

Merhaba, nasılsınız? Umarım bu bölümü beğenirsiniz!
düzenlendi.
"İnsanı atlatamadığı şeyler ağlatıyor, Anlatamadığı şeyler nefes aldırmıyor, İç çektiriyor."
Aykut ÖZCAN
...
Müzik kesilince bende dinlenmek için ondan ayrıldım o da zaten misafirleri ile ilgilenmeye gidip geleceğini söyledi. Yerime oturduğumda Ateş Uras'ın Aslı ile konuştuğunu gördüm. Beni görünce Aslı ile konuşmayı kesip bana döndü.
"Oo eğlendiniz mi bari?" Diye sordu kinayeli bir şekilde.
"Evet, çok eğlenceli biriydi zaten. Daha da eğlenceli biri olmuş görmeyeli. Siz niye oturdunuz? Gelseydiniz ya yanımıza!" dedim.
Gelip beni kurtarsaydınız şundan keşke.
Bu söylediklerimde hiç samimi değildim. Kesinlikle eğlenceli biri değildi ve ben onu değil ikizini tanıyordum.
"Biz eğleniyoruz zaten burada sen merak etme," dedi Ateş Uras.
"Seni merak eden yok zaten!"
İkimizde birbirimize ters ters bakarken Aslı araya girdi.
"Kıvılcım, bizim seninle konuşmamız gereken bir şey var," dedi, çekingen bir sesle.
"Tamam dinliyorum da...." Etrafı kontrol ettim gözlerimle. Çok ses vardı ve bağırmasalar da duyamazdım. " Burada pek mümkün değil dinlemem çünkü çok ses var." Gerçekten o kadar ses vardı.
Ben kendimi bile duyamıyordum. Bir de o kadar çok ışık vardı ve gözümü yoruyordu. Halbuki dışarıda hava çok güzeldi. Bizim ekiptekiler de burada olmasına rağmen yanımıza gelen yoktu. Herkes kendi eğlencesindeydi.
"O zaman bahçeye çıkalım."
"Olur," dedim ve bahçeye çıktık. Çardakta oturmaya başladık.
"Evet sizi dinliyorum zaten eğlencemi böldünüz(!)" dediğimde, Ateş Uras göz devirdi.
"Ne eğlence ne eğlence!"
" Haydi anlatın artık," dedim.
Aslı, Ateş Uras'a cesaret verici bir şekilde baktı ve beni işaret etti.
Ne oluyordu yahu?
Ateş Uras bir süre bana baktı elleri ceplerinde sonra ağzını açtı.
"Sana çok derin bir yara açtım ama bu duydukların ile hepsinin özrünü kabul edersin herhalde."
"Ateş Uras ne diyorsun açık konuş?" dedim bezgince.
Derin bir nefes aldı.
"Kardeşin öldü zannediyorsun ama ölmedi."
Bir an ne dediğini algılamam uzun sürdü.
Kardeşimin ölmediğini söylemesi doğru muydu?
Şaka yapıyor zannediyordum ama bunun şakasını yapmazdı bence. Bana kal geldi gibi oldu ağzımı açamadım. Sonra sinirle gülmeye başladım.
"Ölmedi ha! Benim gördüklerim neydi o zaman o sizin yüzünüzden ölmedi mi?" Dolu bakışlar ile bana bakıyorlardı.
"İnan bana bu sefer yalan söylemiyorum. O ölmedi Kıvılcım, kardeşin yaşıyor!" İkisi arasında gidip geldi mavi gözlerim. Bir umut vardı şuan içimde. Hani idam edilecek mahkumlara son anda çıkan af gibiydi bu his. Son günlerde kendimi öldürmek bile istiyordum. Ama kardeşim gerçekten yaşıyor, nefes alıyor olabilir miydi? Yalan söylemiyorlardı değil mi?
"Nereden biliyorsun bunu? Kim söyledi? Bak, yine oyun oynuyorsan bu sefer seni gerçekten öldürürüm! Şakam yok!"
