21. Bölüm
𝐸𝓁𝒶𝓇𝒾𝓃 / ATEŞ VE BARUT / Özür Dilerim-1

Özür Dilerim-1

𝐸𝓁𝒶𝓇𝒾𝓃
dadaaaa

 

'Özür dilerim' bölümü iki bölümden oluşacaktır.

Bölümü hakkında düşünceleriniz ve üç emojinizi buraya alalım👉👉👉

Bu arada kitabımız 2K oldu🥳🥳🥳

Oy ve yorum yapan herkese teşekkür ediyorum😘

İyi geceler💙

 

"Kardeşini korumak için bir çocuk, düşmanına yalvaracak kadar çaresiz kalır mıydı?"

....

Sonra buket gidip gelen kişiyi çağırdı.

Bu hastanede gördüğüm o kadındı yani sanırım Ateş Uras'ın sevgilisi diye tanıtmıştı kendini. Adı da Özge'ydi sanırım

 

Ateş Uras sevgilisi geliyor diye pek bir heyecanlı değildi. Acaba sevgilisi olduğunu mu unuttu?

 

İçeri geldiğinde Ateş Uras ayağa kalktı bende dosyaları inceliyormuş gibi yapıyordum. Sonra kafamı kaldırıp baktım. Siyah mini bir etek giymiş üstüne de beyaz bir bluz giymişti. Siyah saçlarını da topuz yapmıştı. Aslında güzel görünmediğini inkar edemem.

 

Birbirlerine sarıldılar.

 

"Ne o beni gordüğüne sevinmedin galiba, aşkım?"

 

"Yok sevindim tabii ki ama işte bugün zor şeyler yaşadım" dedi Ateş Uras. Özge, dudak büzdü ve gözlerini Ateş Uras'dan çekip etrafa baktı. Hemen sağ tarafta gerçekten benim olduğunu görünce elini salladı bana.

"Aa sende mi buradaydın?" Dedi pek de memnun olmayan bir sesle söylemesi sinirime dokundu.

 

"Evet, nöbet tutuyoruz" dedim sakince.

Bir şey söyleyecekken Ateş Uras konuştu.

"Ee sen niye geldin?" Diye sordu Ateş Uras, Özge'ye.

 

"Hayatım, beni hiç aramazsan gelirim tabii ki. İşlerin çok fazla diye sana ilişmiyorum ama bu cidden çok fazla oldu kaç gündür ne arıyorsun ne de kısa bir mesaj atıyorsun! Biz niye sevgiliyiz Ateş? Oyun mu oynuyorsun sen benimle?" Diye sordu Özge.

 

Katılıyorum.

Ateş Uras'in gözleri bana kaydığıda hemen önüme döndüm.

"Özür dilerim gerçekten. Evet, hatalıyım ama telafisini yapacağım. Yarın yemeğe çıkalım mı?" Diye sordu.

 

Ateş Uras gibi birinden zaten bu beklenirdi am bugün yaşadıkları cidden zor şeylerdi o konuda hak veriyorum ona.

 

"Bu ilişkiye üç yılımı verdim ben o kadar yılı boşa harcamamak için kabul ediyorum. Yoksa gerçekten sana çok kızgınım, Ateş. Hem ben diğerleri gibi senden her dakika durumunu bildir demiyorum ki... Sadece beni hâlâ sevdiğini, değer verdiğini görmek benim hakkım değil mi?" Dedi Özge.

 

Sonuna kadar haklıydı bence.

"Haklısın canım. Evetz üç yılımızı bu ilişkiye verdik. Gerçekten telafi edeceğim ama bugün ne oldu bir söyleyeyim mi?"

 

"Hayır, hatırlarsan kendi sorunlarımızı ilişkimize katmamaya söz vermiştik. Ben senin sırdaşın değilimz okey?"

 

"Evet ama bu gerçekten önemli en azından benim için-"

 

"Duymak istemiyorum canım, bugün mutluyum mutluluğumu bozma lütfen. Neyse arkadaşımla buluşacaktık ben ona gideyim."

 

"Buse ile mi?" Dedi Ateş kaşlarını kaldırıp.

 

"Ne Buse'si? Ha evet evet onunla buluşacaktık. Ben gideyim zaten geç kaldım. Ha bu arada yemeğe ne zaman çıkacağız?"

 

"Yarın akşam alırım seni."

 

"İyi peki madem" sonra sarıldılar ve Özge, Ateş Uras'ın yanağından öperek gitti.

 

Ateş Uras bir of çekip, "ben bir lavaboya gideceğim bilgin olsun" dedi.

