10. Bölüm

Pazar Kahvaltısı

𝐸𝓁𝒶𝓇𝒾𝓃
dadaaaa

Merhaba, nasılsınız? Umarım her şey yolundadır.

Güzel bir bölüm oldu Umarım beğenirsiniz. İyi okumalar!

Oy ve yorumlarınızı unutmayın!!!!!

Düzenlendi.

...

Artık kendimizi toparladığımızda ayağa kalktım ve ona kalkması için elimi uzattım. "Hadi gel gidelim buradan seni bizim kışlaya götüreceğim. Merak etme yarın da seni güvenli bölgeye götürürüm."

Ben onu çok sevmiştim. O kadar acının içinde temiz kalabilmiş. Artık ona sahip çıkacağım hatta onlara beraber gününü göstereceğiz. O da ayağa kalktığında beraber yürüdük benim arabam yoktu ama Ateş Uras'ı aradım. Aslında o da bizdendi o da çok üzülmüştü ve belki de hâlâ üzülüyordu benim gibi.

Beş dakika içinde geldi.

"Hah geldi!" dedim çenemle siyah arabayı işaret ederek. Elimi uzattım. " Hadi gel Aslı, senin kız kardeşin artık benim. Sen bana emanetsin ben de sana," dedim gülümseyerek.

Burada yaklaşık iki saattir konuştuk, dertleştik... Acılarımızı paylaştık. Ve ilk defa rahatlamışlık hissi geldi bana...

"Tamam. Sen benim kız kardeşimsin. Ablam gibisin zaten," dediğinde ona sıkıca sarıldım. Sonrasında beraber arabaya bindik.

Ateş Uras bize baktı. "Merhaba kızlar, inşallah üşütmemişsinizdir," dedi alayla göz kırpıp.

İkimizde gözlerimizi devirdik. Aslında biraz fazla benziyorduk birbirimize ve ben bugün bir kız kardeş kazandım.

"Ee senin adın neydi acaba?" Diye sordu Aslı çekingen bir tavırla.

"Ateş Uras. Sen Ateş de diyebilirsin," dedi.

Alaycı tavrı asla değişmiyordu bu adamın. Birbirleriyle bakışmaktan yola bakmıyordu.

"Ateş önüne bak kaza yapacaksın!" Diye uyardım.

Ateş hemen önüne döndü. Bu sırada telefonum ısrarla çalıyordu.

"Açsanız mı şu telefonu? Dikkatimi dağıtıyor," dedi oflayarak Ateş. Tabii dikkati dağılıyor, kesinlikle.

"Tamam tamam açıyorum," dedim. Barlas ısrarla aramaya devam ediyordu. Sonunda dayanamayıp açtım.

"Efendim Barlas?" Dediğimde öfkeyle bağırdı.

"Neden açmıyorsun şu lanet telefonu? Kafayı yiyecektim resmen. Neredesin kızım İki saattir arıyorum meşgule atıyorsun? Neredesin? Söyle hemen geliyorum konuşacağız."

"Ne konuşacağız pardon? Bak zaten iyi değilim, beni rahat bırak tamam mı? Uyuyacağım daha da arama beni yarın konuşuruz," dedim ve bir şey söylemesine izin vermeden kapattım.

Gittikçe değişiyordu.

Bir arama sesi daha duyunca oflayarak onu da açtım. Albaydı bu.

"Efendim Albayım?"

"Sen iyisin değil mi kızım?" Bir anda bu soruyu beklemiyordum.

"İyiyim albayım bir sorun yok da siz niye bu saatte kadar ayaktasınız? Daha yeni hastaneden çıktınız artık uyumanız lazım. İlaçlarınızı aldınız değil mi?"

" İyiysen sorun yok. Bu arada ilaçları aldım merak etme. İyi geceler."

"İyi geceler," dedim ve kapattı.

