24. Bölüm
𝐸𝓁𝒶𝓇𝒾𝓃 / ATEŞ VE BARUT / İşaretlenen Çocuklar

İşaretlenen Çocuklar

𝐸𝓁𝒶𝓇𝒾𝓃
dadaaaa

Merhaba, yine güzel bir bölüm ile karşınızdayım. Umarım beğenirsiniz.

Oy ve yorumlarınızı bekliyorum sevgili okurlarım💕

Üç emoji kuralımızı unutmayın. Sevgiyle kalın💞

 

....

Yanına çömelerek oturdum. Sonra ona sarıldım, sırtını sıvazladım.

 

"Aslı, haydi toparlan bizi bekliyorlar" dedim uzatmadan ona ne desem anlamsız olduğundan sonra konuşmak istedim. Kafasını salladı ve göz yaşlarını silmeye başladı.

 

 

Ben, onun yerine kahveleri götürdüm o da bu sayede lavaboda elini yüzünü yıkayacaktı.

 

 

Oturma odasına girdiğimde Ateş Uras ve Duygu bir şeyler tartışıyordu geldiğimi farkedince sustular ve tepsideki kahvelerini aldılar.

 

 

Kıvılcım, sence Galatasaray mı Beşiktaş mi?" Diye sordu Duygu.

 

 

Ne yani iki saattir bunu mu tartışıyorlardı?

 

 

Duygu'nun Galatasaray'lı olduğunu biliyordum bu da demek oluyor ki Ateş Uras da Beşiktaş'lıydı.

 

 

"İkisi de değil, Trabzonspor canım" dedim. Ben Karadeniz'e hep ilgi duymuşumdur. Gaziantep'te doğup büyümüş rağmen içimde hep bir karadeniz aşkı var.

 

 

Bu yüzden Trabzonspor'u tutuyordum. Fanatik değildim ama yine de çok seviyordum kaybetselerde kazansalarda...

 

 

"Trabzonspor mu? Biz sana Beşiktaş ve Galatasaray diyoruz sen Trabzonspor mu diyorsun yani?" Dedi Ateş Uras

 

 

"Evet canım, başka soru?"

 

 

"Bence Galatasaray bu sene net şampiyon"

 

 

"Beşiktaş bu sene çok iyi"

 

 

"Hayır, Trabzonspor da çok iyi bir kere!"

 

 

"Bence Fenerbahçe" diyerek aramıza girdi Aslı.

 

 

Böylece aramızda çekişmeli bir tartışma çıktı hepimiz farklı takımı tutunca anlaşamadık.

 

 

"Ya hâlâ aynı şeyler bakın Galatasaray olmasa siz bir hiçsiniz"

 

 

"Beşiktaşlı kartallar sizi iyi bir ağlattı ha!"

 

 

"Fenerlileri hep kötülüyorlar ama bence Trabzonspor bizi acayip kıskanıyor"

 

 

"Ulan şampiyonluğumuza mâni oldunuz daha ne yapacaksınız?"

 

 

"Eh yeter be kafam şişti bir uyutmadınız adamı!" diyerek hepimizin sesini bastıran Barlas'ın sesini duyduk. Uykulu gözlerle bize bakıyordu.

 

 

"Uyuyun artık vallahi kafam şişti iki saattir. Bu ne ya!" dedi tekrar.

 

 

"Kardeşim sende uyuma gel beraber takımlarımızı yarıştıralım" dedi Ateş Uras

 

 

Barlas göz devirdi ve bayık gözlerle

 

"Bu adam uyumak nedir bilmiyor herhalde. Hiç mi uykun yok be adam?" dediğinde ben Ateş Uras'a, Ateş Uras da bana baktı aynı anda.

 

"Neyse tamam biz de şimdi uyuyacaktık zaten sana iyi geceler tekrardan Barlascığım" diyerek Barlas'ın kolunu tutup odasına sürükledim. Daha sonra da oturma odasına uğradım ve "ben artık yatıyorum haydi iyi geceler!" Dedim.

 

 

"Asker hanım benim odam da hazır değil mi?" Diye sordu Ateş Uras. Tam gidecekken geriye dönmüştüm.

 

"Evet evet hazır yani gidebilirsin dur sana eşlik edeyim ben" dedim. Sonra ben önden o arkadan ilerledik. Odası Barlas'ın odasının karşısındaydı.

 

Zaten benim evim büyük bir evdi bayağı kişiyi ağırlardı. Zamanında yüklü bir miktar para ödemiştim buraya. Odasının kapısını açarak "burası ama çok fazla sesini çıkarma Barlas senin tam karşında çünkü" dedim sesimi alçaltarak.

 

 

"Tamam ya zaten ilaç aldım yani rahat ol!" Dedi.

 

 

"İlaç mı?" Diye sordum. Kafasını salladı ve "evet uyumak zorundaydım. Artık uykusuzluktan öleceğim. Yarın da doktor kontrolüne gitmem gerekiyormuş" dedi.