 

"Git ya tabii bu sözler hazmı zorlaştırdıysa demek!" Dedim alayla gülerek.

 

"Anlamadım?"

 

"Yok bir şey ya git sen." Sabır çekerek lavaboya gitti.

 

Ne garip insanlar ya Özge, Buseyle buluşacağım ayağıyla başka bir kişiyle buluşmaya gitti-sanırım- ve mesela sorunlarını birbirilerine anlatmayacaklar ise kime anlatacaklardı ki?

Bu ilişkide temel bir sorun vardı ama neyse.

 

Ben gerçekten bu ilişkiden bir şey anlamadım.

 

Ateş Uras hazır gitmişken ben de Barlas'ı arayıp, Toprak'ın durumunu sormaya karar verdim. Neyse ki hemen açtı.

"Alo Barlas, şey Toprak'a yemeğini götürdün değil mi?"

 

"Evet evet onu çoktan hallettim sorun yok yani."

"Uyudu mu?"

"Uyku konusunda problemi varmış da biraz zorla da olsa uyudu."

"İyi bari. Sağır olması gerçeği her aklıma geldiğinde kahroluyorum biliyor musun? Canım öyle çok yanıyor ki unutmak için kendimi daha çok işe veriyorum sonra bir anlık boşlukta yine o.

 

O kadar geç kaldım ki ona. Düzelme imkanımız sıfır. Ona öyle bir dünya yaratmışlar ki beni hatırlama olasılığı sıfır. Niye bebekleri götürdüklerini anladım, geride kalanları hatırlamasınlar diye."

Bir iç çektim gözlerim doldu ama toparladım.

"Kayboldum... Ne yapacağımı bilmiyorum. Ona kendimi nasıl hatırlatacağımı bile bilmiyorum" dedim omuzlarımı düşürüp.

 

"Kötü düşünme tamam mı her şey düzelecek zamanla. Zaman her yaranın ilacıdır. Belki sana da şifa olur sakın umudunu kaybetme beraber atlatacağız. Tamam mı?" Sesi beni motive eder gibi yumuşak çıkmıştı.

"Tamam, iyi ki varsın."

"Sen de. Haydi kapatıyorum daha Albay'ın bugün bitmek bilmeyen görevlerini bitireceğim."

"Cidden niye bugün böyle ya?"

"Artık onu anlamak zor vallahi. Neyse hadi görüşürüz."

"Görüşürüz" dedim ve kapattım.

Birkaç dakika sonra da Ateş Uras geldi zaten.

Bu gece bir bitse de kurtulsam vallahi!

İki saat sonra Albay beni aradı.

" Efendim Albayım?" Diyerek açtım.

"Kıvılcım, nöbetiniz bitti beş dakika sonra çıkabilirsiniz" dedi.

Şükürler olsun!

"Tamam albayım. İyi geceler!"

"İyi geceler" dedi ve kapattı.

Bunu Ateş Uras'a gever vermemeye karar verdim. Madem küstük ve konuşmayacaktık niye haber verecektim ki? Hem şu albayın verdiği USB belleği de acilen izlemem gerekiyordu.

Umarım yanılıyorumdur.

 

Beş dakika sonra eşyalarımı toparlayıp çıkacakken arkamdan Ateş Uras'ın sesini duydum.

Off!!

"Hey! Nöbet daha bitmedi nereye?"

 

"Benim için bitti senin için bilemem."

 

"O da ne demek? Albay bir şey mi söyledi?"

 

"Hani biz küstük her fırsatta benimle konuşuyorsun?" Diye sorduğumda pişkin pişkin,

"Mesai saatleri dışında konuşmayalım o zaman. Mesai saatleri içinde de sadece önemli şeylerde konuşuyoruz, okey?"

 

"Okey mokey değil canım biz küssek her zaman küsüz okey?"

 

"Bak canımı sıkıyorsun ama artık. Yeter ya! hem bana iftira atarsın hem nöbetin bittiğini haber vermezsin ne yapmaya çalışıyorsun, kızım?"

 

" Ben senin komutanım benimle bu üslup ile konuşamazsın. Beni kendinle karıştırma, tamam mı? Hem senin babanın yılan mafyası ile bir alakası var da senin yok mu yani? Pek inandırıcı gelmiyor pilot bey!

 

Ayrıca nöbet bitti haberini sana niye söylemek zorundayım? Senin gibi biriyle aynı ortamda olmak bile iğrenç bir duygu. Her neyse lütfen benimle iletişime geçme" Dedikten sonra yanından bir hışımla ayrıldım.

