3. Bölüm
𝐸𝓁𝒶𝓇𝒾𝓃 / ATEŞ VE BARUT / İNTİKAM PLANI

İNTİKAM PLANI

𝐸𝓁𝒶𝓇𝒾𝓃
dadaaaa

Artık Kıvılcım'ın anlattığı sahnelerdeyiz!!!

Oy ve yorumlarınızı bekliyorum. 😉

DÜZENLENDİ!

                                                                                                                      ...

KIVILCIM ATEŞ

Yavaş yavaş intikama hazırlanıyordum. Bana ve aileme yapılanın hesabını onlara bir bir soracağım. Tabii bunu tek başıma yapmayacağım bu iş için mükemmel bir ekip kurmaya karar verdim sadece benim intikamını değil diğer canı yanan ailelerin de intikamını alacağım ama önce işaretlenen çocukları bulmam gerekiyor. Bundan önce toplantı salonuna gittim. Herkes çok düşünceli bir şekilde beni bekliyordu.

"Sonunda geldiniz üsteğmenim," dedi Albay, Mehmet Emin Ay. Başımı eğdim utançla. "Afedersiniz Albayım toplandığınızın bilgisini daha yeni aldım."

Albay sert bir ifade ile biraz daha baktı yüzüme. Sonra oturmamı işaret etti elleriyle.

"Tamam, neyse geç yerine. Yılan Mafyası hakkında yeterince bilgin vardır diye düşünüyorum."

Gözlüğünü hafif eğerek bana baktı.

" Tabii, biliyorum albayım," dedim. Nasıl bilmezdim ki hayatını mahveden insanları...

Bir an gözlerim boşluğa daldı ama hemen kendimi silkeleyip, baş selamı vererek yerime oturdum.

"Evet, arkadaşlar Yılan mafyasını acil bir şekilde çökertmemiz gerekiyor daha fazla kişiyi kaybetmek istemiyoruz bunu sizde biliyorsunuz.

Bu yüzden hemen bir ekip oluşturuyoruz ve göreve derhal başlıyorlar. Bu işin şakası yok eğer bu sefer çökertemezsek bir daha bu fırsat ne zaman elimize geçer bilmiyoruz. Hızlı olmalıyız ve darbelerimiz sert olmalı. Başkanımız olarak ben varım ekip oluşturmaya hemen bugün başlıyoruz sonra da plan yapıyoruz bir hafta içinde bu iş bitmeli daha fazla uzarsa daha çok ölüm olur yıllar önceye geri dönmek istemeyiz değil mi? Şimdi bu görevde olacaklar kendini belli etsin bakalım."

Hemen elimi kaldırdım. Aslında kendi ekibimi oluşturacaktım ama buradan devam etmek zorundayım. Tabii şimdilik.

"Ben varım!" Dedim.

Albay yüzüme gururla baktı. Gülümsedi.

"Şimdiden bir kişi. Evet, daha fazla olmalı!"

Derken salondakilerin yüzde sekseni elini kaldırdı hep bir ağızdan 'ben varım!' dediler.

Albay, "işte böyle! Şimdi bu ekip planı kuracak ve işletecek olan ekip. Bir takım patron gibi planı kuracak ve yöneteceksiniz bir ekip daha kuracağız.

Bu ekip de internet işlerinden ve saha güvenliğinden sorumlu olacak. Sonra da ordudan birilerini alacağız onlarda savaşacak."

Aslında güzel plandı.

Sonra da ikinci ekip için en iyi hackerlar ve saha güvenliği uzmanları seçildi. Aslında alanında iyi olanları seçiyorlardı. Bizi seçmelerinde ki en büyük sebep de bu. Salondakilerin hepsi çok iyi zaten. İnternet ile de aramızı güçlü tutmamız gerekiyordu. Çünkü yılan mafyası sadece fiziksel değil internet üzerindeki iğrenç paylaşımları ile de meşhurdu.

Bizim ekip şunlardı:

- Kıvılcım ATEŞ

-Beste ŞAHİN

-Barlas KARA

-Melih Kaya ADANIR

-Şirin AKAY

-Duygu ULUSOY

-Murat KARATAY

-Yaman ÖZTÜRK

-Bulut DEMİRCİ

 

İkinci ekip de kurulmuştu. Bizim ekiple birlikte toplandık plan kurmak için ikinci toplantı salonuna gittik.

Toplantı salonuna girdiğimizde ben hemen atıldım ve aklımdan geçeni söyledim.