 

Kim bilir kaç gündür uyumuyor? Belli etmiyor ama çok acı çektiği belli. Bir de annesini o şekilde görünce iyice çöktü ama düştüğünü belli etmemeye çalışıyor.

 

 

"Neden bir sorun mu var?" Dedim hüzünlü gözlerle.

 

 

Ona üzülüyordum hem de çok fazla niye bilmiyorum ama gerçekten de zor bir hayatı vardı. Benimkinden daha da zordu bence.

 

 

"Uyuyamadığım için çeşitli sağlık sorunları çıkıyor o yüzden de sık sık doktor kontrolüne gitmem gerekiyor tabii ki. Neyse ya beni boşver de senin kardeşin ne durumda?" Diye sordu.

 

 

"Vallahi bende anlamıyorum artık tam kavuşuyoruz başka bir şey çıkıyor artık gerçekten bende anlamadım. Ama doktoru iyileşiyor dedi zamana bırakın dedi. Ben de zamana bırakmaktan çok yoruldum" dedim omuzlarım düşerek.

 

 

"Sakin ol! Her şey çok güzel olacak inan bana. Mutluluğu hak ediyoruz biz Allah'a bırak merak etme o en hayırlısını verir zaten" dedi.

 

Haklıydı ama işte elimde değildi ki...

 

 

"Evet neyse ben gideyim uykum var sende hazır uyuyacakken uyu bari. İyi geceler!" Dedim ve arkama bakmadan Aslı ile Duygunun yanına ilerledim.

 

"Kızlar, haydi bizde uyuyalım" diyerek odaya girdiğimde ikisinin de uyuduğunu gördüm.

 

 

Yanlarına gidip yavaşca dürttüm.

 

 

"Kızlar haydi odanıza burada uyumayın!" Uyanmadılar bir daha seslendim.

 

"Kızlar haydi odanıza!" Diye daha yüksek sesle söylediğimde gözlerini araladılar. "Bir dakika daha!" dedi Aslı.

 

Duygu gözlerini iyice aralayarak bana baktı nerede olduğunu sorguladı ve "tamam tamam kalkıyoruz" dedi. Zorla da olsa ikisini de kendi odasına yollamayı başardım. Sonra hemen kendi odama girdim. Çok yorulmuştum bu yüzden rutin işlerimi halledip hemen uyudum.

*****

 

 

Sabahın erken saatlerinde koşu yapacaktım. Bu yüzden alarmımı sabah dörde ayarlamıştım. Kendimin sınırlarını zorlamayı seviyordum. Kimse uyanmadan hemen hazırlanıp çıkacaktım ki telefonum çaldı neyse ki titreşime almıştım.

 

 

Arayan kişi Yaman'dı sabah sabah bu çocuk beni niye arıyordu ki?

 

 

Hemen açtım ve fazla ses yapmamaya çalıştım.

 

 

"Alo Yaman, ne oldu sabah sabah rüyanda mı gördün beni?" Diye sordum alayla.

 

 

"Evet desem yalan olur. Uyuyor muydun? Yani ben birazdan koşu yapacaktım da yanıma bir arkadaş arıyordum. Hem sen de bu saatlerde koşu yapıyorsun diye seni aradım çok mu rahatsız ettim seni?" Diye sordu. Uykudan yeni uyanmıştı anlaşılan.

 

 

"Yok uyumuyordum. Tamam, sen hazırlan bizim evden geçeriz yalnız zile basma misafirlerim var ve hepsi de uyuyor o yüzden geldiğinde ara beni ben kapıyı açarım"

 

 

"Tamam on dakikaya oradayım"

 

 

"Tamam görüşürüz" dedim ve kapattım.

 

 

Hemen spor kıyafetlerimi giyindim sonra saçımı da at kuyruğu yapıp aşağı inip su mataramı doldurdum.

 

 

Telefonumun titreşmesiyle geldiğini anladım ve kapıyı açtım. "Hoş geldin!" Dedim sesimi kısarak.

 

 

Gülümsedi ve "hoş bulduk! Hazırsan çıkalım" dedi.

 

 

Cevap verecekken "siz bu saatte nereye gidiyorsunuz?" Diyen bir ses duydum. Arkamı bir hışımla dönünce elinde çayı, saçı başı dağınık olan Ateş Uras'ı gördüm.

Hayır, yani bu çocuk tam da bu zamanlarda alarm mı kuruyordu? Tam olarak benim gözlerimin içine bakıyordu.

 

 

"Ateş Uras senin derdin ne?" Diye sordu Yaman.

 

 

Ateş benden gözlerini çekip Yaman'ın gözlerine baktı.

 

 

"Benim sizinle bir derdim yok. Sadece sabahın bu saatinde hatta daha sabah bile olmamışken nereye diye sordum. Hem Kıvılcım benim iş arkadaşım" dedi.

Durumu toparlayıp kimse uyanmadan gitmek istiyordum.

"Ateş,Yaman tamam yeter kavga falan edecekseniz gidin başka yerde edin!