Kardeşimin ölmemesi çok iyi bir haberdi. Ama yalan söylüyorsa bütün umutlarım yıkılırdı ona güvenmiyordum.
Arkamı dönerek buradan uzaklaşmak istedim sonra aklıma gelenler ile durup düşündüm. Ölmediyse onu kurtarmalıydım.
"Peki nerede o şimdi?" dedim daha sakin şekilde.
"Benimle gelirsen yerini söylerim."
"Ya beni o adamların eline düşürürsen, sana nasıl güveneceğim ben?"
"Bana güvenmediğini biliyorum. Tamam madem inanmıyorsun sana fotoğrafını göstereceğim." Sonra telefonunu çıkardı. Bir şeyler yaptıktan sonra ekranı yüzüme doğrulttu. Fotoğrafta sandalyeye oturan yaralı bir genç vardı. Elleri kolları zincirle bağlı ve baygındı. Ekranı büyüttüm. Bacaklarım titredi. Şuan dünya yıkılsaydı da ben bu görmeseydim. Kardeşimi düşmanımın elindeydi. Esirdi...
" Bana dün bu fotoğrafı attılar. Bak, dün atıldığı belli oluyordur herhalde. Dün çok geç saatte geldiği için bugün söylemek istedim ama bir türlü uygun fırsatı bulamadım."
Fotoğraftaki kişi kardeşim ile aynıydı. Bir yerde yarı baygın halde oturuyordu. O gün yüzünde gördüğüm izler de vardı. Ve oldukça perişan haldeydi. Ayakta zar zor duruyor gibiydi. Ama ya yalan söylüyorlarsa? Ya bu fotoğraf fake'se?
Hem benim gözlerimin önünde öldürdüler onu. Ya beni oraya çekmek için yalan söylüyorsa? Ya ona da yalan söylüyorlar ise?
"Buna nasıl inanacağız? Yalan söyleme ihtimalleri var bizi oraya çekmeye çalışıyor olabilirler."
"Benim arkadaşım gizlice çekip attı. Arkadaşım orada esir tutulan kişilerden biri. Yine de bana bu fotoğrafı gönderdi. Kimse bilmiyor. "
"Köstebeğin varsa niye daha önce söylemedin?"
"Arkadaşımı riske attım. Zaten gözleri onun üzerinde benimle yakın olduğu için. Kusura bakmayın asker hanım ama orası göründüğünden daha acımasız bir yer. Orada ne çektiğimi bir ben bilirim. Eğer söyleseydim onu yaşatmazlardı güvenlik duvarları çok iyi."
Sert ve ciddi bir şekilde bana baktı. Bende dolu ve sorgulayıcı bakışlarımı ona yönelttim.
"Peki, tamam haklısın. Bende aynısını yapardım."
Dizlerimin üzerine çöktüm. Daha fazla dayanacak gücüm kalmadı. Zordu yaşadıklarım... Kolay değildi. Kardeşimin, gözlerimin önünde ölmesi ve sonra yaşadığını öğrenmem...
Bir yanım mutlu bir yanım da çöktü.
Olanları sindirmeye çalıştım. Ne yapacağımı planlamaya başladım.
"Haydi hemen gidip bir plan yapmamız lazım kardeşim daha fazla orada kalmayacak," dedim kararlı bir sesle. Çöktüğüm yerden elimle yerden destek alarak ayaklandım. Omuzlarımı dikleştirip onlara döndüm.
Aslı araya girdi. "Tamam, önce bir sakin ol olanların şokunu atlat!" Dedi sakinleşmemi istiyordu.
"Bu nasıl mümkün olabilir?"
"O gün vurup direkt götürdüler belki de daha ölmemişti," dedi Ateş Uras.
Evet, mantıklıydı. Görünürde ölmüştü ama zaten Toprak yarı baygındı ve yalandan vurduklarında zaten bayılmıştı ve ben de yanına gidemediğim için anlamadım.
Allah'ım ne salağım! Ben nasıl bir zekaya sahibim....
"Peki şimdi ne yapacağız?" Diye sordu Aslı.
"Bu parti sona erdi bizim için. Hemen gidip onu oradan almalıyız."
