1. Bölüm
𝐸𝓁𝒶𝓇𝒾𝓃 / ATEŞ VE BARUT / İntikam Ateşinin Başlangıcı

İntikam Ateşinin Başlangıcı

𝐸𝓁𝒶𝓇𝒾𝓃
dadaaaa

 

Merhaba, ilk bölüme hoş geldiniz arkadaşlar. Umarım severek okursunuz oy ve yorumlarınızı bekliyorum!

Bu benim ilk kurgum ve gerçekten bunu yazarken orada yaşıyor gibi hissediyorum.

Başlayacak arkadaşlar lütfen başlangıç tarihini yazınız.

Asker kurgusudur.

İçinde kardeşlik, aşk, acı intikam, vatan sevgisi, arkadaşlık, güçlü kadın karakter ve erkek karakterlerimiz bulunmaktadır.

O zaman başlıyoruzz.

*Yazım ve noktalama hataları düzeltilmiştir!!!

 

Önsöz

“Bu kitap, sadece ihaneti değil, ihanetin insanın ruhunda açtığı yaraları anlatıyor. Kıvılcım’ın yangınlarla sınanan hikâyesi, bir çocuğun nasıl kadına, bir kadının nasıl küle ve yeniden ateşe dönüşebileceğini gösteriyor. Bu bir intikam değil sadece, adaletle yazılmış bir direnişin öyküsüdür.”

Başlıyoruz.

Hazır mısınız?

                        ***

Ateşi yakmaya bir kıvılcım yeter.

Ama o kıvılcımı söndüreceğini sananlar…

Henüz kül olmamış bir yangını hiç görmemiştir.

 

------------18 Nisan 2005-----------

"Yapmayın, yalvarırım yapmayın! Beni alın onu almayın lütfen!" Diyordu kızıl saçlı kız. Ancak karşısında onu dinleyecek normal insanlar yoktu.

Onlar, girdikleri evi yakıp yıkarlardı. Kimse mutlu olamazdı ve sadece bir kişi bırakırlardı ki gelecekte işlerine yarasın. Son iki kişi kalmıştı mavi gözlü kızıl olan o kız ve kardeşi kahverengi saçlı yeşil gözlü erkek çocuğu.... Ama kız çocuğunu bırakacaklardı.

 

"Lütfen, ona dokunmayın beni alın. O daha çok küçük yaşamalı! " dedi, küçük kız. Adı Kıvılcım'dı. Kardeşi ise ondan sadece iki yaş küçüktü. Kıvılcım altı, kardeşi ise dört yaşındaydı.

 

Ailesindeki herkesi öldürdüler ancak bu ikisini sona sakladılar. Birini götürmeye kendi adamları yapmaya diğerini de gelecekte kullanmak için bırakmaya karar verdiler.

"Alın, şu erkek olanı götürün artık bizim malımız o! " dedi, korkunç, kirli dişleri ve yılan dövmesi olan liderleri. İyi yarı bir adamdı bu yüzden de Kıvılcım daha çok korkuyordu.

Kıvılcım, ağlamaktan harap olmuş gözlerle masum masum kardeşinin gidişini izledi. Kardeşini kucaklarına öylesine bir şeymiş gibi aldılar ve çadırdan çıkardılar.

İşte tam o an Kıvılcım kendine bir söz verdi:

"Onu ne olursa olsun bulacağım." Diye fısıldadı kendine.

İri yarı adamlardan bir tanesi önünde durdu.

"Kolunu uzat! " Adam, onun kolunu sert bir şekilde çekti ve koluna çok derin bir iz yaptı.

"Ateşi getirin! "

Bir adam elindeki yanan odun dalını tutuyordu. Odun alev alev yanarken, Kıvılcım'ın mavi gözlerindeki yaş bile o yana odunu söndürmeye yetmedi.

 

Kıvılcım, gözlerini büyüttü. Ağzını açtı ama konuşmadı.

Korku bedenini esir alsa da bunu dışarıya göstermemekte kararlıydı. Çünkü biliyordu istiklal marşının ilk kelimesi gibi.

"Korkma."

Kıvılcım istiklal marşını yeni ezberlemişti. Korkmuyordu.

Korkmayacaktı.

Biliyordu, bunlar haindi, bunlar vatana ihanet edenlerdi.

 

Kolunu çekmek istedi ama çok sıkı tutuyorlardı. Çok uğraştı ama olmadı.

Kolunda iz bırakacak kadar sıkıydı bileğindeki kirli, kan kokan elleri.

Ateşi kolundaki kesik ve hâlâ kanayan yaraya yapıştırdıkları saniye kızın çığlığı ortalığı inletti.

Lakin hiç kimsenin umrunda değildi. Aslında o izi gelecekte hızlı bir şekilde bulmaları için yaptılar tabii ki bunu Kıvılcım bilmiyordu.

 

İşleri bittiğinde kahkaha atarak çekip gittiler.

Kıvılcım, etrafındaki enkaza baktı. Olanları yeni idrak ediyormuş gibiydi. Kollarını bacaklarına sarıp oturdu.

Titriyordu. Ama korkmuyordu.

Gözlerindeki yaşlar kurumuştu. Bedenindeki izler tazeydi. Az önce ateş ile koluna iz bıraktıkları yer çok acıyordu.

Bütün cesetleri görüyordu ailesinden sadece iki kişi kurtulmuştu kardeşi ve o.

Gözyaşları üzerindeki eski, yırtılmış kazağa aktı.