Aslı'ya baktım uyuyordu. "Onu da diğerlerinin kaldıkları yerlere mi götüreceksin?" Diye sordu Ateş Uras.

"Bugün değil yarın bilemem. Ben bir şey söyleyebilir miyim?" Diye sordum. Kafasını salladı direksiyona bakarak.

"Bugün seni çok kırdım mı?"

"Hayır, neden öyle düşünüyorsun ki?"

"Bilmem... Sana kötü davrandım bugün."

"Yok, hayır, kolay kolay kıramazlar beni."

"Anladım."

"Ben de bir şey sorabilir miyim?"

"Sor tabii."

" Kardeşini mi aldılar o şerefsizler senden?"

"Evet." Dedim, bakışlarımı cama çevirirken.

Kardeşimi benden aldılar. Ve ben hiçbir şey yapamadım.

"İnşallah bulacağız kardeşini. Umut vurulduğunda ölecekmişim gibi hissettim sen daha kötü olmuşsundur tabii."

"Allah kimseye böyle bir acı yaşatmasın. Bu arada Aslı uyudu ne zaman varacağız? Bir de bana yardım etsen de Aslı'yı benim odamın hemen yanındaki odaya yerleştirsek."

"Sorma bile tabii ki yardım ederim."

"Teşekkür ederim. Diğer kişileri ikna edebildiniz mi?"

"Evet benim müthiş cazibem sağolsun tek bir kişi kaldı. O erkek olduğu için pek cazibemden etkilenmedi ama hallettik," dediğinde kahkaha attım.

Sürekli kendini övüyordu.

"İyi bari hepsi bittiyse."

"Asıl önemli olay şimdi başlıyor. Fragman bitti."

"Evet, öyle."

Sonra ikimizde daha bir şey konuşmadık. Zaten on dakika sonra gelmiştik. Ateş Uras'ın da yardımı ile kimse görmeden yukarı çıkardık benim odamın yanı boş olduğu için oraya yerleştirdik.

Ateş Uras hastaneye gidecekti sanırım.

"Pilot Bey, hastaneye mi gidiyorsunuz?"

"Evet, asker hanım."

"Ben de geleyim mi hiç uykum yok?"

"Dinlen bence çok yoruldun bugün."

"Ne zaman taburcu olacak Umut?"

"İki gün sonra olur fizik tedaviyle yürümeye başlayacak ama bakalım."

"İnşaallah yürür."

"İnşaallah."

"Neyse sen uyu ben de gideyim."

"Hoşça kal."

Gitti ben de odama girdim. Uyumaya çalıştım ama pek uykum yoktu. Sonra çok zorladım kendimi ve uykuya daldım.

...

Sabah olmuştu. Saate baktım. Saat altı olmuştu.

Her gün bu saatte güne başlardık çünkü biz askerdik.

Hemen Aslı'nın odasına gittim kapıyı tıktıkladım içeriden gel sesi geldi. Neyse ki gitmemişti buradaydı. "Günaydın Aslı bugün nasılsın?" Diye sordum neşeli sesle.

"İyiyim. Sen?" Sesi uykulu ve yorgundu. Gözleri şişmişti.

"İyiyim kahvaltıya ineceğim birazdan gelmek ister misin?"

"Bu saatte mi? Geleyim madem zaten uykum kaçtı."

"Kabus mu görüyorsun?" Kafasını salladı

"Bir türlü kurtulamıyorum ki..."

Derin bir iç çektim.

"Bende görüyorum sırf görmeyeyim diye uyuyamadığım günler bile oluyor," ardından ekledim,

"Neyse hadi gidelim. Çok açım herkes de oradadır ama sen kimseyi tanımıyordun sana biraz garip bakacaklar ama kimse daha bilmiyor burada olduğunu o yüzden. Dün seni buraya çıkartırken kimse görmedi ben önce bir albay ile konuşayım sonra sen de hazırlanırsın bu sırada olur mu?"

