22. Bölüm
𝐸𝓁𝒶𝓇𝒾𝓃 / ATEŞ VE BARUT / Özür dilerim-2

Özür dilerim-2

𝐸𝓁𝒶𝓇𝒾𝓃
dadaaaa

 

Herkese selamm, nasılsınız bakalım bugün?

Oy ve yorum yapmayı unutmayın canlarım.

Merak ettikleriniz veya teorilerinizi buraya alayım👉👉👉👉

Diğer bölümün devamıdırrr!!

 

...

Ateş Uras'ı karşımda gördüğüm de bayağı mutlu oldum ben ona gitmeden o geldi.

"Evet?" Diye sordum az önce videoyu izlediğimden dolayı kızaran gözlerimi silerken.

"İyi misiniz asker ha- pardon Kıvılcım Hanım?"

"Evet, evet iyiyim duygusal bir film izledim de. Siz niye gelmiştiniz?"

"Küsüz evet ama ben Özge'yle yemek yiyecektim yarın da. Yani bütün gün beraber olmamız gerekiyormuş, Özge öyle istedi. Ben izin isteyecektim.

Aslında Albaydan istedim ama 'Kıvılcım'ın rızasını mutlaka almalısın' dediği için geldim bu saatte. Yarın erkenden çıkabilir miyim?"

Diye sordu.

"Bir şartım var."

"Neymiş şartınız?"

"Öncelikle konudan alakasız ama ben senden özür dilerim, Ateş Uras. Sen haklıymışsın görüntüleri izledim de. Gerçekten özür dilerim senden" dedim pişmanlıkla.

Ateş Uras ise ifadesizdi.

" Bazı sözler ağızdan çıktığında, ne dersen de telafisi olmaz. Bir kere olsun bana güvenen biri olmasını istemiştim. Görüyorum ki yanılmışım, sıkıntı değil alıştım artık. Seni asla affetmem demiyorum ama biraz zaman alacaktır."

"Şartımı hâlâ duymadın."

"Tamam, söyleyin."

"Öncelikle aramızdaki küslük öyle kolay kolay bitecek gibi görünmüyor ama eğer dışarı çıkacaksan bu küslüğün bitmesini istiyorum. Beni affet diyemem ama en azından barış antlaşması imzalamak istiyorum."

"Hayır" dedi kesin bir tavırla, kafasını iki yana sallarken.

Sinirlenerek kapıyı gösterdim.

"İyi o zaman bende izin vermiyorum. Hadi çık odamdan uyuyacağım." Onu arkasından itekleyerek, odadan çıkarıp kapıyı yüzüne kapattım.

Yatağıma girip biraz ağladıktan sonra müzik eşliğinde uyudum.

...

Her zamanki gibi saat beşte uyanmıştım. Kendimi öyle halsiz hissediyordum ki hiç kalkasım yoktu ama kalkmak zorundaydım.

Günlük rutinlerimi yaptıktan sonra telefonuma baktığımda Ateş Uras'dan mesaj geldiğini gördüm.

Şöyle yazıyordu:

Pilot Beyciğim: izin verir misiniz? Bakın bu benim için çok önemli!"

Hemen cevap yazdım.

Siz: dediğim gibi küslük bitecekse hay hay. Ama bitmeyecekse bay bay!

Yazıp telefonu kapattım. Hemen aşağı indim kardeşim uyuyordur kesin diye düşündüğüm için onun odasını yanından geçerken ses yapmadım.

Aşağı inerken Duygu'yu gördüm bir derdi var gibiydi bir o yana bir bu yana yürürken açık kahverengi saçlarının bukleleri de onunla beraber salınıyordu, kahverengi gözleri de bir o kadar dalmıştı. Dünyadan tamamen soyutlanmış gibiydi.

"Duygu, günaydın!" Dedim ama hiç bana bakmadı

"Duygu?" Diye daha yüksek sesle söylediğimde garipseyerek baktı yüzüme.

" Kıvılcım?"

"Günaydın diyorum iki saattir de. Senin bir derdin mi var?"

"Yok, yok da duymamıştım özür dilerim. Sana da Günaydın!" Dedi ama bir derdi olduğundan emindim.