"Evet de bizimkileri çağırayım mı?"
"Hayır, bunu biz ekip kurarak halledeceğiz eğer onları bu işe sokarsam albay da karışır yine aynısının olmasını istemiyorum." Ardından,
"Korkuyorum anlıyor musunuz? Yine onu o şekilde görmekten korkuyorum. Ben neler çektim ya ölüp ölüp dirildim bu sefer olmaz," diye ekledim kesin bir dille.
"Siz bana bırakın mükemmel bir ekip kuracağım. Sen de bu sırada arkadaşın ile konuşursun ona bir şey olmamalı onu kurtaracağız bizden başka hiç kimse olmayacak," dedim.
"Tamam da albay ya bir şey derse falan."
"Siz onu bana bırakın."
"Tamam haydi çıkalım o zaman parti bittiyse bizim için."
"Evet ama önce bir işim var Arda konusunda."
"Arda'ya pek güvenmiyorum ben," dedi Ateş Uras.
Kafamı salladım. "Bende," dedim.
"İyi de neden? İyi birine benziyor siz de tanıyormuşsunuz."
" Söyledikleri yalan. Biz onunla orta ve ilkokulda hiç aynı sınıfta ya da okulda olmadık ve o ikizdi yani bunu anlamak basitti eskiden de böyleydi o.
Kardeşi çok iyi biri Arda ise hovarda gezen biri. Fazla yalancı aynı zamanda anlamak basit çünkü kardeşinin tam olarak kolunda bir doğum izi vardı ama onda yok."
"Bizde aynı üniversitedeydik ama başka bölümlerde ve birbirimizi doğru düzgün tanımıyoruz ama bütün okul onu bilirdi," dedi Ateş Uras da.
"Ne? Yani amacı ne o zaman bu adamın?"
"İşte onu da şimdi öğreneceğiz."
İşaret parmağım ile evi göstererek,
"Hadi gençler daha parti bitmedi onlar için," dedim gülümseyerek.
"E hadi o zaman," dedi Ateş Uras.
Beraber ilerledik. Hâlâ konuklarını karışılıyordu. Ne bitmek bilmez konuklardı bunlar ya!
Hemen yanına gitmek için ayrıldım.
Beni görünce yanındakilerden ayrılıp bana doğru geldi.
"Neredeydin ya seni göremeyince gittiğini sandım?" diye sordu.
"Dışarıdaydım Ateş Uras ile konuşuyordum."
"Sevgili misiniz?"
"Hayır, değiliz."
"Anladım. Bir şeyler içer misin?"
"Alkolsüz ise içerim tabii ki."
"Tamam," dedi ve garsonu çağırıp içecek söyledi.
"Ee neler yapıyorsun görüşmeyeli?"diye sordum.
"Evlenecektim ama terk edildim. Şimdi ise kiralama ile ilgili bir sektördeyim sen?
Ona güven olmazdı bu yüzden yalan söyledim bir şeylerden şüphelenmesini istemiyordum.
"Ben polisim aşk hayatım ile ilgili bir şey yok." Sonra ekledim.
"Henüz yok yani." İçecekler geldi tabii ki içmedim içine ne koydurduğunu bilmiyorum.
"Zamanla olur merak etme," dedi imalı bir şekilde bakarak. Cidden çok şüpheli davranıyordu ama amacını hâlâ çözemedim.
"Ee içsene!" Evet, kesinlikle içinde bir şey vardı.
"Yok ben bunu az önce içtim de pek beğenemedim."
"Başka bir şey getirsinler?"
"Yok teşekkür ederim. Ben artık gideyim zaten bir sürü işim var."
"Haklısın polis olmak zor. Telefon numaranı ver de arada konuşuruz partilerime falan davet ederim seni."
Böyle zamanlar için bir numaram vardı. Evet, bunu da düşünmüştüm.
"Tamam ver telefonunu hemen yazayım."
Çekimser bir tavırla telefonunu uzattı. Hemen aldım ve numaramı yazdım. Şüphelenmemesi için hemen ona geri verdim. Bu numara ile bir takip uygulaması da otomatik olarak iniyordu. Hacker bir arkadaşım sağolsun.