"Tamam, ben de giyineyim de benim kıyafetim yok ki." Ah, kıyafetleri yoktu! Nasıl unuturum kıyafet getrimeyi?

"Evet, onu unuttu. Ben şimdi getireceğim kendi kıyafetlerimi daha sonra alışverişe çıkarız istersen."

" Olur. Uzun zamandır hiç alışverişe çıkmadım."

"Tamam, yemekten sonra birkaç işim var hâllettikten sonra çıkalım. "

"Tamamdır," dedi sıcak bir gülümseme ile. Hemen kendi odamdan ona kıyafet aldım. Bedenini bilmiyorum ama biraz fazla zayıftı yaşına göre bir şeyler yemek konusunda sıkıntı çekiyor olmalı. Bu yüzden bana göre biraz daha küçük olanları aldım.

Sonra onun odasından ona kıyafetleri verdim. Tekrar kendi odama giderken Barlas'ı gördüm. Merdivenlerden yukarı doğru çıkıyordu. Biraz dalgındı.

Barlas buraya geliyordu. Şuan onunla hiç konuşamazdım ama peşimi bırakacak da değildi.

Ne hâle gelmiştik biz böyle ya.

Öylece durup yanıma gelmesini bekledim. Yanıma geldi ve göz göze geldi mavi gözlerimiz.

"Günaydın Kıvılcım, konuşabilir miyiz?"

"Kahvaltıdan sonra konuşalım olur mu birkaç işim var da?"

"İyi tamam ama bu sefer kesin konuşacağız ona göre."

"Tamam tamam," dedim. "Sen iyi misin?" diye sordum merakla uykulu gözlerini izleyip. "Sayılır," dedi ve yanımdan geçip gitti. Kendimi kötü hissettim. Kendi odama girdim. Hemen kendime güzel bir kıyafet seçtim. Bugün izin günümde olduğum için alışveriş yapmak istedim. Kafamın biraz da olsa dağılması gerekiyordu.

Sonra da makyaj ve saçımı da yaptım. Hazır olduğumda Albay ile konuşmak için onun odasına doğru ilerledim kapıyı tıktıkladım ve içeri girdim.

"Albayım bir şey konuşabilir miyiz?"

"Tabii gel otur Kıvılcım." Karşısındaki sandalyeye oturdum.

" Dün işaretlenen çocukların çoğunu ikna edip getirdik ama sadece birkaç kişinin kaldığını öğrendik. Hemen diğerlerini de ikna etmek için yola koyulduk. Aslı Güngör ile konuştum. Ve hikayesi çok yaralıydı. Bayağı bir dertleştik sonra akşam olduğu için onu buraya -benim odamın yan tarafına- getirdik. Bugün onu güvenli alana götüreceğiz de... Sorun olmaz değil mi?"

Biraz yüzüme baktı sonra onun dosyasını aldı açtı okudu. Tekrar bana döndü. "Sorun olur mu hiç? Suç kaydı falan hiçbir şeyi yok tertemiz birine benziyor. Bugün güvenli bölgeye geri götür ama mutlaka. Burada kalması sakıncalı orada kalmalı."

"Tabii Albayım. Ben kahvaltıya iniyorum onu da götüreceğim. Size iyi günler."

"İyi günler kızım."

Odasından çıkıp Aslı'nın odasına girdim. Üstünü giymiş beni bekliyordu. Beraber aşağı indik herkesin tuhaf bakışları eşliğinde onu tanıttım.

Tabii sonra herkes onunla sohbet etmeye başladı.

Ancak masada Ateş Uras, Barlas ve Melih yoktu.

Neredeler diye sorduğumda da hiçbiri bilmediğini söyledi. Boş verip kahvaltı ettim. Bizimkilerle pazar kahvaltımızı kahkahalarla yapıyorduk.