" Bakın, bence ilk olarak işaretledikleri çocukları bulmalıyız ve onları güvence altına almalıyız. Çünkü ilk hedefleri zaten onlar ve ilk olarak onlara saldıracaklar. Hatta çoktan evlerini aramaya başlamışlardır bile. Ki bunu zaten biliyorsunuz."

Aslında beni de işaretlemişlerdi ama şimdilik bunu kimseye söylemedim.

Barlas hemen beni destekledi.

"Haklı bence eğer o çocuklara ulaşırsak adamların yüz tiplerine kadar her şeyine ulaşırız."

Barlas, buradaki en yakın arkadaşlarımdan biri. Aynı zamanda ekipteki en olgun kişilerden biri. Hafif kumral saçlı ve açık mavi gözlü, ekiptekilerden büyüktü.

Şirin merakla sordu. "Evet ama nasıl ulaşacağız, haklarında hiçbir şey bilmiyoruz ve bir sürü köyden insan öldürdüler?"

Aslında kollarındaki dövmeden ulaşabilirdik ama daha kısa bir yolu olmalı ben bu sırrı açıklamaya karar verdim adamların yüz tiplerini hatırlıyorum ve dövme ben de var bunu söylemeye karar verdim.

" Şey... Aslında bir şey itiraf etmek istiyorum."

Kendi aralarında konuşmayı bırakıp meraklı gözlerle beni izliyorlardı. Gerildim aslında ama bunu söylemeliyim.

" Aslında beni de işaretlediler. Bunu daha önce niye söylemedim inanın bilmiyorum korktum ama niye onu da bilmiyorum. Her neyse sonuç olarak adamların yüz tiplerini biraz da olsa hatırlıyorum."

Dediğimde uğultular duydum. Herkes şaşırmıştı çünkü daha önce bunu kimseye söylemedim. Barlas bile garip bir şekilde bakıyordu.

"Tamam bize bildiklerini anlat robot resmi çizdirelim," dedi Bulut.

"Bir şey daha var herkesin koluna yaptıkları gibi benim de koluma bir iz yaptılar yılan izi gibi ama değişik bir şey bunu da göstereyim."

Kolumu gösterebildiğim kadar göstermeye çalıştım. Ateş izi belli oluyordu. Küçük bir yılan simgesi vardı. Yüzünü buruşturdum. O gün aklıma geldi tekrar.

" Demek bu izleri yapıyorlardı. Ben daha başka bir şey zannetmiştim," dedi Duygu.

"Tamam arkadaşlar yeterince oyalandık artık başlasak iyi olacak," diyen Murat'tan başkası değildi her zaman fazla aceleciydi zaten.

Bana bir sürü soru sordular ve adamların robot resmini çizdik sonra da kolumdaki izin olduğu herkesi aramaya başladık.

Saat dörde geliyordu biz hâlâ masa başındaydık işaretlenen çocukları araştırıyorduk şuan için iyi gidiyorduk benim sayemde tabii. Aradan üç saat geçmişti ve biz biraz dinlenmek -yarım saat uyuyacaktık- için dağıldık herkes bir yerde uyumaya başladı yarım saat geçtikten sonra kahvaltı etmek için -o da yarım saat- bir kişi simit bir kişi de çay almaya gitti.

Diğerleri masayı topladı. Ve kahvaltı için beklemeye başladık. Geldiklerinde kahvaltımızı ettik ve tekrardan çalışmaya başladık.

Şimdiye kadar 15 çocuk bulduk toplamda 40 çocuk olması gerekiyordu. 15 çocuktan 5'i vefat etmiş. Biri ise yurt dışına çıkmış. Yani elimizde 9 kişi kaldı şimdilik.

Hâlâ devam ediyorduk ancak bir sinyal sesi duyduk. Sanırım önemli bir sorunumuz var.

Hepimiz sinyal sesinin oraya doğru yönelmeye başladık. Geldiğimizde Albay telaşlı gözlerle bize bakıyordu ikinci grupta geldikten sonra yüksek sesle konuştu.

"Evet hepinizi yeniden buraya topladım çünkü önemli bir haber aldım. Yılan mafyası, Aksu köyünde görülmüş hatta evlerin içine kadar girmiş.

Ve biz yine bir şey yapamadık. Hangi köye gideceklerini saptamaya çalışıyoruz yani işleri daha çok hızlandırmalısınız çocuklar. Çok fazla vaktimiz yok bunu unutmayın bir köye daha girerlerse bizim için iyi olmaz," dedi.