Beni geri aradı ve benim telefonum da çaldı. Numarayı kaydettim. Şüphe uyandırmamak için.
"Tamam ben artık gideyim sana iyi eğlenceler. Umarım tekrar görüşürüz."
İnşallah görüşmeyiz!
"İnşallah görüşürüz," dedi. El sallayarak arkamı döndüm ve Ateş Uras ve Aslı'nın yanına gittim.
Geldiğimde meraklı gözlerle bana bakıyorlardı.
"Şimdilik hallettim. Haydi gidelim."
Beraber arabaya doğru ilerledik. Artık kardeşimi onlardan almalıydım. Umarım bu sefer aynı acıyı çekmem bu sefer ne olur bende bilmiyorum çünkü herhangi bir planım yoktu sanki beynim durmuş gibiydi. Ben ön koltuğa, Ateş Uras sürücü koltuğuna, Aslı ve Umut ise arkaya geçmişti.
"Bir planın var mı?" Diye sordu Ateş Uras
Sorusuyla bakışlarımı camdan çekip Ateş Uras'a baktım.
"Hayır, şimdilik yok ama bulacağım. Ben bulana kadar onun da iyi olduğunu bilmeliyim."
"Evet haklısın. Merak etme iyi olup olmadığını ben öğrenirim şimdilik biraz dinlen sonra da beraber planı hallederiz."
"Dinlenme zamanı değil. Önce ekip kurmalıyım sonra plan yaparım."
"Ama hastaneden yeni çıktın yeni yeni kendine geliyorsun kendini de düşün biraz."
"Kardeşimi kurtardıktan sonra düşünürüm kendimi."
"İyi peki sen bilirsin."
"Zaten ben bilirim Allah Allah ya!"
"Tamam bir şey demedim say."
" Neyse haydi hızlı ol biraz."
"Tamam tamam."
Yaklaşık bir saat sonra kışlaya varmıştık. Ekip kurmak için küçük bir araştırma yapmaya karar verdim. Hemen bilgisayarın başına geçtim kendi araştırmamı kendim yaptım ve gerçekten güzel bir ekip kurmuştum. Şimdiki ekibimin bundan haberi olmayacaktı kendimize başka bir ofis bulmalıydık.
Ateş Uras ve Aslı ile kimse yokken rahat rahat çalışıyorduk. Umut'u odasına göndermiştik zaten burada yapacağı bir şey yoktu.
"Kimsenin haberi olmaması için bir ofis bulmalıyız," dedim dosyaları incelerken.
"Evet ama her türlü anlaşılır albayın bağlantıları çok güçlü," dedi Ateş Uras. Karamsar bir şekilde dosyaları incelemeye devam ettik.
"Ben hallederim ofis işini," diye bir ses duydum. Bu ses... Bir dakika bu ses... Barlas geri mi döndü?
Arkamı döndüğümde evet oydu. Bir eli valizde diğer eli cebinde gülümseyerek bize bakıyordu. Üstünde her zamanki gibi siyah beyaz kombinli kıyafeti vardı.
"Barlas sen geri mi döndün yoksa?" Diye sordum şaşkınlıkla şaşırdım çünkü bana görevin daha bitmediğini beş ay sonra belki geleceğini söyledi.
"Evet, yani sizi özledim ve sanırım bana ihtiyacınız var. Bir de operasyon bitti ve benim geri dönebileceğimi söylediler. Hem bu Ateş Uras ile olacak gibi görünmüyor,"
Dediğinde Ateş Uras göz devirdi ben ise boynuna sarıldım. "İyi ki geldin!" dedim. Kafasını salladı. Beraber oturduk.
" Evet, kimsenin bilmediği bir ofisim var. Bazen oraya gidiyorum korunaklı bir yer merak etmeyin," dedi.
"Ee hadi o zaman birazdan gelirler hemen gidelim," dedim. Hepsi beni onayladı gerekli olan her şeyi aldık sonra odalarımıza gidip birkaç kıyafet de aldıktan sonra arabalarımıza atladık ben Aslı ile.