Biraz sonra da Barlas ve Melih bize katıldı. Barlas düne göre daha iyi görünüyordu. Ve eskisi gibi esprilerini yapıyor bizi güldürüyordu ama Ateş Uras neredeydi? Albay onu bana emanet etmişti. -bizim ekipte herkes zaten bana emanettir- Kahvaltıdan sonra çay faslına geçtik. Aslı bile gülüyordu

ve sohbetlere eşlik ediyordu daha şimdiden buraya bayağı bir alışmıştı.

Onu bu şekilde görmek o kadar güzeldi ki... Burada kalmasını isterdim ama bu mümkün değildi orası onun için daha güvenliydi.

Sonunda Ateş Uras'ın gelmesiyle gözler ona döndü.

"Selam millet n'aber?" Diyerek Aslı'nın yanındaki sandalyeye oturdu. Sanırım sabaha kadar hastanede kalmıştı. Çünkü dünkü kıyafetleri üzerindeydi ve uykusuz görünüyordu.

"Oğlum neredeydin sen kahvaltıda da yoktun?" Dedi Murat. Murat da bizim ekiptendi. Hatta ekibin bel kemiğiydi çünkü güvenlik veya araştırma işlerini ona verirdik.

Yani bizim için çok önemli biriydi. Ve benim ilkokul arkadaşımdı. Bir abisi vardı ama onunla pek ilgilenmezdi. Koruyucu ailesi de maddi ve manevi destek veriyordu. Bu konuda şanslıydı ve sanırım Ateş'in de buradaki yakın arkadaşıydı. Ateş Uras dün geldiğinden beri bir sürü kişiyle bayağı kaynaşmıştı tabii en çok da kızlarla.

Ateş Uras kahvaltısını ederken cevap verdi. "Hastanedeydim. Umut'un yanındaydım yani."

"Geçmiş olsun ne zaman taburcu olacak Umut? Tanışmayı çok isteriz." dedi Duygu.

Duygu'ya bakarak cevap verdi Ateş Uras.

"Yarın çıkacak, inşaallah."

"Peki nerede kalacak?" Diye sordu Barlas.

"Bilmiyorum bugün ayarlayacağım."

Aslında burada bir yer ayarlayabilirdik hem Ateş Uras da ona yakın olurdu. Tabii önce bir Albay ile konuşmam lazımdı.

"Neyse ya beni boşverin bugün pazar burada mıyız yine? Bugün iş var mı üsteğmen hanım?" Diye bu sefer ilk kez benimle göz teması kurdu. Çay bardağımı tabağına koydum ve ona dönerek cevap verdim.

"Hayır bugün izin günü. Aslında askerler pek izin günü yapmaz da biz son zamanlarda psikolojik olarak biraz yıprandık o yüzden ilk defa bugün

izin vereceğim herkese. Zaten işaretlenen kişileri bulduk onları yerlerine yerleştirdik. Şimdi sırada Yılan mafyası'nın iyice içine girmek. Pazartesi günü herkes hazır olsun çok zor bir operasyonumuz var" diyerek tekrar önüme döndüm. Gerçekten çok yaklaşmıştık.

Kahvaltı tamamen bittiğinde herkes dışarı çıktı bazıları odalarında dinlenip uyumak istedi bazıları dışarıda gezip tozmak bazıları da ailelerini ziyaret etmek. Ben de masadan en son Aslı ile kalktım.

Aslı, hazırlanmak için odasına çıktığında ben de hem Barlas İle konuşmak hem de Umut meselesi ile ilgili Albay ile konuşmak istedim. Hemen Albayın odasına çıktım. Odasında yoktu sonra onu aradığımda bir operasyon için çıktığını söyledi ben de bu konuyu akşam konuşmaya karar verdim.

Tam odama giderken Ateş'i görmem ile duraksadım kıyafetini değiştirmişti ama odası benim odamın karşısında mıydı? Odasını daha yeni farkettim. Tam karşımda durdu ve "Merhaba asker hanım, nasılsınız?" Dedi bana bakarak.