"Duygu, bak... İyi görünmüyorsun gerçekten bana anlatabilirsin. Zaten benim de seninle dertleşmeye ihtiyacım var."

"Kıvılcım, senin kaç zamandır beni aramışlığın, 'nasılsın, bir derdin var mı,' diye sormuşluğun var mı?"

Dediğinde bana çok kırılmış olduğunu gördüm.

Ben onu çok ihmal mi etmiştim? Evet, etmiştim.

"Ben çok özür dilerim seni ihmal ettiğim için. Ne olur affet beni, Duygu.

Bende ne yaptığımı bilmiyorum ki bir sürü şey yaşadım. Tabii ki bu bir bahane değil ama ne olur affet beni!" Dediğimde gözleri dolmuş bir şekilde bana bakıyordu.

Sonra ona sarıldım o da bana sarılınca beni affettiğini anladım.

Duygu, çok duygusal ve bir o kadar da yüce gönüllü merhametli bir insandı. Küs tutmayı sevmezdi. Zaten o yüzden ona 'Duygu' adını vermişler.

"Beni affettin mi?"

"Şimdilik evet."

"Teşekkür ederim canım benim."

"Bir ara beraber kız günü yapalım mı? Hem Aslı falan da gelir."

"Olur."

"Tamam benim birkaç işim var onunla uğraşacağım. Kahvaltıda görüşürüz!" Diyerek gitti.

Bende kahvaltıya gitmeden önce spor yapmaya karar verdim bu yüzden odama çıkıp spor kıyafetlerimi giydim. Kapıya açtığımda kapının dibinde Yaman'ı görmemle şaşırdım.

Normalde pek konuşmazdık çünkü. Ekibin en uzun boylusu oydu. Yani benim timimin ve genel olarak da yakışıklıydı ama sertti ve pek konuşmazdı.

"Yaman, hayırdır sabah sabah?"

" Kıvılcım, spora mı gidiyorsun?"

"Evet de niye ki?"

"Canım sıkıldı. Zaten bugün önemli bir operasyon da yok. Bende seninle spor yapabilir miyim? Yani tabii istersen."

"Tabii ki de öyle görünce şaşırdım yani sen benim ile pek konuşmazsın o yüzden."

"Evet, aslında benimde seninle spor yapmak gibi bir planım yoktu ama dediğim gibi canım sıkıldı herkes de uyuyor."

"Tamam tamam hadi hazırsan çıkalım."

"Nereye bakalım böyle?" Diye soran bir adet Ateş Uras ile ben gözlerimi devirdim Yaman ise Ateş Uras'a baktı.

Kim bilir yine niye gelmişti? İzin almayı bekliyorsa çok bekliyor!

"Sanane maydanoz bey."

"Benim bir adım var ve üstelik benim dışarı çıkmama izin vermeyip kendin gezemezsin!"

"Pardon ama biz gezmeye değil spor yapmaya gidiyoruz" dedi Yaman bize dahil olarak.

Ateş Aytaş biraz ona baktı süzerek sonra bana döndü.

"Sen spor yapar mıydın ya?"

"Evet yapar yapmaz seni ne ilgilendirir" diye yine benim yerime Yaman. Konuşunca Ateş Uras, Yaman'a baktı göz devirip "iyi haydi izin verdin sanırım?" Diye sordu tek kası havada.

"Barış antlaşması imzaladık mı?" Diye sordum.

Bezgince bir dakika düşündü.

"İyi be tamam, imzaladık. Haydi sal beni gideyim artık!" dedi.

Sanki bu saatte nereye gidecekti?

"Bu saatte mi buluşacaksınız?" Diye sordum.

"Hayır, tabii ki ama benim buluşmadan önce yapmam gerekenler var. Neyse haydi size iyi sporlar" dedi ve gitti.

Sonra durup tekrar Yaman'a baktı.

"Önce biraz kilo almalısın, dostum!" Göz kırptı ve gitti.

Yaman ve ben ona göz devirip spor yapmak için bahçeye indik bir saatlik bir yürüyüş bana iyi gelmişti hem ikimizin iletişimi güçlenmiş, hem de onu daha iyi tanımamı sağlamıştı ve sohbeti iyiydi bence.

Ateş Uras'ın ima ettiği kadar da zayıf değildi.