Ateş Uras Umut'u da alarak kendi arabası ile Barlas'ı takip ettik. Ormanın içinde ama şehire de gayet de yakın olan bir yere geldik. Ev gibi bir yerdi ancak mimarisi falan çok iyiydi. Büyük ve korunaklı bir yere benziyordu. Araçları içeri park ettikten sonra eşyalarımızı alarak içeri girdik.
"Öve öve bitiremediğin yer burası mıydı? Ben de bir şey sandım," dedi rahat duramayan Ateş Uras. Barlas göz devirdi ve sabır diledi.
"Beğenmiyorsan kendin bul lan zaten senin ne işin var bizimle hâlâ anlamadım."
"Tamam yeter ya!" diyerek onu uyardım. Kavga etmelerini çekemezdim.
Barlas Ateş Uras'a sinirli gözlerle bakarken, Ateş Uras ise hiç üstüne alınmayarak ilerledi. Bir yandan Umut'un tekerlekli arabasını sürüklüyordu.
Sonra herkese odalarını gösterdi Barlas. Ona durumu anlattığımız da çok şaşırarak bakmıştı bana. İnanmak zordu belki yaşamasına ama mutlu olmuştu bu duruma o da.
Albaya birkaç gün izne ayrıldığımızı söyledik.
Kendi odama çıktığımda burası bayağı genişti. Siyah beyaz karışık bir odaydı. Yani tam Barlas'ın tarzı.
İlk önce sıcak bir duş aldım sonra da üzerime rahat bir şeyler giyip aşağı indim. Mutfağa doğru ilerlediğimde Ateş Uras mutfakta bir şeyler kesiyordu sanırım.
"Oo bugün ne pişireceksiniz şefim?"
"Specialim olan omleti kendime pişirecektim."
'Kendime' kelimesini vurgulamıştı.
"Kendine mi?"
"Evet kendime. "
"Burada hep beraber kahvaltı etsek daha iyi olur."
"Edin, etmeyin diyen yok."
Ona ters ters baktım ve dilimi damağıma vurararak cıkcıkladım.
"Seninle daha fazla uğraşamam. Bize ben hazırlarım; sen kendi kendine zıkkımlan."
Dedim ve kahvaltı için menemen yapmaya karar verdim. Yumurta almak için buzdolabına yöneldiğimde buzdolabında hiç yumurta kalmadığını fark ettim. Halbuki duş almadan önce dolaptan su almaya geldiğimde burası yumurta ile doluydu bu yumurtalıklar.
"Burası yumurta ile doluydu sen mi aldın hepsini?"
"Evet."
"Yuh! Artık başka bir şey demeyeceğim sana. Ben şimdi ne yapacağım?" Of'layarak ne yapacağımı düşünmeye başladım. Ateş Uras bana bakıp sırıttı.
"Tamam, gel bunu yeriz ne yapalım artık."
"Zaten senin yüzünden bitti ama ısrar ediyorsan-"
"Etmiyorum!"
"Ediyorsun, kırmayayım seni bari."
"Uf! Seninle uğraşamam duymak istediklerini duyuyorsun. Şu tavaya bak da omlet yanmasın!"
"Bana emir verme!"
"Mutfaktaki tek şef ben olduğuma göre emir veririm. Sen askeriyede lider olabilirsin ama mutfakta benim sözüm geçer."
"Allah Allah nereden geliyor o bilgi? Yemek yapmayı biliyorum ben."
"Belli oluyor!"
Tam ona cevap verecekken burnuma yanık kokusu geldiğinde telaşla tavanın başına geçtim. Ateş Uras ise halime kahkaha atarak gülmeye başladı. Cidden çok fazla yapmıştı. Hayır yani bu kadarını sanki nasıl yiyecekti? Amma aç adammış bu da. Bir de cimri.
Akıllısı beni bulmazdı zaten!
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 36.71k Okunma |
4.08k Oy |
0 Takip |
70 Bölümlü Kitap |