"Ben iyiyim siz?"

"İyiyim ben de."

"Umut iyi mi?"

"İyi. Yani toparladı bayağı şimdi ona kalacak yer bulmak için çıkacaktım. Ama önce hastaneye gidecektim. Siz ne yapacaksınız?"

"Ben alışverişe gideceğim Aslı ile. sonra da Aslı'yı güvenli bölgeye yerleştireceğim bu onun için daha iyi olur."

"Evet, haklısınız."

"Şey... Aslında ben Umut'un nerede kalacağını buldum gibi." Dediğimde gözleri daha dikkatle benim mavilerimle temas kurdu.

"Nasıl yani?"

"Diyorum ki... Albay ile bir konuşsam, eğer o da izin verirse bence size yakın olması açısından burada kalması daha iyi olur. Tabii siz de isterseniz."

"Ben bilemedim ki yani uygun olur mu? Albay da izin vermez bence."

"Sizin için sorun yoksa ben bir şekilde hallederim merak etmeyin."

"Çok teşekkür ederim, gerçekten."

"Önemli değil. Onun için yapıyorum sonuçta."

" Tekrar teşekkürler. Neyse, bir ihtiyacınız olursa haber verin."

"Rica ederim. Hadi ben gideyim de hazırlanayım. Haa bu arada Umut'a da selam söyle."

"Aleykümselam. Hadi iyi eğlenceler size."

"Sanada," dedim sonra çok samimi olduğunu düşünüp düzelttim. "Pardon, size de."

Arkamı döndüm ve kendi odama gittim. Güzel bir elbise seçtim. Her gün yaptığım makyajı yaptım. Kırmızı hafif dalgalı saçlarımı da salık bıraktım. Elime tokamı taktım ne olur ne olmaz diye. Gayet güzeldim gözlüğümü de aldığımda tamamdım.

Aslı'nın odasına gittim. Aslı da çok iyi görünüyordu. O da elbise giymişti benim favori elbisem olan yeşil, ince askılı, diz üstü elbisemi giymiş ama ona benden daha fazla yakışmıştı. Küçük takılarla da süsleyince cidden çok güzel olmuştu ama makyaj yapmamıştı.

"Neden makyaj yapmadın?"

"Tam şimdi yapacaktım. Sen yapar mısın senin ki çok güzel görünüyor aynısını yapar mısın?"

Gülümsedim ve kafamı salladım.

"Tabii ki yaparım bekle geliyorum," dedim ve odama girdim tüm makyaj malzemelerimi topladım onun odasına girerken Barlas'ı gördüm.

Doğru ya onunla konuşmayı unutmuştum.

"Kıvılcım, artık konuşabilir miyiz?"

"Şimdi mi?"

"Evet?"

"Biz Aslı İle dışarı çıkacaktık sen de gel istersen."

"Yok, ben gelmeyeyim toparlanmam lazım birkaç güne gideceğim."

"Gidecek misin?" Sesim titremişti.

"Evet," dedi net bir sesle.

"Bak sana kötü davrandım biraz gerçekten özür dilerim beni affedebilecek misin?"

Kalbimi çok kırmıştı ve şimdi de gidecek olması daha da üzücü.

"Barlas ben seni affetmesine affederim de tam da Yılan Mafyasını enseleyecekken gitmen sence de mantıksız değil mi?

Bana destek olmanı çok isterdim ama senin hayatın senin kararların. Benden yana bir sıkıntın olmasın. Benim şimdi gitmem lazım kız bekliyor iki saattir beni görüşürüz."

Üzüldüğüm belli olmasın diye gülümsedim. Onun mutlu olmasını istiyordum. Benim yüzümden yeteri kadar üzüldü.

En azından birimiz mutlu olmalıydı...

☆☆☆

Bölüm sonu oy ve yorum bırakmayı unutmayınızzz...

 

Bölüm : 15.01.2025 13:47 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...