Bir bankta oturup dinlenmeye karar verdik. "Bayağı iyi anlaştık bence" dedim.

Gülümseyerek baktı. "Evet bencede. İyi bir arkadaşsın itiraf edeyim" dedi.

"İyi madem bundan sonra sık sık spor arkadaşın olurum" dedim gülümseyerek.

Ayağa kalktı ve elini uzattı benim de kalkmam için elini tuttum. Bir şey demeden yürümeye başladık. Kışlaya dönecektik çünkü kahvaltı yapacaktık.

"Kardeşinin durumu nasıl?" Diye sordu. Bir süre konuşmak istesem de konuşamadım.

"Onu çok değiştirmişler. Sağır olmuş, ayağı iyi değil, beni zaten öldü biliyor... Kısacası durum vahim hem benim hem de onun açısından. Ama ben hiç iyi değilim böyle göründüğüme bakma içim kan ağlıyor. Yaşıyor diye seviniyorum çünkü onun öldüğünü sandığımda tamamen aklımı kaybetmenin eşiğindeydim."

"Yani bardağın dolu tarafından bakıyorsun öyle mi?" Diye sordu.

"Evet, yani tek çarem o zaten" dedim.

"Her şer de bir hâyır vardır. Merak etme zamanla her şey çok güzel olacaktır" dedi umut verircesine eliyle sırtımı sıvazlayarak.

Gülümseyerek, "inşaallah " dedim.

Biraz daha yürüdükten sonra kışlaya varmıştık zaten çok uzaklaşmadan tur atıyorduk çünkü kahvaltıya çok az kalmıştı.

İçeri girdiğimizde her zamanki gibi pazar kahvaltımızı yapmak için mutluydum. Kardeşim de olsaydı çok güzel olacaktı ama zamana bırakıyordum. "Koşarken eşlik ettiğin için teşekkürler" dedi Yaman. Bende ona gülümsedikten sonra yerlerimize geçtik. Ateş Uras hariç herkes buradaydı. Yani sakin geçecekti bugün.

"Hadi afiyet olsun!" Dedim ve kahvaltıya başladık.

Birden Aslı kulağıma eğilip fısıltı şeklinde,

" Ateş Uras nerede?" Diye sordu.

"Sevgilisiyle buluşacakt. Bugün izin verdim ona."

"Yemekten sonra biraz konuşabilir miyiz?" Diye sordu. Başımı salladım ve kahvaltıya devam ettim. Kahvaltı her zamanki gibi kahkahalar ve askeriye dedikoduları eşliğinde geçiyordu.

Herkesten önce kahvaltımı bitirdim Aslı'ya da işaret verdim o da kalktı ve beraber bahçeye doğru ilerledik.

"Benimle ne konuşacaksın, Aslı?" Diye sordum

"Ateş Uras'ın sevgilisi mi vardı?"

"Evet, ama pek iyi ilişkileri yok gibi yani birbirlerini aramıyorlarmış falan da niye sordun ki?"

"Sana yalan söylemeyeceğim. Ben Ateş Uras'ı seviyorum." Dediğinde şok içinde yüzüne bakıyordum.

Aslında anlamıştım ama daha erken değil miydi bu duygular için?

"Aslı, bu çok güzel bir duygu evet ama-"

"Ama onun bir sevgilisi var. Ben onun sevgilisi olduğunu bilmiyordum ki!"

"Artık biliyorsun ne yapacağını da mantıklı bir şekilde düşün. Yanlış kişiye doğru duyguları beslememelisin. "

"Vazgeç diyorsun yani?"

"Evet, onun bir sevgilisi var Aslı sence de onu sevmen mantıklı mı?"

"Of, haklısın ben yine de bir ümit onu bekleyeceğim."

Saçmalık.

"İyi sen bilirsin. Ama bu doğru değil."

Beni duymazlıktan gelerek,

"Ateş Uras ile ilgili şüphelerinde haklımıymışsın?" Diye sordu.

"Hayır, neyse ki hayır. Ama bu sefer de onu çok kırdım nasıl tamir edeceğimi bilmiyorum."

"Sana demiştim."

"Evet ama işin içine kardeşim girince kontrolümü iyice kaybediyorum beni de anla."

"Kardeşin de bir sorun varmı?"