Ailesi ölmüştü.

Sahi ölmek nedir biliyor muydu? Nasıl bilsin ki bu yaşta!

O daha çok küçüktü. Annesiz, babasız, kimsesiz kaldığında daha çok küçüktü...

 

Kimse bilmiyordu ama o gün kendisine bir söz vermişti:

 

İntikam...

 

 

---------20 Haziran 2024------------

Elinde gazetesiyle oturan Üsteğmen Kıvılcım Ateş, her zamanki gibi bir yandan çayını yudumluyor bir yandan da gazetedeki haberleri okuyordu. Tam o sırada içeri giren, Salih Çavuş'u gördü. Çok sinirli görünüyordu.

"Çavuşum bir şey mi oldu?" dedi Kıvılcım çayını içmeyi bırakıp.

" Yok olmadı ama çok yakında olacak ve kimse bir şey yapmazsa her şey çok kötüye gidecek," dedi, Salih Çavuş.

" Peki o çok kötü şey ne?" Meraklı gözlerle bakıyor bir yandan da çayını yudumluyordu.

" Yılan mafyası buralara kadar gelmiş ve altı senedir yokluklarında yine evlere girip ocakları bir bir söndürecekler. Artık izlerini bulamazsak yine aynı acıları yaşayacağız."

Salih çavuş çok düşünceli görünüyordu. Dosyayı eline aldı ve çıkarken konuştu.

" Neyse, ben artık gideyim ne yapacağımızı düşüneyim. Hadi eyvallah!"

 

" Eyvallah Çavuşum!"

Hayat öyle bir oyundu ki sonunda istediği fırsat ayağına gelmişti.

Evet, Kıvılcım o yılan mafyasını bulacaktı çünkü kardeşini yıllar önce götürmüşlerdi. Aynı zamanda köylerindeki bütün ocakları söndürdüler.

O da kurbandı ve artık zamanı gelmişti yarım kalan intikamını alacaktı. Kardeşini düşündü... Şimdi ne hâldeydi, nasıldı en önemlisi yaşıyor muydu?

Bunları tek tek öğrenecekti. Uykusu geldiği için eve gitmeye karar verdi. Arabasına doğru yürürken telefonunu almayı unuttuğunu farketti.

Tam telefonunun olduğu çadıra giderken bir kaç askerin, yılan mafya örgütüyle ilgili konuştuklarını duydu. Onları dinlemeye başladı.

"Taa buralara kadar gelmişler ama ocak söndürmeye değil bir zamanlar ocaklarını söndürdükleri hanelerdeki çocukları bulmaya gelmişler. Şimdi o çocukların başı tehlikede çünkü her an bulabilirler. Tetikte olmalıyız. " Bunu söyleyen kişinin sesi çok düşünceli geliyordu. Ellerindeki tüfekleri sıkı sıkı tutmuşlar ve sohbet ediyorlardı.

 

Kıvılcım onları duyduğu an şoka girdi çünkü bir zamanlar o da işaretlenmişti. Peki ya şimdi ne yapacaktı? Bu sorunun cevabı çok açıktı bir şekilde onları bulacaktı zaten bu göreve kesinlikle katılmalıydı.

Artık eve gitmeliydi. Saat çok geç olmuştu. Telefonunu çadırdan aldı ve arabasına bindi. Yaklaşık bir saat sonra eve gelmişti. Yorgun argın merdivenleri çıkıyor bir yandan da ne yapacağını düşünüyordu. Kapının kilidini açmadan önce içeriden bir takım sesler duydu önce hırsız olabileceğini düşündü sonra içeride konuşan bir adamın sesini duydu.

" Kız burada değil ama ne olursa olsun onu bulmalıyız. Hemen şu evi düzeltin! Karşı dairelerden birine yerleşelim şimdilik. Kızı gördüğünüz an enseleyin. Hadi hızlı olun biraz. Sende şu kapıyı bir kolaçan et!" Diye emir verdi, karşısında olduğunu tahmin ettiği adama.

Kıvılcım, refleskle ellerini ağzına kapadı. Ses çıkarmamaya hatta nefes bile almamaya çalıyordu.

Onu fark etmesinler diye hemen merdivenlerden indi. Arabasına bindi arkasına bile bakmadan gaza bastı. Adamlar onun evini bile bulmuşken çok fazla zamanı yoktu bir an önce harekete geçmeliydi, askeriyeye gitti. Ne yapacağını çok iyi biliyordu çünkü yıllardır bu intikam için çalışıyordu.

Evet, planladığından biraz erkendi ama yine de yapılacakları kafasında yıllardır belliydi sonunda intikamını en ağır bir şekilde alacaktı...

Çünkü o küçük kıza söz vermişti...

 

                        ....

AYYY nasıl olmuş giriş bölümümüz?

Bu bölümü yaklaşık 5 defa düzenledim, hatalarını duzelltim. Çünkü burayı yazarken fazlasıyla acemiydim ve bu yüzden de eksik, hatalı yerler vardı.

Şimdi de çok iyi değilim ama bildiğim kadarıyla düzelttim.

Umarım seversiniz.

Bir de şunu söylemek istiyorum;

Kitap üçüncü kişi ağzından değil. Bir iki bölüm bu şekilde ama sonrası Kıvılcım'ın ağzından ilerleyecek.

Haberiniz olsunn

Sevgiyle kalın✨

Bölüm : 15.12.2024 20:48 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...