bölümlü Kitap |