Ateş Uras biz spora gidiyoruz bilgin olsun" dedim.

Yaman'ın yanına gidecekken kolumu tuttu. "Hazır uykum yokken bekleyin iki dakika bende geleceğim" dedi sonra kolumu bırakıp hızla yukarı çıktı.

Yaman göz devirip "bunun benimle derdi ne? Ne zaman yan yana gelsek dibimizde bitiyor. Hayır, yani gıcık olmaya başladım artık!" dedi.

 

 

"Yani ben de onu çözemedim. Bir bakıyorsun çok iyi biri bir bakıyorsun da çok kötü, çözemedim. Ama düşündüğün gibi seninle bir derdi olduğunu sanmıyorum. Her zamanki gıcık hâli bu. Yani karakteri bu! Neyse gelir şimdi" dedim ve tam da tahmin ettiğim gibi geldi.

 

 

" Umarım dedikodumu yapmıyorsunuzdur. Ya da yapın kıskanılmayı severim egomu yükseltiyor da" dedi ikimizin de baygın bakışları ile karşılaşınca,

 

 

"Ee ne duruyoruz hadi gidelim?!" Dedi ve Yaman'ı itip dışarı çıktı. Yaman gözlerini kapattı ve açıp bana baktı sinirlenmişti anlaşılan.

Yaman'a boşver işareti yapıp Ateş Uras'ın arkasından ilerledim. Arkamdan da Yaman geliyordu. Dışarı çıktığımda Ateş Uras'ın bizi beklediğini gördüm. Yaman ile beni görünce bize doğru geldi.

 

 

"Evet nereye koşuyoruz bakalım?" dedi alaycı bir tavırla

 

 

"Sahile doğru koşuyoruz şekerim" dedim. Yaman ise hiç oralı olmadan telefonu ile uğraşıyordu.

 

 

"Yaman hadi gidelim mi?" Diye sorduğumda Yaman bakışlarını bana yöneltti. Sonra kafasını salladı ve kulaklığını takıp önden ilerledi. Ateş Uras arkasından göz devirip ilerledi ben ise arkalarından

 

 

Uzunca bakıp ilerledim. Yaklaşık yarım saat sonra sahile varmıştık. Çok yorulduğumuz için piknik alanı olan yerde oturduk. Ben müzik dinliyordum onlar ise telefonlarından sosyal medya hesaplarında geziniyorlardı.

Telefonumun titreşmesiyle müziğimi kapattım her zamanki gibi bu gibi anlarda Albay arardı ve yine Albaydandı. Hemen açtım aramayı.

 

 

"Alo, albayım?"

 

 

"Kıvılcım, yeni mi uyandın diyeceğim ama seni bilirim bu saatte kesin yürüyüş yapıyorsundur bu yüzden önce seni aradım"

 

 

"Haklısınız albayım ben yürüyüş yapıyorum da siz niye aramıştınız bir sorun mu var?"

 

 

"İşaretlenen kişilerin ifadelerini almalısın, onları korunaklı bir yere yerleştirmeliyiz. Yılan mafyasından şu aralar ses çıkmıyor bu büyük bir fırtınanın habercisi olabilir bize iyi bir darbe yapmadan önce onları güvence altına almalıyız ama bu sefer sadece sen yapacaksın bunu. Sana güveniyorum Kıvılcım onlarla bugün bir konuşun Ateş Uras, Barlas, Melih , Yaman ve sen konuşacaksınız. Sonra da onları güvenli bir yere yerleştirmeliyiz ama sadece sen bil bunun için de sana bir güvenlik ekibi göndereceğim. Onları buradan çok uzak bir yere gönder" dedi

 

 

"Yaparım tabii ki albayım da neden onlarla konuşmalıyız onu pek anlayamadım"

 

 

"Herkesin hikayesi farklıdır Kıvılcım ama bu işaretlenen kişilere pek güvenemiyorum çünkü ben konuştuğumda pek bir bilgi çıkmıyor ve çok garip bir şekilde hepsinin hikayesi hemen hemen aynı.

Sana çok önemli bir gelişme daha söyleyeceğim

O gün onların yerini söyleyen kişi Ateş Uras değilmiş" dediğinde şok oldum.

 

İyi de kim söylemişti ki başka?

 

 

"Peki kimmiş albayım?" Diye sordum merakla

 

 

"İçlerinden biri köstebek. Sizden istediğim o köstebeği bulmanız bunun için iki gününüz var. Daha sonra şu mafyanın işi artık bitmeli. Kıvılcım, bu iş çok uzadı biliyorsun halledin, size güveniyorum neyse hadi görüşürüz" dedi ve kapattı.

 

Ben ise aklımda binlerce soru ile baş başa kalmıştım.

Bir yanım mutluydu çünkü Ateş Uras ile alakalı değildi bir yanım da mutsuzdu çünkü şimdi Ateş Uras burnumdan getirecekti.

Bölüm : 18.02.2025 23:58 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...