Bu ne ya bana ayar vermeye çalışıyor resmen!

 

Kendi odama yönelmeden önce acaba kardeşime bir baksa mıydım? Diye düşündüm.

Hayır, uyuyordu belki de rahatsız etmeyeyim diye direkt olarak odama yöneldim.

 

Çok yorulmuştum hem psikolojik hem fiziksel olarak.

 

Çok geç kalmışım ben ona yeni fark ediyordum. Ona geç kaldığım her saniye benden bir o kadar uzaklaşmaya başlamış onu da yeni fark ediyordum.

 

Sonra şu usb belleği izlemeye karar verdim.

 

Bakalım kim haklıymış?

Videoyu oynattım. İlk önce ben kareye giriyordum sonra adamlara yaptıklarım falan biraz daha ilerleyince o olay.

 

O anı tekrar yaşamamak için es geçtim. Ateş Uras'ın mekana gelişi, kardeşimi vuruşları ve en önemli kısım götürülüşüydü. Önce sürükleyerek götürdüler sonra siyah bir kamyonetin arkasına atıp götürdüler. Ve bu olanların hiçbirinde Ateş Uras yoktu. O da orada benimle birlikte ağlıyordu. Daha öncesine açtım. Biz girdikten sonra peşimizden gelecekken bir adam onu götürüyor ve sesini biraz daha açtım.

 

Şöyle bir diyalog vardı:

"Ateş Uras, bu video da gördüğün gibi tek bir hamlede kardeşinin işi biter ve babanın ellerine onu zevkle veririz. Hiç kimse bir şey yapamaz."

Ateş Uras kaskatı kesildi. Ağzını bir süre açamadı. Gözlerinde ise yenilmişlik hissi vardı.

Ateş Uras, "ne diyorsun lan sen? Bırakacaksınız onu!" Dedi bağırarak.

"Bak bak bak sen bize emir verebilecek durumda misin şuan sence? Aklını başına al! Bize hemen şu bizden sakladıkları kişilerin yerini söyle!"

Karşısındaki yüzü net bir şekilde görülmeyen adama baktım.

Kimdi bu?

Ateş Uras'a baktığımda ise o adama dik dik bakıyordu.

"He yani size yardım edeyim ve hain durumuna düşeyim öyle mi?"

"Aynen öyle."

"Bunu vatanıma yapamam."

"İyi sen bilirsin o zaman kardeşinin yerini babasına söyleyelim ha?" Diye yanındaki adama emir verdi.

Emir veren adam, dışarıda görseniz iş adamı profilini görürsünüz ancak hiç masum biri değil.

Ateş Uras bir süre düşündükten sonra pes etti.

"Tamam... Size yerini söyleyeceğim ama ne olur onu babamın eline vermeyin!" Diye adeta yalvarıyordu. Ancak benim duyduklarım ile gözlerimden yaşları durduramadım.

 

Bir insan düşünün; düşmanına, 'kardeşimi babama vermeyin!' diye yalvarıyor... Kanım dondu! Nasıl biriydi bu adam? Ateş Uras'a bunu dedirtecek kadar ileri gittiğini, Ateş Uras da söyledi ama bu şekilde görünce benim bile canım yanarken babasının hiç mi vicdanı sızlamıyordu bu nasıl bir vahşetti!

 

Sonra adam iki saniye öylece durdu. "Ha şöyle yola gel! Şuraya adresi ve anahtarın yerini söyle!" Dedikten sonra, telefonuna kadar hepsini söyledi.

"Şimdi gidip şu kırmızı kafalı askeri durdur!"

 

Sonrası zaten bilindik şeyler...

Kan, vahşet ve gözyaşı...

 

Bu sefer yalan söylemiyormuş gerçekten. Açıkçası bu beni öyle bir rahatlattı ki anlatamam.

Hemen yanına gidip kabul etmese de özür dilemek istedim. Ama gidemezdim gurur diye bir şey vardı bende. Tam bunu düşünüyorken kapı çalındı.

"Gel!" Diye bağırdım. Ateş Uras'ı karşımda gördüğüm de bayağı mutlu oldum ben ona gitmeden o geldi.

 

Bakalım beni affedecek miydi?

 

...

Kestikkk!!!

Nasıl buldunuz bölümü?

Sizce Ateş Uras Kıvılcım'ı affedecek mi?"

Bir sonraki bölüme kadar beklemede kalın hoşça kalın!!

 

 

Bölüm : 12.02.2025 21:17 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...