Gittikçe yaklaşıyorlardı ama kardeşim acaba o nasıldı? Gözlerim dolmaya başladığında kafamı eğdim gözlerimi sildim tekrar önüme döndüm. Yavaş yavaş dağılıyorduk ki bir kız elinde bilgisayarla bağırarak geldi. Sanırım yerlerini buldu.

"Durun! Durun sonunda buldum Albayım yerini!"

Albay şükürler olsun dermiş gibi bakıyordu. Benim de içinde heyecan oluştu.

"Evet neredelermiş söyle hadi fazla vaktimiz yok?"

"Albayım, Toplu köyüne gireceklermiş yaklaşık bir buçuk saat sonra ve çok kalabalıklarmış," dedi kız bilgisayarına dikkatle bakarak gözlüklerini düzeltti.

Toplu köyü, bizim bulunduğumuz yere yaklaşık iki saatlik uzaklıktaydı. Yaklaşık bir saat sonra başlayacaklarsa biz nasıl ulaşacaktık ki?

"Albayım biz oraya nasıl yetişeceğiz çok uzağız?" dedim.

Albay gözlüğünü düzeltip, "helikopter yoluyla gitmekten başka çaremiz yok maalesef. Hemen hazırlanın bugün bu iş bitecek, " dedi.

Umarım bu sefer tek de başarırız kardeşimden daha fazla uzak kalmak istemiyorum. Herkes hızlıca hazırlandı. Bende hazırlanıp dışarı çıkacakken telefonum çaldı.

"Bilinmeyen numara mı?" Aramayı cevaplandırdım.

"Alo kimsiniz?" diye sordum telefondaki ses biraz uğultuluydu. Cevap vermeyince daha çok sinirlendim. Sesimi daha yüksek çıkardım.

"Bakın önemli değilse beni neden meşgul ediyorsunuz ya bir şey söyleyin ya da engelleyeceğim sizi!" Dediğimde o uğultulu ses cevap vermeye teşrif etti sonunda.

"Seni bulamayacağımızı mı sandın küçük kız? Yerinde olsam korkardım kimden kaçtığını sanıyorsun lan sen? Karşında kim var sanıyorsun ha?!" dediğinde şok içinde kaldım.

Beni bulmuşlar mıydı? Asıl onlar karşılarında kim olduğunu bilmiyorlardı. Telefonun sesini kapatıp,

" Albayım telefonumdan sinyal alsınlar Yılan Mafyası beni aradı tehdit ediyor!"

Albay, "tamam, sen konuş kapatmasınlar, " dediğinde onlara cevap verdim.

"Ben mi sizden kaçıyorum? Ben mi sizden korkuyorum? Asıl siz karşınızda kim olduğunu bilmiyorsunuz yerinizde olsam kaçacak delik arardım. Çünkü benim yapımda korkmak yok! Sizin gibi itlere meydanı boş bırakmayacağım. Ben sizin esiriniz olmayacağım! Bunu o iğrenç beyninize kazısanız iyi edersiniz!"

Albay 'tamam yerlerini saptadık' diye dudaklarını oynattı bu sırada karşıdan ses geldi.

"Umarım seni bulduğumda da böyle cesaretli olursun. Katilinle konuştuğunu da unutma derim. Ve senin yerinde olsam kendime bir mezar bulurdum," dedi ve yüzüme kapattı.

Neyse ki yerlerini saptamışlardı. Ama yine de ya kardeşim çoktan öldüyse ya beni tanımazsa ya beni unutmuşsa bir tek o kalmışken ya o da gittiyse ben o zaman ne yapacağım?

Bunları düşünürken, Albay omzuma hafifçe dokundu. "İyi iş çıkardın, Kıvılcım. Sayende onlar hakkında bir sürü bilgi edindiğimiz gibi yerlerini de öğrendik ve Toplu köyüne de az kaldı onlardan önce varacağız çünkü onlar hâlâ yola çıkmamış. Bir sıfır öndeyiz yani," dedi.

Sevinsem mi? üzülsem mi? Bilemedim. "Görevimiz albayım," dedim. Yavaş yavaş yere inmeye hazırlanıyorduk. Son kontrollerimizi yaptık ve aşağı indik.

Herkes görev yerlerine dağılmaya başladı. Ben ise bulunduğumuz yerin şokuyla yere çakılmış gibi duruyordum...

Bölüm : 20.12.2024 18:45 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...