"Sorma ya beni tanımıyor, kulağı duymuyor, ayağı iyi değil, uyku problemleri var yani ben ona çok geç kaldım...

Biliyor musun, Ateş Uras da öldü sandığı annesinin hiç ummadığı bir anda yaşadığını öğrendi. Hayat mucizelerle dolu ama kadın artık konuşamayacakmış.

Bunu duyunca Ateş Uras daha da kötü oldu. Kim olsa öyle olurdu aynı gün bende onun gibi yıkıldım ama benim hâlâ bir umudum var inşaallah onun da olur zaten Umut'un durumu da iyiye gitmiyor, sevgilisi geldi o yıkıldığı gün sorunlarını birbirlerine anlatmayacaklarını söyledi. Garip bir ilişki."

"Evet bencede. Hayır yani... Madem sorunlarınızı, sıkıntılarınızı, dertlerinizi birbiriniz ile paylaşmayacaksınız o zaman neden birliktesiniz? Öte yandan diyecek söz yok ama Allah'tan ümit kesilmez inan bana her şey çok güzel olacak. İkiniz için de..."

"İnşallah ya şöyle sıkıntısız dertsiz mutlu bir gün geçirmek isterdim."

"Merak etme o da olacak inşallah."

"Seninle konuşmak iyi geldi" dedim ve ona sarıldım.

İçeri girip geri kalan işlerimizin başına döndük bu süre içerisinde kardeşimi. Yanına saatte bir gidiyordum, neyse ki durumu iyiye gidiyordu keşke sağır da olmasaydı...

O adamları bulup hepsi bir bir sağır ve dilsiz edeceğim. Bu konuda kendime yemin ettim. Zorlu bir operasyonu başarıyla bitirmiştik. Benim için zor bir gün olmuştu açıkçası.

Bugün kendi evime gitmek istiyordum ama kardeşimin de gelmesini çok istiyordum. Buna asla izin vermezlerdi malesef bu yüzden Aslı ve Duygu ile birlikte benim evime gittik.

Bir kız gecesi yapacaktık zaten bugüne kısmetmiş diye düşündüm. Ben hepsinden önce gidip evi bir güzel temizleyip, bir şeyler hazırlamak istiyordum. Eve kaç zamandır hiç uğramadığım için evim durumunun ne hâlde olduğunu pek bilmiyordum.

O ev benim için çok kıymetlidir.

Eve uğramadan o ve marketten gerekli şeyleri alıp giderken Ateş Uras ve sevgilisi Özge'yi markete girerken gördüm ama onlar beni fark etmediler. Özge, Ateş Uras'a heyecanla bir şeyler anlatıyordu ama Ateş Uras telefonun bakıyordu. İletişim sorunu vardı bu çiftin çözdüm.

Onlara görünmeden marketten çıktım. Beni görmelerini istemiyordum, onları görmek de istemiyordum bir an önce eve gidip dinlenmek istiyordum. Hızlıca eve doğru sürdüm arabayı.

Hava bugün nedense çok fazla sıcaktı yanıyordum resmen. Evime girdiğimde ev dışarıya göre serindi.

"Oh be dünya varmış!" Diye kendi kendime konuşma seanslarıma başladım. İki saat içinde evin temizliğini bitirip yemeklere geçmiştim. Her zaman kendi yemeklerini kendim yaptığım için yemek konusunda sıkıntım yoktur.

Yani şuana kadar bir sürü yemek yaptım, tatlı yaptım, salata yaptım... Ev hanımları gibi bende kendi makarnamı, tarhanamı falan yapardım ama son zamanlar da maleseff yapamıyorum.

Akşama çok az kaldığımda kapı çaldı koşarak gidip kapıyı açtım. Aslı ile Duyguyu beklerken karşımda Yaman'ı görmemle günün ikinci bir şokunu yaşadım.

Evimde ne işi vardı?

Bu saatte.

⭐⭐⭐⭐⭐⭐⭐⭐⭐⭐⭐⭐⭐

Bölüm sonu...

Düşünceleriniz alayım AvB severler.

Kendinize iyi bakın ve bu bölümü üç emoji ile özetleyin:))

Sizce Yaman neden bir anda olaylara dahil oldu?

​​​​Kestikkk🙃

Bölüm : 14.02.2025 21:52 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...